Bilincin Sistemli Yaratma Enerjisi: DUA

Ansolo

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Haz 2015
Mesajlar
170
Tepkime puanı
23
Konum
SPACE
Yapılan araştırmalara göre dua bir çeşit ‘sistemli yaratma enerjisi’dir. Ve bu sadece dinine bağlı kesimin yerine getirmesi gereken bir görev değildir. Evrenin yaradılış sistemi için, modern bilimin araştırma ve bulguları gösteriyor ki, dua bizler tarafından sistemin işleyişine etki edebilecek bir potansiyel taşır.
Newsweek’in anketine göre; insanların %72’si dua ederek hastalıklarından daha çabuk kurtulduklarına, duanın iyileşmeyi hızlandırdığına inanıyor. ABD ve İngiltere’de yapılan araştırmalar, hastalar için dua etmenin, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığını ve iyileşme sürecini hızlandırdığını sonucunu elde etti.
Kuantsal Boyutta Dileğiniz Gerçekliyor:

Fizik mühendisi Hasan Demir dua ve fiziği birleştiren bir makalesinde şöyle diyor: “Algıladığımız madde alem ve oluşan şekiller, algılayan ya da gözlemleyen olmadığı zaman, sırf dalgalardan ibaret bir oluşum göstermektedir...
Yapılan deneyler elektronun gözlemlemeye çalıştığımız zaman parçacık, gözlem yapmadığımızda da dalga özeliği gösterdiğini ortaya koymuştur.
Olay bu şekilde cereyan etmesine rağmen, bilincin algılamasıyla oluşan parçacık (madde) alem, bize mutlak gerçekmiş gibi geliyor. Eğer madde alemi sadece bilincin gözlemek istediği manaların açığa çıkışı olarak algılayabilirsek, kendimizi de beden boyutundan soyutlayabiliriz. Böylelikle, bilinç boyutunda (dalgalar boyutunda) yaşama geçebiliriz.
Bu yaşam boyutu cennet yaşantısıdır... Buradan da dua kavramını kuantsal yaşamla birleştirebiliriz. Aslında, madde aleminde oluştuğunu gördüğümüz tüm olayların bilincin kuantsal boyuttan kendi dilemesi sonucu, dalgaların belli şekillere, seslere, görüntülere, kokulara, yani parçacık özelliği veren madde alemine inişi söz konusudur...
Buradan da şu anlaşılmalıdır ki, dua bir üst boyuttan yani kuantsal boyuttan bilincin dilediğini yaratmasıdır...
Esasında herkes bunu belli ölçülerde yapar ama farkında değildir!..
Duada yaratma sırrı vardır! Olayların oluşumu, bilincin kuantsal boyutta tertipleridir... Bununla birlikte, dua aslında kuantsal boyutun da derununda bulunan daha öz boyuttan gelir. Burası ism-i azam boyutudur.
Olayın oluşumu, Hiçlik boyutundan başlar, kuantsal boyutta ve en sonunda madde boyutunda açığa çıkar... Burada anlatılmak istenen, düşünce enerjisinin gerçeği yaratabilme olasılığıdır.

Dua ile Beyin Dalgalarınız Kontrol Altında:

Doğal tıp, ayurveda ve sağlıklı yaşam gibi konularda çalışan Dr. Ender Saraç; Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda; “Zikir de meditasyon mantraları, reiki sembolleri gibi bir teknolojidir. Belli sesleri tekrar edip jeneratör gibi enerji üretirsiniz. Kuran’da geçen Allah’ın 99 isminden her biri, bir enerji köküdür. Bu dini, siyasi bir şey değil, bir teknoloji. Bunu mistik, dini, siyasi kalıplara sokan bizleriz.” diyor.
Dua esnasında, kişi yoğun konsantre halinde olduğu için güçlü beyin dalgaları yayabilmektedir. Böylece, duanın gerek zihindeki olumlu beklentinin bağışıklığı güçlendirmesi, gerek yaydığı enerjinin kuantum alanını etkileyerek kendine benzeyen frekanstaki şeyleri çekmesi, gerek de enerji alanını (aura) güçlendirmeye ve negatif etkilerden korumaya yönelik tesiri olduğunu görüyoruz.




ALINTIDIR.

Kaynak: Kuran En Büyük Mucize, Said Alpsoy
The Secret, Rhonda Byrne
İnternet - Hasan Demir
www.hurriyet.com.tr/cumartesi/5919826.asp?gid=112
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Çok aydınlandım. Teşekkürler paylaşım için fakat şu cümleye biraz kafam takıldı: “Algıladığımız madde alem ve oluşan şekiller, algılayan ya da gözlemleyen olmadığı zaman, sırf dalgalardan ibaret bir oluşum göstermektedir... " Algılayan veya gözlemleyen olmadan 'şeylerin' dalga halinde olduğu nasıl gözlemlenmiş acaba..
 

Ansolo

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Haz 2015
Mesajlar
170
Tepkime puanı
23
Konum
SPACE
Rica ederim :) Ben onu şöyle düşündüm, ne kadar doğru bilemem ama; Varlığından haberdar olmadığımız şey bizim için yoktur,algılayan olmadıktan sonra algılanması gereken şey bir hiçtir, anca algılandığında 'şey' olabilir, yani bunun gibi bir şey söylemek istenmiş olabilir diye düşündüm..
 

satansama

Kayıtlı Üye
Katılım
17 Ocak 2014
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Benim acıklamam yetersiz olabilir ama çıkış noktası Kuantum Fiziği Çift Yarık deneyi konu hakkında daha detaylı bilgi için izlemediysen Tavaşan Deliği belgeselini izlemeni tavsiye ederim benim için birçok sorunun cevabını bulmamı sağlamıştı.
 

dynamic apnea

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Haz 2008
Mesajlar
2,596
Tepkime puanı
165
Konum
somewhere outthere
İş
dış ticaret uzmanı
Rica ederim :) Ben onu şöyle düşündüm, ne kadar doğru bilemem ama; Varlığından haberdar olmadığımız şey bizim için yoktur,algılayan olmadıktan sonra algılanması gereken şey bir hiçtir, anca algılandığında 'şey' olabilir, yani bunun gibi bir şey söylemek istenmiş olabilir diye düşündüm..

Hmm ama ben gözlemleyeni de 'şey' olarak görmüyorum.
Bu teoriyi daha önce tolstoyun kitabında görmüştüm, kendisi bunu çocukken farkettiğini anlatıyordu; hatta boşluğu yakalamak için anlık baş çevirip arkasını dönmeleri..
Aslında herşeyi bir 'hiç' halinde düşünürsek -gözlemleyen dahil- iki negatifin pozitifi oluşurması gibi ortak payda gerçekliğe dönüşür, herşey hiç ise herşey aslında şeydir çünkü şey ve hiçi ayıran bir çizgi yoktur. Benim düşüncem bu yönde.
 

Ansolo

Kayıtlı Üye
Katılım
6 Haz 2015
Mesajlar
170
Tepkime puanı
23
Konum
SPACE
Sn Satansama, daha önce duymadım fakat izleyeceğim teşekkür ederim.

Sn Pembe Pelerin, tolstoyun o kitabını merak ettim eğer adını hatırlıyorsanız benimle paylaşır mısınız? Bu arada yaklaşımınız bana da mantıklı geldi, üzerinde düşünülebileceklerden biride bu, evet.
 
Üst