Elnora_alila
Moderator
Salome, yedi kat tülün ardına gizlenmiş bir sır gibidir. Onun dansı, insanın gözünün gördüğü bir güzellik değil, ruhun gördüğü bir açılma ritmidir. Çünkü yedi tül, dışarıdan bakıldığında bir giysi gibi görünür. Oysa ezoterik gelenekte her tül, insanın içindeki bir perdenin sembolüdür. Salome dans ettikçe tüller düşmez, insanın içindeki katmanlar çözülür.
Birinci tül, masumiyeti örter. Salome ilk adımını attığında bu tül havaya karışır ve masumiyet artık bir kabuk olmaktan çıkar. Çünkü hakikat masum bir yüzle gelmez. Onu görmek için ilk perdeyi geride bırakmak gerekir. Salome bu adımda, “ben kimim?” sorusunun çevresinde dolaşır. Kimliğin ilk gölgesi, bu tülle birlikte açığa çıkar.
İkinci tül, arzunun tülüdür. Salome kollarını kaldırıp bedenini kıvırdığında, bu tülün ışığı yön değiştirmeye başlar. Arzu, yalnızca bedensel bir çekim değildir. İnsanın bilmek, anlamak, sahip olmak isteğidir. Dansı seyredenlerin gözünde büyü belirdiğinde Salome bu gerçeği bilir : “Arzu bir kapıdır; ama kapıdan geçen herkes geri dönemez.” Bu tül düşünce, seyredenin kalbindeki gölge de kıpırdanır.
Üçüncü tül, korkunun tülüdür. Salome bir an durur, sonra yeniden hareket eder. Bu duraklama, korkunun kapısını aralar. Korku, arzudan daha keskindir. Çünkü arzunun nereye götüreceği belli değildir. Herodes’in gözlerinde yavaşça beliren tedirginlik, bu tülün çözülüşünün sonucudur. Korkunun açığa çıkması, dansın kaderini mühürleyecek ilk işarettir.
Dördüncü tül, gücün tülüdür. Salome’nin bedeni artık bir ritimden çok bir hükümranlık gibi hareket eder. Gözlerini kırpmadan ileri doğru adım atar. Saray, onun nefesiyle daralıp genişliyormuş gibi olur. Güç, çıplak bir gerçekliktir. Örtüsü kalktığında hem büyüler hem de tehdit eder. Herodes onun karşısında kendi gücünün kırılganlığını hisseder. Bu tül, hem dans edeni hem izleyeni sınar.
Beşinci tül, kaderin tülüdür. Dans bu noktaya geldiğinde kimse artık geri dönemez. Bu tül çözülürken, Salome’nin bedeninden çok, odanın havası değişir. Her bakışın, her nefesin içinde olacak olanın gölgesi belirir. Kader, dans edenin isteğiyle değil, dansın ritmiyle hareket eder. Herodes’in dudaklarından dökülecek söz, bu tülün düşüşüyle belirlenmiştir bile.
Altıncı tül, bilginin tülüdür. Bu tül düşerken Salome artık sadece dans eden bir kız değildir. O, kadim dişil bilginin gölgesinden yürüyen bir kahindir. Sanki bütün kadın atalarının sesi onun nefesine karışmış gibi.. Bilgi, bazen ışıkla gelir, bazen de karanlığın içinden yükselir. Salome’nin gözlerindeki derinlik bu tülün açığa çıkardığı karanlık bilgeliğin işaretidir. Bu tül, dans edenin gördüğü kadar gördürür.
Ve yedinci tül.. Sessizliğin tülü. Bu tül düşünce, bütün dans susar. Her şey durur. Zaman bir anlığına titrer ve çöker. Yedinci tülün ardında beden değil, hakikat vardır. Salome’nin dudaklarından dökülecek söz, bütün gece boyunca biriken enerjinin sonucudur. O an, ne masumiyet kalır, ne korku, ne de arzu. Sadece çıplak bir gerçek kalır. Her insan kendi gölgesinin kaderine bakar. Salome’nin istediği, kendi isteği midir, annesinin gölgesi mi, yoksa gece boyunca açılan sırlardan beslenen kadim bir ritüelin sonucu mu, kimse bilemez.
Yedi tülün düşmesi, bir ruhun en derin katmanlarının görünür olmasıdır. Salome, dansı boyunca kimseyi büyülemez aslında. Herkes kendi içindeki tüllerin çözülüşünü izler. Bu yüzden onun dansı hem bir açılma hem bir yıkımdır. Güzelliğin karanlığı, karanlığın bilgeliği ve bilgelik içindeki büyük bedel.. Hepsi aynı ritimde birleşir.
Ne dilersen dile.. Krallığımın yarısı kadar bile olsa.
Yahya’nın başını istiyorum.
..Gölgeler bir kez uyandırıldığında, mutlaka bir hakikat getirir..
Elnora, Arşiv
Birinci tül, masumiyeti örter. Salome ilk adımını attığında bu tül havaya karışır ve masumiyet artık bir kabuk olmaktan çıkar. Çünkü hakikat masum bir yüzle gelmez. Onu görmek için ilk perdeyi geride bırakmak gerekir. Salome bu adımda, “ben kimim?” sorusunun çevresinde dolaşır. Kimliğin ilk gölgesi, bu tülle birlikte açığa çıkar.
İkinci tül, arzunun tülüdür. Salome kollarını kaldırıp bedenini kıvırdığında, bu tülün ışığı yön değiştirmeye başlar. Arzu, yalnızca bedensel bir çekim değildir. İnsanın bilmek, anlamak, sahip olmak isteğidir. Dansı seyredenlerin gözünde büyü belirdiğinde Salome bu gerçeği bilir : “Arzu bir kapıdır; ama kapıdan geçen herkes geri dönemez.” Bu tül düşünce, seyredenin kalbindeki gölge de kıpırdanır.
Üçüncü tül, korkunun tülüdür. Salome bir an durur, sonra yeniden hareket eder. Bu duraklama, korkunun kapısını aralar. Korku, arzudan daha keskindir. Çünkü arzunun nereye götüreceği belli değildir. Herodes’in gözlerinde yavaşça beliren tedirginlik, bu tülün çözülüşünün sonucudur. Korkunun açığa çıkması, dansın kaderini mühürleyecek ilk işarettir.
Dördüncü tül, gücün tülüdür. Salome’nin bedeni artık bir ritimden çok bir hükümranlık gibi hareket eder. Gözlerini kırpmadan ileri doğru adım atar. Saray, onun nefesiyle daralıp genişliyormuş gibi olur. Güç, çıplak bir gerçekliktir. Örtüsü kalktığında hem büyüler hem de tehdit eder. Herodes onun karşısında kendi gücünün kırılganlığını hisseder. Bu tül, hem dans edeni hem izleyeni sınar.
Beşinci tül, kaderin tülüdür. Dans bu noktaya geldiğinde kimse artık geri dönemez. Bu tül çözülürken, Salome’nin bedeninden çok, odanın havası değişir. Her bakışın, her nefesin içinde olacak olanın gölgesi belirir. Kader, dans edenin isteğiyle değil, dansın ritmiyle hareket eder. Herodes’in dudaklarından dökülecek söz, bu tülün düşüşüyle belirlenmiştir bile.
Altıncı tül, bilginin tülüdür. Bu tül düşerken Salome artık sadece dans eden bir kız değildir. O, kadim dişil bilginin gölgesinden yürüyen bir kahindir. Sanki bütün kadın atalarının sesi onun nefesine karışmış gibi.. Bilgi, bazen ışıkla gelir, bazen de karanlığın içinden yükselir. Salome’nin gözlerindeki derinlik bu tülün açığa çıkardığı karanlık bilgeliğin işaretidir. Bu tül, dans edenin gördüğü kadar gördürür.
Ve yedinci tül.. Sessizliğin tülü. Bu tül düşünce, bütün dans susar. Her şey durur. Zaman bir anlığına titrer ve çöker. Yedinci tülün ardında beden değil, hakikat vardır. Salome’nin dudaklarından dökülecek söz, bütün gece boyunca biriken enerjinin sonucudur. O an, ne masumiyet kalır, ne korku, ne de arzu. Sadece çıplak bir gerçek kalır. Her insan kendi gölgesinin kaderine bakar. Salome’nin istediği, kendi isteği midir, annesinin gölgesi mi, yoksa gece boyunca açılan sırlardan beslenen kadim bir ritüelin sonucu mu, kimse bilemez.
Yedi tülün düşmesi, bir ruhun en derin katmanlarının görünür olmasıdır. Salome, dansı boyunca kimseyi büyülemez aslında. Herkes kendi içindeki tüllerin çözülüşünü izler. Bu yüzden onun dansı hem bir açılma hem bir yıkımdır. Güzelliğin karanlığı, karanlığın bilgeliği ve bilgelik içindeki büyük bedel.. Hepsi aynı ritimde birleşir.
Ne dilersen dile.. Krallığımın yarısı kadar bile olsa.
Yahya’nın başını istiyorum.
..Gölgeler bir kez uyandırıldığında, mutlaka bir hakikat getirir..
Elnora, Arşiv