angeldream
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 9 Şub 2008
- Mesajlar
- 79
- Tepkime puanı
- 20
Şimdi Transit ve Progresyonların farklı seviyelerde kendini nasıl ifade
ettiği konusu üzerinde durmak istiyorum. Gezegen hareketlerinin etkin olduğu
3 temel seviye vardır. Bazılarınız 3 ten fazla olduğunu düşünebilirler.
Ancak genel bir bakış sağlaması amacıyla ben bu üç seviyeye dikkat çekmeyi
faydalı buluyorum. 1. seviye özellikle spiritüel eğilime sahip olan
astrologlar için önem taşıyor. Bu da belli bir transit ve progresyon
açısının derin anlamının ne olduğunu kavramak. Anlam derken ben teleolojiye
gönderme yapıyorum- kişiliğin ve ruhun tekamülünde son gaye- Aramızda dindar
veya spiritüel eğilimlere sahip olanlarımız, kozmozun bir amacı olduğunu
düşünüyorlar, ve buna bağlı olarak bireyin hayatında yaşadığı deneyimlerin
bir anlamı var diye düşünüyorlar. Bu nedenle, yaşadığımız olayların gizli
bir planı ve bir öğrenme fonksiyonu var ve başımıza gelenler sonucunda
büyüyorsak, bu bizim parçası olduğumuz büyük ruhani ve evrimsel bir planı
gerçekleştiriyoruz demektir.
Böyle bir kozmik plan gerçekten varmıdır tartışılabilir bir konu, ancak
böyle derin bir olay örgüsünün var olduğunu ve bir amacı olduğunu kabul
edersek, diğer bir deyişler Tanrı yada tanrıların varlığınıda kabul ederiz.
Hiçbirimiz bunu kanıtlamak durumunda değiliz. Gerçekten biz anlamın oldukça
kişisel algısını , kelimenin tam anlamıyla rastlantısal ve birbirinden
bağımsız evrene yansıtırız. Bu durumda bile büyük bir çoğunluğumuz hayatın
tanrıdan gelen bir anlama ve amaca sahip olan bir deneyim olduğunu
algılıyoruz ve bu inançla ister izdüşüm olsun ya da olmasın yaşamımıza
destek olan bir neden görüyoruz. Bu görüş her nekadar bilimsel olarak doğru
olmasada psikolojik ve spiritüel olarak yaratıcı bir algıdır.
Transit ve Progresyonları bu açıdan değerlendirdiğimizde kendimize sorarız "
Güneşime transit yapan Satürn'den ne öğrenmem gerekiyor" " Natal haritamdaki
Pluto'ya kare yapan Venüs progresyon haritamda bana ne öğretiyor?" " Transit
halindeki Uranüs Ay'ıma karşıt açı yaparken neyi keşfedebilirim?" "Kiron'la
sekstil açı yapan progres Mars ne gibi olumlu fırsatlar taşıyor?" gibi.
Bu tür bir yaklaşım herhangi bir transit ve progres açı için oldukça önemli
bir bakış açısıdır. Spiritüel terimini kullanmış olmama rağmen bu aynı
zamanda psikolojiktir; örneğin anne-baba olmakla ilgili ruh hallerini
keşfetmek gibi, çünkü gezegensel hareketleri psişenin tekamülü olarakta
değerlendirebiliriz. Bu görüşe Redaktif psikoloji ( Herşeyi fizik kanunları
içerisinde tanımlamayı öngören bir dal) ile değil de, bireyler üstü ya da
arketip psikolijisi bakış açısı ile bakabiliriz. Bu da konunun psikolojik
olma gerçeğini yine değiştirmez. Bu bakış açısı olmazsa astrolojiye ve
kendimize oldukça sığ mekanik bir açıdan bakıyoruz demektir. Bazı
astrologlar tamamen bu seviyeden düşünürler, diğer bakış açılarını çok
negativ ve materyalistik görürler. Onlar natal haritadaki Kiron'a transit
yapan Pluto'ya ya da Satürn'e kare yapan progres Venüs'e bakıp bunun bizim
için ne tür bir gelişimin fırsatı olduğu hakkında konuşacaklardır.
Diyelimki bir kişinin natal haritasındaki Güneş Satürn ile karşıt açı yapmaya
doğru ilerliyor. Bu transite teleolojik açıdan yaklaşırsak bireyin kim
olduğu hakkındaki duygusunu geliştireceğinden bahsedebiliriz. Bu transitten
birey güçlü bir kimlik duygusu edinmiş, amacında bir berraklık yakalamış ve
yaratıcı yeteneklerinin farkına varmış olarak çıkabilir. Materyal dünyanın
çetin deneyimleri insanı incitebilir, fakat sonucunda birey eğitimsel bir
yönde ilerliyordur. Gerçekleşen her olay ne kadar güç olursa olsun bireyin
kendi farkındalığını arttırması ile sonuçlanır. Tek başına teleolojik
yaklaşım genellikle iyi transit ve progresyonlar için yeterli ve tatmin
edicidir.. Ay'a üçgen açı yapan transit Jüpiter ve progres Güneş'e sekstil
açı yapan Uranüs gibi. Uyumlu gezegen açılarını deneyimlediğimiz zaman
kendimizi kozmik amaç ve iyiliklere odaklarız ve bu tür yorumlar o an
hissettiklerimiz ile örtüşür. Transit ve progresyona ait açıdan kaynaklanan
anlem ve buna verdiğimiz duygusal tepki birbiriyle uyumludur. Daha sevimsiz
gezegen açılarıyla karşılaşıldığı zaman kişi yine de bu açıları bir
potansiyel olarak değerlendirebilir. Bu tür bir tutum acı, stres ve zor
zamanların atlatılmasında harika bir yöntem olabilir. Gerçek anlamda
gezegensel kabuslarla karşılaşılırsa kendimize bunca stresin ardında ne tür
bir gelişme potansiyeli yatıyor diye sorabiliriz. Bunu akılda tutmamız çok
önemlidir ve ayrıca bunu karşımızdakine anlatmalıyız. Diğer yandan,
unutmamalıyızki çıkarılacak anlam her ne kadar derin ve pozitif olursa olsun
bu transit ve progresyonları deneyimleyen kişi tekamül ihtimalini bile
duymak istemiyor olabilir. Bir çok insan için, özellikle, gerçeğe tamamen
materyal veya dışavurumcu bir tavırla yaklaşmaya alışmış insanlar için zor
açılar içeren transit ve progresyonların derin anlamı veya taşıdığı
fırsatlar açıların etkisi geçene kadar önem arz etmeyebilir. Kişiler bu
açıların etkilerini deneyimlerken farkında oldukları ve duymak istedikleri
sadece kendi acıları ve iç çatışmalarıdır.
*2. Duygusal Şeyler*
* *
Transit ve progresyon açıları aynı zamanda duygusal platformda bir anlam ve
ifade içerir. Bu da psikolojiktir fakat daha çok bireyin hem duygusal alanda
hem de harekete geçen bilinçaltı kompleksleri açısından verdiği tepkilerle
ilgilidir.
Geçmiş ve şimdiki zaman çoğunlukla işin içine girer. Duygusal tepkilerimiz
oldukça komplikedir ve kendini tanıma konusunda ne kadar başarılı
olduğumuzla alakalıdır, ego ne kadar güçlü, harekete geçen duygular ne kadar
kontrol altına alınabilir veya anne babadan aldığımız duygusal yüklerimiz
neler gibi ruh halleri ile ilintilidir. Geçmiş deneyimler hemen hemen
değişmez bir biçimde herhangi önemli bir transit ve progresyon etkisi
altında kalınca tetiklenir , özellikle geçmişte bu tip bir etki olmuşsa,
doğum haritamızın belli bir yerinde oluşan gezegensel hareketlerle ilgili ne
tür hatırlara ve bağlantılara sahip olduğumuzu düşünmemiz gerekir. Aynı
zamanda, pozitif ve verimli anlam taşıyan bir deneyim bile doğası nedeniyle
gerçekleşme sürecinde acı çekmemize neden olabilir.
Bütün bu faktörler duygusal platformda yer alır, bundan dolayı duygusal
tepki ona ait olan teleolojiden oldukça farklı olabilir. Bir transitin veya
progres açının anlamı ile bireyin kendini nasıl hissettiği ve davrandığı
arasında kesinlikle bir ilişki yok gibi gözükebilir.
Müşteriyi bırakın, astroloğun bile bu yüzden kafası karışabilir. Harika
Jüpiter transitleri gördüm Jüpiter Güneş'le birleştiğinde oturup umutla
harika şeyler olacağını bekleyebiliriz. Teleolojik açıdan gerçekten harika
bir şey olarak düşünülebilir, ancak gerçekte yaşanan duygusal bir kabus
olabilir.
Eğer kişinin haritasında toprak elementi baskınsa, Boğa'da çok gezegeni
varsa ve güçlü bir Satürn'e sahipse düzen ve kalıcılığa büyük ihtiyaç
duyabilir ve kişi 23 yıllık evli 3 çocuklu, iki arabaya sahip, güvenli bir
işi olan, büyük evinin banka kredilerini ödemekte olan biri olabilir, bu
arada progres Venüs natal haritasındaki 5. evdeki Jüpitere denk gelebilir,
bundan çıkarılacak sonuç duygusal ve materyal açıdan harika olur. Biz
astrologlar bunun kişinin kalbinin sesini dinlemesi açısından harika bir
fırsat olduğunu biliriz ve bu tür bir progresyon kişinin tam ihtiyacı olan
şey olabilir, fakat diğer yandan durumu karısına nasıl izah edecektir?
Mahkeme masraflarını karşılayabilecekmidir?
Kişinin hayatını nasıl yaşıyor olduğu ve doğum haritasındaki yıldızları ile
nasıl bir bağlantıda olduğu çok önemlidir. Herhangi birimizin kendimizle
ilgili gerçeklerle yüzde yüz bağlantı içinde olduğumuzu iddia etmemiz
imkansızdır. Bilinçsizce aldığımız kararlar ne derecede hayatımızı
etkilemektedir sorusu akla gelir. Eğer bir birey erken yaşta güvende olmak
ya da sosyal nedenlerden dolayı evlilik yapmışsa ve 5. ev Jüpiter etkileri
acımasızca bastırılmışsa, bu eve gelecek bir progres açı işleri fena halde
karıştırp bol acıya neden olabilir. Kişi eşinden başka birine aşık olabilir
ve sonra sonuçlarına katlanmak zorunda kalabilir. Bazende kişinin eşi böyle
bir durumla yüzyüze kalabilir. Bazen kendimizin yada müşterilerimizin
haritalarında böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Oturup çekici prens ya da
prensesinizin gelmesini beklerken nataldeki Venüs üzerine uranüs transiti
geliyor ve bir bakmışınız partneriniz almış başını gitmiş. Neden biz
psişemizin bir transit ve progresyonun hayatımızda neler ifade edeceği
konusunda bilinç altımızın güçlü bir etkiye sahip olabileceği gerçeğini
anlamakta zorlanıyoruz? Bazende görünürde mutlu bir transit olsada , büyük
br depresyon yaşıyor olabiliriz. Şans getiren gezegenler işin içine girdiği
bir çok durumda ben bunu gördüm. Jüpiter natal haritada Güneşin yanına
gelir, veya progres Güneş Venüs'le birleşir ve astrolog bunu mutlu
zamanların başlangıcı olarak yorumlar. Bunun tam aksibir biçimde kişi bir
kara deliğin içine düşebilir. Bizim mutlu bir deneyim olduğunu düşündüğümüz
durumlar bazen çatışmalara sebebiyet verebilir. Örneğin anne babamızla
kökleri derine uzanan duyguları, suçluluk duygularını yansıtabilir. Belki de
Jüpiter bizim kullanmadığımız potensiyelin farkına varmamıza yardımcı olur,
bu da başarısız olduğumuzu düşünmemize yol açabilir. Eğer kendimizi
betonlaşmış, katı kalıplar içerisine hapsetmişsek ve gelecek fırsatlara
giden köprüleri yıkıp atmışsak kendimize sormalıyız " Hayatın anlamı ne?".
İşte Jüpiter böyle depresyonlara neden olabilir. Çünkü şu andaki durumumuz
ve sahip olduğumuz potansiyeli kullanmak arasında büyük bir uçurum varsa ,
bu acı gerçeğin birdren farkına varırız ve be bu boşluk bize hayatımızı
aslında nasıl heba ettiğimizi bize gösterir ve kendimizden utanırız.
Bu nedenle, bir tyransit ve progresyon açıya verdiğimiz tepki , bize ifade
ettiği anlamdan çokd aha farklı yansımalara sebeb olabilir. Kederli bir
duygusal durum içinde bulunan bir müşteriye belli bir transit ve
progresyonun teleolojisini anlatmakta zorlanabiliriz. Bir gezegen
hareketinin ne ifade ettiğine okadar kendimizi kaptırmışızdırki, kişinin ne
hissettiğine dikkat etmeyebiliriz. Kişi olanlardan, teleolojik bakımdan
dönüştürücü bir sonuç çıkacak olsada korku duyuyor olabilir. Müşterinize o
anki durumun olumlu sonuçlanacağını anlatabilirsiniz. Ancak birey bu durumu
böyle algılamıyor olabilir, eğer müşterinin o anki ruh haline ayak
uyduramıyorsak ve bu durumla ilgili derin anlamları algılayabilmesine yardım
edecek kişisel psikolojik sorunları keşfetmezsek yapacağımız tüm açıklayıcı
yorumlar anlamsız konuşmalar olmaktan öteye gitmeyecektir. Bir bakış açısı
diğeri olmadan bir bütün sayılamaz. İnsanların zor transitler esnasında
neler hissettiğini anlamak çok önemlidir. Bir çok transit acı vericidir.
Öyle olmadıklarını düşünmek, kişinin olumlu düşünmesini istemek aptallık ve
dar görüşlülük olur. Bir kişinin progres Venüs'ü natal haritasındaki Kiron
ile kare açı yapıyorsa, orada oturup kendi kendine "Berbat durumdayım" diye
düşünüyor olabilir. Biz de onun karşısına geçip saçmalama kendini harika
hissetmelisin pozitif ve heyecanlı olmalısın diye cevap veremeyiz, çünkü bu
bir iyileşme sürecidir. İyileşmeden bahsedebiliriz, ancak aynı zamanda
kişinin içinde hissettiği soyutlanmışlık duygusu, eksiklik hissi ve
başkalarından gördüğü eşit olmayam muameleye yönelik bir empati duygusu
hissetmeliyiz. Bu konuda kendini nasıl hissettiği ve nedenleri ile ilgili
zeki yorumlar yapmalıyız. Geçmişten, özellikle eski Kiron'un başka
transitlerle aktive olduğu zamanlardan bahsetmek gereği duyabiliriz. Derin
bir içsel değişle açığa çıkan duygular oldukça rahatsızlık verici olabilir.
Bazı durumlarda, bu ifade aşamaları içinde en zor olanıdır, çünkü
karşımızdaki kişinin bilinç hali ile uğraşmak zorunluluğu vardır. Yorumun
anlamı ve yorumlanan durumun bireyin hayatındaki gerçekleşme süreci arasında
duygusal gerçeklik bir tutkal vazifesi görür. Bu alanda kişisel
seçimlerimizi özgürce yaşama hakkına sahibiz. Bir psikolojij mesele kendini
elle tutulur biçimde ifade etme aşamasına gelmişse, o zaman geleceği
planlayabiliriz fakat şu ana dokunmuş gerçekliği değiştiremeyiz. Bu Jung ve
Hillman'ın ruh adını verdiği temeli oluşturur ve ruh halimiz ve maddenin
arasındaki bağdır.
Natal Güneşe karşıt açı yapan Satürn, teleolojik açıdan bakarsak, kişinin
bireysel kimliğine mükemmel katkılar yapar, ancak kişi oldukça depresif ve
güvensiz olabilir. Kendini başarısız olarak görür ve geçmişteki başarıları
ona değersiz görünür. Anne- babalık konuları yüzeye çıkar, özellikle babayla
yada baba- kompleksi ile ilgili konular. Bu transitlerden ortaya çıkan çözüm
bekleyen konular kişinin kendini kurban konumunda hissetmesine yol açabilir.
Kişi kimliği hakkında sorgulamalar yapabilir, hayat hakkındaki bir çok
algımız ve davranış kalıplarımız yeni sağlıklı bir dünya görüşü ile yer
değiştirene dek üzerinde düşünme gerektirebilir. İçimizdeki maskülen
enerjilerle ilişkimiz veya hayatımızdaki erkek ile ilgili düşüncelerimiz
tamamen yeni bir değerlendirme sürecinden geçebilir. İnsanlar Güneşe karşıt
açı yapan Satürn dönemlerinde kendilerini çok kötü hissedebilirler, ve
astrologlarından neden kendilerini böylesine mutsuz hissettikleri konusunda
bir yardım isteyebilirler , mutsuzluklarının farkedilmesini ve buna neden
olan sebepleri anlamak isterler. Spiritüel eğilimi daha fazla olan
astrologların birazda olsa psikoterapi deneyimi olması bu durumda işe
yarayabilir.
*3. Yorumun Gerçekleşmesi*
Transit ve progresyonların üçüncü aşaması yorumun gerçek olma sürecidir. Bu
çerçevede bir çok, ama hepsi değil, eski astrolojik yaklaşımlar işe yarar.
Bu aşamada çalışırken astroloğun konsantre olduğu konu belli bir transit ve
progresyon açısı altında dış dünyada neler olacağıdır. Bu yaklaşım basit
görünsede aslında oldukça karmaşıktır. Bir gezegensel hareketin elle
tutulur bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği , ve gerçekleşirse ne
şekilde olacağı gibi konularda içsel ve dışsal bir sürü mesele vardır.
Bireyin bilinç altı etkisi önemli bir faktördür ki ego farkındalığından
arınmış ve hayli yüklü bir bilinç altına sahipse dış dünyada ortaya çıkma
ihtimali fazladır. Eğer karma diye bir şey varsa bu da bir faktördür.
Aileden bize geçen genetik ve psikolojik unsurlarda buna dahildir. Çevrenin
önemini de inkar edemeyiz, özellikle kanıksanmış sosyal davranış biçimleri
ve dünya görüşünü, çünkü birey istesede istemesede kollektifin bir
parçasıdır.
Aynı zamanda her yaşamın bir kaderi vardır. Bu kaderi ruhumuz ya da
benliğimiz bir ömür süresince gerçekleştirmeye niyetlidir. Yunan felsefi
düşüncesinde bireyi etkileyen iki tür kadersel temadan bahsedilir; erinyes
yada daimon. Erinyes atalarımızdan bize miras kalanlardır, diğeride kabaca
ifade edersek ruhun yolculuğu ve amacını temsil eder. Bir de kollektife ait
kaderden sözedebiliriz. Uluslar ve halkların atalarından onlara geçen
özellikler ve miras insanlığın evrimi açısından düşünülürse özel bir
kadersel amaca sahip olabilir. Bireyler olarak biz bazen kendi elimizde
olmayan hareketlerin akışına kapılabiliriz, çünkü hepimiz daha büyük bir
gruba aitizdir ve bu grubu etkileyen gezegensel hareketlerle uyum
içindeyizdir. Bu nedenle bu büyük grubun başına gelenleri paylaşırız ve
ırksal, dini sosyal ve ulusal geçmişimizle ilgili psikolojik bir yük
taşırız.
Hepimizin bireysel inançları ve kanıksanmış düşünce kalıpları olduğu aşikar.
Bunlardan bahsediyorum çünkü bu tip konuların transit ve progresyonların
gerçekleşmesinde bir rolü var. Bahsettiğim tüm alanlar içerisinde, gerçekten
etkili olabileceğimiz bireysel alan bizde varolan bilinç altı
düşüncelerimizdir. Parçası olduğumuz Kollektifi etkileyecek bu düşünceleri
farketmek ve onlarla çalışma yeteneğimiz bu kollektifi dönüşüme
uğratacaktır. Bu hatta karmamızı bile etkileyebilir. Sonunda hepimiz kendi
bahçelerimize dönüp orada büyümekte olanlar üstünde düşünmeye zorlanırız,
eğer neden ve ne tür olaylar başımıza gelecek bunu anlamak istiyorsak böyle
yapmalıyız.
*Bir olay ne zaman oluşur?*
* *
Transit ve progresyonların öngörülmesi ve gerçekleşmesi konuları arasında
bir başka önemli konu daha var. Ne olacağını düşündüğümüz anda, bir olayı
neyin oluşturduğu ile ilgili tartışmalı alana gireriz ki bu oldukça gizemli
bir bölgedir. Bu konunun ne kadar karmaşık olduğu ile ilgili size bir örnek
verebilirim.
Geçenlerde, bir kaç yıl evvel beni görmeye gelmiş olan bir müşteri ile
ikinci görüşmemi yapıyordum. Geçen yıllar boyunca ondan hiç haber
almamıştım. Transit yapan Pluto 4. evindeki 5 derece Yay da yer alan
Kironuna yaklaşıyordu. Bu durum , bir kaç yıl evvel babasını kaybetmesiyle
kendini belli etmiş. Müşterim bana babası öldüğünde bunun kendisi için
hiçbirşey ifade etmediğini söyledi. Onunla yakın bir ilişkisi olmadığı
belliydi ve onun için bu önemli bir olay değildi. Bana babası için pek bir
şey hissetmediğini ve ölüm haberinin onu etkilemediğini söyledi. Çünkü
babası hiç onun yanında olmamıştı, bana böyle ifade etti. İlk görüşmemizde
onunla babası arasındaki ilişkiyi tartışmıştık ve o zamandan bu yana babası
ile ilgili algılaması değişmemişti. Ben aslında Kiron'un bulunduğu yerde
kişinin hiç bir şey hissetmeyeceğini söyleme eğiliminde değilimdir. Fakat
müşterim bu konuda oldukça ikna olmuştu ve babasıyla ilgili konuşma burada
sona ermişti. İkinci bir görüşme için bana gelme sebebi hasta kayınbiraderi
konusunda oldukça rahatsız olmasıydı . Kendisinde ufak kötü huylu tümörler
çıkmıştı, doktorların bunları ameliyatla almasına rağmen yenileri çıkıyordu
ve müşterim onun öleceğinden korkuyordu. Anlayamadığı şuydu, kayınbiraderi
ile yakın olmasada, onun öleceği fikri onu kontrol edilemez biçimde
korkutuyordu. Başkasının ölümü, hatta kocasınınki bile ( benimle
görüşmesinden sonra evlenmiş olduğu) onda böylesine beklenmedik bir tepkiye
neden olmamıştı. Nedense kayınbiraderinin hayatında oynadığı rol onun
düşündüğünden oldukça fazlaydı. Onu çok az görüyordu. Arkadaşça bir
ilişkileri vardı fakat onunla evli olan kız kardeşi ile hiç yakın
değildiler, ne de bu adamla ilgili erotik fantezileri falan vardı. Ve şimdi
bu adamın ölme ihtimali onu niye böylesine harap ediyor anlayamıyordu.
Durumunu mantıksız bir obsesyon olarak niteliyordu ki hakikaten böyle gibi
görünüyordu. Şunu da hetırlatmalıyımki, Kironla birleşen Pluto transitiyle
beraber, Neptün'de natal Güneşinin üzerinden geçiyordu. Yavaş yavaş
anlaşıldıki bu korkunun arkasında yatan sebep aslında onun babasının
ölümüydü. Bu çok garip gelebilir çünkü babası çoktan ölmüştü fakat içsel bir
yerde hala babası hayattaydı. Bu ölüme dair hiç acı çekmemişti, duygusal bir
kopma yaşamamıştı, ve ölüm yaşandığı sırada bir kayıp duygusu hissetmemişti.
Buna rağmen 4. evdeki Kironun varlığı Güneş ve Jüpiter üçgeniyle birarada
olması, bana babası ile ilgili tam teşhis edemediği duygular olduğunu
düşündürmüştü. Bu duygular hem oldukça pozitif hem de oldukça acı doluydu ve
tamamıyla bastırılmıştı. Bu hanım zaten tüm duygularını bastırıyordu. Çok
zeki biri olmasına rağmen, içinde garip bir boşluk vardı sanki evde kimse
yokmuş gibi. Babasının gerçek ölümü transit yapan Plutonun nataldeki Kirona
denk düşmesiyle aynı zamana denk geldi ki bu babasının ölümünden 4-5 yıl
sonraydı. Müşterimin kayınbiraderi, onun için baba rolündeydi.
Kayınbiraderin Satürnü 22 derece Yengeçteydi ve onun natal haritasında 22
derece Oğlakta yer alan Güneşinin tam karşısındaydı. Adam müşterimi oldukça
az görmesine rağmen açık bir biçimde kendini ondan sorumlu hissediyordu ve
müşterimde onun Satürnyen niteliklerine bir kız evlat gibi hitap ediyordu .
Müşterim bu durumu olduğu gibi kabul etmişti ve onunla kendini güvende
hissediyordu. Arka planda hep o vardı. Oldukça dengeli biriydi. Ne zaman
başı duygusal veya maddi olarak sıkışsa ona gidebileceğini biliyordu. Hiçbir
zaman bunu yapmadı ama isterse onun yardımına başvurabileceğini biliyordu.
Belli ki kayınbiraderini çocukça bir hisle, acı dolu ve karmaşık bir
ilişkiye sahip olduğu gerçek babası yerine koymuştu ve bu durumu bütün
yetişkinlik yılları boyunca inkar etmişti.
Eğer transit Plutonun 4. evdeki Kiron üzerinden geçme durumunu yorumlamaya
çalışırsak şöyle diyebilirdik." Evini değiştirecek ya da göç edecek veya
belki boşanacak" ya da eğer biraz cesursak " velilerden birinin ölümü
gözüküyor ve buda acı dolu ve akıl karıştırıcı duygulara neden olacak" gibi
bir şey söyleyebilirdik. Babasının ölümü elbette bu transit açısının yorumu
olmalı özellikle transit Neptünün Güneşle birleşmeye gitmesini göz önünde
bulundurursak . fakat baba zaten ölmüşse bir daha nasıl ölebilir?
Müşterim için , aslında babasının ölümü şimdi gerçekleşiyordu. Bu onun
gerçekliği idi benim ya da sizin gerçeğiniz bu olmayabilirdi. Bu ölümün
kanlı canlı babanın tabuta girmesiyle hiç alakası yoktu. O anda müşterim ilk
defa gerçek baba öldüğü zaman duyması gereken gerçek acı, panik ve yas tutma
zamanını yaşıyordu. Kayınbiraderine bu hislerini odaklayarak aslında
olmaması gereken birine bilnçsizce bunları hissediyordu. Kayınbiraderin ölüp
ölmeyeceği bu transitle ortaya çıkmadı Bir anlamda bunun ortaya çıkması o
anda uygun değildi. Ölüm ihtimali bunca güçlü reaksiyonu ortaya çıkarmıştı.
Diyebilirizki onun ölüm ihtimali bilinç altında olgunlaşan baba-kompleksi
ile aynı zamana rast gelmişti.
Bu tip iç ve dış olayların yer değiştirmesi bizim gerçeklikle ilgili
nosyonlarımızı alt üst eder. Bir olay, transit ve progresyondan yansıyandan
çok farklı bir anlama sahip olabilir çünkü olayın olduğu zaman bir insanın
başına gelen olayların doğru bir yansıma gerçekleştirmesi için geçmesi
gereken süreyle aynı olmayabilir. Hayatımızda gerçekleşen olaylarla ilgili
bizim duygusal farkındalığımız bir olayı gerçek kılan unsurdur. Üzerimizde
etki yaratan şeyleri hatırlarız, ve bu etkinin gerçekten farkına varılması
olayın fiziksel olarak yaşanması ile eş zamanlı olmayabilir. Size verdiğim
kısa örnek sık karşılaşılan bir durumdur. Olayların olma zamanı ile fiziksel
olarak algılanması genelde aynı zamana rast gelmez. Haritanızda bu yüzden
görmeyi beklediğiniz olayları yansıtan transit ve progresyonları
göremeyebilirsiniz.
Diğer bir örnek vermek amacaıyla , hadi bir ilişkinin bitişini düşünelim? Bu
ne zaman olur? İki kişi fiziksel olarak ne zaman ayrılırlar? Bu açıkça
herzaman böyle olmayabilir, ölümden kaynaklanan ayrılıklarda bile. Bir çok
insan için fiziksel olarak ayrıldıktan sonra aradan yıllar geçmiş bile olsa
, aslında ilişki hala canlı ve güçlüdür. Çiftlerden biri hala kızgın ya da
acı çekiyor olabilir, diğer eşten ayrılmasının üzerinden çok uzun zaman
geçmiş olsa bile kaybın acısını atlatamamıştır. Eğer kaybedilen kişi bir
çocuksa odası bir müze gibi hiçbirşeyin yeri değiştirilmeden tutulmaktadır,
sanki çocuğun geri gelmesi beklenmektedir ve bu nedenle kaybın üzüntüsünü
atlatmak mümkün olmuyordur. Bazen boşanmış çiftlerde de durum buna benzer
gelişir, eski eşin fotografı, şömine üzerindeki raftan indirilmez, yeni
sevgili eski kocanın en sevdiği sandalyeye oturtulmaz
Çoğunlukla insanlar bu konunun farkında bile değildir. Uzun yıllar sonra
eski eş yeniden evlenince buna şiddetli tepki verirler. Sanki eski eş kalbin
bir yerinde buzdan kompartmana yerleştirilmiştir ve yeniden evlenince
içimizde cehennemi andıran fırtınalar kopar. O kişi fiziksel olarak
hayatımızdan gitmiş olsa bile, yeniden evlenene kadar onu gerçekten
kaybettiğimizin farkına varamayız ve ayrılık esnasında yaşamış olmamız
gereken tüm acı ve kederi haberi aldıktan sonra yaşamaya başlarız.
Bunu haritadaki
progres Venüs Pluto ile birleştiği, Venüs üzerinden geçen transit Satürn ya
da transit yapan Uranüs 7. evdeki Ay ile karşıt açı yaptığı zaman görürüz.
İlişki bittiği zaman , genelde çok az kişi için gerçek anlamda biter. Bazen
de ilişkiler aslında fiziksel olarak bittiği zamanın çok öncesinde
bitmiştir. Çift uzun yılları beraber geçirmiştir ancak gerçekte ilişkinin
ömrü 20 -30 yıl önce dolmuştur. Bu duruma uyan transit ve progres açılar
haritada görülür, fiziksel olarak bir gösterge yoktur. Haritadaki gezegen
hareketleri bir şeylerin bitmek üzere ya da bitmiş olduğunu bize
anlatmaktadır. Fakat gözle görülür bir bitiş yoktur. Bitişler , başlangıçlar
gibi, oldukça kişiseldir. İnsanlar farklı farklı süreçlerde bunu içlerine
sindirirler. Bazı olaylar bazı kişiler için birşey ifade etmezken bazıları
için çok şey ifade edebilir. Ölümde birçok kişi için farklı şeyler ifade
eder, bazısı öfke ve korku hisseder, bazısı ölümcül hastalığını son ana
kadar inkar etmeyi tercih eder, bazısı huzur dolu bir biçimde ölümü kabul
eder, gerçekten ölüm anına kadar ölümün sadece bir geçiş ritüeli gibi görür.
Bir olayın algılanma süreci , zamanlaması, önemi, ona verdiğimiz anlam eş
zamanlı gerçekleşen transit ve progres açılarla ifade edilmektedir. Bu
açıların etkileri zaten ruhumuzda iç dünyamızda kendini belli eder. Bireyin
dış dünyasında gerçekleşen bir olay onun için birşey ifade etmeyebilir.
Kişinin haritasında güçlü açılar varsa bu o kişinin hayatını derinden
etkileyebilir hatta alt üst edebilir. Ancak diğer yandan bu tür olaylar
haritada ona denk gelecek kadar güçlü transit ve progresyonlarla eş zamanlı
değilse , bireyin günlük yaşamına aynı derecede etki yaratacak bir biçimde
yansımayacaktır. Kişinin içinde yaşadığı duygular, dışarda gerçekleşen olaya
bakış açısını değiştirir. Bu olaya ne anlam vereceği ve nasıl algılayacağı
aslında ona denk gelen transit ve progresyon ile ilintilidir. Biliyorum bu
kavramı anlamak okadar kolay değil çünkü bizim alıştığımız yorum şekilleri
dışarda olan olayları objektif olarak yorumlar. Fiziksel tezahüre önyargısız
yaklaşabiliriz ( ki buda sorgulamaya açıktır) ama onu nasıl algıladığımız
konusunda böyle davranmayabiliriz. Dışımızda olan olayları nasıl
değerlendirdiğimiz konusunda düşünürsek bizi hayrete düşürecek sonuçlara
varabiliriz. Ve natal haritamızda yer alan transit ve progresyonlar bizim
algılarımızı nasıl yorumlayabileceğimizi tanımlar. Transit Satürn Ay'ın
üzerine gelince , Neptün transitinden farklı olarak , olaylara bakış
açımızın nasıl olacağı bellidir ki bu durumda daha gerçekçi, negatif oluruz.
Transit Uranüs Merkür'ün üzerindeyse gerçeği Kiron Merkür üzerinde
olduğundan çok daha farklı algılarız. Ya da Jüpiter Venüs'ün üzerindeyken
insanları, Pluto Venüs'le bu tip bir açı içindeyken olduğundan daha farklı
algılarız. Acaba insanlar mı böylesine değişti yoksa biz mi? Eğer gerçekten
insanlar değiştiyse , değişen insanlar bizim değişmiş algılarımız ve
davranış kalıplarımız sayesinde mi bize çekildiler?
Eğer bir ayrılık Venüs –Uranüs üçgeni esnasında gerçekleşmişse, bunun
etkilerini Pluto Venüs'e karşıt açı yaptığı zamanlardakinden çok daha
farklı bir biçimde hissederiz. Başkalarının gözünde , olay aynı gözükebilir
ancak sizin için böyle olmayabilir. Joe Bloggs karısını terketti ve 18
yaşındaki sekreteri ile kaçtı. Joe'nun karısı bu durumu eğer o sırada
Venüs-Uranüs üçgeni varsa daha farklı hissedecek ve rahat bir nefes
alacaktır ondan kurtulduğuna sevinecektir. Eğer Pluto Venüs karşıtlığı varsa
tam tersine bu ihanetin acısını derinden hissedecektir. Eğer progres Venüs
Neptün'e karşıt açı yapsaydı kendini kurban etmiş gibi görecekti. Eğer
transit Satürn Venüs'le kare yapsaydı aklında maddi olanakları ve ayakları
üzerinde nasıl duracağı ile ilgili soru işaretleri olacaktı ve aynı anda
içini kemiren bir aşağılık kompleksi duyacaktı.
Olayların subjektif açıdan düşünüldüğünde önemini hiç birzaman
küçümsememeliyiz. Bir olay bizde ne türden hisler yaratıyorsa, nasıl
algılanıyor ve anlaşılıyorsa, ve gerçeklik olarak ne zaman bilincimizde yer
alıyorsa, bunun astrolojik olarak haritamızda ne tür bir izdüşümü olduğuna
bakmamız gerekir, çünkü olaylar her kişi tarafından farklı algılanır ve bu
algının yansıması haritamızdaki transit ve progresyonlarla örtüşmektedir.
Aslında bir olayın ortaya çıkmasında hangi öğelerin etken olduğu konusu
karmaşık bir durumdur. Bunun aşamaları ve zamanlaması çeşitlidir. Belli bir
gezegen hareketinin hayatımıza yansıması fiziksel olarak ortaya çıkma süreci
ile eşzamanlı olmayabilir.
Bu açıdan bakıldığında ağır hareket den gezegenler ile durum daha da
karmaşık hale gelir. Bu gezegenler, doğum haritamıza yaptıkları açılarla 2-3
sene boyunca etki ederler. Örneğin Pluto çok daha uzun zaman , ileri, geri
giderek, durarak bizi etkilemeye devam eder. Dış gezegenlerin transitleri
esnasında görünüşte birbiriyle alakalı gibi durmayan olaylar ard arda
gerçekleşir ve bu olaylara karşı tepkimiz ve algılayış biçimimiz o
gezegenlerle ait olan özelliklerle belirlenir. Böylece bir dönem boyunca
ortaya çıkan durumlar aynı temalara sahip olur.
Eğer aynı olaylar başka bir zamanda gerçekleşse, aynı biçimde tecrübe
edilmeyecektir. Herhangi bir olay veya durum gibi algılanacaktır. Mesela
şöyle demeyiz " 2 yıl önce babamın ölümüyle, geçen sene patronumla yaptığım
kavga, bu ay bulduğum yeni aşk birbiriyle ilişkili olaylar, hepsi aynı
temanın bir parçası" Bu transit ve progresyon açılarının yansımalarının
birer tekrarıdır, olayların kendisi tekrar etmemektedir. Temelde, bizler
hayatımızın belli dönemlerini daha çok hatırlama eğilimindeyiz, tek tek
olayları hatırlamaktansa, bir döneme ait belirgin temayı anımsarız. Ve bu
temalara karşı verdiğimiz tepkiler, tamamıyla subjektiftir ve o dönemdeki
transit ve progres açıların karakteriyle birebir ilintilidir. Bir olayı
tanımlamaya çalışırken oldukça dikkatli olmalıyız, çünkü ne kadar yakından
incelersek, okadar subjektif olduğunu görürüz. Bir kişinin ölümü ile ilgili
açılara bakmak buna verebileceğim en iyi örneklerden biridir. Bunu derken
ifade etmek istediğim şu ; yalnızca ölen kişinin haritasındaki açılar değil,
aynı zamanda bu kişiye yakın olan kişilerin de haritalarındaki, tam ozamanda
belirgin olan açılar da önemlidir. Hepimiz ölümün çok belirgin bir olay
olduğunu düşünürüz, çünkü belli bir anda gerçekleşir, fakat hiç bir
astrolog ölümü gösteren bir signifikatör bulamamıştır. Her haritada bu
farklı görülmektedir. Ölümün gerçekleşmesi anından çok önce bazı açılar
oluşmaya başlarlar, fiziksel ölümün gerçekleşmesinden çok süre önce aslında
içsel bir seviyede ölüm gerçekleşmeye başlar ve bireydeki bir bırakmanın
vazgeçmenin yansımasıdır.
Öyleyse transit ve progresyonları yorumlarken , bunların yansıma ve
tezahürlerinin anlamını çıkarmaya çalışırken her 3 aşamayı da aklımızda
tutmalıyız, duygusal ve teleolojik seviyeler dahil olmak üzere bu
seviyelerin gerçekleşen olaylar üzerinde direkt bir etkisi vardır. Her aşama
önemlidir ve yorum aşamasında bize yardımcı olacak tekniklerdir. Tüm resim
ortaya çıktıktan sonra ancak karşımızdakine şöyle şöyle olacak diye bir
yorum yapabiliriz yoksa bu tür sağlam bir veri bütünü olmadan karşımızdakine
kör atışlar yapmamalıyız. Arada bir tam hedefi vurabiliriz ama kazara
birinin gözünü de çıkarabiliriz.
ettiği konusu üzerinde durmak istiyorum. Gezegen hareketlerinin etkin olduğu
3 temel seviye vardır. Bazılarınız 3 ten fazla olduğunu düşünebilirler.
Ancak genel bir bakış sağlaması amacıyla ben bu üç seviyeye dikkat çekmeyi
faydalı buluyorum. 1. seviye özellikle spiritüel eğilime sahip olan
astrologlar için önem taşıyor. Bu da belli bir transit ve progresyon
açısının derin anlamının ne olduğunu kavramak. Anlam derken ben teleolojiye
gönderme yapıyorum- kişiliğin ve ruhun tekamülünde son gaye- Aramızda dindar
veya spiritüel eğilimlere sahip olanlarımız, kozmozun bir amacı olduğunu
düşünüyorlar, ve buna bağlı olarak bireyin hayatında yaşadığı deneyimlerin
bir anlamı var diye düşünüyorlar. Bu nedenle, yaşadığımız olayların gizli
bir planı ve bir öğrenme fonksiyonu var ve başımıza gelenler sonucunda
büyüyorsak, bu bizim parçası olduğumuz büyük ruhani ve evrimsel bir planı
gerçekleştiriyoruz demektir.
Böyle bir kozmik plan gerçekten varmıdır tartışılabilir bir konu, ancak
böyle derin bir olay örgüsünün var olduğunu ve bir amacı olduğunu kabul
edersek, diğer bir deyişler Tanrı yada tanrıların varlığınıda kabul ederiz.
Hiçbirimiz bunu kanıtlamak durumunda değiliz. Gerçekten biz anlamın oldukça
kişisel algısını , kelimenin tam anlamıyla rastlantısal ve birbirinden
bağımsız evrene yansıtırız. Bu durumda bile büyük bir çoğunluğumuz hayatın
tanrıdan gelen bir anlama ve amaca sahip olan bir deneyim olduğunu
algılıyoruz ve bu inançla ister izdüşüm olsun ya da olmasın yaşamımıza
destek olan bir neden görüyoruz. Bu görüş her nekadar bilimsel olarak doğru
olmasada psikolojik ve spiritüel olarak yaratıcı bir algıdır.
Transit ve Progresyonları bu açıdan değerlendirdiğimizde kendimize sorarız "
Güneşime transit yapan Satürn'den ne öğrenmem gerekiyor" " Natal haritamdaki
Pluto'ya kare yapan Venüs progresyon haritamda bana ne öğretiyor?" " Transit
halindeki Uranüs Ay'ıma karşıt açı yaparken neyi keşfedebilirim?" "Kiron'la
sekstil açı yapan progres Mars ne gibi olumlu fırsatlar taşıyor?" gibi.
Bu tür bir yaklaşım herhangi bir transit ve progres açı için oldukça önemli
bir bakış açısıdır. Spiritüel terimini kullanmış olmama rağmen bu aynı
zamanda psikolojiktir; örneğin anne-baba olmakla ilgili ruh hallerini
keşfetmek gibi, çünkü gezegensel hareketleri psişenin tekamülü olarakta
değerlendirebiliriz. Bu görüşe Redaktif psikoloji ( Herşeyi fizik kanunları
içerisinde tanımlamayı öngören bir dal) ile değil de, bireyler üstü ya da
arketip psikolijisi bakış açısı ile bakabiliriz. Bu da konunun psikolojik
olma gerçeğini yine değiştirmez. Bu bakış açısı olmazsa astrolojiye ve
kendimize oldukça sığ mekanik bir açıdan bakıyoruz demektir. Bazı
astrologlar tamamen bu seviyeden düşünürler, diğer bakış açılarını çok
negativ ve materyalistik görürler. Onlar natal haritadaki Kiron'a transit
yapan Pluto'ya ya da Satürn'e kare yapan progres Venüs'e bakıp bunun bizim
için ne tür bir gelişimin fırsatı olduğu hakkında konuşacaklardır.
Diyelimki bir kişinin natal haritasındaki Güneş Satürn ile karşıt açı yapmaya
doğru ilerliyor. Bu transite teleolojik açıdan yaklaşırsak bireyin kim
olduğu hakkındaki duygusunu geliştireceğinden bahsedebiliriz. Bu transitten
birey güçlü bir kimlik duygusu edinmiş, amacında bir berraklık yakalamış ve
yaratıcı yeteneklerinin farkına varmış olarak çıkabilir. Materyal dünyanın
çetin deneyimleri insanı incitebilir, fakat sonucunda birey eğitimsel bir
yönde ilerliyordur. Gerçekleşen her olay ne kadar güç olursa olsun bireyin
kendi farkındalığını arttırması ile sonuçlanır. Tek başına teleolojik
yaklaşım genellikle iyi transit ve progresyonlar için yeterli ve tatmin
edicidir.. Ay'a üçgen açı yapan transit Jüpiter ve progres Güneş'e sekstil
açı yapan Uranüs gibi. Uyumlu gezegen açılarını deneyimlediğimiz zaman
kendimizi kozmik amaç ve iyiliklere odaklarız ve bu tür yorumlar o an
hissettiklerimiz ile örtüşür. Transit ve progresyona ait açıdan kaynaklanan
anlem ve buna verdiğimiz duygusal tepki birbiriyle uyumludur. Daha sevimsiz
gezegen açılarıyla karşılaşıldığı zaman kişi yine de bu açıları bir
potansiyel olarak değerlendirebilir. Bu tür bir tutum acı, stres ve zor
zamanların atlatılmasında harika bir yöntem olabilir. Gerçek anlamda
gezegensel kabuslarla karşılaşılırsa kendimize bunca stresin ardında ne tür
bir gelişme potansiyeli yatıyor diye sorabiliriz. Bunu akılda tutmamız çok
önemlidir ve ayrıca bunu karşımızdakine anlatmalıyız. Diğer yandan,
unutmamalıyızki çıkarılacak anlam her ne kadar derin ve pozitif olursa olsun
bu transit ve progresyonları deneyimleyen kişi tekamül ihtimalini bile
duymak istemiyor olabilir. Bir çok insan için, özellikle, gerçeğe tamamen
materyal veya dışavurumcu bir tavırla yaklaşmaya alışmış insanlar için zor
açılar içeren transit ve progresyonların derin anlamı veya taşıdığı
fırsatlar açıların etkisi geçene kadar önem arz etmeyebilir. Kişiler bu
açıların etkilerini deneyimlerken farkında oldukları ve duymak istedikleri
sadece kendi acıları ve iç çatışmalarıdır.
*2. Duygusal Şeyler*
* *
Transit ve progresyon açıları aynı zamanda duygusal platformda bir anlam ve
ifade içerir. Bu da psikolojiktir fakat daha çok bireyin hem duygusal alanda
hem de harekete geçen bilinçaltı kompleksleri açısından verdiği tepkilerle
ilgilidir.
Geçmiş ve şimdiki zaman çoğunlukla işin içine girer. Duygusal tepkilerimiz
oldukça komplikedir ve kendini tanıma konusunda ne kadar başarılı
olduğumuzla alakalıdır, ego ne kadar güçlü, harekete geçen duygular ne kadar
kontrol altına alınabilir veya anne babadan aldığımız duygusal yüklerimiz
neler gibi ruh halleri ile ilintilidir. Geçmiş deneyimler hemen hemen
değişmez bir biçimde herhangi önemli bir transit ve progresyon etkisi
altında kalınca tetiklenir , özellikle geçmişte bu tip bir etki olmuşsa,
doğum haritamızın belli bir yerinde oluşan gezegensel hareketlerle ilgili ne
tür hatırlara ve bağlantılara sahip olduğumuzu düşünmemiz gerekir. Aynı
zamanda, pozitif ve verimli anlam taşıyan bir deneyim bile doğası nedeniyle
gerçekleşme sürecinde acı çekmemize neden olabilir.
Bütün bu faktörler duygusal platformda yer alır, bundan dolayı duygusal
tepki ona ait olan teleolojiden oldukça farklı olabilir. Bir transitin veya
progres açının anlamı ile bireyin kendini nasıl hissettiği ve davrandığı
arasında kesinlikle bir ilişki yok gibi gözükebilir.
Müşteriyi bırakın, astroloğun bile bu yüzden kafası karışabilir. Harika
Jüpiter transitleri gördüm Jüpiter Güneş'le birleştiğinde oturup umutla
harika şeyler olacağını bekleyebiliriz. Teleolojik açıdan gerçekten harika
bir şey olarak düşünülebilir, ancak gerçekte yaşanan duygusal bir kabus
olabilir.
Eğer kişinin haritasında toprak elementi baskınsa, Boğa'da çok gezegeni
varsa ve güçlü bir Satürn'e sahipse düzen ve kalıcılığa büyük ihtiyaç
duyabilir ve kişi 23 yıllık evli 3 çocuklu, iki arabaya sahip, güvenli bir
işi olan, büyük evinin banka kredilerini ödemekte olan biri olabilir, bu
arada progres Venüs natal haritasındaki 5. evdeki Jüpitere denk gelebilir,
bundan çıkarılacak sonuç duygusal ve materyal açıdan harika olur. Biz
astrologlar bunun kişinin kalbinin sesini dinlemesi açısından harika bir
fırsat olduğunu biliriz ve bu tür bir progresyon kişinin tam ihtiyacı olan
şey olabilir, fakat diğer yandan durumu karısına nasıl izah edecektir?
Mahkeme masraflarını karşılayabilecekmidir?
Kişinin hayatını nasıl yaşıyor olduğu ve doğum haritasındaki yıldızları ile
nasıl bir bağlantıda olduğu çok önemlidir. Herhangi birimizin kendimizle
ilgili gerçeklerle yüzde yüz bağlantı içinde olduğumuzu iddia etmemiz
imkansızdır. Bilinçsizce aldığımız kararlar ne derecede hayatımızı
etkilemektedir sorusu akla gelir. Eğer bir birey erken yaşta güvende olmak
ya da sosyal nedenlerden dolayı evlilik yapmışsa ve 5. ev Jüpiter etkileri
acımasızca bastırılmışsa, bu eve gelecek bir progres açı işleri fena halde
karıştırp bol acıya neden olabilir. Kişi eşinden başka birine aşık olabilir
ve sonra sonuçlarına katlanmak zorunda kalabilir. Bazende kişinin eşi böyle
bir durumla yüzyüze kalabilir. Bazen kendimizin yada müşterilerimizin
haritalarında böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Oturup çekici prens ya da
prensesinizin gelmesini beklerken nataldeki Venüs üzerine uranüs transiti
geliyor ve bir bakmışınız partneriniz almış başını gitmiş. Neden biz
psişemizin bir transit ve progresyonun hayatımızda neler ifade edeceği
konusunda bilinç altımızın güçlü bir etkiye sahip olabileceği gerçeğini
anlamakta zorlanıyoruz? Bazende görünürde mutlu bir transit olsada , büyük
br depresyon yaşıyor olabiliriz. Şans getiren gezegenler işin içine girdiği
bir çok durumda ben bunu gördüm. Jüpiter natal haritada Güneşin yanına
gelir, veya progres Güneş Venüs'le birleşir ve astrolog bunu mutlu
zamanların başlangıcı olarak yorumlar. Bunun tam aksibir biçimde kişi bir
kara deliğin içine düşebilir. Bizim mutlu bir deneyim olduğunu düşündüğümüz
durumlar bazen çatışmalara sebebiyet verebilir. Örneğin anne babamızla
kökleri derine uzanan duyguları, suçluluk duygularını yansıtabilir. Belki de
Jüpiter bizim kullanmadığımız potensiyelin farkına varmamıza yardımcı olur,
bu da başarısız olduğumuzu düşünmemize yol açabilir. Eğer kendimizi
betonlaşmış, katı kalıplar içerisine hapsetmişsek ve gelecek fırsatlara
giden köprüleri yıkıp atmışsak kendimize sormalıyız " Hayatın anlamı ne?".
İşte Jüpiter böyle depresyonlara neden olabilir. Çünkü şu andaki durumumuz
ve sahip olduğumuz potansiyeli kullanmak arasında büyük bir uçurum varsa ,
bu acı gerçeğin birdren farkına varırız ve be bu boşluk bize hayatımızı
aslında nasıl heba ettiğimizi bize gösterir ve kendimizden utanırız.
Bu nedenle, bir tyransit ve progresyon açıya verdiğimiz tepki , bize ifade
ettiği anlamdan çokd aha farklı yansımalara sebeb olabilir. Kederli bir
duygusal durum içinde bulunan bir müşteriye belli bir transit ve
progresyonun teleolojisini anlatmakta zorlanabiliriz. Bir gezegen
hareketinin ne ifade ettiğine okadar kendimizi kaptırmışızdırki, kişinin ne
hissettiğine dikkat etmeyebiliriz. Kişi olanlardan, teleolojik bakımdan
dönüştürücü bir sonuç çıkacak olsada korku duyuyor olabilir. Müşterinize o
anki durumun olumlu sonuçlanacağını anlatabilirsiniz. Ancak birey bu durumu
böyle algılamıyor olabilir, eğer müşterinin o anki ruh haline ayak
uyduramıyorsak ve bu durumla ilgili derin anlamları algılayabilmesine yardım
edecek kişisel psikolojik sorunları keşfetmezsek yapacağımız tüm açıklayıcı
yorumlar anlamsız konuşmalar olmaktan öteye gitmeyecektir. Bir bakış açısı
diğeri olmadan bir bütün sayılamaz. İnsanların zor transitler esnasında
neler hissettiğini anlamak çok önemlidir. Bir çok transit acı vericidir.
Öyle olmadıklarını düşünmek, kişinin olumlu düşünmesini istemek aptallık ve
dar görüşlülük olur. Bir kişinin progres Venüs'ü natal haritasındaki Kiron
ile kare açı yapıyorsa, orada oturup kendi kendine "Berbat durumdayım" diye
düşünüyor olabilir. Biz de onun karşısına geçip saçmalama kendini harika
hissetmelisin pozitif ve heyecanlı olmalısın diye cevap veremeyiz, çünkü bu
bir iyileşme sürecidir. İyileşmeden bahsedebiliriz, ancak aynı zamanda
kişinin içinde hissettiği soyutlanmışlık duygusu, eksiklik hissi ve
başkalarından gördüğü eşit olmayam muameleye yönelik bir empati duygusu
hissetmeliyiz. Bu konuda kendini nasıl hissettiği ve nedenleri ile ilgili
zeki yorumlar yapmalıyız. Geçmişten, özellikle eski Kiron'un başka
transitlerle aktive olduğu zamanlardan bahsetmek gereği duyabiliriz. Derin
bir içsel değişle açığa çıkan duygular oldukça rahatsızlık verici olabilir.
Bazı durumlarda, bu ifade aşamaları içinde en zor olanıdır, çünkü
karşımızdaki kişinin bilinç hali ile uğraşmak zorunluluğu vardır. Yorumun
anlamı ve yorumlanan durumun bireyin hayatındaki gerçekleşme süreci arasında
duygusal gerçeklik bir tutkal vazifesi görür. Bu alanda kişisel
seçimlerimizi özgürce yaşama hakkına sahibiz. Bir psikolojij mesele kendini
elle tutulur biçimde ifade etme aşamasına gelmişse, o zaman geleceği
planlayabiliriz fakat şu ana dokunmuş gerçekliği değiştiremeyiz. Bu Jung ve
Hillman'ın ruh adını verdiği temeli oluşturur ve ruh halimiz ve maddenin
arasındaki bağdır.
Natal Güneşe karşıt açı yapan Satürn, teleolojik açıdan bakarsak, kişinin
bireysel kimliğine mükemmel katkılar yapar, ancak kişi oldukça depresif ve
güvensiz olabilir. Kendini başarısız olarak görür ve geçmişteki başarıları
ona değersiz görünür. Anne- babalık konuları yüzeye çıkar, özellikle babayla
yada baba- kompleksi ile ilgili konular. Bu transitlerden ortaya çıkan çözüm
bekleyen konular kişinin kendini kurban konumunda hissetmesine yol açabilir.
Kişi kimliği hakkında sorgulamalar yapabilir, hayat hakkındaki bir çok
algımız ve davranış kalıplarımız yeni sağlıklı bir dünya görüşü ile yer
değiştirene dek üzerinde düşünme gerektirebilir. İçimizdeki maskülen
enerjilerle ilişkimiz veya hayatımızdaki erkek ile ilgili düşüncelerimiz
tamamen yeni bir değerlendirme sürecinden geçebilir. İnsanlar Güneşe karşıt
açı yapan Satürn dönemlerinde kendilerini çok kötü hissedebilirler, ve
astrologlarından neden kendilerini böylesine mutsuz hissettikleri konusunda
bir yardım isteyebilirler , mutsuzluklarının farkedilmesini ve buna neden
olan sebepleri anlamak isterler. Spiritüel eğilimi daha fazla olan
astrologların birazda olsa psikoterapi deneyimi olması bu durumda işe
yarayabilir.
*3. Yorumun Gerçekleşmesi*
Transit ve progresyonların üçüncü aşaması yorumun gerçek olma sürecidir. Bu
çerçevede bir çok, ama hepsi değil, eski astrolojik yaklaşımlar işe yarar.
Bu aşamada çalışırken astroloğun konsantre olduğu konu belli bir transit ve
progresyon açısı altında dış dünyada neler olacağıdır. Bu yaklaşım basit
görünsede aslında oldukça karmaşıktır. Bir gezegensel hareketin elle
tutulur bir biçimde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği , ve gerçekleşirse ne
şekilde olacağı gibi konularda içsel ve dışsal bir sürü mesele vardır.
Bireyin bilinç altı etkisi önemli bir faktördür ki ego farkındalığından
arınmış ve hayli yüklü bir bilinç altına sahipse dış dünyada ortaya çıkma
ihtimali fazladır. Eğer karma diye bir şey varsa bu da bir faktördür.
Aileden bize geçen genetik ve psikolojik unsurlarda buna dahildir. Çevrenin
önemini de inkar edemeyiz, özellikle kanıksanmış sosyal davranış biçimleri
ve dünya görüşünü, çünkü birey istesede istemesede kollektifin bir
parçasıdır.
Aynı zamanda her yaşamın bir kaderi vardır. Bu kaderi ruhumuz ya da
benliğimiz bir ömür süresince gerçekleştirmeye niyetlidir. Yunan felsefi
düşüncesinde bireyi etkileyen iki tür kadersel temadan bahsedilir; erinyes
yada daimon. Erinyes atalarımızdan bize miras kalanlardır, diğeride kabaca
ifade edersek ruhun yolculuğu ve amacını temsil eder. Bir de kollektife ait
kaderden sözedebiliriz. Uluslar ve halkların atalarından onlara geçen
özellikler ve miras insanlığın evrimi açısından düşünülürse özel bir
kadersel amaca sahip olabilir. Bireyler olarak biz bazen kendi elimizde
olmayan hareketlerin akışına kapılabiliriz, çünkü hepimiz daha büyük bir
gruba aitizdir ve bu grubu etkileyen gezegensel hareketlerle uyum
içindeyizdir. Bu nedenle bu büyük grubun başına gelenleri paylaşırız ve
ırksal, dini sosyal ve ulusal geçmişimizle ilgili psikolojik bir yük
taşırız.
Hepimizin bireysel inançları ve kanıksanmış düşünce kalıpları olduğu aşikar.
Bunlardan bahsediyorum çünkü bu tip konuların transit ve progresyonların
gerçekleşmesinde bir rolü var. Bahsettiğim tüm alanlar içerisinde, gerçekten
etkili olabileceğimiz bireysel alan bizde varolan bilinç altı
düşüncelerimizdir. Parçası olduğumuz Kollektifi etkileyecek bu düşünceleri
farketmek ve onlarla çalışma yeteneğimiz bu kollektifi dönüşüme
uğratacaktır. Bu hatta karmamızı bile etkileyebilir. Sonunda hepimiz kendi
bahçelerimize dönüp orada büyümekte olanlar üstünde düşünmeye zorlanırız,
eğer neden ve ne tür olaylar başımıza gelecek bunu anlamak istiyorsak böyle
yapmalıyız.
*Bir olay ne zaman oluşur?*
* *
Transit ve progresyonların öngörülmesi ve gerçekleşmesi konuları arasında
bir başka önemli konu daha var. Ne olacağını düşündüğümüz anda, bir olayı
neyin oluşturduğu ile ilgili tartışmalı alana gireriz ki bu oldukça gizemli
bir bölgedir. Bu konunun ne kadar karmaşık olduğu ile ilgili size bir örnek
verebilirim.
Geçenlerde, bir kaç yıl evvel beni görmeye gelmiş olan bir müşteri ile
ikinci görüşmemi yapıyordum. Geçen yıllar boyunca ondan hiç haber
almamıştım. Transit yapan Pluto 4. evindeki 5 derece Yay da yer alan
Kironuna yaklaşıyordu. Bu durum , bir kaç yıl evvel babasını kaybetmesiyle
kendini belli etmiş. Müşterim bana babası öldüğünde bunun kendisi için
hiçbirşey ifade etmediğini söyledi. Onunla yakın bir ilişkisi olmadığı
belliydi ve onun için bu önemli bir olay değildi. Bana babası için pek bir
şey hissetmediğini ve ölüm haberinin onu etkilemediğini söyledi. Çünkü
babası hiç onun yanında olmamıştı, bana böyle ifade etti. İlk görüşmemizde
onunla babası arasındaki ilişkiyi tartışmıştık ve o zamandan bu yana babası
ile ilgili algılaması değişmemişti. Ben aslında Kiron'un bulunduğu yerde
kişinin hiç bir şey hissetmeyeceğini söyleme eğiliminde değilimdir. Fakat
müşterim bu konuda oldukça ikna olmuştu ve babasıyla ilgili konuşma burada
sona ermişti. İkinci bir görüşme için bana gelme sebebi hasta kayınbiraderi
konusunda oldukça rahatsız olmasıydı . Kendisinde ufak kötü huylu tümörler
çıkmıştı, doktorların bunları ameliyatla almasına rağmen yenileri çıkıyordu
ve müşterim onun öleceğinden korkuyordu. Anlayamadığı şuydu, kayınbiraderi
ile yakın olmasada, onun öleceği fikri onu kontrol edilemez biçimde
korkutuyordu. Başkasının ölümü, hatta kocasınınki bile ( benimle
görüşmesinden sonra evlenmiş olduğu) onda böylesine beklenmedik bir tepkiye
neden olmamıştı. Nedense kayınbiraderinin hayatında oynadığı rol onun
düşündüğünden oldukça fazlaydı. Onu çok az görüyordu. Arkadaşça bir
ilişkileri vardı fakat onunla evli olan kız kardeşi ile hiç yakın
değildiler, ne de bu adamla ilgili erotik fantezileri falan vardı. Ve şimdi
bu adamın ölme ihtimali onu niye böylesine harap ediyor anlayamıyordu.
Durumunu mantıksız bir obsesyon olarak niteliyordu ki hakikaten böyle gibi
görünüyordu. Şunu da hetırlatmalıyımki, Kironla birleşen Pluto transitiyle
beraber, Neptün'de natal Güneşinin üzerinden geçiyordu. Yavaş yavaş
anlaşıldıki bu korkunun arkasında yatan sebep aslında onun babasının
ölümüydü. Bu çok garip gelebilir çünkü babası çoktan ölmüştü fakat içsel bir
yerde hala babası hayattaydı. Bu ölüme dair hiç acı çekmemişti, duygusal bir
kopma yaşamamıştı, ve ölüm yaşandığı sırada bir kayıp duygusu hissetmemişti.
Buna rağmen 4. evdeki Kironun varlığı Güneş ve Jüpiter üçgeniyle birarada
olması, bana babası ile ilgili tam teşhis edemediği duygular olduğunu
düşündürmüştü. Bu duygular hem oldukça pozitif hem de oldukça acı doluydu ve
tamamıyla bastırılmıştı. Bu hanım zaten tüm duygularını bastırıyordu. Çok
zeki biri olmasına rağmen, içinde garip bir boşluk vardı sanki evde kimse
yokmuş gibi. Babasının gerçek ölümü transit yapan Plutonun nataldeki Kirona
denk düşmesiyle aynı zamana denk geldi ki bu babasının ölümünden 4-5 yıl
sonraydı. Müşterimin kayınbiraderi, onun için baba rolündeydi.
Kayınbiraderin Satürnü 22 derece Yengeçteydi ve onun natal haritasında 22
derece Oğlakta yer alan Güneşinin tam karşısındaydı. Adam müşterimi oldukça
az görmesine rağmen açık bir biçimde kendini ondan sorumlu hissediyordu ve
müşterimde onun Satürnyen niteliklerine bir kız evlat gibi hitap ediyordu .
Müşterim bu durumu olduğu gibi kabul etmişti ve onunla kendini güvende
hissediyordu. Arka planda hep o vardı. Oldukça dengeli biriydi. Ne zaman
başı duygusal veya maddi olarak sıkışsa ona gidebileceğini biliyordu. Hiçbir
zaman bunu yapmadı ama isterse onun yardımına başvurabileceğini biliyordu.
Belli ki kayınbiraderini çocukça bir hisle, acı dolu ve karmaşık bir
ilişkiye sahip olduğu gerçek babası yerine koymuştu ve bu durumu bütün
yetişkinlik yılları boyunca inkar etmişti.
Eğer transit Plutonun 4. evdeki Kiron üzerinden geçme durumunu yorumlamaya
çalışırsak şöyle diyebilirdik." Evini değiştirecek ya da göç edecek veya
belki boşanacak" ya da eğer biraz cesursak " velilerden birinin ölümü
gözüküyor ve buda acı dolu ve akıl karıştırıcı duygulara neden olacak" gibi
bir şey söyleyebilirdik. Babasının ölümü elbette bu transit açısının yorumu
olmalı özellikle transit Neptünün Güneşle birleşmeye gitmesini göz önünde
bulundurursak . fakat baba zaten ölmüşse bir daha nasıl ölebilir?
Müşterim için , aslında babasının ölümü şimdi gerçekleşiyordu. Bu onun
gerçekliği idi benim ya da sizin gerçeğiniz bu olmayabilirdi. Bu ölümün
kanlı canlı babanın tabuta girmesiyle hiç alakası yoktu. O anda müşterim ilk
defa gerçek baba öldüğü zaman duyması gereken gerçek acı, panik ve yas tutma
zamanını yaşıyordu. Kayınbiraderine bu hislerini odaklayarak aslında
olmaması gereken birine bilnçsizce bunları hissediyordu. Kayınbiraderin ölüp
ölmeyeceği bu transitle ortaya çıkmadı Bir anlamda bunun ortaya çıkması o
anda uygun değildi. Ölüm ihtimali bunca güçlü reaksiyonu ortaya çıkarmıştı.
Diyebilirizki onun ölüm ihtimali bilinç altında olgunlaşan baba-kompleksi
ile aynı zamana rast gelmişti.
Bu tip iç ve dış olayların yer değiştirmesi bizim gerçeklikle ilgili
nosyonlarımızı alt üst eder. Bir olay, transit ve progresyondan yansıyandan
çok farklı bir anlama sahip olabilir çünkü olayın olduğu zaman bir insanın
başına gelen olayların doğru bir yansıma gerçekleştirmesi için geçmesi
gereken süreyle aynı olmayabilir. Hayatımızda gerçekleşen olaylarla ilgili
bizim duygusal farkındalığımız bir olayı gerçek kılan unsurdur. Üzerimizde
etki yaratan şeyleri hatırlarız, ve bu etkinin gerçekten farkına varılması
olayın fiziksel olarak yaşanması ile eş zamanlı olmayabilir. Size verdiğim
kısa örnek sık karşılaşılan bir durumdur. Olayların olma zamanı ile fiziksel
olarak algılanması genelde aynı zamana rast gelmez. Haritanızda bu yüzden
görmeyi beklediğiniz olayları yansıtan transit ve progresyonları
göremeyebilirsiniz.
Diğer bir örnek vermek amacaıyla , hadi bir ilişkinin bitişini düşünelim? Bu
ne zaman olur? İki kişi fiziksel olarak ne zaman ayrılırlar? Bu açıkça
herzaman böyle olmayabilir, ölümden kaynaklanan ayrılıklarda bile. Bir çok
insan için fiziksel olarak ayrıldıktan sonra aradan yıllar geçmiş bile olsa
, aslında ilişki hala canlı ve güçlüdür. Çiftlerden biri hala kızgın ya da
acı çekiyor olabilir, diğer eşten ayrılmasının üzerinden çok uzun zaman
geçmiş olsa bile kaybın acısını atlatamamıştır. Eğer kaybedilen kişi bir
çocuksa odası bir müze gibi hiçbirşeyin yeri değiştirilmeden tutulmaktadır,
sanki çocuğun geri gelmesi beklenmektedir ve bu nedenle kaybın üzüntüsünü
atlatmak mümkün olmuyordur. Bazen boşanmış çiftlerde de durum buna benzer
gelişir, eski eşin fotografı, şömine üzerindeki raftan indirilmez, yeni
sevgili eski kocanın en sevdiği sandalyeye oturtulmaz
Çoğunlukla insanlar bu konunun farkında bile değildir. Uzun yıllar sonra
eski eş yeniden evlenince buna şiddetli tepki verirler. Sanki eski eş kalbin
bir yerinde buzdan kompartmana yerleştirilmiştir ve yeniden evlenince
içimizde cehennemi andıran fırtınalar kopar. O kişi fiziksel olarak
hayatımızdan gitmiş olsa bile, yeniden evlenene kadar onu gerçekten
kaybettiğimizin farkına varamayız ve ayrılık esnasında yaşamış olmamız
gereken tüm acı ve kederi haberi aldıktan sonra yaşamaya başlarız.
Bunu haritadaki
progres Venüs Pluto ile birleştiği, Venüs üzerinden geçen transit Satürn ya
da transit yapan Uranüs 7. evdeki Ay ile karşıt açı yaptığı zaman görürüz.
İlişki bittiği zaman , genelde çok az kişi için gerçek anlamda biter. Bazen
de ilişkiler aslında fiziksel olarak bittiği zamanın çok öncesinde
bitmiştir. Çift uzun yılları beraber geçirmiştir ancak gerçekte ilişkinin
ömrü 20 -30 yıl önce dolmuştur. Bu duruma uyan transit ve progres açılar
haritada görülür, fiziksel olarak bir gösterge yoktur. Haritadaki gezegen
hareketleri bir şeylerin bitmek üzere ya da bitmiş olduğunu bize
anlatmaktadır. Fakat gözle görülür bir bitiş yoktur. Bitişler , başlangıçlar
gibi, oldukça kişiseldir. İnsanlar farklı farklı süreçlerde bunu içlerine
sindirirler. Bazı olaylar bazı kişiler için birşey ifade etmezken bazıları
için çok şey ifade edebilir. Ölümde birçok kişi için farklı şeyler ifade
eder, bazısı öfke ve korku hisseder, bazısı ölümcül hastalığını son ana
kadar inkar etmeyi tercih eder, bazısı huzur dolu bir biçimde ölümü kabul
eder, gerçekten ölüm anına kadar ölümün sadece bir geçiş ritüeli gibi görür.
Bir olayın algılanma süreci , zamanlaması, önemi, ona verdiğimiz anlam eş
zamanlı gerçekleşen transit ve progres açılarla ifade edilmektedir. Bu
açıların etkileri zaten ruhumuzda iç dünyamızda kendini belli eder. Bireyin
dış dünyasında gerçekleşen bir olay onun için birşey ifade etmeyebilir.
Kişinin haritasında güçlü açılar varsa bu o kişinin hayatını derinden
etkileyebilir hatta alt üst edebilir. Ancak diğer yandan bu tür olaylar
haritada ona denk gelecek kadar güçlü transit ve progresyonlarla eş zamanlı
değilse , bireyin günlük yaşamına aynı derecede etki yaratacak bir biçimde
yansımayacaktır. Kişinin içinde yaşadığı duygular, dışarda gerçekleşen olaya
bakış açısını değiştirir. Bu olaya ne anlam vereceği ve nasıl algılayacağı
aslında ona denk gelen transit ve progresyon ile ilintilidir. Biliyorum bu
kavramı anlamak okadar kolay değil çünkü bizim alıştığımız yorum şekilleri
dışarda olan olayları objektif olarak yorumlar. Fiziksel tezahüre önyargısız
yaklaşabiliriz ( ki buda sorgulamaya açıktır) ama onu nasıl algıladığımız
konusunda böyle davranmayabiliriz. Dışımızda olan olayları nasıl
değerlendirdiğimiz konusunda düşünürsek bizi hayrete düşürecek sonuçlara
varabiliriz. Ve natal haritamızda yer alan transit ve progresyonlar bizim
algılarımızı nasıl yorumlayabileceğimizi tanımlar. Transit Satürn Ay'ın
üzerine gelince , Neptün transitinden farklı olarak , olaylara bakış
açımızın nasıl olacağı bellidir ki bu durumda daha gerçekçi, negatif oluruz.
Transit Uranüs Merkür'ün üzerindeyse gerçeği Kiron Merkür üzerinde
olduğundan çok daha farklı algılarız. Ya da Jüpiter Venüs'ün üzerindeyken
insanları, Pluto Venüs'le bu tip bir açı içindeyken olduğundan daha farklı
algılarız. Acaba insanlar mı böylesine değişti yoksa biz mi? Eğer gerçekten
insanlar değiştiyse , değişen insanlar bizim değişmiş algılarımız ve
davranış kalıplarımız sayesinde mi bize çekildiler?
Eğer bir ayrılık Venüs –Uranüs üçgeni esnasında gerçekleşmişse, bunun
etkilerini Pluto Venüs'e karşıt açı yaptığı zamanlardakinden çok daha
farklı bir biçimde hissederiz. Başkalarının gözünde , olay aynı gözükebilir
ancak sizin için böyle olmayabilir. Joe Bloggs karısını terketti ve 18
yaşındaki sekreteri ile kaçtı. Joe'nun karısı bu durumu eğer o sırada
Venüs-Uranüs üçgeni varsa daha farklı hissedecek ve rahat bir nefes
alacaktır ondan kurtulduğuna sevinecektir. Eğer Pluto Venüs karşıtlığı varsa
tam tersine bu ihanetin acısını derinden hissedecektir. Eğer progres Venüs
Neptün'e karşıt açı yapsaydı kendini kurban etmiş gibi görecekti. Eğer
transit Satürn Venüs'le kare yapsaydı aklında maddi olanakları ve ayakları
üzerinde nasıl duracağı ile ilgili soru işaretleri olacaktı ve aynı anda
içini kemiren bir aşağılık kompleksi duyacaktı.
Olayların subjektif açıdan düşünüldüğünde önemini hiç birzaman
küçümsememeliyiz. Bir olay bizde ne türden hisler yaratıyorsa, nasıl
algılanıyor ve anlaşılıyorsa, ve gerçeklik olarak ne zaman bilincimizde yer
alıyorsa, bunun astrolojik olarak haritamızda ne tür bir izdüşümü olduğuna
bakmamız gerekir, çünkü olaylar her kişi tarafından farklı algılanır ve bu
algının yansıması haritamızdaki transit ve progresyonlarla örtüşmektedir.
Aslında bir olayın ortaya çıkmasında hangi öğelerin etken olduğu konusu
karmaşık bir durumdur. Bunun aşamaları ve zamanlaması çeşitlidir. Belli bir
gezegen hareketinin hayatımıza yansıması fiziksel olarak ortaya çıkma süreci
ile eşzamanlı olmayabilir.
Bu açıdan bakıldığında ağır hareket den gezegenler ile durum daha da
karmaşık hale gelir. Bu gezegenler, doğum haritamıza yaptıkları açılarla 2-3
sene boyunca etki ederler. Örneğin Pluto çok daha uzun zaman , ileri, geri
giderek, durarak bizi etkilemeye devam eder. Dış gezegenlerin transitleri
esnasında görünüşte birbiriyle alakalı gibi durmayan olaylar ard arda
gerçekleşir ve bu olaylara karşı tepkimiz ve algılayış biçimimiz o
gezegenlerle ait olan özelliklerle belirlenir. Böylece bir dönem boyunca
ortaya çıkan durumlar aynı temalara sahip olur.
Eğer aynı olaylar başka bir zamanda gerçekleşse, aynı biçimde tecrübe
edilmeyecektir. Herhangi bir olay veya durum gibi algılanacaktır. Mesela
şöyle demeyiz " 2 yıl önce babamın ölümüyle, geçen sene patronumla yaptığım
kavga, bu ay bulduğum yeni aşk birbiriyle ilişkili olaylar, hepsi aynı
temanın bir parçası" Bu transit ve progresyon açılarının yansımalarının
birer tekrarıdır, olayların kendisi tekrar etmemektedir. Temelde, bizler
hayatımızın belli dönemlerini daha çok hatırlama eğilimindeyiz, tek tek
olayları hatırlamaktansa, bir döneme ait belirgin temayı anımsarız. Ve bu
temalara karşı verdiğimiz tepkiler, tamamıyla subjektiftir ve o dönemdeki
transit ve progres açıların karakteriyle birebir ilintilidir. Bir olayı
tanımlamaya çalışırken oldukça dikkatli olmalıyız, çünkü ne kadar yakından
incelersek, okadar subjektif olduğunu görürüz. Bir kişinin ölümü ile ilgili
açılara bakmak buna verebileceğim en iyi örneklerden biridir. Bunu derken
ifade etmek istediğim şu ; yalnızca ölen kişinin haritasındaki açılar değil,
aynı zamanda bu kişiye yakın olan kişilerin de haritalarındaki, tam ozamanda
belirgin olan açılar da önemlidir. Hepimiz ölümün çok belirgin bir olay
olduğunu düşünürüz, çünkü belli bir anda gerçekleşir, fakat hiç bir
astrolog ölümü gösteren bir signifikatör bulamamıştır. Her haritada bu
farklı görülmektedir. Ölümün gerçekleşmesi anından çok önce bazı açılar
oluşmaya başlarlar, fiziksel ölümün gerçekleşmesinden çok süre önce aslında
içsel bir seviyede ölüm gerçekleşmeye başlar ve bireydeki bir bırakmanın
vazgeçmenin yansımasıdır.
Öyleyse transit ve progresyonları yorumlarken , bunların yansıma ve
tezahürlerinin anlamını çıkarmaya çalışırken her 3 aşamayı da aklımızda
tutmalıyız, duygusal ve teleolojik seviyeler dahil olmak üzere bu
seviyelerin gerçekleşen olaylar üzerinde direkt bir etkisi vardır. Her aşama
önemlidir ve yorum aşamasında bize yardımcı olacak tekniklerdir. Tüm resim
ortaya çıktıktan sonra ancak karşımızdakine şöyle şöyle olacak diye bir
yorum yapabiliriz yoksa bu tür sağlam bir veri bütünü olmadan karşımızdakine
kör atışlar yapmamalıyız. Arada bir tam hedefi vurabiliriz ama kazara
birinin gözünü de çıkarabiliriz.