İlk olarak söylemek zorundayım,gitmediyseniz bir psikoloğa gidiniz.Eğer durumunuz varsa bir devlet hastanesinin psikiatri kliniği yerine ilk etapta iyi bir klinikte çalışan veya muayehanesi olan bir psikoloğa gidiniz.Zaten durumunuzun ciddiyetine göre sizi psikiatri ve hastaneye yönlendirirler.Malesef devlet hastanelerinin her bölümünde hasta sayısı bir doktora göre o kadar arttı ki hekimlerin ne sizi dinlemeye sabrı ne de mecali kaldı.Daha sözünüz bitmeden size teşhisi bile söylemeden cart diye reçeteyi elinizde verip,falanca gün gel deyip sizin aylar yıllardır içinden çıkamadığınız sorunlara 15 dakikada çözüm getirmiş gibi davranıyorlar.Etraf nörolojik etkisi olan ilaçları kullanan insanlarla doldu. Hastalıklarını bie bilmiyorlar üstelik,"depresyondaymışım" diyorlar sadece,insanlar da öğrenmeye meraklı değil hani doktor ne yapsın. Eğer devlet hastanesine giderseniz de lütfen ilk muayeneden sonra veya ikinci gidişinizden sonra rahatsızlığınızın ne olduğuyla ilgili bilgi alın,neden bu ilacı kullanmanız gerektiğini ve anlatmak istediğiniz ancak sürenizin yetmediği birşey varsa da çekinmeyin rica edin anlatın.Psikolojik rahatsızlıklarda hastanın doktoruna güvenmesi çok önemli,eğer ilk gittiğiniz hekimden tatmin olmazsanız yılmayın başka bir hekime görünün.Evet onlar iki kelime ile bizim rahatsızlığımızı anlayabilecek eğitimi de alıyorlar ama oraya giden insan adam yerine konmak ve dinlenmeyi bekliyor birazda
Neden bilmiyorum ama durumunuzu okuyunca aklıma "bir hayvan evlat edinebilir" gibi bir düşünce geldi.Ancak evinizde beslemeniz taraftarı değilim.Dışarıdaki bir kaç evsiz hayvanı düzenli besleyip onlarla ilgilenebilirsiniz veya evinize en yakın barınağa gidin,sevmekte onlara sahip çıkmak ta ücretsiz

Aklıma bunun gelme nedeni ise şunlar; Hayvanlar koşulsuz sevgi beslerler,yemek verin vermeyin size kuyruk sallaya sallaya gelir zorla kendilerini sevdirmeye çalışırlar

Ne zaman depresif olsam,içimde huzursuz düşünceler olsa bir hayvanla vakit geçirdiğimde kaybolur.Onlarla vakit geçirdiğinizde onları inceleyin,mucize bir ilaç gibiler.Zaten titrreşimleri insan aurasını ve kalp ritmini düzenliyor.Daha doğrusu,o kadar saf,iç güdüsel ve küçükler ki bize göre insandaki merhamet,sevme ve koruma duygusunu dışarı çıkartıyorlar.
Boş ve amaçsız olduğunuzdan hayata tutunamadığınızdan şikayet etmişsiniz,toplum yararına çalıştığınız gönüllülük işleri sizde başkalarının sorumluluğunu da almayı sağlayacağından kendinizi yararlı bir insan olarak daha çok seversiniz.Çünkü zamanla başkalarına iyi ve yararlı birşeyler yapmak kendinize de iyi ve yararlı sonuçlar doğuracaktır.
Hayvanı evde besleme taraftarı değilim.Malesef bizden önce ölüyorlar genelde ve arkasından insan çok ciddi bir çöküntü haline giriyor,ev ve apartmanlar insan içindir hayvanlar için değil diye düşünüyorum.Evde onları yanlız bırakınca aklınmız hep evde kalır ve kendi yanlızlığımızı gidermek için başka bir canlıyı bir başınalığa hapsederiz! En iyisi bu çözüm önerisini uygulamak isterseniz evnizin yakınında bir besleme ve sevgi ünitesi oluşturun ve düzenli ziyaret edin.Böylece sokak hayvanları oraya ve size alışacaktır.Etrafta herhangi bir hayvan yoksa bile br köşeye yiyecek bıraktığınızda zamanla oraya alışan bi kedi muhakkak olur. Hiç birşey yapamıyorsanız camın önüne ıslak ekmek koyun

Göreceksiniz bir hayvan insanı nasıl da yaşama bağlıyor.
Farklı insanlara özeneceğinize onlardan birine özenin,çünkü çok doğal ve iç güdüsel davranıyorlar. Böylece özenebileceğiniz bir insan yaşamı ile karşılaşmak yerine kendi en tabi iç güdülerinizin farkına varıp üzerinize yüklenen size ait olmayan her türlü şeyden silkelenirsiniz. Çünkü model olarak kendinize en saf şeyi sadece var oluşu,yaşamayı ve sevmeyi seçiyor olacaksınız.Ne bir sosyal statüleri ne çok paraları ne güzel bir sevgilileri ne de spor bir arabaları var

Ve buna rağmen gayet eğlenerek o bir kırıntı ekmeyi yiyebilme mucizesine sahipler siz neden hayattan zevk almayı ve yaşamanın keyfini onlardan öğrenmeyesiniz?
Bende işe yarayan bir diğer yöntem ise "dokunarak sevmek". Sevdiğiniz veya o anda iletişim halinde olduğunuz şey neyse temas etmekten kaçınmayın.Annenize-babanıza,eş dost arkadaşa nedensiz sarılmayı deneyin,açıklama yapmak zorunda değilsiniz,içimden geldi deyin kafi.Dertleşirken arkadaşınızın omuzuna dokunun veya elini tutun.Bu hem size hem karşı tarafa güç verecektir.İş yerinde bir arkadaşım vardı,ne çok uzun zamandır tanırdım ne de uzun süre çalışma hayatımız oldu.Ancak sabahları moralim bozuk gittiğimde ona sıkıntımı anlatırken veya o bana,kollarını kocaman açar kıyamam gel der sarılır ve herşey bir anda uçup giderdi

Bilmiyorum dokununca arada göremediğimiz sihirli bir şifa oluşuyor sanki,karşındaki ötekinin sıcaklığı,içtenliği ve sesi biranda herşeyi silip alıyor.En ucuz tedavi yöntemi sanırım.
Benim aklıma gelenler bunlar,umarım işinize yarar.Etrafınızda sizi sevenler muhakkak vardır,yeter ki onları farkedin ve en önemlisi onlarla daha çok zaman geçirebilmek için kendinize iyi bakmalı ve özen göstermelisiniz.Bazen insan birşeyleri kendisi için yapmaya üşense de söz konusu sevilen bir başka canlı olunca akan sular duruyor.Sadece kendimiz için yaşamak yerine beraberce yaşamayı deneyimlemek sizi de hayata bağlar. Umarım iyi haberlerinizi de yazarsınız,biz de keyifle okuruz.