Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünen kısmı müstesna, açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Süslerini kocaları veya babaları ve kayınpederleri veya oğulları veya kocalarının oğulları veya kardeşleri veya erkek kardeşlerinin oğulları veya kızkardeşlerinin oğulları veya müslüman kadınları veya cariyeleri veya erkekliği kalmamış hizmetçiler, ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar! Saadete ermeniz için hepiniz tevbe ederek Allah’ın hükmüne dönün.
Kur’an-ı Kerim Nur Suresi 31. Ayet
Gördün mü bak ayet başörtüsünden bahsediyor diyenler fazla sevinmesin. Kur’an, düz mantık sevmez. Kur’an kafa çalıştıranların kitabıdır. O cümleye tekrar bakalım hemen, şimdi: Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.”
öncelikle çeviri hatalarını düzeltelim. “baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar” demiyor ayet.
Arapça’ da “örtme” eylemi “hmr” (hamara) kökünden türer. “hümur” örtü demektir. sadece “örtü”.. baş örtüsü, boyun örtüsü, diz örtüsü, ayak örtüsü değil. en geniş kapsamıyla “örtü”.. ayette kullanılan kelime “hümur” dur.. yani “örtü” , sadece “örtü”.. baş örtüsü “hümur’es” tir. aynı bizdeki gibi, örtü nereyi örttüğü nitelenerek verilir.
Allah kelime sıkıntısı çeker mi? mutlaka çekmez.. burada stratejik ve tüm çağlara hitap eden bir kelime seçimi var sadece. o zaman kadınlarda kullanılan örtü “riba” denilen, şimdi hanımların omuzlarına örttükleri “şal” gibi bir şeydi.. bunu bize tarihi kaynaklar veriyor. o zaman kadın-erkek kullanılan bir örtü daha vardı.. baş örtüsü.. şanlıurfa’ da erkeğin de taktığı, filistin’ de yaser arafat’ ın da doladığı, arabistan’ da arap şeyhinin de kafasında olan, arap kadınında da bulunan, güneydoğu anadolu’ daki kadında bulunan örtü.. türban mürban değil.. sıcaktan korumak için kullanılan bir baş örtüsü.. bunu tarihi kaynakların vermesine gerek yok, halen kullanılıyor, gelenekler, toplum bilimi zaten bunu söylüyor.
peki ayet’ te Allah neden ayrıntıyla o zaman kullanılan bu iki örtüden bahsetmiyor, isimlerini verip tarif etmiyor? çok mu zordu Allah’ ın “mümin kadınlara da söyle, üstlerine örttükleri riba ile, başlarındaki örtüleri, göğüslerini kapayacak biçimde örtsünler” demesi? işte tam burada, Allah’ ın geleceği bilmesi, edebi dehası ve en önemlisi kendi ruhundan üflediği kullarını bilmesi devreye giriyor.
Kuran’ da yukarıda verdiğim türden bir detay tarifi olduğunu hayal edin.. ve sonra da bu tarif üzerine, insanların bugün dahi nasıl giyiniyor olacaklarını hayal edin..
arabistan sıcağında termos etkisi yapması için başa dolanan örtü, istanbul’ daki kaan’ ın da başında.. arabistan’ da cariye kadınlardan farklı giyinmek için üste alınan riba, bursa’ da ayşe’ nin de omuzlarında.. neden? nedeni yok.. “kuran’ da yazıyor, Allah’ ın emri”..
Ayette “örtü”nün sadece “örtü” olması işte bu yüzdendir.. “mümin kadınlara söyle, örtüleriyle göğüslerini kapasınlar.” bu kadar.. vurgu “örtü” de değil, vurgu “kapanacak yer” de.. konya’ daki fatma’ nın bluzu göğüslerini kapatıyorsa, ayet uygulanıyor demektir. nokta.. arabistan’ daki ayşe, göğüslerini halen ribasıyla örtüyorsa, ayetin gereği yerine geliyordur, riba giyim geleneğinin devamı olarak kalmıştır sadece. nokta.
Ayetteki ikinci çeviri hatası : “salsınlar”.. örtünün yerini tarif etmeyen Allah, “salsınlar” şeklinde “yukarıdan aşağıya” yapılacak bir eylemi de emretmez. eğer örtü “göğüslerin üzerine salınıyorsa” , yukarıda bir yerdedir. eğer örtü “göğüslerin üzerine kapanıyorsa” amacı sadece göğüsleri örtmektir. omza da dolanır, üste de geçirilir, yukarıdan aşağıya da salınır.. kişiden kişiye, kültürden kültüre, iklimden iklime değişir. kapa, nasıl kaparsan kapa.. ayette kullanılan arapça kelime, “salsınlar” değil, “kapasınlar” anlamına gelir, iki kelimenin arapça orjinalleri arasındaki fark, iki kelimenin türkçeleri gibidir. tamamen farklıdır.
Ayetteki üçüncü çeviri hatası.. “süslerini ….. açmasınlar” orijinal kelime “zınet”.. anlamı; elbisenin üzerindeki işleme, takı, avret yeri (cinsel organlar), alımlı bölgeler (göğüs, baldır, kalça vs.).. burak özdemir yazısında “bu ayet deneysel bir ayettir” demiş. doğru. deneye başlayalım.
1. ihtimal : “görünmesi gereken yerler hariç, elbiselerinin üzerindeki işlemeleri göstermesinler.”
2. ihtimal : “görünmesi gereken yerler hariç, takılarını (süslerini) göstermesinler.”
3. ihtimal : “görünmesi gereken yerler hariç, cinsel organlarını göstermesinler.”
4. ihtimal : “görünmesi gereken yerler hariç, alımlı yerlerini göstermesinler.”
1. ihtimalde, akla mantığa uygun bir emir yok. neden elbise üzerindeki işleme kapatılsın ve hangi işlemelerin gözükmesi gerekli, hangilerinin yasak? 2. ihtimal, takı saçtaki tokadan,kulaktaki küpeye, eldeki yüzükten, ayaktaki halhala kadar iner.. hepsini birden örtecek örtü nedir, çarşaf.. peki hangileri gözükmeli bu takıların da, hangileri gözükmemeli? 3. ihtimal, “cinsel organlarını göstermesinler”, peki, kalan yerler? adem ile havva misali, birer incir yaprağı yeter mi? ya “cinsel organın gözükmesi gereken yeri” neresidir?
Ayet kendi mantık döngüsü içinde kendi çevirisini buluyor zaten.. allame-i cihan olmaya gerek yok, beynin varsa ve düşünebiliyorsan, tamamdır. “iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler.”
Ayetin sonundaki cümleyi anahtar sayarak.. “Gizlediklerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar.”
“kalkın ayağa, topuğunuzu yere vurun, bu hareketle saçını hareket ettirebilen var mı? ayak hareketiyle belli olacak olan süs, göğüs, kalça gibi yerlerdir” demiş. tamam, mantıklı, lakin kulağı neden başının üzerinden kolunu dolaştırıp tutuyorsun burak?
ayet “iffeti korumak” tan bahsediyor, bir.. saklanması gereken yerlerin, “yakın akrabalar, hadım edilmiş (cinsel gücü olmayan) köleler ile cinsel dürtüleri gelişmemiş çocuklara gösterilmesinin sakıncası olmadığını” emretmiş iki.. ayet, bu iki vurguyla tamamen kendini açık ediyor zaten.. “insanları tahrik edecek biçimde, açık saçık giyinmeyin” diyor.. istese de tahrik olamayacak köleyi dışarıda bırakıyor, görse de anlamayacak çocuğu da..
kısacası, ayetin doğru çevirisini şöyle verebiliriz :
“İnanan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini göstermesinler. Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar. Vücutlarının alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri alımlı bölgelerini sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar, topluca ALLAH’a yöneliniz ki başarılı olasınız.”
toparlamak gerekirse..
“Ayet baş örtüsünden bahsetmiyor, alımlı yerlerin örtülmesini emrediyor” demek istemiş.
“örtü” nün üzerinde “örtü” kalmış.. açayım, yardımcı olayım dedim sadece..
sevgiler.
Alıntıdır...