berylliuum
Kayıtlı Üye
Lilith bildiğiniz gibi AY’ın karanlık yüzüdür. Ve bizim KAYGILARIMIZI tetikler. Bir süredir Kuzey Düğümü’nün yakınlarında gezdiği için, hepimizde GELECEĞE DAİR KAYGILI OLMA sendromu var.
Bugün Ay Terazi’den geçerken bu kavuşumu tetikledi!
O yüzden hepimizde bir depresif hal, bir ”en olumsuzu bekleme” eğilimi ve özellikle yol arkadaşlıklarımıza, hayat ortaklıklarımıza dair kaygılar baş gösterebilir. Kendimizi yalnız hissedebilir ya da ilişkilerimizin sorunlu yanlarını gözümüzde fazla büyütebilir, bastırdığımız tepkileri ya da korkuları dolaylı yollardan su yüzüne çıkartıp pasif agresif davranmaya meyledebiliriz.
Ancak Satürn de Kuzey ve Güney Ay Düğümleri ile ılımlı açıda…
MEALİ;
Dün yaşadığımız Güneş Tutulması ve Yeniay, yaşantımıza yeni bir düzen getirmek için yolumuzda yapmamız gereken değişiklikler konusunu gündemimize taşıdı.
Yapmamız gereken en önemli değişikliklerden biri; GELECEK KAYGISI ile yaşamayı bırakmak. Nasıl olsa soranlar olacağı için peşinen söyleyeyim, bu ”herşeye tozpembe bakmak” anlamına filan gelmiyor
Bunun tek anlamı var, o da KONFOR ALANLARIMIZI elden geçirmeyi kabul etmek!
İnsanın gelecek kaygısı duymasının, ve her adımını atarken elinde olanları korumaya alma endişesiyle davranmasının temel nedeni budur.
Sırf konfor alanımıza olan düşkünlüğümüz nedeniyle, elimizdeki ”bizi tatmin etmeyen” anlaşmaları korur ya da anlaşmayı, uzlaşmayı tamamen reddeden kişiliklere dönüşürüz. Geleceğimiz için yeni kapılar açmayan ilişkileri, ya da sağlıklı iletişimi imkansız hale getiren hayat tercihlerini ve tutumları devam ettiririz.
Ve bir şeyler ters gittiğinde ya da gitme ihtimali doğduğunda ETRAFIMIZDAKİLERE beklentili yaklaşarak ve onları suçlayarak vakit kaybederiz.
Oysa başkalarının değişmesini istemek, ummak ya da onların bizim istediğimiz gibi olmayabileceğinden korkmak, bizi ileri götürmez.
Okyanusta mahsur kalmış bu gemiyi ileri götürecek olan şey, olaylara vehim ve vesvese ile bulanmış bir camdan değil, dümdüz bakmak, teşhis koymak, rota çizmek ve sorumluluğu üzerimize aldığımız adımlar atmaya cesaret etmektir.
Bizi konfor alanımızın dışına çıkartan adımlar attığımızda, önümüzde YEPYENİ KAPILAR açılır.
Unutmayalım ki; ÇATIŞMA EŞ İSTEYEN BİR DANSTIR. Uzlaşma ise, ancak her iki tarafın da, adımlarını değiştirmesiyle mümkündür.
Uzlaşmış gibi görünüp tepkili olmak, sırf itiraz ettiğimizde olacaklardan korktuğumuz için boyun eğmek, bir şekilde bu düzenin bozulmasını istemediğimiz ve çatışmanın getirdiği mağduriyetten beslendiğimiz için oyunu sürdürmek, ya da uzlaşmayı asla kabul edemeyen, hep kendi istediğinde direten biz olduğumuz için çatışmalardan kurtulamamak, bizim tercihimizdir.
Bu tercihleri değiştirdiğimizde, iletişimlerimiz, yol arkadaşlıklarımız değişecek ve hayat planımıza dair kaygılar yerine bir türlü izin veremediğimiz olasılıklar bize eşlik edecektir
-alıntı.
Bugün Ay Terazi’den geçerken bu kavuşumu tetikledi!
O yüzden hepimizde bir depresif hal, bir ”en olumsuzu bekleme” eğilimi ve özellikle yol arkadaşlıklarımıza, hayat ortaklıklarımıza dair kaygılar baş gösterebilir. Kendimizi yalnız hissedebilir ya da ilişkilerimizin sorunlu yanlarını gözümüzde fazla büyütebilir, bastırdığımız tepkileri ya da korkuları dolaylı yollardan su yüzüne çıkartıp pasif agresif davranmaya meyledebiliriz.
Ancak Satürn de Kuzey ve Güney Ay Düğümleri ile ılımlı açıda…
MEALİ;
Dün yaşadığımız Güneş Tutulması ve Yeniay, yaşantımıza yeni bir düzen getirmek için yolumuzda yapmamız gereken değişiklikler konusunu gündemimize taşıdı.
Yapmamız gereken en önemli değişikliklerden biri; GELECEK KAYGISI ile yaşamayı bırakmak. Nasıl olsa soranlar olacağı için peşinen söyleyeyim, bu ”herşeye tozpembe bakmak” anlamına filan gelmiyor

Bunun tek anlamı var, o da KONFOR ALANLARIMIZI elden geçirmeyi kabul etmek!
İnsanın gelecek kaygısı duymasının, ve her adımını atarken elinde olanları korumaya alma endişesiyle davranmasının temel nedeni budur.
Sırf konfor alanımıza olan düşkünlüğümüz nedeniyle, elimizdeki ”bizi tatmin etmeyen” anlaşmaları korur ya da anlaşmayı, uzlaşmayı tamamen reddeden kişiliklere dönüşürüz. Geleceğimiz için yeni kapılar açmayan ilişkileri, ya da sağlıklı iletişimi imkansız hale getiren hayat tercihlerini ve tutumları devam ettiririz.
Ve bir şeyler ters gittiğinde ya da gitme ihtimali doğduğunda ETRAFIMIZDAKİLERE beklentili yaklaşarak ve onları suçlayarak vakit kaybederiz.
Oysa başkalarının değişmesini istemek, ummak ya da onların bizim istediğimiz gibi olmayabileceğinden korkmak, bizi ileri götürmez.
Okyanusta mahsur kalmış bu gemiyi ileri götürecek olan şey, olaylara vehim ve vesvese ile bulanmış bir camdan değil, dümdüz bakmak, teşhis koymak, rota çizmek ve sorumluluğu üzerimize aldığımız adımlar atmaya cesaret etmektir.
Bizi konfor alanımızın dışına çıkartan adımlar attığımızda, önümüzde YEPYENİ KAPILAR açılır.
Unutmayalım ki; ÇATIŞMA EŞ İSTEYEN BİR DANSTIR. Uzlaşma ise, ancak her iki tarafın da, adımlarını değiştirmesiyle mümkündür.
Uzlaşmış gibi görünüp tepkili olmak, sırf itiraz ettiğimizde olacaklardan korktuğumuz için boyun eğmek, bir şekilde bu düzenin bozulmasını istemediğimiz ve çatışmanın getirdiği mağduriyetten beslendiğimiz için oyunu sürdürmek, ya da uzlaşmayı asla kabul edemeyen, hep kendi istediğinde direten biz olduğumuz için çatışmalardan kurtulamamak, bizim tercihimizdir.
Bu tercihleri değiştirdiğimizde, iletişimlerimiz, yol arkadaşlıklarımız değişecek ve hayat planımıza dair kaygılar yerine bir türlü izin veremediğimiz olasılıklar bize eşlik edecektir

-alıntı.