Sabrın sonu genellikle tükeniș veya tükeniși hafiften tatmaktır. Ama tükenișin devamı da küllerinden doğmak gibi bișeydir.
Beyin tükeniș yaşamadan kendini mantalite olarak resetlemeye asla yanaşmıyor. Bilinç ve onun yönettiği fikir sistemimiz ağaç gibidir. Tükeniș aslında yatay büyüyen ve gövdeyi tehlikeye sokacak olan dalı gövdeye kadar budayabilme cesaretidir. Evet o dal ilk görüşte meyve veriyor olabilir, ama toprağa doğru büyüdükçe daha da sarkacak, sarktıkça da geri dönüşü olmayan çürüme istikametinde son bulacaktır. Diğer dalların gücünü emecek, dikey büyümeyi ve ağacın tam kapasitesine ve doluluğuna ulașmasını engelleyecektir.
Tükeniș yaşamak her seferinde daha da köklenmemize hizmet eder. Tükeniș psikolojisini hayatı boyunca yaşamayı ve onun bilgeligine kendini açmayı reddeden kişiler ne yazık ki bir noktada, genellikle de ileri yaşlarda tutundukları tüm dalların toprağa sarkması dolayısı ile kendi kendilerini kapatmak zorunda kalabilirler. Kanser ruhun gizlice pes edişi ama bunu kendine bile farkettirmemesi ile başlar.
Ayet var : nefsini (katman katman) sarıp örten yıkıma uğramıștır der. Yani neyi niçin yaptığını, hangi motivasyonlarının hangi bașlattıklarından kaynaklanıyor olabileceğini hiç sorgulamayan kişi, psikolojik olarak kesinlikle dıș güdümlü olur. Bir günü bir gününe uymaz, hatta durduğu yerde sevinir, hüzünlenir, korkar sevinir, duygularından emin olamaz. Ve kendini donukluğa hapsetmek zorunda kalır. Çünkü iç aleminde çok fazla perde, katman, blokaj var ve kendi hakikatine tek seferde inmesi artık neredeyse imkansız. Öz ruhsal bilincine karşı her bilinç katmanında farklı ve tutarsız tepkiler vererek adeta kendi kendini bile isteye engelleme durumuna düşerek yorulur. Ayet buna çökerler de demiyor. Çöktüler diyor. Yani mukadderat bilgisi ile kesin konuşuyor.