"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Tanrılar ( demonlar) başlık lı

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan hekate22
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
İnsanları teolojik olarak 2' ana gruba ayırabiliriz.

1- Tanrıyı sorgulayanlar ve onu itibarsızlaştıranlar.
2- Tanrıyı olduğu gibi kabul edenler ve tanrılarına toz kondurmayanlar.


Temelde tanrı akılla ve sağduyu ile kolayca bilinebilir. Tanrıya varmak ilk etapta aslında çok kolaydır. Yaratılışa dikkatle bakmak, mikro ve makro kozmo dengelere bakmak yüksek bir bilgiye ulaştırır. Bu yüksek bilgiye göre dizaynını gerçekleştirmiş olan varlığın da tanrı olması, veya illa bir tanrı olacaksa yaratıcı iradenin O tanrının kendisi olması gerektiği çok açıktır.


İlk etap bu şekilde. Kolaydır yani tanrıya varmak.
Ama 2. etapta işler değişmeye başlar. Çünkü devamında İnsan ya tanrıya hayranlık besleyerek ona saygı duyma eğilimi gösterir, ya da tanrının sistemini deşifre ettikçe tanrının gizemini tamamen çözerek onun aslında sıradan biri olabileceğini görmek ister. Yani kendi tanrılığını kendinden alt türlere dayatmak ister.
 
Ademe ne dendi ?

Sakın o elmayı yeme.

Düşünün şimdi :
Bir atölyede yaratılmışsınız. Sizi yaratan o ustabaşı size bilinç vermiş. Bunun üstüne sizi muhattap almış. Hatta Daha önce yarattıklarını da size göstermiş. Bir de farkediyorsunuz ki hepsi size hayranlıkla ve gıpta ile bakıyor. İlk farkedişleriniz bu şekilde başlamış etrafızına dair.
Sonra bir konfor alanına yerleştirilmişsiniz. Eş verilmiş. Keşvettikçe keşvediyorsunuz. Bilgi ve ilham yoluyla tüm kozmosu öğrenmeye devam ediyorsunuz. Ama herşey bir süre sonra başa sarıyor. Konfor alanınız artık keşve kapanıyor ve sıkıldıkça sıkılmaya başlıyorsunuz ilerleyen dönemde.

İşler dönüp dolaşıp o yasak elmanın içinde bulunduğu arazi etrafında düğümleniyor ve bu durum da artık iyice aklınızı kurcalamaya başlıyor.

Ve kafanızın içinde sesler :
Yav bu bahçenin megafonlarından gelen ses bana kendini tanrı diye tanıttı da..? nedir neyin nesidir, dost mu düşman mı, niye durup dururken oluştum ben ?
Bu arazinin arka bahçesinde ne var ? Niye oraya giremiyorum ? niye durup dururken oraya girmeme sözü verdim ben ? demez misiniz ?

Ben derdim şahsen. Çünkü orası belli ki pandoranın kutusu.

Sonra tam da şüphelerinizi doğrulayacak bir kişi çıka gelir. Güzel giyimli ve her konuştuğu sözde hikmetler olan, aurası çok yüksek olan bu gizemli kişiyi zaten kendi ilminizden de kolayca onaylarsınız ve ona itibar etmeye başlarsınız.. Der ki size: "biz de başta bu kutunun içinde yaratıldık ama bu bir tuzak, daha zeki bir ırk olabilip olamayacağımıza bakıldı aslında. Bu sese itibar etme. Bu sese itibar ettikçe alt bir ırk olarak kalacaksız ve işin gizemini bile çözemeden yok olacaksınız. Sizin Tüm Değerinz sahibinin sizdeki gizli emelleri kadar" diyor. "Kutunun dışından düşünün ki duruma uyanın" diyor.

"Bak bana diyor. Ben ölümsüzlüğümü zekamla kazandım. Bu sesten kurtuldum ve kendi gezegenimin sahibi oldum. Yanlış tarafta olduğunu anladığın an bana katılabilirsin diyor. Acele etme sadece yaşayarak kendin gör ve değerlendir ki bana özgür iradenle geleceksen gel" diyor.

İnsanların hayatlarının bir noktasında neden tanrı inançlarından temelden vazgeçtiklerini hiç düşündünüz mü ?



İnsanlar derin benliklerinde tam da bu noktada ikiye ayrılırlar çünkü. Allah kimin içinde ne saklı olduğunu zaten bildiğini söylüyor. Allahın bilmesi demek içindeki dip frekansa göre üstüne 70 kat perde çekilerek yaratıldın demektir. 70 kat perde bir bir indikçe ya tanrının yanındasın ya da onun tam karşısındasındır.
 
Son düzenleme:
Hocam, teşekkür ederim ama benim için endişelenmenize gerek yok. Gayet pozitifim, hatta bomba gibiyim. Aslında yeni şeyler öğrenmeye de açık biriyimdir ama her yerden pörtleyen köhnemiş inançlar canımı sıkıyor ve kalbimi kırıyor birazcık. Bu yüzden öylesine içimi döktüydüm. Sıkıntı yok yani. Teşekkür ederim tekrardan, iltifatınız için de ayrıca. 💐
Yoo, ironik olarak kastettiğiniz şekilde şahsınıza olumsuz bir yorum yapmadım. Yorumunuz üstünden ikinci tekil şahıs kullanarak genele hitap ettim. Topluluk önünde münazara gibi düşünün. Alınacak bir durum yok.
 
Yoo, ironik olarak kastettiğiniz şekilde şahsınıza olumsuz bir yorum yapmadım. Yorumunuz üstünden ikinci tekil şahıs kullanarak genele hitap ettim. Topluluk önünde münazara gibi düşünün. Alınacak bir durum yok.
Yoo, ironi yapmamıştım, karamsar mesajimdan sonra bir şekilde benim için endiselenmiş olabileceğini düşünmüştüm, ama yanılmışım. Neyse, önemlidir değil. Bundan sonra daha dikkatli olurum. Eyvallah.
İnsanları teolojik olarak 2' ana gruba ayırabiliriz.

1- Tanrıyı sorgulayanlar ve onu itibarsızlaştıranlar.
2- Tanrıyı olduğu gibi kabul edenler ve tanrılarına toz kondurmayanlar.
İnsanları teolojik olarak şu farklı şekillerde de ayirabiliriz.

Tümden gelenler ve tümevaranlar.
Statik ve dinamik olanlar.

Örneklendirecek olursak,

Eş ruhlar başlangıçta tek olarak yaratılmıştır ve sonra tekrar bir olabilir. Zaten o hep bana aittir. Benim bir parçamdır ve bir gün onunla tekrar birleşebilirim. (Burada Adem ile Havva gibi kadın ve erkekten bahsediyo

Ancak hiçbir insan Tanrı veya Tanrı ruhu ile birlikte yaratılmamıştır. Bu yüzden hiçbir zaman Tanrı ile bir olamaz.
 
@createtherules hocam, ironi yapmamıştım, karamsar mesajimdan sonra bir şekilde benim için endişelenmiş olabileceğinizi düşünmüştüm, ama yanılmışım. Neyse, önemli değil. Bundan sonra daha dikkatli olurum. Eyvallah.

@Retro İnsanları teolojik olarak şu farklı şekillerde de ayirabiliriz.

Tümden gelenler ve tümevaranlar.
Statik ve dinamik yaratılışlı olanlar.

Örneklendirecek olursak,

Eş ruhlar başlangıçta tek olarak yaratılmıştır ve sonra tekrar bir olabilir. O zaten hep bana aittir. Benim bir parçamdır ve bir gün onunla tekrar birleşebilirim. (Burada Adem ile Havva gibi kadın erkek birleşmesinden bahsediyorum, kimse farklı yerlere çekmesin.)

Ancak hiçbir insan başlangıçta Tanrı veya Tanrı ruhu ile birlikte yaratılmamıştır. Bu yüzden hiçbir zaman Tanrı ile birleşemez. İnsan Tanrı'nın bir parçası değildir. Yani O, bana ait değildir ve hiçbir zaman benim olamaz. Tümden gelmeyen tüme varamaz.

Ancak, bazıları insanları statik ve dinamik, yani durağan ve değişken yaratılışlılar olarak ikiye ayırır. Kimilerine göre insan insandır ve hep insan olarak kalacaktır. Kimilerine göre ise insan evrimleşebilir. Tümden gelmediği halde tüme varabilir. Siz bu dinamik yaratılışlı insanlardan olduğunuzu düşünüyorsanız, buyrun meydan sizin. Başarılar..
 
"Tanrı" kelimesi o kadar non-spesific ki... İçi o kadar boş ki ..

Kimlere kimlere tanrı demişler eskiden..

Tanrı : tüm şartları temelde değiştirmeye gücü yeten herşey demek.
Firavun tanrıydı. Ayette ne diyor : "Musa da kimmiş ? Ben sizin tanrınız değil miyim de siz ona dulak veriyorsunuz ? (mealen)
Yani o günün şartlarında bir insan zaten tanrı diye anılıyor ve Musa icraatlarına başlayıp biraz büyüyünce de, Firavun asıl tanrının gözle görünmeyen bir hayal değil de, bizzat kanıyla canıyla kendisinin olduğunu hatırlatma ihtiyacı duyuyor. Yani toplumun genel algısının da zaten o yönde olduğunu anlıyoruz böylece.


Sonra burçlara tanrı demişler.
Sonra cinlere tanrı demişler.
Sonra zenginlere tanrı demişler. Tesla'ya tanrı diyenler olmuş. İsa'ya zaten tanrı demişler.


Bir şeye tanrı demek için gerekli olan kriterler neler peki ? Bütün mesele işte burada çözülüyor. Ama buraya bakan yok.
Yoksa benim neyim eksik ki tanrılığımı ilan etmeyeyim.
Yakışıklılık ve coşku tanrısı @Retro.
 
Son düzenleme:
İsa'ya zaten tanrı demişler.
İsa zaten tanrı. Tanrının kendisi bu dünyada doğup yaşadı. Ve kendi yaşamıyla insanlara örnek oldu. Günah işlemeden yaşamış. Ve büyük acıların içinde ölmüş. Doğru yasanabildigini göstermiş. Ama bunu birtek o başarmış.
Papazlar öyle diyorlar.
Baba, oğul ve Kutsal ruh. Bu üçü asıl birdir.
Tabi yeni fikir değil. Daha önce çeşitli mityolojilerde örnekler vardı.

Haklısınız, tanrı kelimesi çok kullanılmış bir kelime.
Ben o yüzden yaratıcı diyorum.
Tanrı çok var..
 
İsa zaten tanrı. Tanrının kendisi bu dünyada doğup yaşadı. Ve kendi yaşamıyla insanlara örnek oldu. Günah işlemeden yaşamış. Ve büyük acıların içinde ölmüş. Doğru yasanabildigini göstermiş. Ama bunu birtek o başarmış.
Papazlar öyle diyorlar.
Baba, oğul ve Kutsal ruh. Bu üçü asıl birdir.
Tabi yeni fikir değil. Daha önce çeşitli mityolojilerde örnekler vardı.

Haklısınız, tanrı kelimesi çok kullanılmış bir kelime.
Ben o yüzden yaratıcı diyorum.
Tanrı çok var..
Güzel.

***

Tanrıyı "yaratıcı" sıfatından ele aldığımızda da zamanla ortaya bir sürü tanrılar çıkabiliyor ve hatta bir tanrılar ligi bile kurulabiliyor.

Ben bir bina yaratırım, belki dayanır belki de çöker. Başkası başka bir malzeme ile apartman diker. O kişi sel bastığı zaman tanrı olur. O tanrının çimento Sırrını bilmeyen kimse 10 katlı bina dikemez mesela. Başkası gökdelen inşa eder ve daha büyük bir tanrı olur. Bu da denenmiş tarihte. Babil kulesi inşa edildiğinde bu yapıyı görenler secdeye kapanmış. Hatta firavun aynı şekilde Musaya rest çekiyor : Bana tuğla getirin ve size öyle bir bina yapayım ki (kölelerime yaptırayım ki) Musanın tanrısı var mı yok mu yukarı çıkıp bir de öyle bakayım diyor. (ayet mealen) Malum piramitlerine güveniyor. Yani sonuç olarak tasarlama ve yaratım (üretim) becerisi üzerinden insanlara karşı psikolojik üstünlük kuracağına inanıyor.


Tanrıya "Yaratıcı" perspektiğinden bakacaksak, bu yy.ın tanrıları da teknoloji ve yazılım patentlerinin sahipleri olabilirler. Sonuçta bu adamlar işi paraya dökmeselerdi biz teknoloji satın alamayactık ve deneyimlerimizi ilerletemeyecektik ve hatta belki de halk olarak 1850' lerin teknolojisinde kalacaktık, onlarsa dronlarla kafamızın üstünden gececeklerdi. Belki de portaldan portala seyehat etmenin bir tekniğini bulacaklardı ve bize karşı bunu kullanacaklardı. Onlar yine bizim tanrımız olacaklardı. Çünkü bizim aklımız ve alışmışlıklarımızın çok ötesinde bir yaratma gücüne ve teknik üstünlüğe sahip olacaklardı.


Sonuçta semavi dinlerden kalma iyi sindirilmiş spritüel bir tanrı algısı olmasaydı, dünya bir anda çok tanrılı bir sisteme kolayca evrilirdi. Herkes kendi baskın ve marifetli yönünü tanrı diye pazarlardı. Maradona için yapıldı bu. İşe yaradığı bile görüldü patolojik olarak. Bu olmuyorsa insanların dipte yatan hakiki tanrıya olan meyilleri hala diri olduğu içindir.
 
Güzel.

***

Tanrıyı "yaratıcı" sıfatından ele aldığımızda da zamanla ortaya bir sürü tanrılar çıkabiliyor ve hatta bir tanrılar ligi bile kurulabiliyor.

Ben bir bina yaratırım, belki dayanır belki de çöker. Başkası başka bir malzeme ile apartman diker. O kişi sel bastığı zaman tanrı olur. O tanrının çimento Sırrını bilmeyen kimse 10 katlı bina dikemez mesela. Başkası gökdelen inşa eder ve daha büyük bir tanrı olur. Bu da denenmiş tarihte. Babil kulesi inşa edildiğinde bu yapıyı görenler secdeye kapanmış. Hatta firavun aynı şekilde Musaya rest çekiyor : Bana tuğla getirin ve size öyle bir bina yapayım ki (kölelerime yaptırayım ki) Musanın tanrısı var mı yok mu yukarı çıkıp bir de öyle bakayım diyor. (ayet mealen) Malum piramitlerine güveniyor. Yani sonuç olarak tasarlama ve yaratım (üretim) becerisi üzerinden insanlara karşı psikolojik üstünlük kuracağına inanıyor.


Tanrıya "Yaratıcı" perspektiğinden bakacaksak, bu yy.ın tanrıları da teknoloji ve yazılım patentlerinin sahipleri olabilirler. Sonuçta bu adamlar işi paraya dökmeselerdi biz teknoloji satın alamayactık ve deneyimlerimizi ilerletemeyecektik ve hatta belki de halk olarak 1850' lerin teknolojisinde kalacaktık, onlarsa dronlarla kafamızın üstünden gececeklerdi. Belki de portaldan portala seyehat etmenin bir tekniğini bulacaklardı ve bize karşı bunu kullanacaklardı. Onlar yine bizim tanrımız olacaklardı. Çünkü bizim aklımız ve alışmışlıklarımızın çok ötesinde bir yaratma gücüne ve teknik üstünlüğe sahip olacaklardı.


Sonuçta semavi dinlerden kalma iyi sindirilmiş spritüel bir tanrı algısı olmasaydı, dünya bir anda çok tanrılı bir sisteme kolayca evrilirdi. Herkes kendi baskın ve marifetli yönünü tanrı diye pazarlardı. Maradona için yapıldı bu. İşe yaradığı bile görüldü patolojik olarak. Bu olmuyorsa insanların dipte yatan hakiki tanrıya olan meyilleri hala diri olduğu içindir.

Vakti zamanında Amerikalı bir veteriner hanımın yazısını okumuştum. Köpeğim Tanrıyı bilmediği için beni tanrısı sanıyor. Çünkü ona güzel mamalar ve konforlu bir ortam sunuyorum ve hastalandığında hemencecik iyileştiriyorum, gibi bir şeyler anlatıyordu.

Kur'an da "Bal arısına vahyettik" der. Hayvan bile tanrısını bilir. Süleyman kıssasındaki karınca, tanrısını bilmekten başka tanrıdan aldığı vahiyle Süleyman ı bilir. Kültürümüzde kuşların Allahu Ekber diye nidalar, martıların Allah diye çığlıklar attığını duyan eren evliyamız vardır. Hz Muhammed, Hz Davud ve Allah bilir daha nice peygamberler ve eren evliya, dağın taşın, mübarek adımlarını bastıkları toprağın tespihatını duymuştur. Eski Türklerde zaten bütün doğa konuşur. Ama bu ayrı bir konu şimdi ve Tanrıkut dini uzmanı değilim.

Hayvanları o Amerikalı veyeriner hanım kadar biz de tanıyoruz. Kedi kafası attı mı tırmığı basar. Hele emzikli bir sokak kedisi, yavrusuna elinizi uzatsanız suratınıza atlayıp gözünüzü oyar AlimAllah.
 
Geri
Üst