fthbl
Kayıtlı Üye
Arkadaşlar ben bu şifa için açlık orucunu 1-2 sene önce denedim çok faydasını gördüm.
Ben 10 gün olarak tutmuştum.Bu açlık orucu ile ilgili bir yazı paylaşıcam.Ben sadece şunu söylemek istiyorum uzun süreli oruç gözünüzü korkutmasın sadece ilk 3 gün açlık çekiyorsunuz,halsizlik baş ağrısı oluyor.Ben mesela 10. gün hiç açlık hissetmiyordum.
Şu an yeniden 10 günlük oruca başladım bugün 3. günüm.Bu sefer daha bilinçli yapmaya çalışıyorum.İlk oruçta 10 gün bitince hemen normal yemeğe geçmiştim bu bir hataydı,meyve sularıyla kademeli geçmek lazım.Bir de 11. gün orucu açmıştım halbuki hiç iştahım yoktu.İştahın açılmaması şifanın henüz oluşmadığına delaletmiş,iştah açılıncaya kadar devam etmekte fayda varmış.
Açlık orucu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Aidin Salih ve Gülhan Beydemir diye arama yapın.
Aşağıdaki yazı Gülhan Beydemir e ait;
-------------------------
Oruç insanın yalnız fiziksel bünyesini etkilemekle kalmaz. Aynı zamanda zihinsel ve ruhsal âlemini de etkisi altına alır. Fakat fiziki bir arınma gerçekleştiği takdirde bu gelişim daha üst seviyeye ulaşabilmektedir.
Bu yaklaşımı açıklamaya çalışalım. Oruç, olağanüstü bir arındırıcıdır, zira ancak arınmış organizmada tüm sistemler normal fonksiyon gerçekleştirebilirler. Orucun alansal seviyelere etkisi ve insan organizmasına tesiri, tedavi edici özel fizyolojik işlevlerin oluşması olarak yansır. Besin rejiminde insanda bu fizyolojik işlevlerin birçoğu saptanmış durumda olur. Ancak, oruç onları normal harekete geçirebilir. Birçok çağdaş ilim adamları ve doktorlar bu işlevleri incelemiş ve tanımlamışlardır.
Biz ancak onların oruç ile ilgili olağanüstü bilgilerinden yararlanıyor ve uygulayabiliyoruz. Aşağıda oruç sırasında insan organizmasında sırasıyla “devreye girecek” ve olağanüstü tedavi edici etki gösterecek önemli fizyolojik işlevler verilmiştir.
Şüphesiz oldukça itici ve çekici özellikleri olan oruç tedavisine başlamadan önce herkesin kafasında sorular dolaşacaktır. Hastalıklarımdan kurtularak veya daha üstün başarılara ulaşmak için kaç gün aç kalmalıyım? Uzmanlar bu soruya orucun safha ve vasıflarını göz önüne alarak cevap vermektedirler. Onlar orucu iki ana merhaleye ayırmışlardır.
Birinci Merhale: İki veya üç gün sürüyor, oruç tedavisinin zaten en ağır günleri bu ilk üç gündür. Bu zaman zarfında eğer kişi tecrübeli bir uzmanın gözetimi altındaysa onun moral verme ve olayı anlatmasıyla bu ağır günleri kolaylıkla atlatacaktır.
Diğer halde panikleyerek orucu bırakacak ve bir daha oruç kürünü yapmamaya karar verecektir. Çünkü bu ilk günlerde yemek konusunda her bir söz veya görüntü, koku, tabak ve çatal sesleri onu rahatsız edecektir. Dıştan gelmekte olan tesirler kişide ister istemez, ağız sulanması, mide ve bağırsaklarında gurultularla moral bozukluğu oluşturacaktır.
Aynı zamanda uyku düzensizliği, sinirlerin gerilmesi, hastalığının ve ağrılarının çoğalması gibi durumlar ortaya çıkacaktır. Tabii ki, bu arada hızla kilo verecektir (gün içinde 1-kilodan 5–6 kiloya kadar verilebilir)
Ne zaman ki, kişi açlık duygularını bastırmak için yemek yeme âdetini terk ediyor o zaman kişinin şuurunda ve zekâsında olağanüstü bir düzen formalaşmaya başlar. Yani kişi şuurlu ve gönüllü “açlığa” tahammül ettiği için kendi kendini disipline eder, orucun yardımıyla “açlık” ve lezzet duygularını kontrol altına alır.
Bu merhalede, uykusuzluk, sinirlilik ve bu gibi diğer durumlar kişinin iç dünyasındaki kötü yönlerinin bu disipline tabi olmak istememesine bağlıdır, çünkü burada oruç kişinin başta nefsi olmakla tüm hal ve hareketini, aklı ve zekâsını ciddi bir kontrol altına alıyor.
Buradan anlaşılıyor ki oruç sadece insanın fiziki hastalıklarıyla uğraşmakla kalmaz, manevi hastalıklarının tedavisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Düzenli olarak kameri ayların 13.14.15. günlerinde oruç tutmak, yukarıda üste ismi geçen ve özellikle ilk günlere ait olan rahatsızlıklar yok olup gidecektir. Eğer kişinin akıl ve düşüncesini kötü alışkanlıklar kuşatmışsa, oruç tedavisi ilk başta onun için bir işkence gibi olacaktır. Sigara ve damak zevki için devamlı olarak yediği zararlı gıdalar, insanı bağımlı yapan içkiler, meşrubatlar ve her gün artmakta olan yapay gıdalardan oluşan ayaküstü atıştırmalar ve bu gibi diğer alışkanlıkları terk etmek kişiye çok ağır gelir. Hâlbuki oruç bu tür alışkanlığı olan kimseler için kıymeti bilinmeyen bir ilaçtır.
Birinci merhaledeki sindirim heyecanları, aslında kişinin vücudundaki doku ve hücrelerinin derinliklerinde saklı olan hastalık yapıcı maddelere karşı çekici özelliklerin şuurda ortaya çıkmasını bildirmektedir. İlk iki üç gün kişinin düşüncelerine hâkim olan bu kötü alışkanlığın çekiciliği bazen öylesine artıyor ki, insan aç kaldığı üçüncü gün kendisine acımaya başlar. (zavallı aciz varlık)
Oruçluyken tüm negatif his ve düşünceler vücudunuzdaki ağrı ve sızılar içimizdeki “çöp yığınından” haber veriyor. Tabii ki bu “çöplerden”, yani mukus ve toksinlerden arındıkça kişinin organları hayat ve yaşam enerjisiyle dolup taşımaya başlar. Bununla da beden soğuk algınlıklarına ve hastalıklara karşı daha dayanıklı olacaktır.
Birinci merhale, yani orucun ilk günlerinde görünen sindirim rahatsızlığı aslında organizmada hafif bir stres etkisinin oluştuğunu bildirmektedir. Buradaki “stres” ilk nöbette insan vücudunu ayakta tutan “hipotolmusu” daha aktif hale getirmek için verilmiş “kumandadır.“
Hipotolmus, işlem dışı sinir sisteminin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Vücut sıcaklığının kan basıncının ve sıvı tuz (bitkilerden alınan organik tuz) dengesinin sabit tutulmasını; alınan besin miktarının denetlenmesini; sempatik ve para sempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin korunmasını sağlar. Ayrıca içgüdüsel ve davranışla ilgili etkinlikler de hipotolmusun denetimi altındadır.
Merkez sinir sisteminin talamus, beyin kabuğu, lentiküler (merceksi) çekirdek, rinenmsefalon (koku beyni) gibi çeşitli yerlerinden hipotolmusa lifler ulaşır. Bu bağlantılar aynı zamanda göz, kulak ve burun gibi duyu organlarından kaynaklanan uyarıları da hipotolmusa iletirler.
Hipotolmusta değerlendirilen sinir uyarıları, hipotolmusu omurilik çekirdeklerine bağlayan lifler aracılığıyla çevre organlara iletilir. Hipotolmus sinir ileti yoluyla yaptığı bağlantıların dışında kan yoluyla iç sağlık sisteminin etkinliğini de kontrol eder. Hipofizde üretilen serbestleyici etkinler kan aracılığıyla ön hipofize ulaşarak burada ilgili oldukları hormonların yapımını uyararak hipofizdeki hormon üretimini denetler.
Hipotolmusun gösterdiği öteki iç etkinliği ise antidiüretik hormon(vazo pressin) ve oksitsin hormonu yapımıdır. Sonuçta hipotolmus sinir sistemi etkinliklerini bütünleştirerek iç salgı bezlerinin, organizmanın gereksinimleri doğrultusunda çalışmasını sağlar
Böylece hipotolmusun işi hızlanarak değişik hormonlar üretmeye başlar ve bununla da iç salgı bezlerine güçlü tesir eder. İç salgı bezleri hipotolmusun uyarıcı tesiriyle organizmayı gıdasız yaşamak için uygun hale getirir. (gıdasız yaşayan insanların sırrı buradan anlaşılıyor.) 24 saatlik açlıktan sonra insanda hipofizin ifrazatı daha çok artmaya başlar ki, bu da pankirasda glikojen hormonunun artmasını sağlar, (şeker ve guatr hastalarına müjde.) bununla da karaciğerdeki glikojenin parçalanmasına sebebiyet vermiş oluyor ve böylece organizma karaciğer deposundan beslenmeye başlar.
Hipofiz ifrazatının başka bir özelliği de tiroit bezine iyi tesir etmekle organizmayı kendi kendisini zehirlemekten savunmasıdır.
Eğer açlık, daha doğrusu dışarıdan gıda allamamak 24 saatten daha fazla devam ederse bu defa “hipotolmus” özel doku hormonları (neyrohormon) üretmeye başlar ve bununla da organları gıdasız yaşamaya uygunlaştırmak için yönetmenliği daha ciddi olarak ele alır. Bu hormon aynı zamanda bağışıklık sistemini ve genetik sistemini güçlendirerek organizmayı zehirlenmelere ve alerjik reaksiyonlara karşı dayanıklı yapar. Diğer taraftan patolojik mikroorganizmaları öldüren fagositler (hücre yutan) aktifleşir.
İlk 3.ve 4.ve 7. 11 günler organlardaki fazla sodyumun atılması hızlanacaktır, bu arınma deri, bağırsak ve idrar yollarıyla gerçekleşmektedir. Bundan sonra sıra organlardaki fazla ve iltihaplı suların atılmasına geliyor. Aynı zamanda organizmada “albümin” yenilenerek normal duruma gelmekle vücuttaki herhangi bir şişkinliği yok eder. (Albümin, karaciğerin ürettiği protein. Kanda bulunan proteinlerin yüzde 55–65 ini oluşturur.)
Böylece orucun birinci merhalesinde (3.ve 7. gün) hastanın vücudunda fizyolojik bir sarsıntı oluşarak hastaya biraz sıkıntı veriyorsa da aslında bu sıkıntılar gerçek tedavinin başlandığını gösteriyor, bu sırada hücre yutan bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesiyle vücuttaki sodyumun atılması hızlanıyor ve bu merhalede hasta 3–4 kilo kaybediyor ki, bu kaybedilenler hastalık yapıcı “çöplerdir”
İkinci merhale: Bu merhale “asetonlu” merhale olarak adlanmaktadır. Çünkü bu merhalede hastanın ağzından resmen aseton kokusu gelmeye devam edecektir ki, bu dönem 3. ve 4. günlerden başlayarak 7. ve 11. daha çok kirlilikte 15 ve 21 günlere kadar davam eder.
Adeta 3. ve 7. günden sonra hastada açlık hisleri azalacaktır hatta tamamen yok olacaktır. Ama canı çok su isteyecektir. Bu normal bir vakadır, çünkü organlardaki hastalık yapıcı birikimleri savunma sistemi sökmeye yönelmiştir, yani toksinler şimdi kana karışmıştır ki, kan akciğerden geçerken toksinler aseton kokusu halinde dışarıya atılmaktadır.
Bu sırada kalp çarpıntılarının artışı gözlemlenecektir. Çünkü zehirli kanı hızla pompalayarak ondan kurtulmak ister, burada suyun çok istenmesi de normaldir, çünkü su hemen kana karışarak oradan zehirleri alıp böbrekler vasıtasıyla dışarı atılmasını sağlayacaktır. Burada içilen suyun saf su olması çok önemlidir.
Uzun yıllardan beri tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, 40 kişiden yalnız birinde açlık duygusu tüm oruç tedavisi boyunca devam etmektedir.
Oruç, insan sağlığını geri kazanma ve nihayetinde en mükemmele ulaştırmanın büyüleyici anahtarıdır
Ben 10 gün olarak tutmuştum.Bu açlık orucu ile ilgili bir yazı paylaşıcam.Ben sadece şunu söylemek istiyorum uzun süreli oruç gözünüzü korkutmasın sadece ilk 3 gün açlık çekiyorsunuz,halsizlik baş ağrısı oluyor.Ben mesela 10. gün hiç açlık hissetmiyordum.
Şu an yeniden 10 günlük oruca başladım bugün 3. günüm.Bu sefer daha bilinçli yapmaya çalışıyorum.İlk oruçta 10 gün bitince hemen normal yemeğe geçmiştim bu bir hataydı,meyve sularıyla kademeli geçmek lazım.Bir de 11. gün orucu açmıştım halbuki hiç iştahım yoktu.İştahın açılmaması şifanın henüz oluşmadığına delaletmiş,iştah açılıncaya kadar devam etmekte fayda varmış.
Açlık orucu ile ilgili daha fazla bilgi almak için Aidin Salih ve Gülhan Beydemir diye arama yapın.
Aşağıdaki yazı Gülhan Beydemir e ait;
-------------------------
Oruç insanın yalnız fiziksel bünyesini etkilemekle kalmaz. Aynı zamanda zihinsel ve ruhsal âlemini de etkisi altına alır. Fakat fiziki bir arınma gerçekleştiği takdirde bu gelişim daha üst seviyeye ulaşabilmektedir.
Bu yaklaşımı açıklamaya çalışalım. Oruç, olağanüstü bir arındırıcıdır, zira ancak arınmış organizmada tüm sistemler normal fonksiyon gerçekleştirebilirler. Orucun alansal seviyelere etkisi ve insan organizmasına tesiri, tedavi edici özel fizyolojik işlevlerin oluşması olarak yansır. Besin rejiminde insanda bu fizyolojik işlevlerin birçoğu saptanmış durumda olur. Ancak, oruç onları normal harekete geçirebilir. Birçok çağdaş ilim adamları ve doktorlar bu işlevleri incelemiş ve tanımlamışlardır.
Biz ancak onların oruç ile ilgili olağanüstü bilgilerinden yararlanıyor ve uygulayabiliyoruz. Aşağıda oruç sırasında insan organizmasında sırasıyla “devreye girecek” ve olağanüstü tedavi edici etki gösterecek önemli fizyolojik işlevler verilmiştir.
Şüphesiz oldukça itici ve çekici özellikleri olan oruç tedavisine başlamadan önce herkesin kafasında sorular dolaşacaktır. Hastalıklarımdan kurtularak veya daha üstün başarılara ulaşmak için kaç gün aç kalmalıyım? Uzmanlar bu soruya orucun safha ve vasıflarını göz önüne alarak cevap vermektedirler. Onlar orucu iki ana merhaleye ayırmışlardır.
Birinci Merhale: İki veya üç gün sürüyor, oruç tedavisinin zaten en ağır günleri bu ilk üç gündür. Bu zaman zarfında eğer kişi tecrübeli bir uzmanın gözetimi altındaysa onun moral verme ve olayı anlatmasıyla bu ağır günleri kolaylıkla atlatacaktır.
Diğer halde panikleyerek orucu bırakacak ve bir daha oruç kürünü yapmamaya karar verecektir. Çünkü bu ilk günlerde yemek konusunda her bir söz veya görüntü, koku, tabak ve çatal sesleri onu rahatsız edecektir. Dıştan gelmekte olan tesirler kişide ister istemez, ağız sulanması, mide ve bağırsaklarında gurultularla moral bozukluğu oluşturacaktır.
Aynı zamanda uyku düzensizliği, sinirlerin gerilmesi, hastalığının ve ağrılarının çoğalması gibi durumlar ortaya çıkacaktır. Tabii ki, bu arada hızla kilo verecektir (gün içinde 1-kilodan 5–6 kiloya kadar verilebilir)
Ne zaman ki, kişi açlık duygularını bastırmak için yemek yeme âdetini terk ediyor o zaman kişinin şuurunda ve zekâsında olağanüstü bir düzen formalaşmaya başlar. Yani kişi şuurlu ve gönüllü “açlığa” tahammül ettiği için kendi kendini disipline eder, orucun yardımıyla “açlık” ve lezzet duygularını kontrol altına alır.
Bu merhalede, uykusuzluk, sinirlilik ve bu gibi diğer durumlar kişinin iç dünyasındaki kötü yönlerinin bu disipline tabi olmak istememesine bağlıdır, çünkü burada oruç kişinin başta nefsi olmakla tüm hal ve hareketini, aklı ve zekâsını ciddi bir kontrol altına alıyor.
Buradan anlaşılıyor ki oruç sadece insanın fiziki hastalıklarıyla uğraşmakla kalmaz, manevi hastalıklarının tedavisinde de önemli bir rol oynamaktadır. Düzenli olarak kameri ayların 13.14.15. günlerinde oruç tutmak, yukarıda üste ismi geçen ve özellikle ilk günlere ait olan rahatsızlıklar yok olup gidecektir. Eğer kişinin akıl ve düşüncesini kötü alışkanlıklar kuşatmışsa, oruç tedavisi ilk başta onun için bir işkence gibi olacaktır. Sigara ve damak zevki için devamlı olarak yediği zararlı gıdalar, insanı bağımlı yapan içkiler, meşrubatlar ve her gün artmakta olan yapay gıdalardan oluşan ayaküstü atıştırmalar ve bu gibi diğer alışkanlıkları terk etmek kişiye çok ağır gelir. Hâlbuki oruç bu tür alışkanlığı olan kimseler için kıymeti bilinmeyen bir ilaçtır.
Birinci merhaledeki sindirim heyecanları, aslında kişinin vücudundaki doku ve hücrelerinin derinliklerinde saklı olan hastalık yapıcı maddelere karşı çekici özelliklerin şuurda ortaya çıkmasını bildirmektedir. İlk iki üç gün kişinin düşüncelerine hâkim olan bu kötü alışkanlığın çekiciliği bazen öylesine artıyor ki, insan aç kaldığı üçüncü gün kendisine acımaya başlar. (zavallı aciz varlık)
Oruçluyken tüm negatif his ve düşünceler vücudunuzdaki ağrı ve sızılar içimizdeki “çöp yığınından” haber veriyor. Tabii ki bu “çöplerden”, yani mukus ve toksinlerden arındıkça kişinin organları hayat ve yaşam enerjisiyle dolup taşımaya başlar. Bununla da beden soğuk algınlıklarına ve hastalıklara karşı daha dayanıklı olacaktır.
Birinci merhale, yani orucun ilk günlerinde görünen sindirim rahatsızlığı aslında organizmada hafif bir stres etkisinin oluştuğunu bildirmektedir. Buradaki “stres” ilk nöbette insan vücudunu ayakta tutan “hipotolmusu” daha aktif hale getirmek için verilmiş “kumandadır.“
Hipotolmus, işlem dışı sinir sisteminin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Vücut sıcaklığının kan basıncının ve sıvı tuz (bitkilerden alınan organik tuz) dengesinin sabit tutulmasını; alınan besin miktarının denetlenmesini; sempatik ve para sempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin korunmasını sağlar. Ayrıca içgüdüsel ve davranışla ilgili etkinlikler de hipotolmusun denetimi altındadır.
Merkez sinir sisteminin talamus, beyin kabuğu, lentiküler (merceksi) çekirdek, rinenmsefalon (koku beyni) gibi çeşitli yerlerinden hipotolmusa lifler ulaşır. Bu bağlantılar aynı zamanda göz, kulak ve burun gibi duyu organlarından kaynaklanan uyarıları da hipotolmusa iletirler.
Hipotolmusta değerlendirilen sinir uyarıları, hipotolmusu omurilik çekirdeklerine bağlayan lifler aracılığıyla çevre organlara iletilir. Hipotolmus sinir ileti yoluyla yaptığı bağlantıların dışında kan yoluyla iç sağlık sisteminin etkinliğini de kontrol eder. Hipofizde üretilen serbestleyici etkinler kan aracılığıyla ön hipofize ulaşarak burada ilgili oldukları hormonların yapımını uyararak hipofizdeki hormon üretimini denetler.
Hipotolmusun gösterdiği öteki iç etkinliği ise antidiüretik hormon(vazo pressin) ve oksitsin hormonu yapımıdır. Sonuçta hipotolmus sinir sistemi etkinliklerini bütünleştirerek iç salgı bezlerinin, organizmanın gereksinimleri doğrultusunda çalışmasını sağlar
Böylece hipotolmusun işi hızlanarak değişik hormonlar üretmeye başlar ve bununla da iç salgı bezlerine güçlü tesir eder. İç salgı bezleri hipotolmusun uyarıcı tesiriyle organizmayı gıdasız yaşamak için uygun hale getirir. (gıdasız yaşayan insanların sırrı buradan anlaşılıyor.) 24 saatlik açlıktan sonra insanda hipofizin ifrazatı daha çok artmaya başlar ki, bu da pankirasda glikojen hormonunun artmasını sağlar, (şeker ve guatr hastalarına müjde.) bununla da karaciğerdeki glikojenin parçalanmasına sebebiyet vermiş oluyor ve böylece organizma karaciğer deposundan beslenmeye başlar.
Hipofiz ifrazatının başka bir özelliği de tiroit bezine iyi tesir etmekle organizmayı kendi kendisini zehirlemekten savunmasıdır.
Eğer açlık, daha doğrusu dışarıdan gıda allamamak 24 saatten daha fazla devam ederse bu defa “hipotolmus” özel doku hormonları (neyrohormon) üretmeye başlar ve bununla da organları gıdasız yaşamaya uygunlaştırmak için yönetmenliği daha ciddi olarak ele alır. Bu hormon aynı zamanda bağışıklık sistemini ve genetik sistemini güçlendirerek organizmayı zehirlenmelere ve alerjik reaksiyonlara karşı dayanıklı yapar. Diğer taraftan patolojik mikroorganizmaları öldüren fagositler (hücre yutan) aktifleşir.
İlk 3.ve 4.ve 7. 11 günler organlardaki fazla sodyumun atılması hızlanacaktır, bu arınma deri, bağırsak ve idrar yollarıyla gerçekleşmektedir. Bundan sonra sıra organlardaki fazla ve iltihaplı suların atılmasına geliyor. Aynı zamanda organizmada “albümin” yenilenerek normal duruma gelmekle vücuttaki herhangi bir şişkinliği yok eder. (Albümin, karaciğerin ürettiği protein. Kanda bulunan proteinlerin yüzde 55–65 ini oluşturur.)
Böylece orucun birinci merhalesinde (3.ve 7. gün) hastanın vücudunda fizyolojik bir sarsıntı oluşarak hastaya biraz sıkıntı veriyorsa da aslında bu sıkıntılar gerçek tedavinin başlandığını gösteriyor, bu sırada hücre yutan bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesiyle vücuttaki sodyumun atılması hızlanıyor ve bu merhalede hasta 3–4 kilo kaybediyor ki, bu kaybedilenler hastalık yapıcı “çöplerdir”
İkinci merhale: Bu merhale “asetonlu” merhale olarak adlanmaktadır. Çünkü bu merhalede hastanın ağzından resmen aseton kokusu gelmeye devam edecektir ki, bu dönem 3. ve 4. günlerden başlayarak 7. ve 11. daha çok kirlilikte 15 ve 21 günlere kadar davam eder.
Adeta 3. ve 7. günden sonra hastada açlık hisleri azalacaktır hatta tamamen yok olacaktır. Ama canı çok su isteyecektir. Bu normal bir vakadır, çünkü organlardaki hastalık yapıcı birikimleri savunma sistemi sökmeye yönelmiştir, yani toksinler şimdi kana karışmıştır ki, kan akciğerden geçerken toksinler aseton kokusu halinde dışarıya atılmaktadır.
Bu sırada kalp çarpıntılarının artışı gözlemlenecektir. Çünkü zehirli kanı hızla pompalayarak ondan kurtulmak ister, burada suyun çok istenmesi de normaldir, çünkü su hemen kana karışarak oradan zehirleri alıp böbrekler vasıtasıyla dışarı atılmasını sağlayacaktır. Burada içilen suyun saf su olması çok önemlidir.
Uzun yıllardan beri tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, 40 kişiden yalnız birinde açlık duygusu tüm oruç tedavisi boyunca devam etmektedir.
Oruç, insan sağlığını geri kazanma ve nihayetinde en mükemmele ulaştırmanın büyüleyici anahtarıdır