4
43887

YARALI ŞİFACI CHIRON
Ben Chiron. Ne zaman doğdum ben bile hatırlamıyorum. 1 Kasım 1977’de Charles Kowal isimli astronom beni tanımladı. Bu yüzden bana önce “Kowal Objesi” dediler, sembolümdeki K ve O harfleri buradan gelir. Şimdilerde beni farklı farklı isimlerle anıyorsunuz Şiron, Kayron gibi…
Ben Chiron, hayatlarınızda önemli bir yerim var, kiminiz farkında, kiminiz değil… Zodyak’ta yerim Uranüs’le Satürn arasındadır, bu yüzden ikisine de biraz benzerim.. Ben, ikilemleri severim. Biraz Satürn’üm, biraz Uranüs.. Hem asteroidim, hem kuyruklu yıldız.. Hem yarayım, hem şifayım..
Bedenimde hem insanı, hem hayvanı taşırım.. Hem Tanrıyım, hem de insanım; bu yüzden hem ölümlü hem de ölümsüzüm.. Hayatlarınıza hem derdi, hem devayı getiririm..
Kafanız karıştı değil mi? Beni iyi anlarsanız hayatınızı kolaylaştırırım. Gelin size kendimi anlatayım.
Babam Saturn (Kronos), o zamanki eşi Rhea’dan olan oğlu Zeus’u ararken peri Philyra ile karşılaşır, onu çok beğenir ve onunla birlikte olmak ister. Philyra bu ilgiden korkar ve kendini kısrağa çevirir. Saturn de bunun üzerine at kılığına girer. Böylece, annem Philyra ile babam birlikte olurlar. Anne rahmine düşüşüm, annem ve babam hayvan kılığındayken gerçekleşti, yani tamamen içgüdüsel bir birlikteliğin meyvesiyim. Sonuçta, belden aşağısı at, kafası, kolları ve belden yukarısı insan olan bir Sentur olarak doğdum.
Annem Philyra beni görünce o kadar iğrendi ki, tanrılara kendisini olduğundan başka bir şeye çevirmeleri için yalvardı. Tanrılar da onu Ihlamur ağacına çevirdi. Babamla hiç uzlaşamadık, annem de benim annem olmaktansa ağaç olmayı tercih etti, ne tuhaf…
Annem ve babam tarafından terkedildikten sonra, beni Apollo buldu ve büyüttü. Bu yüzden Apollo benim hem üvey babam hem de öğretmenimdir. Müzik, kehanet, şiir ve iyileştirme yeteneğinin Tanrısı bir üvey baba… Güzellik, akıl ve adalet de O’nun işiydi. O hiç bir zaman kinci değildi ve insanoğlunu günahlarından arındırırdı. Aynı zamanda vahşi hayvanlara ve salgın hastalıklara karşı ilahi bir koruyucuydu. Gördüğünüz gibi, ondan öğrendiklerimle kendi anne babamdan aldıklarım arasında nasıl bir tezat var… Terkedildiğim için, istenmediğim için yara aldım ama terkedilmeseydim de asla Apollo gibi biri tarafından yetiştirilemeyecektim. Daha o zamanlardan bunu farkedebildim.. Bilim adamınız Einstein bunu anlatan güzel bir şey söylüyor, “zorluğun içinde fırsatlar yatar”.
Apollo’nun bakımıyla hayatta kaldım, öğrendim, geliştim; ancak hep yaralı olarak yaşadım. Çünkü kendi içimde hep bir bölünmüşlük vardı. İçgüdüsel olarak kendimi aşağılık ve reddedilmiş hissetmekle beraber yetiştiriliş tarzımla Apollo’nun fikirlerinin ve öğretilerinin içgüdüselliğe karşı uyum, düzen ve yaratıcılık içinde uzlaştıran oldum.
Yaşadıklarım, akıllı ve deneyimli biri olmamı sağladı. Kahin, doktor, öğretmen ve müzisyen oldum. Krallar oğullarını eğitmem için bana gönderdiler. Bildiğiniz pek çok Yunan kahramanının öğretmeni oldum. Öğrencilerimden bazıları Jason, Achilles, Herkül ve Asclepius' tur.Onlara bildiğim her şeyi öğrettim. Binicilik, okçuluk, avcılık, savaş ve eczacılık sanatı ( ev yapımı bitkisel ilaçlar), ahlak kuralları, müzik, dini ritüeller, doğa bilimleri…
Bir gün av sırasında, öğrencilerimden ve sevdiğim dostlarımdan olan Herkül’ ün zehirli oklarından biri tarafından yanlışlıkla at bacağımdan vuruldum. Bu oktaki zehir ölümcüldü. Fakat ölümsüzlüğümden dolayı, ne yazık ki ölebilmek benim için bir seçenek değildi. Oktaki bu zehir inanılmaz acı veriyordu. Ölümsüzdüm, bu acı sonsuza kadar devam edecekti. Şifacıların hocası olmama rağmen bu acıyı iyileştirmeyi başaramadım.
Bir süre sonra, aklıma bu dayanılmaz acıdan çıkabilmenin bir yolu geldi. Doğum hakkım olarak sahip olduğum ”ölümsüzlüğü” feda edersem bu mümkün olabilirdi. Ölümsüz Tanrılara yalvardım ve onlarla anlaşarak ölümsüzlüğümü feda ettim. İnsanlığa ateşi getirmiş olan ve Tanrılar tarafından cezalandırılmış olan Prometheus’a ölümsüzlüğümü armağan ettim. Artık bir ölümlü olduğum için huzur içinde acıma son verebilecektim. ”Ölümsüz Şifacı” kimliğimden vazgeçmiş ve ”Ölümlü Şifacı” kimliğimi kabul etmiştim. Öldüm…
Tanrılar, bu fedakarlığımın bir takdiri olarak beni yıldızlara yükseltti ve şimdilerde bildiğiniz ”Yay” sembolünün temsil ettiği Takım Yıldızı oluşturdum…
Ben Chiron. Şimdi, gökyüzünden sizleri izlerken, benim öykümle ilişkilendirdiğiniz şeyleri sevinçle karşılıyorum.
Jung, beni çok iyi anlayan ve psikospirituel süreçlerde beni arketip olarak kullanan bir araştırıcıydı. Der ki ”Doktor ancak kendisi de etkilenmişse etkili olabilir. Yalnızca yaralanmış hekimler iyi edebilir. Ama doktor kendi karakterini bir çelik yelek gibi giyinirse, işte o zaman hiç etkisi yoktur.”
Astroloji de benim öykümü çok güzel kullanıyor. Haritanızda konumlandığım ev, psikolojik olarak zorlandığınız, kendinize yetemediğiniz, yara aldığınız (fiziksel veya psikolojik), üstesinden gelemediğiniz, yaralandığınız konularla ilgili bir başkasına maddi veya manevi yararınızın dokunduğu noktaları işaret eder. Kimlik kazanmaya, ispat etmeye çalıştığınız, üzerinde başarı elde etmeye uğraştığınız şeyleri ve asıl korkularınızı gösterir. Beni dikkatle dinlerseniz, neden bu korkuları, endişeleri, yaralanmaları taşıyorsunuz, bunların kökünde neler var gibi sorularınızı yanıtlarım. Sorunlarınızın, yaralarınızın çözümleri yine bendedir…
Astrolojide sembolüm anahtara benzer, doğru kapıyı bulursanız kapının ardında vadedilen güzellikler eşsizdir..
Keşfedildiğim an’a ait haritada Güneş Akrep burcundadır. Bu, hikayemdeki ölme isteği ile bağlantılıdır; çünkü Akrep arketipi mitolojide Ölüler Diyarı’nın tanrısı Hades ile ilişkilidir. Hatırlayın, şifacı olmama rağmen kendimi iyileştiremedim ve ölümsüzlüğümü Prometheus’a vererek ölmeyi tercih ettim, dolayısıyla ruhumu Hades’e teslim ettim.
Bu nedenle haritalarınızda, yara ve şifa kadar içinizde ölümü tercih eden parçanızla da ilintili olabilirim. Bu durum, sembolik olabilir ya da bir tutumu terketmek gibi davranışsal bir ölüm de olabilir.. Bilinç düzeyine çıkmadığında hastalık ya da kaza gibi olaylara dönüşme riskini de gösterir. Bir diğer önemli nokta, haritanızdaki konumumun kendi hayatınızda bu temaların nasıl tezâhür ettiği ile ilgili resmi gösterme potansiyelidir. Bu konum, bulunduğum ev, burç ve onun diğer gezegenlerle yaptığı açılarla belirlenir. Kimi haritalarda Chiron vurgusu güçlüyken, kimilerinde özellikle Güneş, Ay, Venüs, Merkür ve Mars gibi kişisel gezegenlerle açısı yoksa fazla vurgulu olmayabilir. Bu durumda daha önce bahsettiğim ilk ve en büyük yaraya ek olarak, belli bir neslin kolektif sorunu ya da yarası söz konusu olabilir.
İlgili Sabian sembolüm şöyle söyler, " Bir bayrak günün doğuşunu selamlayan horoz gibi bir kartala dönüşüyor". " Bayraktan kartala dönüşmek zordur, çok acılı sancılı ve yoktan var olmak gibi... Horoz yeniden dirilişin sembolüdür bir çok kültürde ve güneşin doğuşu ile özdeşleştirilir... Sesime kulak verin, güneşiniz yeniden doğsun...
Ben Chiron, yaralı bir şifacıyım. Eskiden ölümsüzdüm, tüm deneyimleri yaşayacak ömrüm vardı. Lakin sizler ölümlüsünüz, tüm deneyimleri kendi hayatlarınızda yaşayacak kadar uzun yaşayamazsınız, bu yüzden ders alın, görün, dönüştürün.
Alıntı D.Aster
Moderatör tarafında düzenlendi: