Anlamını Merak Ediyorum

LordAduket

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2019
Mesajlar
12
Tepkime puanı
15
Merhaba dostlar. Foruma yeni üye oldum. Merak ettiğim bir şey var yardımcı olacağınızı umuyorum. Ben kendi kendime bir şeyi tekrar ettiğimi fark ettim. Anlamlı bişey mi anlamsız mı bilmiyorum. Şöyle diyorum "la eyne ma künte" TV izleyip dururken dilime dolandı bu. Belki anlamsız bişey ama merak işte.
 
Ü

Üye silindi 62179

Hadid suresi 4. ayette şöyle bir ifade geçer:
- Ve huve meaküm etme mâ küntüm. -
"Nerede olursanız olun O (Allah) sizinle beraberdir."
Dilinize dolanan kelimelerle benzerlik gösteriyor. Ancak sizin söylediğiniz kelime kombinasyonu ne anlama geliyor bilmiyorum.
 
Ü

Üye silindi 62179

Afedersiniz yazım yanlışı olmuş
Doğrusu: "Ve huve meaküm eyne mâ küntüm.'
 
Ü

Üye silindi 62179

Arapça bilen bir arkadaşıma sordum şimdi, kendisi İslami İlimler okuyor. Onun yaptığı çeviriyi aynen aktarıyorum:
لا أين ما كنتَ
"Olduğun yerde değilsin."
 
Ü

Üye silindi 62179

Teşekkür ederim dostlar. Allah razı olsun. Dilime dolanmıştı nedense. Demek olduğun yerde değilsin diyormuşum.
Rica ederim. Bu sözü bir yerden duymuş olma ihtimaliniz var mı? Ya da okumuşsunuzdur belki. Bilinçaltımızda fark etmediğimiz onlarca bilgi depolanıyor, ansızın açığa çıkmış demek ki. Çok felsefik bir sözmüş ama, sayenizde ben de anlamını öğrenmiş oldum. Bir de bana İsmet Özel'in çok sevdiğim şu cümlesini anımsattı:
"Ortama uyuyorum, çünkü dünyada evimde değilim. Dünyayı evi sayanların suçuna katılmıyorum."
Ruhunuz bu dünyaya ait olmadığını sezmiş olmalı.
 

Seuta

Kayıtlı Üye
Katılım
4 Kas 2016
Mesajlar
274
Tepkime puanı
251
Yaş
34
Mesaj gonderilmis yaratandan belliki verdiginiz kararlari tekrar dusunun tartin , hakkinizda hayurlisi olsun
 

LordAduket

Kayıtlı Üye
Katılım
14 May 2019
Mesajlar
12
Tepkime puanı
15
Aklıma gelmişken yıllar önce duyduğum sesin manasını da sormak istiyorum. Şöyle oldu olay. Gündüz vaktiydi. Aniden uykum geldi. Kendimi yere attım resmen. Ve uyku uyanık arası ben kimim diye mırıldandım niye bilmiyorum yanımda biri varmış gibi dışardan gelen tok bir ses "harras bin harissin" dedi. Haris bin harras değil harras bin haris.. Şeytanın ismi haris filan gibi bir bilgi öğrenmiştim alakası olmayabilir..Saçmalamayayım..
 
Ü

Üye silindi 62179

Aklıma gelmişken yıllar önce duyduğum sesin manasını da sormak istiyorum. Şöyle oldu olay. Gündüz vaktiydi. Aniden uykum geldi. Kendimi yere attım resmen. Ve uyku uyanık arası ben kimim diye mırıldandım niye bilmiyorum yanımda biri varmış gibi dışardan gelen tok bir ses "harras bin harissin" dedi. Haris bin harras değil harras bin haris.. Şeytanın ismi haris filan gibi bir bilgi öğrenmiştim alakası olmayabilir..Saçmalamayayım..
Harras Osmanlıca sözlükte şöyle geçiyor:
HARRAS: (Harâset. den) Çiftçi, ekinci. Toprağı işleyip ekin eken.
Haris ise: HÂRİS: Eken, ekici. Çiftçi.
Bin ise Arapça'da oğlu anlamına geliyordu sanırım. Aslında bu şu anlama geliyor bence. Hepimiz dünyada bir çiftçi gibiyiz çiftçi nasıl ekip, biçip sonra ürünlerini topluyorsa bizler de öyleyiz. Dünya bir tarla, bizlerse o tarlada amelleriyle ve yaptığı işlerle ekim yapan çiftçi mahiyetindeyiz. Ne ekersek kâr. Bu dünyada ektiklerimizi ahirette toplayacağız. Peygamber Efendimizin bu konuyla ilgili bir hadis-i şerifi vardır:
["Ed-dünyâ mezru'at'ül-âhire"
Dünyâ âhiretin tarlasıdır.]
Konuyla ilgili bir kaynakta da şöyle bir yazıya rastladım paylaşmak isterim:

DÜNYA AHİRETİN TARLASIDIR ( Alıntı )
Muzaffer Efendi Hazretleri sık sık buyururlardı ki :
Dünyâ âhiretin tarlasıdır...Burada ne ekersen orada onu biçersin...Cehennemin ateşini de buradan götürürsün, cennetin derecâtını da...Hiç arpa ekip buğday biçen görülmüş müdür?...
Efendi Hazretleri bu hususda şu ibretli kıssayı da lutfetmişlerdi :
Vaktiyle Eyüp'de varlıklı ama çok cimri bir hocaefendi varmış...Bir meczûb o hocayı irşâda memur olmuş...Bu meczûb Arap Ali diye bilinirmiş...Bir gün hocaefendi kahvede otururken Arap Ali gelmiş ve hocaya "Bana biraz yoğurt al" demiş...Hocaefendi, son derece eli sıkı olduğu için bu kadarcık bir hayrı bile yapmak istememiş, Arap Ali'yi başından savmaya çalışmış...Fakat Arap Ali öyle bir ısrar etmiş ki hoca sonunda "illallah" demiş ve istemeye istemeye yoğurt için birkaç kuruş vermiş...Oradan kalkmış homurdana homurdana giderken Arap Ali arkasından seslenmiş "Hocaefendi! Biraz da ekmek alsana!"...Hoca zâten sinirli, kızgın bir ifâde ile "Ekmeği de başkası alsın" diyerek uzaklaşmış...
Hocaefendi o gece bir rüya görmüş...Rüyasında öyle bir yerde imiş ki dille tarif edilemez, kalemle ifâde edilemez...Tıpkı cennet...Fakat hoca açlıkdan ölüyor ve yiyecek bir şey yok...Kendi kendine "Burası çok güzel bir yer...Burası olsa olsa cennet olsa gerek ama cennetde her türlü nimet bulunur...Burada yiyecek-içecek yok mudur acabâ?" diye düşünürken karşısına bir zât çıkmış...O zâta, "Burası neresi" diye sorunca "Cennet" cevâbını almış...Hoca daha da şaşırarak sormuş : "Yâhû burası cennet ise insanın canının çektiği her türlü nimet olması gerekir...Baksana ben açlıkdan kıvranıyorum yiyecek bir şey bulamadım. Bu nasıl iş?... " deyince o zât demiş ki : "Evet cennetin nimetleri pek boldur ama o nimetleri dünyadan gönderirsen burada bulursun!...Bak burada bir kap yoğurt var, onu yiyebilirsin..." Hoca açlıkla hemen yoğurda saldırmış bir tarafdan yerken bir tarafdan "Biraz da ekmek yok mu?" deyince o zât demiş ki "Hocaefendi! Sen yalnız yoğurt göndermişsin, biraz da ekmek gönderseydin onu da bulurdun!..."
Hocaefendi sabah uyanınca tövbekâr olmuş ve konağın kapısını açarak gelen fukarâyı yedirip-içirmiş ve kimseyi kapısından boş çevirmemiş...
 
Üst