aris
Kayıtlı Üye
Perispri, klasik ruhçuluk anlayışına göre, ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddî bir bağdır, ruhun normal koşullarda göremediğimiz esîrî bedenidir. Madde-dışı bir varlık olan ruh madde evreninde icraatte bulunabilmek için doğal olarak bir araca gereksinim duyar ki, bu araca perispri adı verilir. Bu, ruhun bir bakıma mantosu, örtüsü ve dışa ait, maddi uygulama aracıdır. Fiziksel beden, perispri kalıbı üzerine kuruludur; insan bedeninin ruhtan beslenmesini sağlayan ve insan bedenini ayakta tutan perispridir. Ölümden sonra yok olmaz, ruha bağlı kalmaya devam eder. Perispriyi teozoflar astral, mantal, kozal bedenler şeklinde kısımlara ayırırlar.
Ruh özündeki sonsuzluk ve ilâhî kudret nedeniyle doğrudan doğruya maddeyle temas edemez. Zaten madde de ruhun enerjisini doğrudan taşıyamaz. Arada başka maddî araçlar, bedenler vardır. Bu ara vasıtalara, ara bedenlere ruhçulukta perispri adı verilir. Doğu öğretilerinde bu bedenlere astral, mantal, kozal gibi çeşitli adlar takılmıştır.
Perisprital beden, astral beden ya da diğer adıyla süptil beden, asla ruhun kendisi değildir. Sadece daha ince titreşimli bir maddeden oluşmuş bir bedendir. Ruhçulukta, maddenin değişik vibrasyonel katmanlarından oluşturulan bu bedenlere astral bedenler ya da perisprital yapılar adı verilir. Bir örnek verelim: Kor ateşi, maşa olmadan elle tutamayız ya da elimize kalem almadan yazı yazamayız.
Ruhun da maddesel bedenlerle irtibat kurabilmesi için fevkalâde ince bir maddeden meydana gelmiş ara bedenlere gerek vardır. Bu perisprital bedenlere ruhun mantosu adı da verilir. İnsan çeşitli enerji bedenlerden meydana gelmiş bir bütündür. Ruhtan maddî ortama doğru, bir titreşimler skalası gibi renk tayfının en koyusundan en açığa uzanışı gibi bir akış vardır
Bir örnek verelim: Barajdan gelen elektrik evlerimizin içine direkt olarak verilebilir mi? Ana kaynaktan 30 bin volt olarak çıkan elektrik çeşitli trafolardan ve santrallerden geçe geçe 220 volta iniyor ve onu ancak bu indirgenmiş hâliyle kullanabiliyoruz.
Mutlaka bizi sarıp sarmalayan bir enerji bedenimiz vardır. Bu enerji bedeni ışıklı bir kozaya benzetmek mümkün. Sanki ışıklı bir koza içindeyiz ve çevreye ışık saçarız.
Enerji bedenimiz çevreye sürekli ışınım yayar. Kirlian fotoğrafçılığı da “aura“ adı da verilen bu ışık bedenin resmini çeker. Astral bedenin yaydığı bu ışınım maddeden kaynaklanmaz. Buna ruhsal ışınım veya biyomanyetik ışınım da denir. Örneğin, halk arasında hayalet görmek olarak tanımlanan fantom görmek, ruhu görmek değil, bu süptil enerji bedenlerini görmektir.
alıntı
Ruh özündeki sonsuzluk ve ilâhî kudret nedeniyle doğrudan doğruya maddeyle temas edemez. Zaten madde de ruhun enerjisini doğrudan taşıyamaz. Arada başka maddî araçlar, bedenler vardır. Bu ara vasıtalara, ara bedenlere ruhçulukta perispri adı verilir. Doğu öğretilerinde bu bedenlere astral, mantal, kozal gibi çeşitli adlar takılmıştır.
Perisprital beden, astral beden ya da diğer adıyla süptil beden, asla ruhun kendisi değildir. Sadece daha ince titreşimli bir maddeden oluşmuş bir bedendir. Ruhçulukta, maddenin değişik vibrasyonel katmanlarından oluşturulan bu bedenlere astral bedenler ya da perisprital yapılar adı verilir. Bir örnek verelim: Kor ateşi, maşa olmadan elle tutamayız ya da elimize kalem almadan yazı yazamayız.
Ruhun da maddesel bedenlerle irtibat kurabilmesi için fevkalâde ince bir maddeden meydana gelmiş ara bedenlere gerek vardır. Bu perisprital bedenlere ruhun mantosu adı da verilir. İnsan çeşitli enerji bedenlerden meydana gelmiş bir bütündür. Ruhtan maddî ortama doğru, bir titreşimler skalası gibi renk tayfının en koyusundan en açığa uzanışı gibi bir akış vardır
Bir örnek verelim: Barajdan gelen elektrik evlerimizin içine direkt olarak verilebilir mi? Ana kaynaktan 30 bin volt olarak çıkan elektrik çeşitli trafolardan ve santrallerden geçe geçe 220 volta iniyor ve onu ancak bu indirgenmiş hâliyle kullanabiliyoruz.
Mutlaka bizi sarıp sarmalayan bir enerji bedenimiz vardır. Bu enerji bedeni ışıklı bir kozaya benzetmek mümkün. Sanki ışıklı bir koza içindeyiz ve çevreye ışık saçarız.
Enerji bedenimiz çevreye sürekli ışınım yayar. Kirlian fotoğrafçılığı da “aura“ adı da verilen bu ışık bedenin resmini çeker. Astral bedenin yaydığı bu ışınım maddeden kaynaklanmaz. Buna ruhsal ışınım veya biyomanyetik ışınım da denir. Örneğin, halk arasında hayalet görmek olarak tanımlanan fantom görmek, ruhu görmek değil, bu süptil enerji bedenlerini görmektir.
alıntı