moskov
Kayıtlı Üye
Tüketmeyi meziyet sayıyoruz. Aldıkça alıyoruz, hep daha fazlasını istiyoruz, hep daha güzelini, hep bir üst modelini. Sonu gelmiyor beklentilerin, taleplerin, isteklerin…
Televizyonun bilmem kaç ekran olanı, cep telefonunun en son modeli, kıyafetin markası derken ömrümüz sürekli para harcayarak ve ne alırsak alalım tatmin olmayarak geçiyor. Üstelik dünyanın parasını verip aldığımız son teknoloji ü...rünü aletler en çok iki ay içinde eskimiş oluyor.
Peki bu durum bizi nasıl etkiliyor? Tüketmeyi ve tatmin olamamayı alışkanlık haline getirdiğimizden, ilişkilerde de aynı tavrı gösteriyoruz.
Hayatın telaşı hepimizi sabırsız yaptı; parasını ödeyerek aldıklarımız ise egomuzu yükseltti; biraz narsist, biraz ukala olduk. O yüzden ilişkilerde vefasız ve tahammülsüz olduk.
İlk anda birini görüp beğeniyoruz, tıpkı vitrinde görüp almak istediğimiz renkli bir laptop gibi; sonra işlemcisini veya klavyesini beğenmediğimiz gibi beğenmiyoruz insanları. At onu yenisini al! Nasılsa etrafta çok var.
Böyle yaparak tüketiyoruz yüreklerimizi. Karşımızdakileri harcadığımızı sanıyoruz, oysa harcadığımız kendi ruhumuz, bunu görmüyoruz.
Hayatımıza her giren ve her çıkan bizden bir parça alıyor. Her dokunduğumuz elle kirleniyoruz, değişiyoruz, özümüzden uzaklaşıyoruz. Kaç kişiyi sevmediğimiz, kaç kişiye aşık olduğumuz veya kaç kişiyi değiştirdiğimiz önemli değil. Kaç insanı harcadığımızı kafamıza takmıyoruz çünkü insanlara değer vermemeyi öğrettiler bize veya canımız yandıkça vazgeçtik biz de vefa göstermekten.
İşte şimdi geldiğimiz yerde hepimiz mutsuz ve cansızız. Nefes aldığımızı zannediyoruz, aşık olduğumuzu, ayrıldığımızı, para kazandığımızı, arkamızda bıraktığımızı zannediyoruz. Farkında değiliz oysa, kazandığımızı sandığımız her şeyi başka yerlerde harcıyoruz.
alıntı....
Televizyonun bilmem kaç ekran olanı, cep telefonunun en son modeli, kıyafetin markası derken ömrümüz sürekli para harcayarak ve ne alırsak alalım tatmin olmayarak geçiyor. Üstelik dünyanın parasını verip aldığımız son teknoloji ü...rünü aletler en çok iki ay içinde eskimiş oluyor.
Peki bu durum bizi nasıl etkiliyor? Tüketmeyi ve tatmin olamamayı alışkanlık haline getirdiğimizden, ilişkilerde de aynı tavrı gösteriyoruz.
Hayatın telaşı hepimizi sabırsız yaptı; parasını ödeyerek aldıklarımız ise egomuzu yükseltti; biraz narsist, biraz ukala olduk. O yüzden ilişkilerde vefasız ve tahammülsüz olduk.
İlk anda birini görüp beğeniyoruz, tıpkı vitrinde görüp almak istediğimiz renkli bir laptop gibi; sonra işlemcisini veya klavyesini beğenmediğimiz gibi beğenmiyoruz insanları. At onu yenisini al! Nasılsa etrafta çok var.
Böyle yaparak tüketiyoruz yüreklerimizi. Karşımızdakileri harcadığımızı sanıyoruz, oysa harcadığımız kendi ruhumuz, bunu görmüyoruz.
Hayatımıza her giren ve her çıkan bizden bir parça alıyor. Her dokunduğumuz elle kirleniyoruz, değişiyoruz, özümüzden uzaklaşıyoruz. Kaç kişiyi sevmediğimiz, kaç kişiye aşık olduğumuz veya kaç kişiyi değiştirdiğimiz önemli değil. Kaç insanı harcadığımızı kafamıza takmıyoruz çünkü insanlara değer vermemeyi öğrettiler bize veya canımız yandıkça vazgeçtik biz de vefa göstermekten.
İşte şimdi geldiğimiz yerde hepimiz mutsuz ve cansızız. Nefes aldığımızı zannediyoruz, aşık olduğumuzu, ayrıldığımızı, para kazandığımızı, arkamızda bıraktığımızı zannediyoruz. Farkında değiliz oysa, kazandığımızı sandığımız her şeyi başka yerlerde harcıyoruz.
alıntı....