Yolcunun Meditasyonları

  • Konbuyu başlatan Üye silindi 76175
  • Başlangıç tarihi
Ü

Üye silindi 76175

Ve yağmurlar yağar yolunu arayan insanın yüzüne, sapakları aydınlanır.
Gözleri buğulanır, gördüğü hiç bir şey netliğini koruyamaz yüreğinde.

Böylesi kavvam bir an içerisinde ruh, tek sabitinin arayış olduğunu hatırlar da yine bunun ıstırabı ile açlık içerisinde şuur istikametinde koşar durur.

Bir zaman geldiginde artık "Ben işaretleri tanıyorum, nerede görsem tutarım yakasından bırakmam, gitmeyi arzuladığım ufkun kayıkları onlar!" Dersin.

İşler sarpa sarar, rehberler kaybolur, nihayet işaretler manasızlaşır.

Ve yağmur yağar.

Öyle ki sesler kesilir, bilinç tükenir, boğazında yumrular kalakalırsın çocuk sokaklarından birinde, bir köşede.

Karanlık çağırır, oradadır.
Ayakların sürümeye yelteniyor şimdi, tanıdık günlerdesin.

Alelade bir insanın zorladığı kapıyı açması kadar olağan, bir o kadar garaib ve faraza mücerret benden, ondan, her şeyden.

Hak ettiği tüm kıymeti verirsin asli kavgalarına, yitip gidiyorsun ve neredeler hiç bir fikrin yok.
Hulâsa böyle olmuş olsun, hak ediyor değilsin belki de.

Günahları yüzünden karaya vurmuş gemilerin, "İşte bu kadardı!" Diyerek kusan balıkların kurtulduğu bir yük;
Yahut kadim okulun kapısına bırakılmış artıklardan bir yetim miyim?

Çok kitap okumuş herkes gibi ağdalı sözleriyle uydurma bir yol inşa etmiş avare bir züppe belki ha?

Elektrikli kadifeden dokuma rüya halıları yahut bilindik hakikat, gerçeklik, günlük yaşam pratiği.

İşte uykuda ve uyanık, artık hiç bir anlam taşımayan o noktada üzerine bastığın zemin bu türden bir şeydir.
 
Üst