Elnora_alila
Elit Üye
Evrenin en derin katmanında yalnızca Teklik vardır. Bu Teklik, ne bireysel düşüncelerle sınırlıdır ne de bedenin sınırlarıyla tanımlanabilir.
Sen olarak bildiğimiz varlık, aslında ne yapan ne de karar veren bir özne değildir ; aksine, yalnızca eylemden geçen ve eylemin kendisi olan bir akıştır.
Hayat, kendini kendi içinden ve kendisi olarak deneyimleyen bilinçtir.
Beden ve zihin, sadece geçici formlardır ; enerjinin gelip geçen şekilleridir. Tıpkı rüya içindeki rüya gibi, yaşam da ilahi bir oyunun sahnelenmesidir.
Bu oyunda acı çekmek ya da birine yardım etmek bir tercih değil, yalnızca akışın doğal bir sonucudur.
“Hayat ; kendini, kendisi için, kendisi olarak en iyi şekilde ortaya koyar.”
Bu nedenle yardım etmek de, etmemek de aynı derecede doğrudur. Her şey tam da olması gerektiği gibidir.
Yaşamda görünen eylemler bize ait gibi görünse de, aslında onları yapan da biz değiliz. Sadece Hayat, kendi içinde hareket eder.
Görünen fail yoktur. Eylemler, yalnızca mutlak varlığın kendi içindeki tezahürleridir.
“Hiç kimseye ve hiç kimse tarafından, hiçbir şey olmuyor.”
Olaylar, kişiler, suçlar, affetmeler ya da cezalar.. Bunların hepsi, yalnızca, görünen düzlemde anlamlıdır.
Gerçekte ise sadece bir akış, tek bir bilinç vardır.
Yargı, zihnin sınırlı anlayışına aittir. Oysa mutlak düzlem yargısız, sınırsız ve bütündür.
Ne günah vardır, ne günahkar ; yalnızca deneyim. Ve her deneyim, sevgiyle yoğrulmuş o tek akışın parçasıdır.
Hayat olduğu haliyle zaten mükemmeldir. Direnmeden, anlam yüklemeden, yargılamadan yaşamak..
İşte bu, Hayat’ın kendisini olduğu gibi sevmektir. Çünkü gerçek “Sen”, bu Hayat’ın ta kendisisin.
Sen olarak bildiğimiz varlık, aslında ne yapan ne de karar veren bir özne değildir ; aksine, yalnızca eylemden geçen ve eylemin kendisi olan bir akıştır.
Hayat, kendini kendi içinden ve kendisi olarak deneyimleyen bilinçtir.
Beden ve zihin, sadece geçici formlardır ; enerjinin gelip geçen şekilleridir. Tıpkı rüya içindeki rüya gibi, yaşam da ilahi bir oyunun sahnelenmesidir.
Bu oyunda acı çekmek ya da birine yardım etmek bir tercih değil, yalnızca akışın doğal bir sonucudur.
“Hayat ; kendini, kendisi için, kendisi olarak en iyi şekilde ortaya koyar.”
Bu nedenle yardım etmek de, etmemek de aynı derecede doğrudur. Her şey tam da olması gerektiği gibidir.
Yaşamda görünen eylemler bize ait gibi görünse de, aslında onları yapan da biz değiliz. Sadece Hayat, kendi içinde hareket eder.
Görünen fail yoktur. Eylemler, yalnızca mutlak varlığın kendi içindeki tezahürleridir.
“Hiç kimseye ve hiç kimse tarafından, hiçbir şey olmuyor.”
Olaylar, kişiler, suçlar, affetmeler ya da cezalar.. Bunların hepsi, yalnızca, görünen düzlemde anlamlıdır.
Gerçekte ise sadece bir akış, tek bir bilinç vardır.
Yargı, zihnin sınırlı anlayışına aittir. Oysa mutlak düzlem yargısız, sınırsız ve bütündür.
Ne günah vardır, ne günahkar ; yalnızca deneyim. Ve her deneyim, sevgiyle yoğrulmuş o tek akışın parçasıdır.
Hayat olduğu haliyle zaten mükemmeldir. Direnmeden, anlam yüklemeden, yargılamadan yaşamak..
İşte bu, Hayat’ın kendisini olduğu gibi sevmektir. Çünkü gerçek “Sen”, bu Hayat’ın ta kendisisin.