Sevgili acid, harfi harfine ne bir eksik ne bir fazla bütün söylemek istediğim=yazdıklarınız. İnanın, teşekkürler. Ruhumu okumuşsunuz. Anlaşılmak ve duygudaşlık çok güzel bir his?
Manevi arınma ve korunma olarak varsa bir tavsiyeniz, yönteminiz dinlerim.
İş yoğunlu ve çalışma saatlerim nedeniyle pek aktif olamıyorum. Bu nedenle mesajınızı çok geç cevaplıyorum sanırım.
Ben genellikle doğal ve yaygın yöntemleri tercih ediyorum. Sirke veya kaya tuzu ile duş almak, evi sirke ile silmek (ki sanıldığının aksine kokusu çabuk çıkar) düzenli yaptığınızda üzerinize yapışan negatif enerjilerden arınmanızı sağlayabiliyor.
İmajinasyon yöntemiyle kalkan oluşturabilirsiniz. Dua da bir çeşit kalkandır inancınız ne olursa olsun. Olumlamalar da dışarıdan daha az etkilenmeye yardımcı olabiliyor.
Araştırarak karar vermeniz sizin için daha uygun olacaktır. Hem yapınıza uygun hem de içinize sinen şeyler yapmış olursunuz. Sizi tanımadığım, sorunlarınızı yazdığınız kadar bildiğim için kırk yıldır tanıyor gibi tavsiye vermem de uygun olmaz. Forumda da geniş bir arşiv var, içinde kaybolmak eksiklikleri tamamlamaya yardımcı oluyor, en azından benim için.
Dışarıdan çok fazla etkilenen kişilerin bir sorunu da beyinlerindeki sesin sürekli bir problem olduğunu söylemesi. Şu sıralar olumlama yapmak ve olumsuz konuşan, olumsuz etki yapan insanlardan uzak durmak bana iyi geliyor.
İnandığınız şeyi çekerseniz. Bu nedenle olumsuz yerine olumluyu düşünmek istemediğiniz şeyleri çekmenize engel olur.
Söylenmesinden ziyade, tanışıklığınızın az olduğu veya olmadığı insanların sanki sizi kırk yıldır tanıyormuş gibi canımlı cicimli konuşmalarını saçma buluyorsunuz. Ki saçma zaten. Bu milletçe olan bir şey. Türkler genelde aşırı sıcak kanlı insanlardır. Hemen uzun yıllardır dostmuş gibi konuşmaya başlarlar. Toplumun geneli böyle, inceleyin bana hak verirsiniz. Daha resmi duruşu olan insanlar ise, yani insanların cıvıklığından hoşlanmayanlar "soğuk nevale" gibi lakaplara maruz kalır genelde. Sizi anlayabiliyorum çünkü bende o soğuk nevalelerdenim. İnsanların benim rızam olmadan, ya da karşılıklı adımlar atılmadan bana sormaksızın yakınlaşmaya çalışması hoşuma gitmez. Gitmiyor. Vıcık vıcık ve seviyesizce buluyorum. Örnek vereyim annem bana "canım" dese ki canından bir parça olduğumu belirtir bu, çok sevinirim. Anlamı bambaşka olur. Ama yabancı söylese ne bu laubalilik diye düşünürüm mesela. Ne ara bana bu sevgi sözcüklerini söyleyecek seviyeye geldin sen? Gibisinden. Kelimeler ilişki yakınlığına göre ya anlamlıdır, ya anlamsız. Söylenen kelimeden çok söyleyenin ne şekilde ve nasıl mimikler ile bunu söylediği önemli. Size böyle diyenler olursada siz ya karşılık vermeyin yahut mesafenizi koruyun, ona göre bir cevap verin. İnsanlar aynı karşılığı alamayınce kabuklarına çekilirler. Bir daha yapmazlar. Kimseyi memnun etme zorunluluğunuz yok ya?
Hem ne güzel demişler, fazla muhabbet tez ayrılır getirir. Kişisel alanın olmadığı, fazla yayık ayranına dönmüş seviyesiz ilişkiler, saygı unsurunu yok ediyor. Biraz mesafe her zaman iyidir.
İnsanların art niyetlerini samimiyet sözcükleriyle kapatmaya çalıştığını düşünmüşümdür hep. Ve ne zaman iç sesim bu samimiyeti tehlikeli bulsa doğru çıkıyor. Ne kadar fazla insan o kadar fazla sorun. Ki herkes birbiriyle aynı frekansta olacak değil.
Ne kadar asosyal damgası yesem de halimden memnunum. İşim insanlarla. Bu kadar yapmacıklık geriyor beni
Her kelimesinin başında canım deyip ortalığı karıştıranlar ayrı bir travmatik konu. Can insanın yaşamıdır, varlığıdır. Ağza sakız edilmesi de saçma geliyor ya.
Ben de soğuk nevale olarak dertliymişim bu konulardan