egedesouza
Kayıtlı Üye
İstanbul gözlerimi saran ruhumun hapsinde,
İstanbul gözlerin nazarlarını kıran şafakların kelepçesinde,
İstanbul’a yapışan varlığım yansımaların esintisinde,
Geniş ufukların tebessümü ile İstanbul her yanımda.
Özkan Karaca
İstanbul gözlerin nazarlarını kıran şafakların kelepçesinde,
İstanbul’a yapışan varlığım yansımaların esintisinde,
Geniş ufukların tebessümü ile İstanbul her yanımda.
Özkan Karaca

Bu efsanede sözü geçen "At Meydanı" neresidir derseniz hemen söyleyeyim.. İstanbul'un birinci tepesinin çekirdeği olarak kabul edilen Hipodrom, Roma çağından kalan bir isimdir ve Türkler, İstanbul'u aldıktan sonra burasının adını Türkçeleştirdiler: "At Meydanı"... Hipodrom, sadece yarışmaların yapıldığı bir yer değildi, özellikle Bizans'ın parlak dönemlerinde, imparatorluk içindeki siyasi çekişmelerin de yaşandığı bir merkezdi. Ayasofya yönündeki düz kenardan başlayan araba yarışları, şimdi Marmara Üniversitesi Rektörlük Binasının bulunduğu yuvarlak uçtan kıvrılıp yine başladığı yere döner ve orada biterdi. Genellikle, bu araba yarışlarında hipodrom arenası yedi" kez dönülürdü. Çünkü 7 rakamı, Roma'da olduğu gibi Bizans'ta da kutsal ve uğurluydu. (İkinci yazımda nedenleriyle birlite anlatmıştım...) Bir nevi bugun kü Sultanahmet Meydanı ...

İ
stanbul âşıklarından, Stefanos Yerasimos'un kitabında yer alan başka bir İstanbul efsanesi'ni anlatmamak olmaz... Efsaneye göre, At Meydanı'nda bulunan Dikilitaş'ın dibinde bakırdan tılsımlı bir el varmış. Hangi tüccar İstanbul'a bir mal getirecek olsa doğru Dikilitaş'a gider, mala biçtiği değerin tutarını elin içine koyarmış. Bu bakır el, getirilen malın gerçek değerini, avucunu kapatarak bildirirmiş. Günlerden bir gün, Anadolu'dan gelen bir tüccar, satmak üzerinde yanında getirdiği bir atla birlikte Dikilitaş'a gelmiş ve atın bedelini söylemiş. "On bin akçe"... Sonrasında da bakır ele parayı saymaya başlamış. Ancak, konulan para kırk akçeyi bulduğunda el kapanmış. At tüccarı çok öfkelenmiş bu duruma.
"Kırk akçe ne demek? Ben bunu on bin akçeye bile vermem. Ben bu eli şöyle yapar böyle ederim" diyerek önce sövüp saymış, sonra da hırsını alamayıp bir vuruşta eli kırmış. Çevredeki kollukçular hemen adamı yakalayıp anında boynunu vurmuşlar. İki gün geçmeden de at ölmüş, derisi de kırk akçeye satılmış...
Sıradaki anlatacağım hikayeyi okurken duygulanmıştım...Din adına işlenen cinayetlerin küçümsenemeyecek kadar fazla olduğu tarihten sadece bir kesit... "Allah düşünüp doğru yolu bulasınız diye size akıl verdi!" ...
"Kırk akçe ne demek? Ben bunu on bin akçeye bile vermem. Ben bu eli şöyle yapar böyle ederim" diyerek önce sövüp saymış, sonra da hırsını alamayıp bir vuruşta eli kırmış. Çevredeki kollukçular hemen adamı yakalayıp anında boynunu vurmuşlar. İki gün geçmeden de at ölmüş, derisi de kırk akçeye satılmış...
Sıradaki anlatacağım hikayeyi okurken duygulanmıştım...Din adına işlenen cinayetlerin küçümsenemeyecek kadar fazla olduğu tarihten sadece bir kesit... "Allah düşünüp doğru yolu bulasınız diye size akıl verdi!" ...
Eufemia, 4. yüzyılın ilk yıllarında yaşamış bir Hıristiyan kadını. O yıllarda Hıristiyanlık henüz Doğu Roma'da resmen kabul edilmemişti ve İstanbul'da çok tanrılı inanç geçerliydi. Günlerden bir gün, böyle bir törene katılmasını istemişler Eufemia'dan. Sırası gelmişken, bu törenin, tanrı Ares adına, şimdiki Kadıköy'de, Yeldeğirmeni dolaylarındaki bir tapınakta yapıldığının rivayet edildiğini de belirtelim. Ancak, Pagan rimellerine inanmadığı için törene katılmayan Eufemia, dinine sadık kalmasının bedelini çok feci biçimde ödemiş. Yuvarlak ahşap bir çıkrığa, ellerinden ve ayaklarından bağlayıp, tekerleği yavaş yavaş döndürerek, acılar, feryatlar içinde kemiklerini kırmışlar Eufemia'nın...

Günümüzde, Sultanahmet'teki Adliye Sarayının arka tarafında, adliye görevlilerine ait bir otopark bulunuyor. Burada, gözden ırak bir yerde, önü tel örgüyle kapatılmış bir yapı görülür, üç camsız penceresi ve bir kapısı bulunan bu yapının tel örgülerle kapatılmış pencerelerinden, biraz da zorlanarak içeriye baktığınızda, karşıdaki duvarda çok ilginç bir şey görürsünüz. Karelere bölünmüş panolar halinde, çok kötü durumda olan fresko resimler size bakar duvardan. İşte o resimlerde, azizenin tekerleğe bağlanmış halde, işkenceler içinde acı çekerek öldürülüşü betimlenmiştir.Merak edenler gidip bakabilir...
Sevgi ve Sygılarımla... (Sıradaki yazıda Rumeli Hisarı ve Kız Taşı'nın hikayeleri olacaktır...)
Sevgi ve Sygılarımla... (Sıradaki yazıda Rumeli Hisarı ve Kız Taşı'nın hikayeleri olacaktır...)