Tengricilikte Cennet ve Cehennem İnancı

Merdut

Kayıtlı Üye
Katılım
16 Nis 2018
Mesajlar
297
Tepkime puanı
314
Konum
İstanbul
Ahiret inancı her dine bir şekilde girmiş olsa da özellikle de semavi dinlerde ölümden sonra iyilerin cennete gidip ebedi mutluluğa kavuşacağına, kötülerin ise cehennemde azap çekeceğine duyulan inanç şeklinde tanımlanabilir. Semavi dinlerde sonsuza dek cehennemde kalacak olanlar ise Allah’a inanmayanlar, O’na şirk koşanlar olacaktır.

İnsanın adalet arzusu, güçsüzün güçlüye karşı hakkını savunamaması gibi sebepler ahiret inancını güçlendirmiş olmalıdır. Dünyada sağlanamayan adaletin, öldükten sonra tanrı tarafından sağlanacağına duyulan güven; insanların teselli bulmasına sebep olmaktadır. Bu anlamda cennet-cehennem inancı, insanlığın en kuvvetli inançlarından birisidir. Çünkü anlamlandırması zor olan ‘ölüm ve ötesi’ hakkında ortaya konmuş en sistematik inançlardan birisidir.

Orhun yazıtlarında Bilge Kağan ölen kardeşi Kül Tigin için; “İnim Kül Tigin kergek boldı.” demektedir. Kergek olmak veya uçmağa varmak, sözleri, Türklerin ölümü ‘ruhun bedenden uçması’ olarak algıladıklarını bize gösteriyor. Bugün Türklerin cennet-cehennem inancına delil olarak sunulan ‘uçmak-tamu’ sözlerini yeniden inceleyelim.

Cennetin Türkçesi olarak bilinen "uçmak" Türkçe kökenli olup "uç-" fiilinden türemedir. Ölen kişiden ruhun yani enerjinin uçup göğe yükselmesi anlamına gelir. Ruhun vardığı yer uçmaktır. Bir mekan olarak tasvir edilmiş bir yer değildir. İyi insanların gittiği, ödüllendirildiği, şarap-huri vb. şeylerden faydalandığı yer de değildir. Uçmak fiili yalnızca ruhun yükselişini bildirir.

Cehennem sözcüğünün Türkçesi olarak bildirilen "tamu" ise, Soğdça'dan dilimize girmiştir.

Dogmatik temellere dayanmayan Tengricilik’in etrafındaki dinlerden ve kültürlerden etkilenmesi muhtemeldir. Bu etkileniş zamanla özden kopuşa sebebiyet verir. İnsanı doğadan üstün tutmayan, bütün varlığa ruh atfeden ve Tengri’yi sonsuz gökyüzü olarak algılayan Tengricilerin; yalnızca insanı hedef alan cennet ve cehennem inancını benimsemesi gerçek bir çelişki örneği olmaz mı?

Bir yanda sonsuz Tengri’den olduğunuza, sonsuz hayatlar yaşayacağınıza, öldükten sonra ruhunuzun gökte toparlandıktan sonra yeni boyutlarda yeni yaşamlara devam edeceğine inanıyorsunuz; bir yandan da yer altında Tamu Han gibi bir karakter yaratıp kötü ruhlara azap çektiriyorsunuz. Sözün özü; cennet ve cehennem inancı Tengricilik’in yozlaştığı dönemlerde inancımıza girmiş olgulardır.





Umut R. Sazçalar (2016)





Esen kalın...
 
Üst