Parapsikoloji nedir ?

Ajan 47

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
537
Tepkime puanı
74
PARAPSİKOLOJİ NEDİR
1930’ lı yılların başında A.B.D de Duke Üniversitesinde J.B.Rhine ve eşi L. Rhine tarafından yürütülen çalışmalarda psişik çalışmaları belirtmek için almanca parapsychologie terimini kullanmışlardır. Alışılagelmişin dışı, farklı psikoloji anlamına gelmektedir. Bu yıllarda telepati, telekinezi ve durugörü çalışmalarının yoğun olduğu ve isimlendirmelerde özellikle durugörüdeki hadiselerin Extrasensory perception adlandırdıklar (duyu dışı algılamalar) görülmektedir.

Duyu dışı algılamaların geçmişi,şimdiki zamanı ve geleceği algılama diye önce üçe ayırmışlardır.Duke Üniversitesi labaratuarlarında zihnin madde üzerindeki fiziksel etkileri araştırıldığında bulunan sonuçlar zihinsel devinim anlamında yeni bir terimin kullanıldığını görmekteyiz. Psikokinesis kısaca PK yani zihnin maddeye hakimiyeti yine bu dönemlerde spirit çalışmalarda hassas deneklerin meydana getirdiği fenomenleri inceleyen bilim adamları medyom kelimesinin yerine PSI yetenekleri adını vermişlerdir.

Fransa’da 1900'lü yılların başında Alan Cardec'in ve ABD de EDGAR CAYCE isimlerinin Trans altında çeşitli algı ve kehanetlerini işte bu PSI yetenekleri ile izah etmeye çalışmışlardı.Parapsikoloji araştırmacıları bu isimlerin yanında yine aynı dönemlere rastlayan bir dönem Sovyetler Birliği ve Doğu bloku araştırmacılarının ESP yerinepsikotronik veya biyoiletişim PSI yerine bioenerji /bioplazma kelimelerini kullanmışlardır.

Sovyet ideolojisi bu fenomenleri biokimyasal hadiseler olarak ele almıştır.Psikotronik,Yunanca psise ve elektron sözcüklerinden gelmektedir.İlk kez 1968’de Dr. Z. Reydak başkanlığında bir grup Çek bilim adamı tarafından Moskova Uluslararasi Parapsikoloji konferansında parapsikoloji sözcüğü yerine kullanıldı.Bu bilimadamları parapsisik olaylarda sözü edilen enerjinin yapısını keşfetmek amacında olduklarını belirtmişlerdi.

Psikotronik enerji paranormal olayların temelini oluşturabilir.Bu enerji birimi ise psikotron olarak adlandırılmaktadır.Dr. Rejdak, psikotronik ile ilgili olarak özde insanla ilgili olan bir biyonik bilimdir.Biz, PSI olayını öncelikle insanda ikincil olarak ta tek başına bir enerji şeklinde tanımlamaya çalışıyoruz. Amaç ya ara bağlantı olarak insanı ya da insanı saf dışı bırakarak yapay bir sentezi kullanarak (elektromanyetik,çekimsel ya da diğerleri gibi bilinen enerji biçimlerinden hiçbirinin bu olguda geçerli olmadığı bir kez kanıtlandığında ,insanın telepatik nakil sırasında kullandığı enerjinin bir üretecini meydana getirmek yoluyla), bu konuyla ilgili sorunların uygulamalı sonuçlarını arayıp bulmaktır der.

Psikotronik enerji ile ilgili çalışmalar parapsikolojinin en dinamik alanlarından biridir.Eski dönem Mısırda bu enerjilerin kullanıldığına dair savlar vardır.Yine tarih içinde parapsikoloji gezimizde 1939 yılında, Sovyet mühendis Semyon Davidoviç Kirlian’ın geliştirdiği yüksek frekans alanlı bir fotoğraf tekniğini görürüz. Bu yöntemle canlı ve cansız nesnelerin çekilen fotoğraflarında cisimlerin etrafında gözle görünmeyen renkli bir alanın varlığının ispatlandığını görüyoruz.Teşhis ve tedavide araç olarak kullanılan bu teknik günümüzde kullanılmaktadır.

Sovyet bilim adamları enerji beden üzerindeki çalışmalarını ilk kez 1968 de Kazakistan devlet üniversitesince basılan Kirian etkisinin biyolojik etkinliği başlığını taşıyan ve ayrıntılı bir rapor halinde bilim dünyasına sunmuşlardır. Buna göre bu fotoğraflarda görülen biyo-ışıldama organizmanın elektriksel bir hali olmayıp biyoplazma tarafından oluşturulmaktadır.
Parapsikoloji, klinik bulgularla ölçümlenebilen psişik fenomenlerin dışında kalan alan üzerinde araştırma yapan bir bilim dalıdır.

Günümüz Parapsikolojisi, modern psikoloji ve modern tıbbın verileriyle, doğu bilgeliğinin verileri arasında köprü oluşturan bağımsız bir bilim dalıdır.

Bizler, dünya beşeri olarak; genellikle fizik yapımız üzerinde durmuş, ruhsal yanımızı tamamen göz ardı etmişizdir. Oysa, biyolojik yapıda ortaya çıkan her türlü aksak1ık, bugüne kadar göz ardı ettiğimiz ruhsal yapıdan gelmektedir.

İnsan, Ruh ve Madde ikilisinden oluşmuş bir yapıdır. O halde bireyi incelerken, ruhsal yanını da dikkate almak zorundayız. Yüzyıllar boyu gelişen bilim, sadece madde dünyasının uygulamalarını, etkilerini ve özelliklerini incelemekle yetinip, bireyin içsel yapısından sürekli kaçtı. Fakat son 50 yılda bilimin kısırlığı anlaşıldı ve içe dönülmeye başlandı.

İste bu yeni anlayışla yapılan araştırmalar ve deneyler, evrende fizik, kimya ve biyolojinin ortaya koyduğundan başka ilke ve yasaların varlığını da göstermiştir.

Bizler, dışımızdan gelen bilgilerin algılanmasında, yalnızca beş duyu¬muzun araç olduğu fikrine kendimizi alıştırmışızdır. Eğer bu anlayışı günlük, basit yaşam içerisinde değerlendirirsek doğrudur. Fakat, bazı koşullarda bu yeterli olmamaktadır. Yani, bazı algılarımızı başka duyumuzla da yaptığımız oluyor. İste, son yıllarda kuşkulandığımız bu duyumuzun varlığını, bilim kanıtlamış bulunuyor. Bu, 'altıncı duyu' dediğimiz olgudur.

Dış dünyayı algılarken; bilerek ya da bilmeyerek, zaman zaman beş duyumuzdan farklı bir duyumuzu da kullanıyoruz. Hatta bazı nadir kişiler bu duyusunu o derece kontrol a1tında bulundurabiliyor ki, onu istediği zaman istediği amaçlarla kullanabiliyor.

İste, herhangi bir organla çalışmayan, bilinen duyulardan farklı ve insanın dış dünyayı algılama yeteneğine kısaca, Duyular Dışı İdrak (DDİ) ya da Duyular Dışı Algılama (DDA) diyoruz.

Ancak halk arasında bunların tümüne, "altıncı duyu" demek, adet olmuştur. Bugün bu olguyu, "parapsikoloji" adı altında incelemekteyiz. “parapsikoloji” sözcüğü, (para: yanında, ötesinde,psychische: ruh anlamına gelmektedir) Oesterreich tarafından ortaya konmuştur. Ancak, bazı bilgilere göre de, Dr.Rhine'nin hem D.D.I terimini, hem de "parapsikoloji" deyimi ortaya koyduğu söylenmektedir.

Prof.Rhine, 1930'larda başlamak üzere; A.B.D.'de Duke Üniversitesi'nde parapsikoloji okutmuştur. Parapsikoloji, klasik Psikolojinin sınırları ötesinde fenomenleri inceleyen bir araştırma dalıdır.

California'daki J.F.Kennedy Üniversitesi'nin parapsikoloji bölümünün tanımına göre: Parapsikoloji, tüm canlılar ve bunların çevresi arasındaki belirli etkilerin, bilimsel olarak incelenmesidir.

Bu alanda yapılan çalışmalarda hemen herkeste 6-7 ve daha fazla duyuların varlığını ortaya koymuştur. Fakat bunların varlığından pek az kimsenin haberi vardır.

D.D.İ' nin doğasında hem kendiliğindenlik, hem de beklenmediklik vardır. Farkında olsak da olmasak da, doğuştan getirdiğimiz bu yetenek, hayvanlarda da bizde de vardır.

Bunlardan:
- Telepati
- Durugörü
- Duruişiti - Ipnoz
- Psikometri
- Psikokinezi / Telekinezi
- Derma Optik Algılama
- Radyestezi
- Beşeri Aura
- Medyumluk
- Ruhsal Şifa
- Obsesyon
- Beşeri Aura
- Neştersiz ameliyatlar
- Ekminezi
- Nazar
- Poltergeist (eşyaların hareketleri / tekinsizlik)
gibi bazılarını, bundan sonraki yazılarımızda sizlere sunmaya çalışacağız.

Şurası muhakkak ki, günümüzün maddeci bilimi, parapsikolojiye fizik ötesini de bilimsel bir açıklama getirememektedir. Bakış açısı, olaylara yaklaşım anlayışı değişmediği sürece de, bunu başarabileceğini pek sanmıyoruz. Elimizdeki bilgilerle açıklayamadıklarımızı inkar etmek ya da dudak büküp geçmek, gerçekte bilimselliğe de ters düşen bir tutum olmaktadır. Ancak gerçek anlamda özgür düşünceli, bilginin sonsuzluğuna inanan kimselerin yapması gereken; geçmişe dönerek, o zamanın olaylarını, o zaman olağan dışı kabul edilen olayları inceleyerek bir fikre varmaktır.

T.Edison elektrik ampulünü bulduğunda bütün uzmanlar kendisiyle alay etmişlerdi.

Prof. A.Bickerton, aya gitmeyi sersemce bir fikir olarak niteliyordu. Clarke bile, 1947 yılında; dünya insanın Ay' a ayak basması için en erken tarihi, 1978 olarak vermişti.

Ünlü fizikçi Lord Rutterfor, atom enerjisinden yararlanabileceğimizi söyleyen kişilerle alay etmişti.

Galileo, Dünya'nın Güneş çevresinde döndüğünü söylemesi üzerine, engizisyon mahkemesinde yargılanmıştı.

Su sözlere de bakalım:
- Radyonun geleceği yok. (Lord Kevin - İskoçyalı fizik bilgini)
- Artık yeni hiçbir şey yok. İcat edilebilecek herşey icat edildi. (C.H.Duell Amerikan patent dairesi başkanı)
- Atlar her zaman kullanılacaktır, oto¬mobil ise ancak geçici bir moda olabilir. (Henry Ford'un kredi talebi üzerine otomotiv sektörünün geleceği üzerine ekspertiz veren bir banka müdürü)
- Uçaklar hoş oyuncaklar, ama askeri değerleri yok. (Maresal F.Foch, 1.Dünya savaşında Fransız Orduları Başko¬mutanı)

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Beşerin yapısında, her nedense, yeniliklere karşı bir tepki, bir tedirginlik vardır.

Tüm bunlara karşın, İngiltere'de ilk Ruhsal (Psişik) Araştırma Derneği kuruldu. Daha sonra Fransa, Amerika ve dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür derneklerin kurulduğunu görmekteyiz. Bugün Rusya'da pek çok üniversitede Parapsikoloji bölümleri bulunmakta olup, bu konuda A.B.D.'nin daha ileride olduğu belirtilmektedir.

Halen, Dünya’nın pek çok ülkesinde D.D.İ. ile ilgili araştırmalarını sürdüren ve lisansüstü eğitim sunan pek çok üniversitenin, Parapsikoloji bölümü kürsüsü bulunmaktadır.

Bu bilim yuvalarında, bilimin ortaya çıkardığı en duyarlı cihazlarla, D.D.A. deneyleri, ölçümleri yapılmakta ve bunların hangi yasalara göre ortaya çıktığı araştırılmaktadır. Bu çalışmalara parapsikoloji içinde "psikotronik" çalışmalar da denil¬mektedir. Bu çalışmalar entelektüel bir merak konusu değil, kendi yapımızı bilmeye, tanımaya yönelik çalışmalardır.

Jacques Bergier'in "Gizli Parapsikoloji Savaşı" adlı eserinde, parapsikolojinin uluslararası değerinin ve geleceğinin ne kadar parlak olacağını, gerçek ile gerçeğin arkasındaki olayların önemini kesin çizgilerle vurguladığını görüyoruz.

O halde, ön yargılarımızı bir yana bırakıp, konuyu ciddiyetle araştırmalıyız. Ünlü bilimci Einstein; "Evrenin yaratıcısına olan inanç, bilimsel araştırmaların en asil, en itici gücüdür." demiştir.

Beşeriyet tarihinin en uzak çağlarından bu yana, bireyde bugün "olağandışı" olarak kabul etmek durumuna düştüğümüz bir takım yeteneklerin var olduğunu gösteren kanıtlar mevcuttur. Büyük bir potansiyel oluşturan bu yeteneklerin, bu güçlerin harekete geçirilmesi, tüm düşünce yapımızda bir devrim gerektirecektir. Fakat sonunda da, insan varlığına yepyeni ufuklar açılabilecektir. Bilim adamlarının günümüzde olağanüstü diye nitelendirdikleri söz konusu yeteneklere gösterdikleri büyük ilgi, bunun kanıtıdır (Akupunktur, Bioenerji, şifacılık v.b. gibi).

Olağandışı olayların bilimsel araştırması, A.B.D. 'li bilimci Joseph B.Rhine'la başladı denilebilir. 1920'li yıllarda konuya merak saran Rhine, ömrünün büyük bölümünü, yetenekli kişiler üzerinde yaptığı araştırmalara verdi. Böylelikle, yeni bir bilim dalı olan Parapsikoloji kurulmuş oldu. A.B.D. Bilimler Akademisini Parapsikoloji'yi tanımasıyla, bu yeni bilim dalı hak ettiği yeri almış oldu. Bu şekilde, Rhine'i eleştiren bilim adamları da, daha sonra yanılmış oldukları açıkladılar.

New Yorklu bir bilim adamı olan Hans Halzer, "Bilim sadece, tanınmış, güvenilir araçlarla bilginin toplanmasıdır." diyor. Bununla beraber, araçlar zamanla değişebilir. Geçmişin güvenilir aracı, zamanımızda güvenirliğini yitirmiş olabilir. Ya da gelecekte güvenirliği yitirebilecek olabilir. Bunun tersine, geçmişte kullanılmayan araç ve yöntemler bugün kullanılabilir. Yani, bilimi; yerinden oynamaz, şekli değişmez bir duvar gibi kabul ederek, bu duvara yaslanıp rahatlığı aramak, gerçeğe ters düşer.

Her şey bir değişim halinde olduğu gibi, bilim de bir değişim halindedir. Bu konuda Batı ve Doğu'nun bakış açılarını dile getirmek gerekirse; Batı dış dünyayı, Doğu ise insanın iç dünyası incelemiştir. Kısaca, Batı analizci, Doğu sentezci olmuştur. Batı, olayları ufak parçalara ayırarak incelemeyi ilke edinmiştir. Örneğin: İnsan bedeninde belli bir miktar su, hidrojen, oksijen karbon ve başka elementler bulunduğunu saptamıştır. Bu ilginç görünebilir ancak bu maddeleri bir araya yığmakla insan elde edilemez. Önemli olan, bu maddeler arasındaki ilişki, bağlantı ve örgütlenmedir. Önemli olan, bu parçalardan çok, bunların nasıl olup da bu bütünlüğü oluşturduğudur.

İşte Doğu bunu incelemiş, yani bütünleşmeyi ele almıştır. Özetle söyle söylenebilir: Parapsikoloji alanına giren tüm olayların psikolojik değil, psişik olduğu bir gerçektir. Yani bunlar, beden dışı, ruhsal bir güce, yeteneğe dayanmaktadır.
Aura
Gene bölüm başlığımızdaki, insanın kişisel enerjisi bahsine dönersek, insanın gözle görünmeyen farklı bedenleri olduğunu yukarda söylemiştik. Aslında bunların tamamına beden adı vermek de hatadır fakat burada anlatım kolaylığı için beden deyip geçiyoruz. Aura insan, hayvan veya bitkilerin bedenini saran bir zarftır. Tam olarak tarif etmek gerekirse yumurta şeklinde bir zarftır. Denilene göre bu yumurta şeklinin erkeklerde omuz kısmı, kadınlarda kalça kısmı daha genişmiş. Aura'yı görmek mümkündür. Aura kişinin fiziksel ve ruhsal durumlarına göre değişik renklerde olur. Her renk özel bir durumu anlatır. Mesela karaciğeri rahatsız olan birisinin Aura'sının, karaciğer üzerindeki kısmının kirli sarı renkte olduğu ve hastalığın ağırlığına göre renkteki kirliliğin arttığı söylenir. İnsanın yorgunluk, hastalık veya dinleniklik, enerjik durumuna göre Aura'nın kalınlaşıp, inceldiği de söylenir. En yoğun ve kalın durum kişinin ruhsal ve fiziksel olarak en formda olduğu durumdur. Tibet Lamaları Aura ile çok ilgilenip, bu konuda çok şey söylemişlerdir. Özellikle ölüm ve reenkarnasyon konusu ile ilgilendikleri için görücü medyum Lamaların bir çok gözlem yaptıklarını ve buna dayanarak da insan ölünce aura'sının da söndüğünü söylerler.
Tabii, Aura konusundaki araştırmalar Tibet Lamalarıyla sınırlı değil. Batıda da bir çok görücü medyum Aura'dan bahseder. Bu konuda bilimsel araştırmalar da yapılıp, bazı ispatlar getirilmiştir. Krilan cihazı denilen bir tür fotograf makinası yapıldı. Bu alet esas olarak üç yüzlü ve siyah bir piramittir. Yan yüzlerden birinin ortasında bir delik vardır. Herhangi bir cisim piramitin merkezine yükseltilerek, delik hizasına yerleştirilir ve resmi çekilir. Resmi çekilen cismim yani canlı bir bitkinin, bir insan elinin ya da bütün bedeninin çevresindeki Aura ve aşağıda "Enerji beden" ismiyle inceleyeceğimiz enerji resimlerde açıkça görülür. Ortasından kesilmiş bir yaprak bu şekilde resimlendiği zaman çok ilginç bir şekilde bütün olarak görülmektedir. Yaprağın kesilip atılmış kısmı daha saydam olarak görülmekle birlikte eski hali açıkça belli olmaktadır. Daha ileriye giderek, eli veya kolu olmayan bir insanın resmi çekildiği zaman da o kimsenin eksik organı saydam bir hayalet gibi resimlere yansımaktadır. Bu aletten bir tane yurdumuzda da vardır. 1976 yılında Cerrahpaşa tıp fakültesi labaratuarında böyle bir alet gördük. Kullanılmıyordu ve bir köşeye atılıp, çürümeye terkedilmişti. Büyük bir ihtimalle yurt dışından araç gereç ısmarlayan bir ahmak, katalogda "Parapsikoloji" başlığını görünce onu Psikoloji ile ilgili birşey zannederek ısmarlamıştır.
Uzun sözün kısası bilimsel olarak en azından, burada bahsettiğimiz Aura ve Enerji beden konuları kısmen kabul edilmiş şeylerdir. Tam bir gizem olansa, beden tarifine gerçekten uyan tek şey, Astral bedendir.

İnsan vucudu, birden fazla bedenin bir araya gelmesiyle oluşmustur. Bedelerimizden ilki gözle görünen, et ve kemikten mevcut olan, fizik dünyada kullandığımız bedenimizdir(Fiziki Beden), Astral ayrılmayı yaptıktan sonra kullandığımız bedenimiz ise SIR BEDEN (Astral Beden)'imizdir. Sır bedenimizle ayrılmayı yaşadıktan sonra duyu organlarımız fiziki bedenimizdekiler değil astral bedenimizde var olanlardır. Yani fizik bedende olduğu gibi Astral bedende de kendine has duyu organları mevcuttur. Bu yüzden görme, işitme ve duyma yetilerimiz eskisi gibi, hatta çok daha iyi olarak çalışacaktır. Bunun nedeni fiziki bedendeki aksaklıkların Astral bedene taşınmaması ve astral boyutta cisimlerin değil frekans ve hislerin gözle görülebilir olmasıdır. Kısaca Astral seyahat, gunluk bedenimizden sır bedenimizi bilinçli olarak ayrılması, Cisimlerden uzakta ve düşünce gücünün hakim olduğu bir boyutta varolmaktır.
lobsang1.jpg

Astral Beden ve Astral alem
Bu yazıdaki her konunun içinde Zanshin kavramı ile en ilgisiz şey Astral bedendir. Burada da sadece, adı geçtiği için kısaca bahsedilecektir. Fakat gene de söylememiz gerekir ki, Astral alem en azından zihnin edilgen durumuyla ilgilidir. Astral alem içinde yaşadığımız fiziksel planın bir basamak daha ötesinde olan ve tabir caizse ince olan bir boyuttur. Aslında Astral alem başka bir boyut olduğu için onunla aynı anda, aynı zaman ve makan içinde bulunuruz. Astral alemi ve Astral maddeyi yukarda söz edilen Chi ile karıştırmamak gerekir. Astral alemde çok değişik seviyeler ve varlıklar olmakla berber yaşadığımız fizik planın bir kopyası da vardır. Astral alemi oluşturan Astral madde o derece hafif ve seyyal bir yapıdadır ki düşünce ile şekillendirilebilir. Örnek olarak şunu söylememiz mümkündür. Eski Yunan Mitolojisinden bir tanrı formunu ele alalım. Mesela Zeus'u düşünelim. İnsan çok çok uzun yıllar Zeus'a tapmışlar, onun için kurbanlar kesip, ayinler düzenleyip, sunaklar ve tapınaklar inşaa etmişlerdir. Bunları da ona gerçekten inanarak yapmışlardır. Dolayısıyla insanların düşünce formları Astral aleme yansıya yansıya orada bir Zeus formu oluşturmuştur. Bu form aynı zamanda insanların Zeus'tan beklediği gibi fonksiyon gösterir ve tepki verir olmuştur. Öyle ki, zamanının medyumları onunla irtibat kurup, bekledikleri emirleri de alabilirdi. Görüldüğü gibi burada bir tanrı yaratmaktan bahsediyoruz. İnsanların kendi ümit, inanç, düşünce ve korkularıyla yoğurarak yarattıkları bir tanrı.
Tabii anlaşılacağı gibi insanların düşünce formları Astral aleme yansıyarak orada bir şeyler şekillendirmektedir. Daha sonra da oradan madde alemine yansıyarak burada birşeyleri gerçekleştirmektedir. Aslında bu anlattığımız şey Maji'nin esasıdır. Bir besteci partisyonunu yazmadan önce daha önce hiç çalınmamış bir parçayı zihinsel olarak duyar. Başka bir ifade ile Astral alemde gerçekleştirebilecek kadar üzerine konsantre olur o müzik parçası Ya da bir mimarın yapmayı tasarladığı inşaat veya bir ressamın yapacağı resim ve benzeri şeyler önce orada gerçekleşir sonra madde alemine yansır. Tabii ki, Astral alemde en korkunç kabuslarımız da vardır. Mesela komik bir örnek olsun diye yazıyorum dizi film haline gelen Freddy Krueger bile artık Astral alemin bir yerlerinde şekillenmiştir. Astral aleme değişik bir isim olarak "Tanrı'nın bilinçaltı" denilmesi de pek yanlış olmaz. Tabii artık anlaşılmış olacağı gibi Astral beden de, Astral alemdeki bedenimizdir. Bazı çalışmalarla insan kendi bilincini Astral bedenine geçirebilir ve Astral alemde tıpkı fizik dünymızdaki gibi gezip, oradan bilgi alabilir. Bu beden Astral maddeden yapılmıştır. Her insanın bir Astral bedeni vardır ve Astral beden fizik bedene göbekten çıkan gümüş renkli bir koronla bağlıdır. İnsan ölünce bu kordon da kopar.
Bedenimizi belirli bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip, gittiğimiz yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmemiz mümkündür. Parapsikoloji Enstitüleri'nde incelenen Duyular Dışı Algılamalarımız arasında en ilginçlerinden biridir...

Şuurumuzun fiziki bedenimizin dışına yansıması ya da diğer bir tanımla, şuurluluk alanımızın genişleyerek beden dışına taşma olayına Astral Seyahat veya Şuur Projeksiyonu adı verilir.

Bu yansıma fiziki evrenin her hangi bir noktasına olabildiği gibi, fiziki evrenin ötesindeki ortamlara da olabilmektedir. Diğer Duyular Dışı Algılamalarımızda olduğu gibi aslında hepimizde bu yetenek vardır. Fakat hepimiz bu yeteneğimizi kullanamayız.

Parapsikoloji Kürsüleri'nde, özel metodlarla gerçekleştirilen Astral Seyahat çalışmalarında oldukça önemli adımlar atılmış durumdadır: İnsan yapısına, yaşama, varoluşa, fizik evren yapısına yepyeni boyutlar getiren bu çalışmalar aynı zamanda, ölüm ve ölüm ötesi yaşamla ilgili konular hakkında da son derece önemli bilgilerin biraraya getirilmesinde çok büyük bir fonksiyon görmüştür.

ASTRAL SEYAHAT NEDİR?
Bedenimizi belirli bir süre terk ederek çeşitli yerlere düşünce hızı ile gidip, gittiğimiz yerlerde meydana gelen olayları izleyebilmemiz mümkündür. Parapsikoloji Enstitüleri'nde incelenen duyular dışı algılamalarımız arasında en ilginçlerinden biridir...
8astral3.jpg


Şuurumuzun bedenimizin dışına yansıması yada diğer bir tanımla, şuurluk alanımızın genişleyerek beden dışına taşma olayına Astral Seyahat veya Şuur Projeksiyonu adı verilir.

Bu yansıma fiziki evrenin her hangi bir noktasına olabildiği gibi, fiziki evrenin ötesindeki ortamlara da olabilmektedir. Diğer duylar dışı algılamalarımızda olduğu gibi aslında hepimizde bu yetenek vardır. Fakat hepimiz bu yeteneğimizi kullanamayız.

Parapsikoloji Kürsülerinde, özel metotlarla gerçekleştirilen Astral Seyahat çalışmalarında oldukça önemli adımlar atılmış durumdadır. İnsan yapısına, yaşama, var oluşa, fizik evren yapısına yepyeni boyutlar getiren bu çalışmalar aynı zamanda, ölüm ve ölüm ötesi yaşamla ilgili konular hakkında da son derece önemli bilgilerin bir araya getirilmesinde çok büyük bir fonksiyon görmüştür.

Astral Seyahat Sırasında Yaşananlar!

Astral Seyahat sırasında bedenin değişik yerlerinde seğirmeler, kulakta çınlamalar ve tam ayrışma anında ise, çatırdama yada buna benzer bir takım sesler duyulabilir.

Astral Seyahat yaparak bedeninden geçici bir süre ayrılanlar,başlarında geçen bu tecrübelerini genellikle birbirlerine çok benzer ifadelerle anlatmaktadırlar...( Teknikler bölümünde zaten olayı iyice anlayacaksınız.)
Astralprojeciologia.jpg


Astral Seyahat Tehlikelimidir ?

Astral seyahat tehlikeli değildir.En azından şimdiye kadar böyle bir durumun yaşandığına dair bir bilgi yoktur.Obe esnasında bedeniniz güven içerisinde yatakta yatıyor olduğu için hiç olmadığınız kadar güvendesinizdir. Beden dışında iken gümüş kordon olarak adlandırılan bir ip ile yataktaki bedeninize bağlısınızdır. Ölüm hali gümüş kordonun kopması halidir,eğer gümüş kordon koparsa bir daha bedeninize dönemezsiniz. Bu kordonun kopması ancak ve ancak normal ölümlerle ,trafik kazası hastalık vs gibi durumlarda meydana gelir.Astral seyahat esnasında gümüş kordonun kopması ve tekrar bedene dönememek gibi bir durum söz konusu değildir.Tam aksine beden dışına çıkabilmek o kadar da kolay değildir. Yani ilk denemenizde ya geri dönemezsem diye korkmayın. Siz bu tip gereksiz korkuları düşünmek yerine nasıl yaparda daha fazla dışarıda kalabilirimin yöntemlerini arayın. Geri dönmek bir anda oluveriyor önemli olan çıkmak ve bazılarının yaptığı gibi dışarıda uzun süre kalabilmektir. Astral seyahatin en önemli tehlikesi günlük islerinizi bir tarafa bırakıp hele bir astral yolculuk yapayım ondan sonra her şey farklı olacak ,dünyaya farklı bir açıdan bakacağım diye düşünmektir. Bu tip düşüncede olan insanlar yıllarca denemelerine rağmen hem beden dışına çıkamadıkları gibi yapmaları gereken işlerini de ihmal ederler. Bu durum ise gümüş kordonun daha da gerginleşmesine neden olur.Sonuçta vakitlerini boşa geçirir hiç bir şey elde edemezler. Doğru bildiği gibi yaşayan , kimseden çekinmeden düşüncelerini açıkça söyleyebilen insanlar daha mutlu ve sağlıklı oldukları için astral seyahat yapmaya daha müsaittirler. Bunun tam tersi durumda olan korkuları yüzünden kendini engelleyen, eleştirilme korkusu ile bildiklerini pratiğe dökemeyen insanlar için astral seyahat yapmak imkansız olmasa da oldukça zordur. Bu nedenle önce aksayan sorunların giderilmesi daha sonra astral seyahat girişimlerinde bulunulması akla daha yatkındır.

Astral Dünya Kademeleri

DÜNYAMIZ
İçinde bulundugumuz saat ve tarih dilimidir. Düşünce hızıyla hareket edildiğinden bir yerden bir yere gitmek saniyeler alır. Bu tip astral ayrılmalarda yaşanan olaylar ve görülen şahıslar gerçektende o anda yaşanmakta olan şeylerdir. Örneğin uzaktaki bir yakınınızı düşündüğünüzde bir anda kendinizi onun yanında bulabilirsiniz. Eğer yanına gittiğiniz insanın psisik güçleri ilerlemişse, geldiğinizi anlayabilir.Astral ayrılma ile bulunduğumuz zaman diliminde gezebildiğimiz ve her şey düşünce hızına bağlı olduğundan, daha fazla yükseklere çıkıp gezegenler arası astral seyahat yapmak olasıdır. Fakat bunu yapabilmek için bedenimizi astral bedene bağlayan kordonu gevşetebilmek gereklidir. Bunu yapabilmek için ise astral deneyimlerimizin oldukça fazla olması gereklidir.

DÜŞLER BÖLGESİ
İlkel dinlerden günümüze kadar gelmiş tüm dinlerde de varliği kabul edilen, insanın yalnızca rüyalarında gidip gezebileceği bir düşler dünyası vardır. Bazı inanışa göre cinler bu bölgede yaşamaktadır. İnsanın korkularıyla yada düşünceleriyle yüzyüze kalabileceği tek yerdir. Herşey düşünce hızına dayalı olduğundan, korktuğunuz herhangi bir şey aklınıza geldiği anda onu karşınızda bulabilirsiniz. Ama korkacak bir şey yok çünkü aklımıza gelipte vücut bulan herşeyi o anda yok olduğunu düşünerek ondan kurtulabiliriz. Bu dünyanın bir değişik özelliği ise kendinizi olduğunuzdan çok daha farklı olarak görebilmenizdir. Farklı bir insan, hatta farklı bir yaratık...Günlük hayatta tasarladığınız ve hayata geçirmeye çalıştığınız her düşünceyi orada kontrol edebilirsiniz. Bir nevi düşüncelerinizin bedenlendiği bir yerdir.

PARALEL EVRENLER BÖLGESI
Zaman içinde yolculuk yapılabilen tek yerdir. Kim bilir belki de yaptığımızı zannettiğimiz fakat düşler dünyasından öteye geçemediğimiz bir yer de olabilir. Paralel evrenler bölgesinde gördüğümüz yerler bulunduğumuz dünya ile çok benzerlik gösterir hatta rüyalarımızda görüpte (evimizi gördüm ama daha farklıydı) dediğimiz bazı görüntüler, rüya sırasında paralel evrenler bölgesinde gördüğümüz yerlerdir. Bu bölgede kendimizinkine benzettiğimiz farklı insanların hayatlarını inceleme fırsatımız vardır. Kendi hipnoz deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki hipnoz ile yapılan astral ayrılmalarda gidilen yer, içinde bulunduğumuz dünya değil paralel evrenler bölgesi olma ihtimali yüksektir.
Fiziki Beden Terkedilebilir
Kendimizi o kadar çok fiziki bedenimizle bir görmeye alışmışızdır ki, onu geçici bir süre de olsa terk etmek fikri bile bazılarımıza garip duygular verebilir... İnsanı sadece fizik bedenden ibaret görenler ya da ısrarla böyle görmek isteyenler için bu yeteneğin olması büyük bir talihsizliktir!... Çünkü bu yeteneğimiz bizim sadece fiziksel bir yapıya sahip olmadığımızın en büyük kanıtlarından biridir.
Çok eski çağlardan günümüze kadar hemen tüm toplumlarda Astral Seyahat yapabilen kişiler çıkmıştır.

Günümüzde yapılan laboratuvar deneyleri ise, bizlere son derece ilginç ve adeta elle tutulur bazı sonuçlar vermiştir. Ölmekte olan hastalar tartılmış, terlemenin getirdiği kayıplar göz önüne alınmış ve kaydedilmiştir. Ölüme doğru, saatte 28 gramlık toplam hafifleme izlenmiştir. Ölüm gerçekleştiğinde ise, bir anda beden 21 gram hafiflemiştir. Ayrıca birçok ölüm anı fotoğraflarında, bedenlerin üzerinde bulutumsu görüntüler belirmiş hatta bunların bir kısmı fotoğraflarla da belgelenmiştir... Demek ki, vücuttan dışarı çıkan bir şey vardır. O şey gerek ölüm, gerek normal uyku, gerekse astral ayrılma anlarında fizik bedeni terketmektedir.

Benliğin ve bedenin birbirinden ayrılması; bazen uykuda, bir baygınlık ya da ağır bir hastalık anında da ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir olayla karşılaşan birçok kişi bedenini yukarıdan seyredebilmektedir. Bazıları kendilerini bir bulut olarak tarif etmişlerdir. Bu da bedenden dışarı çıkan birşeylerin olduğunun en büyük kanıtlardından biridir. Bir kısmı da bedenlerine göbekbağına benzer ışıltılı bir bağla bağlı olduklarını anlatmışlardır. Ayrılma olayını yaşayan kişi genellikle çok mutludur ve hafiflemiştir. Duvar, kapı gibi bütün katı engellerden rahatça geçebilir. Bazı olaylarda astral seyahat yapanların, ölmüş yakınlarıyla karşılaştıkları da görülmüştür. Fiziki hiçbir eşyaya veya yakında bulunan bir başka kişiye temas edilememektedir.

Olayın başında ve sonunda hissedilen temel duygular, bir boşluğa doğru düşüş ve felç olma hissidir. Bu iki duyguyu herkes yaşamıştır. Özellikle uykuya geçiş anlarında bir boşluğa düşüş duygusu ve arkasından gelen müthiş bir korku hepimiz için tanıdıktır. Hatta bazen hareket etmek isteriz ama bir türlü edemeyiz, sanki elimiz ayağımız bağlanmıştır.... Bir güç bizi engellemektedir... Yani bedenimiz benliğimizi dinlememektedir. Bunun sebebi astral bedenimizin fizik bedenimizle olan irtibatının o anda zayıflamış olmasıdır. Halk arasında genellikle bu tür hareketsiz kalma durumlarına kara basan geldi insanı etkisiz bıraktı gibi yorumlar yapılmaktaysa da, bu olayların kara basanlarla falan hiç bir ilgisi ve alakası yoktur.
Astral Beden ve Aura
Potansiyel enerjisinin ancak % 10'luk bir kısmıyla varlık bu dünyada yaşarken, şuurunun da tamamım değil sadece % 10'luk daraltılmış kısmım kullanabilir. Dolayısıyla sahip olduğu pekçok ruhsal yeteneklerini bu dünya yaşamında kullanamama durumuyla karşı karşıya kalır. Bütün bunların sonucu olarak, kendisini sadece bedenden ibaret bir varlık olarak görme yanılgısı içine dahi düşebilir. Oysa ki ben dediği bilinci asıl ruhunun sonsuz imkanlarından sadece ama sadece çok küçük bir kısmıdır...

Şuurun toplandığı birden fazla merkez vardır ki bunlardan bir tanesi, çok eski devirlerden beri astral beden ya da esiri beden olarak isimlendirilmiştir.

Belirli sinir merkezlerine bağlı bulunan, bir nevi seyyal enerjetik maddeler toplamıdır da diyebiliriz bu astral bedene...

8kirlian2.jpg

Bu enerjetik bedenin fiziki bedenle irtibatından doğan bir ışınım vardır. Mavimsi gri renkteki bir dumana benzer görüntüsü olan bu ışınımı, bazı medyomik hassasiyete sahip insanlar görebilmektedir. Bu ışınım hareketi; fiziki bedenin her yerinde, çeşitli renklerde kendini gösterir. Biyomanyetik bu enerji alanına hepimizin bildiği gibi Parapsikoloji'de "Aura" ismi verilir.
Anlayışımızı kolaylaştırmak için fiziki bedeni bal peteklerine benzetecek olursak, söz konusu enerjetik astral bedenin bu petekleri dolduran bir akışkan olduğunu söyleyebiliriz...

Belirli bir şekli olmayan bu maddeler topluluğu, varlığın düşünceleriyle istenilen bir görünüme sokulabilir. Hayalet gördüğünü iddia eden insanların gördükleri şey aslında işte bu astral bedenin çeşitli şekillere bürünmüş halidir... Yani hayalet denilen şey ruhun görüntüsü değil, ruhsal enerjinin şekillendirdiği astral bedendir.

Dünyanın birçok ülkesinde bu konuyla ilgili çalışmalar, 1960'lı yılların sonlarına doğru önemli sonuçların alınmasına yol açmıştır. Hatta ruhsal bir enerjinin varlığım kabul etmeyen ve materyalizmin kalesi olan eski Demirperde Ülkeleri'nde bile...

Örneğin; 1968 yılında Çekoslavak ve Bulgar bilimadamları dünya kamuoyuna ortak bir açıklama yaparak; bitkiler ve hayvanlar da dahil olmak üzere, tüm canlı varlıkların sadece atom ve moleküllerden meydana gelen fiziki bir bedenlerinin olmadığını, fiziki bedenin eşi olan bir enerji bedenin de mevcut olduğunu keşfettiklerini ilan etmişler ve bu bedene de "biyolojik plazma bedeni" adını vermişlerdi...
Herhangi bir organı kesilen hastalar çoğunlukla o organı yerinde hissettiklerini belirtirler.
Rus bilim adamları yaptıkları aura ile ilgili denemelerde, esası Kirlian Fotoğrafçılık Metodu'na dayanan bir metod ile önce sağlam bir yaprağın sonra da 1/3'ü kesilmiş olan bir yaprağın fotoğraflarım çekmişlerdir.

İlk fotoğrafta yaprak üzerinde yanıp sönen parlak canlı ışık huzmeleri ve yaprağın kenarlarında bir hat şeklindeki aydınlık alanın mevcudiyeti yine kendini göstermiştir. İkinci fotoğraftaki görüntü ise oldukça farklı olmuştur. Bu sefer yaprağın yüzeyi yine tam olarak görünmüş ancak kesilen parçanın olduğu yer diğer kısımlardan bir çizgi ile ayırd edilebilecek şekilde şeffaf kalmıştır.

Astral bedenin maddesi devamlı bir hareket halinde olup akıcıdır. Kendisine has bir titreşim hızı vardır. Frekansı duyu organlarımızla algılayabildiğimiz maddelerin frekanslarından çok yüksektir. Bu sebeplerden dolayı, fiziki maddeler onun için bir engel teşkil edemezler. Örneğin bir duvarın içinden kolaylıkla geçebilir. Astral bedenin akıcı olması ona bölünerek kendi eşitlerini meydana getirebilme özelliğini kazandırır. Böylelikle astral bedenin bölünmesi sağlanarak frekansı değiştirilebilir. Astral bedenimizin mevcut frekansını yükseltebilmemizle düşüncelerimizin pozitif kalabilmesi arasında büyük bir paralellik vardır.


Astral Seyahat Herkes Tarafından Yapılabilir mi?
Evet... Özel metotlarla bu yeteneğimizden yararlanabilmemiz mümkündür. Ancak bıkmadan, usanmadan, büyük bir sabırla üstünde çalışılması gerekebilir. İlk denemelerinde bu tecrübeyi yaşayabilenler olmuşsa da, genellikle uzun süre üstünde çalışılması gerekebilir. Bu çalışmada başarı elde edip edememeniz tamamen size bağlıdır. Özellikle deney öncesi sağlamanız gereken şartları tam anlamıyla yerine getirebilirseniz, başarısızlığa uğrama şansınız oldukça azalacaktır.
Özel çalışmalarla gerçekleştirilebilmekte olan Astral Seyahat, hiç bir çalışma yapmadan bazen kendiliğinden de yaşanabilir. Dünya üzerinde birçok insanın başından böyle bir tecrübe geçmiştir.
Kendiliğinden meydana gelen olaylarda genellikle bu ayrışma uyku sırasında gerçekleşir. Uyumakta olduğu bir sırada kendini bedeninin dışında hatta bedenini yukardan seyrederken bulan insanların sayısı bir hayli fazladır. Bu tür bir olayla karşılaşan bazı kişiler, bu konuda yeterli bilgiye sahip değilse, kendinde psikolojik dengesizliklerin başladığı endişesine kapılarak, bu olaydan hiç kimseye söz etmeme yolunu seçmektedir. Oysaki bu, herhangi bir rahatsızlık belirtisi değil, parapsişik bir yeteneğimizin kendiliğinden ortaya çıkmasıyla meydana gelen bir tecrübedir.
5astral.jpg

Astral Seyahat Sırasında Yaşananlar
Astral Seyahat sırasında bedenin değişik yerlerinde seğirmeler, kulakta çınlamalar ve tam ayrışma anında ise, çatırdama ya da buna benzer bir takım sesler duyulabilir.

Astral seyahat yaparak bedeninden geçici bir süre ayrılanlar, başlarından geçen bu tecrübelerini genellikle birbirlerine çok benzer ifadelerle anlatmaktadırlar...
5proj.gif


İşte onlardan birkaç örnek:
"Beden dışındaki ilk tecrübemi gayet iyi hatırlıyorum. O zamanlar 7 yaşındaydım ve böyle bir şeyden haberim yoktu. Bir yaz günü, sabahın erken saatlerinde çok susamış olarak uyandım. Yataktan dışarıya çıkarak içme suyunun bulunduğu yere gittim. Ancak sürahi boştu. Bunun üzerine pencereye doğru yürüyerek perdenin aralığından güneşin ilk ışıkları ile aydınlanan bahçeye baktım. Sonra geri dönerek yatağa geldim. Yatağın dolu olduğunu gördüğüm zaman şok geçirdim. Yatağımda uyumakta olan birisi vardı ve bu insanın kendim olduğunu gördüğüm zaman korku ve şaşkınlığım daha da arttı. Bu şaşkınlık sebebiyle olsa gerek, aniden ve süratle bedene çekildiğimi ve ayaklarımın bedenin ayakları üzerine gelecek şekilde bedene gömüldüğümü hissettim. Sonra uyandım. Daha sonra bu olay bir çok kereler tekrarlandı."
"Bir deniz seyahatindeydim. Bir gün sırt üstü yatarken uykuya dalmışım. Bir kabus görmeye başladım. Gemi batmakta sular yavaş yavaş yükselmekteydi. Fakat ben sular çeneme gelinceye kadar kayıtsız kaldım. Sonra büyük bir mücadele sonucu soğuk bir ter içinde uyandım. Bir kaç dakika içinde tekrar uyumuşum. Bir ara yan tarafıma dönük olarak yatarken, geminin bölmesine doğru hareket etmekte olduğumu hissettim. Çok hoş bir histi bu. Her şeyin farkındaydım. Tamamen bilincim yerinde olduğu halde bu olayı normal karşılamam sonradan beni çok şaşırttı. Sırt üstü yatacak şekilde yavaşça döndüm. Sonra böyle uyuya kalırsam ikinci bir kabus görürüm düşüncesi ile tekrar yan tarafıma dönmek istedim. Ancak bu çok zor bir işti ve epey mücadele etmek zorunda kaldım. Bu olaya rağmen her şeyi hala normal karşılamaktaydım. Yanlamasına dönmüştüm ki, bir kuvvetin beni sırtımdan geriye doğru çektiğini hissettim. Bir kaç dakika orada Öylece yanlamasına sallanır vaziyette kaldım. Bedenimin sallantısı durduğu halde, sol bacağım sallanmasına bir müddet daha devam etti. İşte bu bana tuhaf gelmişti... Bunun üzerinde düşünüyordum ki bedenimin dışında olduğum fikri birden zihnimde canlandı. O kadar tatlı bir histi ki, burada kalmaya karar verdim. Ne olacağını beklemeye koyuldum... Bir ara kendimi kapıdan 30 cm, yerden ise 210 cm kadar yükseklikte buldum. Sonra koridorda ayak sesleri işittim. Gelip beni bu halde görürlerse ne aptalca bir şey olacağını düşünmüştüm ki bir sıçrama oldu ve uyandım. Sıçrama merdivenden inerken veya çıkarken basamak olmadığı halde var zannıyla atılan adım sonucu ortaya çıkan sarsılmaya benziyordu...

Aynı yılın Eyiül'ünde karaya ayak bastığımda, bu olayla ikinci kez karşılaştım. Pozisyonum ilk seferinde olduğu gibiydi. Yegane fark, odamın oldukça aydınlık oluşuydu. Her zamanki gibi normal bir uykuya dalmıştım. Sonra kendimi, ayaklarım eksen olmak üzere yanlamasına doğru şiddetle sallanır buldum... Daha sonra bu sallanma sona erdi. Fiziki bedenimden 1 metre kadar yükseldim ve havada asılı durmaya başladım. Bir İki dakika sonra sağa doğru hareket ettim ve ayaklarım yavaşça yere doğru gelecek şekilde aşağı süzüldüm. İşte o zaman etrafı görebildiğimin farkına vardım. Artan heyecanımı bastırmayı başararak aynaya doğru yürüdüm. Sanki suyun altında zorlukla yürüyor gibiydim. Birden bir şok geçirdim. Bedenim hemen arkamda bulunan divanda yatmaktaydı ve ben onu dışardan izleyebiliyordum. Bir an için ölmüş olabileceğimi düşündüm."
5astralprojection.jpg

Astral Seyahat Tekniklerine Giriş
Pratik Astral Seyehat tekniklerine geçmeden önce deney öncesi sağlanması gereken çok önemli şartlar vardır. Ve hemen belirtelim ki, bu şartlar yerine getirilmeden, Astral Seyahat yapılabilmesi mümkün değildir. Deney öncesi sağlamanız gereken şartları yerine getirebilirseniz; çalışmanızda elde edeceğiniz başarıya %60 yaklaştınız demektir.

İlk olarak uygun bir yer seçimiyle çalışmaya kendinizi hazırlayın. Herkes yattıktan sonra odanızda bu çalışmayı yapabilirsiniz. Üzerinizde sizi rahatsız etmeyecek, sizi sıkmayacak bir elbise olmasına dikkat edin. Odanız ne çok soğuk, ne de çok sıcak olmamalıdır.

Evdeki diğer insanları, özel bir çalışma yapacağınızı ve sizi kesinlikle rahatsız etmemeleri konusunda uyarın. Bedeninizden ayrıldığınızda, herhangi bir kimsenin yanınıza gelmesi sizin bedeninize ani dönmenize sebebiyet verebilir. Bu konuda dikkatli olun.

Eğer herhangi bir sebepten dolayı, ani geri dönüş yaparsanız, yatıp uyumak yapılacak en iyi şey olacaktır. Böylelikle astral bedeniniz uyku esnasında kendiliğinden ayrışıp tekrar fizik bedene geri döneceği için, az Önceki ani girişin olumsuz etkisi kendiliğinden kaybolacaktır.

NİYETİNİZ
Bu çalışmalara başlamadan önce, konunun ciddiyetini fark etmek çok önemlidir. Niyetinizi önceden belirleyin...

Bu tür bir deneyi gerçekleştirmek istemenizin sebebi olarak; diğer insanlara hava atmak, diğer insanlara karşın üstünlük sağlamak gibi düşüncelerinizin şuuraltınızda olup olmadığını çok iyi tespit edin... Eğer böyle bir düşünceye sahipseniz bu çalışmaya hiç başlamamanız sizin açınızdan daha yararlı olacaktır. Çünkü bu tür negatif düşünceler negatif tesirleri üzerinize çeker ve başarınızı olumsuz yönde etkiler.

Ayrıca bu tür negatif enerjiler arzu edilmeyen sonuçlarla karşılaşılmasına sebebiyet verebilir. Bu çalışmaya sizi yönlendiren etken bu tür bir isteğin sonucuysa, Astral Seyahat deneyinde başarı elde etseniz bile, bedeninizden ayrıldıktan sonra serbest hale gelen şuuraltınıza negatif enerjilerin birikmesi sonucuyla karşılaşabilirsiniz. Bu da sizin psikolojik ve fizyolojik dengenizi olumsuz yönde etkileyecektir.

DENEY HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ ,
Her şeyden önce arzu edilen başarıya ulaşabileceğinizden emin olmalısınız. Başarıya olan inancınız ve konsantrasyonunuz sizi başarıya hızla yaklaştıracaktır. Buna karşı her türlü tereddütleriniz sizi başarıdan uzaklaştıracaktır. Bu çalışmada başarı elde edemeyeceğinizi düşündüğünüz müddetçe, Astral Seyahat yapabilmeniz mümkün değildir. Çünkü Astral Seyahat tamamıyla düşüncelerinizin konsantrasyonuyla yapılabilecek bir çalışmadır... Ve kesinlikle unutmayınız ki, bedeninizi terk ettiğiniz andan itibaren bütün hareketlerinizi düşüncelerinizle yönlendireceksiniz. Düşünceleriniz, bu çalışmanızın başlangıcından sonuna kadar çok önemli bir fonksiyon görecektir

Her alanda olduğu gibi, bu alanda da; itimatsızlık, şüphe, korku endişe gibi duygular her türlü isteklerinizin gerçekleşmesine engel olurlar. Buna karşılık olumlu, yapıcı düşünceleriniz sizin en büyük yardımcınız olacaktır.

Unutmayın! İstediğinizi yapabileceğinize kuvvetle inandığınız andan itibaren başarıya çok yaklaşmış olacaksınız. Aslında bu durum, Duyular Dışı Algılamalarımız'la ilgili bundan sonraki yapacağımız her alandaki çalışmalarımızda önemli bir yer işgal eder... Ancak Astral Seyahafda bu bir kat daha fazladır....

İÇ HUZURUNUZ
Bu deneyi gerçekleştireceğiniz gününüzün, sakin ve huzur içinde geçirilmiş bir gün olmasına dikkat etmelisiniz. O gün birisiyle aranızda sizi sinirlendirecek şekilde bir münakaşa olduysa, aynı günün akşamında deneye girişmekte fayda yoktur. Bu sinirlilik hali konsantrasyonunuzun bozulmasına sebebiyet verebileceği için başarınızı engelleyecektir... Bu yüzden deneyci, deney günü huzur içinde olmalıdır. Hareketlerine çok dikkat etmeli ve huzurunu bozabilecek olaylardan uzak durmalıdır.
Konsantrasyonunuzu bozacak, düşüncelerinizin belli bir noktaya odaklamanıza engel olacak, zihninizin dağılmasına sebebiyet verecek her türlü iç sıkıntılarınızdan uzak bir zihin haliyle bu çalışmaya başlamalısınız. Bu da gerçek anlamda bir iç huzuruyla yakalayabileceğiniz bir haldir... Hiç değilse çalışmaya başlamadan birkaç saat önce tüm sorunlardan arının... Streslerden kurtularak istenen hale kendinizi sokabilmek için "Gevşeme Egzersizlerinden yararlanabilirsiniz...

KORKULARINIZ
Deneyci korku hissini mutlaka yenmek zorundadır. Bu çalışmalarda sizlere en büyük engel: Korkularmızdır...
Korkularınızı yenemediğiniz müddetçe bu çalışmada başarı elde etmenize imkan yoktur. Çünkü korku hissi derhal bedeninize geri dönmenize sebebiyet verir. Heyecanlanmanıza ve korkmanıza bu çalışmalarda hiç bir gerek yoktur. Ancak korkmanıza gerek yoktur demekle, korkunun ya da heyecanın ortadan kaldırılmasının mümkün olamadığını da biliyoruz. Korkunuzun ya da heyecanınızın yenilebilmesi bu konulardaki teorik ve pratik bilgilerinizin artmasıyla mümkün olabilecektir.

Korkunun temelinde; bilgisizlik vardır... Bu nedenle korkumuzu yenebilmeniz için yapılacak tek şey; bu konuyla ilgili bilginizi artırmaktır... Böylelikle korkulacak yegane şeyin korkunun kendisinden başka bir şey olmadığını gerçek anlamda farkedebileceksiniz. Bunu gerçek anlamda farketmeden korkularınızı, endişelerinizi ve heyecanlarınızı yenebilmeniz mümkün değildir.

BEDENİ ŞARTLAR
Bedeninizin Pozisyonu
Bedeninizin çok rahat bir şekilde olması gerekmektedir. Burada bedenin en rahat pozisyonu uzanma halidir. Bedenin rahat olması, dikkatin dağılmaması, sakinlik devresine kolayca erişebilmeniz bakımından önemlidir. Bu yüzden, fiziki bedeniniz en rahat olacak şekilde uzanınız. Bacaklarınızı çapraz yaparak kanın damarlardaki dolanımına engel olmayınız. Aksi takdirde tecrübenizin bitiminde rahatsızlık hissi duyabilirsiniz. Ellerinizi vücudunuzun yanına koyunuz. Başınızın altında da bir yastık olmalıdır.

Beslenme ve Sağlık Durumunuz
Çalışma saatinden hemen önce hiç bir şey yemeyiniz. Normalin üzerinde yemek yemek tecrübelerinizdeki başarınıza engel teşkil eder. Aç kalma çoğunlukla dublenin serbest kalmasına yardım eden bir unsurdur. Sebze ve meyve türü yiyeceklerle o gün beslenmiş olmanız, çalışmanızda size yardımcı olacak unsurlardandır. Aşırı olmamak kaydıyla sıvı alınan gıdalar faydalıdır. Mütevazı bir yemekten 3-4 saat sonra denemeye başlanabilir.

Bu çalışmaya başlamadan önce kesinlikle anestezik ilaçlar, alkol ve her türlü uyuşturucu ya da uyarıcı maddeler alınmamalıdır. Bedeninizin sağlıklı olması çok önemlidir. Eğer vücudunuzun herhangi bir yerinde ağrı, sızı varsa, düşüncelerinizi konsantre edemezsiniz. Kalbinizle ilgili herhangi bir rahatsızlığınız varsa, kesinlikle bu çalışmayı yapmayınız.
8astral.PNG

Astral Seyahat Teknikleri

Astral seyahati gerçekleştirmenin türlü yöntemleri vardır. Herkes beden dışına çıkabilmek için kendine özgü bir yöntem belirleyebilir. Doğrusu da bence budur. Sizin için hangi yöntemin daha uygun olduğunu bulana, hatta kendi metodunuzu geliştirene kadar en çok kullanılan etkili yöntemlerle -en azından- bir başlangıç yapabilirsiniz.


Astral Seyahat Denemelerine Başlamadan Önce Yapmanız Gerekenler!


* Vücudunuzu rahatsız eden ve dikkatinizi dağıtabilecek tüm aksesuarları çıkartın. (saat, yüzük, kolye)

* Göz kapaklarınıza direkt ışık gelmeyecek şekilde odayı karartın.

* Başınız kuzeye gelecek şekilde sırt üstü yatın.

* Elbiselerinizi çıkartın, fakat vücut ısınızı normal seviyede tutacak şekilde ayarlayın.

* Nerede ve hangi zamanda olursa olsun kesinlikle rahatsız edilmeyeceğinizi bildiğiniz bir yerde olun.

* Rahatlama durumuna geçin.

* Nefesinizi yarım açık dudaklarınızdan alıp-verin.

METOT 1

(Rahatlama ve Uçma İsteği)

Ayağınızdan alnınıza kadar vücudunuzu çizgi olarak düşünün ve zihinsel gücünüzle bedeninizin bir metre yukarıda olduğuna odaklanın. Astral bedeninizin alın kısmının vücudunuzun ayak hizasına gelecek şekilde ileriye-yukarıya gittiğini zihninizde kurun.
Ayaklarınız sabit bir noktada kalacak ve yüzünüz 90 derece dik gelecek şekilde yukarı ve ileri doğru kalktığınızı ve ayaklarınızın üzerinde doğrulduğunuzu düşünün ve buna odaklanın. Birden hafiflediğiniz, kuş gibi olduğunuzu hissedeceksiniz. İşte o zaman kendi bedeninizi yatarken görebilirsiniz.

METOT 2

(Ters Düşünme Beyin Aldatmacası)

Hazırlık bölümündeki aşamaların tümü gerçekleştirilir.
Kuzeye doğru yatış pozisyonunuzu, güneye doğru yatmış gibi düşünerek beyninizi aldatmaya çalısın. Beyniniz devamlı kuzeye doğru olduğunuzu ispatlamaya çalışacaktır. Beyninizi inandırdığınız anda titreşimlerle birlikte yükselmeyi gerçekleştirin. Yükselmede zorluk çekiliyorsa her nefes verişinizde biraz daha hafifleyip yükseldiğinize odaklanın.Yükselmenin diğer yolu ise yukarıda asılı bir ipi çektiğinizi düşünmektir. Eğer titreşimler halen oluşmamışsa ipi her çektiğinizde belli bir rahatlama ve titreşimler meydana gelecektir. Uğraşılar sırasında birden fazla tekniği kullanmaktansa her adıma tam konsantre olmak akla başka şeyleri getirmeyeceğinden mutlak başarıya kolayca gitmenizi sağlayacaktır. Ayrılma tam olarak gerçekleştiğinde görüntüler ve uğultular başlayacaktır (herkes için aynı olmayabilir). Artık yapmanız gereken tek şey düşüncelerinize hakimiyet ve uçuş provalarıdır.

Beyinde “orientation” denilen bir özellik vardır. Bu şu demektir: Sizin gözleriniz kapalı olsa da elinizin / ayağınızın nerede olduğunu bilirsiniz. Gözlerinizi kapayın ve parmağınızla burnunuza dokunmayı deneyin. Bunu ilk denemenizde başarabilirsiniz. Farkında olmadan, gayet doğal bir şekilde yaptığınız bu eylem beynimizdeki bu spesifik özellik olmadan gerçekleşemez.
Sizin amacınız basit bir hile yaparak beyninizi aldatmak ve bedeninizi bir süre için terketmek. Kendinizi bir hapishaneden kaçmaya çalışan mahkum gibi düşünün. Beyniniz ve onun koruma iç güdüsünü ise sizin dışarı kaçmanızı engellemek üzere orada bulunan gardiyanlara benzetebilirsiniz. Bedenden dışarı kaçabilmek, her tarafı kameralarla dolu olan bir hapishaneden kaçmaktan daha zordur. Beyin, oryantasyon özelliği sayesinde sizin tam olarak nerede olduğunuzu hemen bilir. Normal bir uyku esnasında da sizin tam olarak uyku haline geçmenizi bekler ve öyle uyur. Oysa beyni kandırarak bedeni atlatmak ve dışarı kaçabilmek mümkündür. Eğer korkarsanız, beden dışına çıkmanız imkansızlaşır.

Şimdi, her zamanki gibi uyumak için yatağınıza gittiğinizi varsayalım. Beyin, her zamanki gibi sıradan bir şekilde hormonlarınızda gerekli ayarlamaları yapıyor, metabolizmanızı yavaşlatıyor. Bu arada beyin, tabii ki oryantasyon olayını son bir kez daha kontrol ediyor. Bu arada siz, duruma müdahale ediyorsunuz ve aslında bulunduğunuz yerin tam ters tarafında, yani ayakucunuzun olduğu yerde başınızın olduğunu iddia ediyorsunuz. Beyin hemen gerekli kontrolleri yapar ve size tam tersini iddia eder. Bu sırada önemli olan kendi iddianızı ona kabul ettirtebilmektir. Eğer diğer odalardan ses gelirse, sesin geliş yönünü kontrol eden beyniniz bir avantaj kazanır ve “Baksana, ses nereden geliyor? Demek ki, beden senin söylediğin yönde değil” der. Eğer odada bir gece lambası ya da pencereden gelen bir ışık varsa, gözleriniz kapalı bile olsa göz kapaklarınıza gelen ışık sayesinde beyin bedenin gerçek yönünü belirler ve sizin onu yanıltmak istediğinizi anlayabilir. Tüm bunlara rağmen en azından ilk denemelerinizde beyniniz size karşı koyamayacaktır. Bir süre sonra ona ayaklarınızın olduğu yerde aslında başınızın olduğunu kabul ettireceksiniz. Bu aşamadan sonra artık beyin oryantasyon özelliğini kaybetmiştir. Uyku durumuna geçene kadar bedenin gevşemesini hissetmeye başlayabilirsiniz. Bedeniniz bu durumda o kadar gevşer ki ayaklarınızı bile hissedemezsiniz. Karın boşluğunuzda da bir gevşeme hissedersiniz. Kendinizi oldukça hafiflemiş hissedersiniz. Daha sonra kulaklarınızda bir uğultu hissedersiniz. Sakin paniklemeyin, bilahare bedende “vibrational state” olarak adlandırılan çeşitli titremeler hissederseniz. Bu titremeler astral bedeninizde meydana gelmektedir. Ve gerçekte yatakta yatan bedeniniz titremez. Bu durum artık iyice bedenden ayrılmaya yaklaştığınızın habercisidir. Genelde ilk denemelerinizde böyle bir durumla karsılaştığınızda korkar ve vazgeçerseniz hata edersiniz. Bir dahaki sefere bu aşamalara ulaşmak daha zor olabilir. Bir de bu aşamalara ulaştıktan sonra bedenden ayrılmayı gerçekleştirmek önemlidir. Bu da bir yetenek, biraz da bilgi işidir.

Bu aşamada “rope metodu” diye adlandırılan yöntem etkilidir. Karanlıkta yukarıdan aşağıya doğru bir halat sarktığını ve sizin ellerinizle onu çektiğinizi düşünün. Burada halatı görmeniz önemli değil. Büyük ihtimalle bir kaç kez çektikten sonra görüntüde bazı kopukluklar olacaktır. Kesinlikle vazgeçmeyin ve ipi çekmeye devam edin. İpi göremeseniz de çekin. Bu şekilde astral ayrılmayı rahatça gerçekleştirebilirsiniz.

METOT 3

( İp Metodu )

Astral seyahat tekniklerinde en çok anlatılan metotlardan biridir. Ön hazırlık safhası tamamsa, hiç bir yerinizi hissetmiyorsanız, hayalinizde tavandan bedeninize doğru bir ip sallandığını ve sizin de o ipe tutunup kendinizi yukarı çektiğinizi hayal edin. Vücudunuzu kıpırdatmayın. Yavaş yavaş kendinizin yukarı doğru çekildiğini hissedeceksiniz. Bazen o esnada özellikle el, kol ve bacaklarda karıncalanmalar olabilir. Sükunetinizi asla bozmadan, heyecanlanmadan olayın akışına kendinizi bırakırsanız, kendinizi bir anda odanızın içinde boşlukta buluverirsiniz.

METOT 4

(Hayal Telkin Metodu)

Bu deneyden önce yattığınız odanızı iyice inceleyiniz. Ön hazırlık safhasından sonra kendinizi bedeninizden bir kaç metre yukarıda süzülürken ve odanıza bakarken hayal edin. Detayları atlamadan herşeyi görmeye çalışın. Oda lambasını, oda kapısını, masanızı vs... Bu teknik sizin bedeninizden ayrılmanıza yarar sağlayacaktır.

METOT 5

(Rüya Metodu)

Rüya metotları sayesinde astral seyahat deneyimleri yaşayan kişilerin sayısı bir hayli fazladır. Bu teknikteki amaç rüya görürken rüyada olduğunuzu fark ederek şuurunuzu geri kazanmaya dayanır. Bunun için yapmanız gereken, rüyanızda yaşadığınız olaylar karşısında “neden oldu, nasıl oldu, niçin oldu” gibi sorular sorup ve kendinize her mantıklı cevaplar verişinizden sonra "demek ki rüyada değilim" demeniz gerekmektedir. Rüyada gördüğünüz şeyler karşısında beyin aynı mantığı aranmaya çalışacak ve bulamayınca da rüyada olmadığı kanısına varabilecek ve kendinizi aniden odanızda -ya da bildiğiniz başka bir yerde- astral seyahatteyken bulabileceksiniz.
Kendi kendinize vereceğiniz telkinler astral seyahatte büyük önem taşır. Gece yatmadan tuzlu bir şeyler yiyin ve odanızın bir köşesine bir bardak su koyun. Her gece yatmadan bunları yapın ve yine her gece yatmadan kendinize şu telkinde bulunun: "Rüyamda susadığımda kalkıp o köşedeki bardaktan su içeceğim fakat bardağa dokunduğum anda şuurumu kazanacağım." Bu teknik uygulanması çok kolay olduğundan bir çok kişi bu yolla astral seyahat deneyimi yaşayabilmiştir. Bu tekniği en az 15 gün boyunca sürekli denemelisiniz.
Ben teknikleri yeterince kısa ve öz olarak tuttum. Bu teknikler en çok kullanılan ve iyi sonuç getirebilecek tekniklerdir ama hiç birinin diğerinden üstün bir yanı yok bence. Siz yapabileceğinize inandıktan ve korkmadıktan sonra yeterli telkin kullanırsanız sonuca ulaşabilirsiniz.

METOT 6

(Kasları art arda gevşetme yöntemiyle seyahat)

Rahat edebileceğiniz bir yer bulun. Bir koltuk, yatak veya divanı kullanabilirsiniz; fakat yatay bir pozisyondayken gevşemek büyük olasılıkla astral çıkmayı kolaylaştıracaktır. (Önceki yıllarda İngiltere’de yürütülen bir araştırmada, kendiliğinden astral seyahat yaşayan oldukça fazla sayıda kişinin, o sırada yatmakta olduklarını ortaya koymuştur.) Başladığınız zaman kaslarınızı kramp girme raddesinde sıkmayın. Yalnızca sıkın, beşe kadar sayın, sonra bir kaç saniye (5-10) gevşetin ve diğer kas grubuna geçin. Tüm dikkatinizi gerilimi ve gevşemeyi hissetme üzerinde toplayın. Düşüncelerinizin farklı ilgilere kaymasını izin vermeyin. Bedeninizin o anda üzerinde çalıştığınız belli kısmına odaklanmayı sürdürün. Unutmayın; kasları art arda gevşetmek fiziksel bir egzersiz olduğu kadar zihinsel de bir egzersizdir. Her kas grubunu 2 ya da 3 kere sıkıp gevşetin. Her ayrı kas grubunu sıkarken, bedeninizin diğer kısımlarını hareketsiz ve sakin kalmasına çalışın. Tüm benliğinizin, bedeninizin o anda üzerinde çalıştığınız kısmında konuşlandığını varsayın. Bunları yaptıktan sonra bedeninizi hissetmemeye başlayacaksınız, çok rahatladığınızı hissedeceksiniz. İşte o anda kendinize telkinler verin, yukardan aşağı ip sarktığını düşünün ve yukarı doğru çekildiğinizi hissedin. Bunu isteyin. Birden kendinizi yukarda vücudunuzu izlerken bulabilirsiniz.

Uyarı: Astral seyahat pratikleri belki ilk günlerde sonuç vermeyebilir. Fakat bu, sizin bu konu üzerinde yeterince çalışmanıza bağlıdır. Her ne kadar bazı istisnalar ilk zamanlarda çıkabilirse de, sizin bıkmadan usanmadan çalışmanız gerekebilir. Bir kez bedenden ayrıldığınızda artık olayı kavramış olacak ve artık istediğiniz an astral seyahat yapabileceksiniz...

Enerji beden
Enerji beden ismini verdiğimiz güce gelince. Bu enerji, konumuzun şahdamarıdır. Aslında buna enerji beden demek doğru değildir. Söz konusu şey kişinin çevresinde, onu aynen yukarda söz edilen Aura gibi kaplayan bir enerji tabakasıdır. Burada söz konusu olan enerji Aura kadar geniş değildir. Normal şartlar altında Aura on, yirmi santimden bir, bir buçuk metreye kadar kalınlaşabilirken enerji beden gene normal şartlar altıda bir buçuk, iki santim kadar fizik bendenden açılabilir. Aura bazı medyumlar tarafında görülebilir veya görüldüğü iddia edilir. Enerji beden ise bir çok kimse ve özellikle de çocuklar tarafından görülebilir. Ayrıca enerji beden renksizdir.
Güneşli havalarda ya da ışığın iyi fotograf çekmeye uygun olduğu durumlarda (Yapay ışıkta değil. Sadece Güneş ışığında) bazı kimseler, canlılara baktıkları zaman onların siluetlerinin kenarında görülmeyen bir kaynaşma, renksiz, ısı dalgası gibi birşeyler görebilirler ve çoğu kimse bunu kendi göz yanılgısı veya bozukluğu zannedip dikkate almaz. Enerji beden işte budur. Enerji beden gerçekte beden şeklinde değildir. Aslında şekilsiz ve bu yüzden de şayet bir canlıdan ayrı olarak görülmesi mümkün olsa küre şeklinde görülecek olan ve renksiz bir enerjidir. Tabii küre şeklinde olması onun kendi şekli olmamasından dolayı yapılan bir tahmindir. Boşluktaki şeyler mesela uzaydaki bir su kütlesi küre şeklini alır. Kendi manyetik enerjisi olan şeyler tıpkı yer çekimi gibi kendi kendisini toplar ve küre biçimi alır. Manyetik enerjisi az olan şeyler ve mesela bir duman tabakası dağılıp bulut gibi görünür. Bu yüzden zaten başlı başına bir manyetik enerji olan enerji beden de bağımsız olarak mevcut olsaydı herhalde küre şeklinde olurdu diye fikir yürütüyoruz. Bu şekilsiz enerji insanın çevresindeyken onun her yanını kapladığı için beden şeklini alır.
Enerji bedenin, tarifini yaptığımız bu şekli de aslında onun kendisi değildir. Burada tarif edilen onun sebep olduğu bir enerji yoğunlaşmasıdır. Enerji beden dediğimiz şeyin aslı insanın ruhsal enerjisi, psikokinetik gücüdür.
Söz konusu bu psikokinetik enerji bütün doğaüstü kabul edilen olaylarda kullanılan, işi yapan, etkin güçtür. Telapati, psikokinezi, durugörü, psikometri, levitasyon ve akla gelen her tür parapsikolojik tezahür bu psikokinetik güç sayesinde gerçekleştirilir. Bir noktada Maji'nin etkin gücü de budur. İnsan bilerek veya bilmeyerek kendi enerjisinden bir miktarını uzatabilir ya da uzağa gönderebilir veya birisinin üzerinde yoğunlaştırabilir ve hatta kalıcı olarak onun üzerinde bırakabilir. Yukardaki Psikokinezi ve benzeri deyimlere bir açıklık getirmek gerekirse bazı kendiliğinden oluşan olaylarda veya bilinçli denemelerde cisimleri uzaktan oynatan, havalandıran, kişinin kendisinin havalanmasına sebep olan, düşünce nakli yapan, insanları etki altına alıp bir fikri empoze eden ve ona bazı şeyleri yaptırtan etkin güç enerji beden dediğimiz psikokinetik enerjidir. Daha doğrusu insanın bu gibi şeyler yapabilmek için bilinçli veya bilinçsiz olarak kullandığı araç enerji bedendir.
Enerji beden herkeste vardır fakat tabii bazı kişilerde çok daha güçlüdür. Doğuştan gelen bu yetenek tıpkı bazı kimselerin adele yapılarında daha çok lif sayısı ile doğmaları gbidir fakat tıpkı fiziksel adele yapısının ağırlık çalışmaları ve değişik sporlarla güçlendirilmesi gibi enerji bedeni güçlendirip, etkinleştirecek çalışmalar da vardır.
Durugörü Nedir?
En basit tanımıyla Durugörü: Beş duyunun dışında, eşyaları, olayları ve düşünceleri algılama ve görmedir. Ruhsal görü adı da verilen bu yetenek, Duyular Dışı Algılamalar içinde üzerinde en fazla araştırma yapılan yeteneklerimizden biridir.

Beş duyu organlarımızdan biri olan gözler, bu algılamada fonksiyon görmezler. İki kaşın arasında; gözler genellikle kapalıyken ya da her hangi bir objeye konsantre edildiği bir sırada adeta televizyon ekranında bir film seyredercesine, bir takım şekillerin görülmesidir. Bu yeteneği gelişmiş kişilere durugörü medyumu adı verilir.
Astral Seyahat Nasıl Yapılır ?

Öncelikle bedeniniz çok rahat olmalı ve hiç kimse tarafından rahatız edilmeyeceğiniz bir odada tek başınıza olmalısınız.

8astralprojection.jpg

Astral seyahati gerçekleştirememenizin önündeki en önemli engel endişe ve korkularınızdır. Kendinize ve yapabileceğinize inanın. Her zaman ilk seferde başarılı olunamaz.Ancak bedeninizden ayrılırken eğer korkar ve vazgeçerseniz yeniden bu noktaya ulaşmanız çok zaman alabilir. Bu yüzden korku duygusunu içinizden atın. Astral seyahat zarar verici değildir.

Astral seyahat yapmak için en önemli noktalardan biri imgeleme konusundaki başarıdır. Yatağınızda sırt üstü yatarken kendinizi tavanda hayal edin aşağıdaki bedeninize baktığınızı düşünün. Bunu ne kadar canlı olarak yaparsanız beyninizin bunu kabul etmesi ve bedeninizden dışarı çıkmanız o kadar kolaylaşacaktır.

Astral seyahat yapmak için beyninşz mutlaka alfa pozisyonunda olmalıdır. Yani meditatif bir durumda olmalısınız. Hiç bir şey düşünmeden gevşemeli ve aklınıza düşünceler gelirse onlara takılmadan geçip gitmelerine izin vermelisiniz. Burada en önemli noktalardan biri de tam gevşemiş bir durumda olmanızdır. Vücudunuzda hiç bir gerilim olmamalı. Eğer herhangi bir yeriniz ağrıyorsa yada bir sıkıntınız varsa astral seyahat girişiminde bulunmayın.

Astral bedene çıkış yolu göbek chakrasıdır. Eterik bedeniniz göbek chakrasından dışarı çıkar ve bir kordonla bedeninize bağlıdır. Dolayısıyla bu chakranın düzgün çalışması astral seyahat için size kolaylık sağlayacaktır.

Astral seyahate çıkma deneyimi yaşayacağınız gün bir kaç havuç yemeniz, et yemekten kaçınmanız, meditasyon yapmanız, kendinize Reiki uygulamanız sonuca ulaşmanıza yardım edecektir. Ayrıca astral seyahat deneyimi esnasında sarı renk giysiler de bu konuda yardımcı olacaktır.

Astral seyahate çıkyığınızda asla korkmayın bu bedeninize geri dönmenize yol açar. Eğer böyle bir şey olursa yapabileceğiniz en iyi şey uykuya dalmak olacaktır.

Astral seyahate çıkarken kalpte aşırı çarpıntı,kulaklarda uğuldama, göbek bölgesinde rahatsız edici bir duygu gibi hisler yaşayabilrisiniz. Bunlar son derece normaldir ve çıkmak üzere olduğunuzun işaretleridir. Bir çok kişi bu noktada korkar ve geri döner, ancak bir daha bu noktaya gelmek kolay değildir. Bu belirtilerle karşılaşınca korkmayın. Sağlığınıza zarar verecek bir sorun olmayacaktır. (Kalp yada tansiyon hastası iseniz dikkatli olmalısınız.)

Astralde iken ne zaman isterseniz bedeninize dönebilirsiniz. Bunun için sadece düşünmeniz yeter. Size yön veren düşünceleriniz olacaktır.

Astralde iken odada eşyaların yerini farklı görebilirsiniz, bu son derece normaldir.

İlk deneyimlerinizde odanızda çıkmayın, sadece havada dolaşın ve kendinizi, odayı seyredin. Astral bedeninizi yönlendiren düşüncelerinizdir. Bu konuda hakimiyet kazandıkça evinizin dışına çıkabilir ve zamanla daha uzak yerlere gidebilirsiniz.

Her ne kadar astral ile uzaya ve diğer galaksilere gitmek mümkün olsa da güneş sisteminden çıktıktan sonra geri dönüş konusunda sorunlar olabilir ve kaybolabilirsiniz. Bu konuda kesin hakimiyet kazanmadan böyle bir girişimde bulunmayın.

Astralde iken bazı varlıklarla karşılaşmalardan söz edilir. Bu tamamen sizin elinizdedir. Eğer böyle bir amacınız varsa elbette olabilir ama böyle bir isteğiniz yoksa bundan korkmanıza gerek yok, böyle bir şey olmayacaktır.

Bedeninize dönerken ani bir sıçrama hissedebilirsiniz. Bu durumda yataktan kalkmayın ve uyumaya devam edin.

Astral seyahat bazen ilk seferde mümkün olsa da genelde bunun için çalışılması gerekir. Bu konuda sabırlı olun ve düzenli olarak çalışmalar yapın.

Her insan bir auraya sahiptir. Herkes başkalarının aura alanlarını zaten görmüş ya da deneyimlemiştir. Ancak sorun şu ki, çoğu insan bu deneyimi ya reddetmekte ya da hiç böyle bir şeyin olmadığını varsaymaktadır.

Çocuklar aura görmede ve deyimlemede çok iyidirler. Bu deneyimleri genellikle çizdikleri resimlere yansıtırlar. Şekillerin çevresini değişik ve alışılmadık renklerle boyarlar. Bu renkler çoğunlukla çizdikleri şeyin çevresinde gözlemledikleri süptil enerjileri yansıtmaktadır.

Aura' yı görmekÇoğunlukla, bu resimler büyükleri tarafından "Hayatım, neden annenin çevresindeki havanın rengi eflâtun?", "Neden kedi yeşil ve pembe?" ya da "Neden kardeşini mavi boyadın?" gibi sorularla karşılanır. Fakat konu kedinin yeşil ve pembe olması ya da kardeşinin mavi olması değildir. Sadece, çocuk bu aura renklerini görmüş ve gördüğünü anlatmak için renkli kalemleri kullanmıştır. Ne yazık ki, bu tür yaklaşımlar, süptil algılamaların ve farkındalığın önünü kapatmaya sebep olmaktadır.

Birçok şekilde tanımlanabilen aura, maddeyi çevreleyen enerji alanıdır. Atomik yapısı olan her şey, bir auraya, kendisini çevreleyen bir enerji alanına sahip olacaktır. Her maddenin her atomu, sürekli hareket içinde olan elektron ve protonlardan oluşur. Bu elektron ve protonlar elektrikseldir ve manyetik enerji titreşimleridir. Canlı maddenin atomları, cansız maddenin atomlarından daha aktifdir ve titreşimleri daha yüksektir. Bu nedenle ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve insanların enerji alanları daha kolay saptanabilir ve görülebilir.

8kirlian9.jpg
8kirlian1.jpg
8kirlian_photo.jpg

Aurik Enerji Alanını Deneyimlediniz mi?


Eğer aşağıdaki sorulardan birine olumlu yanıt verebilirseniz, kendi auranızda dışsal bir enerji alanının etkisini deneyimlemişsiniz demektir.

1. Bazı insanlarla birlikteyken, kendinizi tükenmiş hisseder misiniz?

2. İnsanlarla bazı renkleri ilişkilendirir misiniz?(Örneğin, "Bana hep sanki sarı bir insan gibi gözüküyorsunuz.")

3. Birisinin size dikkatlice baktığını hiç hissettiniz mi?

4. Yeni tanıdığınız birinden anında hoşlandığınız ya da hoşlanmadığınız oldu mu?

5. Bir insanın görünürdeki davranışının aksine aslında neler hissettiği ile ilgili bir algınız oldu mu?

6. Birisi gelmeden ya da siz onu görmeden önce hiç o insanın varlığı ile ilgili bir algınız oldu mu?

7. Bazı sesler, renkler kendinizi daha rahat yada rahatsız hissetmenize neden olur mu?

8. Yıldırım sizi sinirli yapar mı?

9. Bazı insanlar sizi diğerlerine göre daha enerjik yapar mı?

10. Bir odaya girip, hiç korktuğunuz, dona kaldığınız ya da kızgınlık duyduğunuz oldu mu? Bazımekânlar orada kalmak istemenize neden olur mu? Ya da terk etme hissi verir mi?

11. Birisi hakkındaki ilk izleniminizi dikkate almayıp da en sonunda bu hissinizin doğrulandığıolur mu?

12. Bazı odalar diğerlerine oranla daha rahat ve eğlenceli geliyor mu? Bir odadan diğerine farkı hissediyor musunuz? Kardeşinizin odasının sizinkinden nasıl daha farklı hissedildiğine dikkat ettinizmi? Peki ya ebeveynlerinizinki ya da çocuklarınızınki?

İnsan aurası, fiziksel bedeni çevreleyen bir enerji alanıdır. Bu alan bedeni her yönden sarar. Üç boyutludur. Sağlıklı bir bireyde, bedenin çevresinde elips şekli oluşturur Ortalama bir bireyde, bedenin çevresinde 2,5-3 m genişliğindedir. Kadim üstatların auralarırun birkaç km genişliğinde olduğu söylenir. Gittikleri her yerde çok sayıda insanı kendilerine çekebilmelerinin bir nedeninin bu olduğuna da inanılır.

Aurik alanları zayıf olanlar, dışsal etkilerden daha çok negatif olarak etkilenirler. Bu durum, daha kolay yorulmaya ve yönlendirilmeye yol açar. Zayıflamış auralar; başarısızlık duygusu, sağlık sorunları ve yaşamın birçok alanında etkin olamayış olarak sonuçlanırlar.

Auranız ne kadar güçlü ve canlı ise, o kadar sağlıklı olursunuz. Aksi hâlde dışsal güçler tarafından olumsuz yönde etkilenmeye açıksınızdır.

Bu bedenlerin öncelikli işlevi, ruh varlığının fiziksel yaşamdaki eylemlerini düzenlemek ve koordine etmektir, fakat bu kitapta bu konu üzerinde durulmayacaktır. Şimdilik, bu bedenlerin tüm aurik alanının parçalan olduğunu bilmeniz yeterlidir.

Doğal enerjiler, beden tarafından kolayca özümsenir ve dönüştürülür. Bireyi sağlığına kavuşturma açısından bilinen bir yöntem, onu hava değişimi için deniz kenarına yollamaktır. Deniz ortamı, yaşamın dört temel elementine sahiptir. Güneşten ateş, deniz rüzgârlarından hava, denizin kendisinden su ve kuşkusuz toprak. Bireyin bedeni bu temel elementleri almaya ve şifa veren enerjilerle tüm fiziksel enerji sistemini güçlendirmeye uygundur. Bu dört element ile iletişim, bireyin dengesini yeniden kazanmasını sağlar.
8kirlian-fingerprints.jpg


Öte yandan aura sadece doğanın elementlerinden özümsenip dönüştürülen enerjilerden oluşmamıştır. Ayrıca, gökyüzünün enerji alanları ile bedenin süptil etkileşimi de bulunmaktadır. Astrolojide sıkça betimlendiği gibi, yıldızsal etkiler de bireyde enerji ifadeleri hâline dönüştürülür. Bazı gezegensel etkiler, bireyi diğerlerine göre daha güçlü ve daha çok etkileyebilir. Unutmayın ki, herkesin kendine özgü bir enerji sistemi vardır ve bu sistemin daha süptil çevresel etkilerle işleyişi ve iletişimi, bireyden bireye değişkenlik göstermektedir. Kısa bir çaba ve gözlemle bile bu etkileri algılayışınızı geliştirebilir ve onalarla daha yaratıcı ve üretici biçimde çalışmayı öğrenebilirsiniz.



Auranızı güçlendirme
Aura insanın doğal enerji kalkanıdır. Güçlü bir auraya sahip olan kişiye dışarıdan negatif enerjiler etki edemez, hastalıklara daha dayanıklıdır,ikna gücü daha gelişmiştir, çevresine huzur verir ve canlılık duyguları verir.

Aura güçlendirmek için bir çok yöntem mevcuttur. Reiki, yoga, meditasyon bunların en başta gelenleridir. Sizde küçük bir çalışma ile doğal koruma kalkanınız olan auranızı güçlendirebilirsiniz.

Bunun için her gün 5 dakikalık bir imgeleme yapabilirsiniz.

İmgeleme için öncelikle meditatif bir duruma geçin. Yani oturduğunuz yada yattığınız yerde gözlerinizi kapatın ve gevşeyin. Vücudunuzdaki tüm kasların gevşediğine emin olduktan sonra vücudunuzu çepeçevre saran ışıktan bir alan düşünün. Bu alanı oldukça canlı ve parlak hayal edin. Renk olarak canlı bir beyaz, altın rengi veya gümüş rengi düşünebilirsiniz. Eğer gözünüzün önüne başka bir renk geliyorsa müdahale etmeyin, bırakın o renk olsun. Ancak renkler son derece canlı ve parlak olmalı. Koyu, çamurlu,kirli renkler gözünüze geliyorsa bunların canlı ve parlak renkler olduğunu imgeleyin ve renkleri canlı tonlarla değiştirin.

Bu alanın gitgide genişlediğini, canlandığını ve büyüdüğünü imgeleyin. Alan gitdikçe genişlesin. Tüm odayı sarsın hatta evden dışarı çıkarak büyüyebileceği kadar büyüsün. Ne kadar genişletebilirseniz bunu yapmaya devam edin. Ancak bir yerden sonra artık büyümezse durun ve bu alanı bir süre seyredin. Canlı, parlak ve çok büyük bir auraya sahipsiniz. İstediğiniz zaman imgelemeyi bırakabilirsiniz.

Bu imgelemeyi istediğiniz zaman yapabilirsiniz.Düzenli olarak yapmanız auranızın büyümesini ve canlanmasını sağlayacaktır. Doğal korunma kalkanınızı büyüterek ve güçlendirerek negatif etkilerden korunabileceğiniz gibi kendinizi daha sağlıklı ve daha güçlü hissedeceksiniz. Her gün 5 dakika bu imgeleme size çok faydalı olacaktır.Alıştıkça dışarıda yada istediğiniz yerde bu imgelemeyi yapabilirsiniz. Ancak gözlerinizi kapalı tutun. Çünkü bu beyni alfa durumuna sokar ve imgelemenin etkisini arttırır.

Eğer Reiki kullanıyorsanız bu imgelemeden önce tüm chakralarınıza enerji vermeniz ve imgeleme bitince solar pleksus chakraya bir kaç dakika enerji vermeniz çok faydalı olacaktır.

Aura- Katmanları ve Renkleri AURA NEDİR VE KATMANLARI NELERDİR?

7aurakirlian.jpg
İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. Bu elektromanyetik alanın bir çok önemli fonksiyonu vardır. Evrensel enerjiyi vücudumuza alarak yaşamımızı idame ettirmemizi sağlayan chakralar aurada bulunurlar. Aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın yada negatif etkinin gelmesi düşünülemez. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz. O halde auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra ruhsal zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir. Auranın birden çok katmandan oluştuğunu artık biliyoruz. Bu konuda araştırmacılar arasında çeşitli görüş ayrılıkları olsa da ana 4 katman konusunda genelde fikir birliği vardır. Bu katmanlar eterik beden,duygusal beden,zihinsel beden ve ruhsal bedendir. Bu katmanların her birinin kendine özgü özellikleri ve işlevleri vardır.

ETERİK BEDEN; Şekil ve boyut olarak fiziksel bedene benzer. Adeta fiziksel bedenin üzerine giyilmiş ve ona bire bir uyan bir elbise gibidir. Chakralar bu alanda bulunurlar ve auranın üst katmanlarından gelen enerjileri bedene alma işlevi yaparlar. Organizmanın enerji ihtiyacı tam olarak karşılanmışsa, eterik beden aşırı enerjiyi chakralardan ve deri gözeneklerinden dışarıya verir. Eterik bedenin temel işlevi fiziksel bedenin sağlıklı kalmasını sağlamak ve onu evrensel enerji alanı ile bağlantıda tutmaktır. Sağlıklı bir insanda genişliği 15-20 cm kadardır. Hastalık,yorgunluk ve stres gibi durumlarda eterik bedenin genişliği azalır. Sadece bir kişinin eterik bedenine bakılarak sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunabilir. Eterik beden fiziksel bedeni koruyucu bir tabaka gibi kuşatır ve zararlı maddelerin bedene girmesine izin vermez. Eterik beden aynı zamanda dış dünyaya yaşam enerjisi saçar. Eterik bedeni sağlıklı ve güçlü olan insanlara 20 cm'den fazla yaklaştığınızda sizde kendinizi olumlu ve pozitif hissedersiniz. Eterik bedene sağlık bedeni de demek mümkündür. Hastalıklar vücutta ortaya çıkmadan önce bu katmanda ortaya çıkarlar ve profesyonel biri sadece eterik bedene bakarak kişinin sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olabilir. Sağlıklı bir yaşam için eterik bedenin güçlü ve sağlıklı olması şarttır. Eterik bedeni zayıflamış biri hastalıklara açık bir durumdadır.

Eterik bedenin önemli bir işlevi de yüksek enerji bedenleri ile fizik beden arasında aracılık yapmasıdır. Bu da eterik bedenin sağlığını kaybetmesi durumunda duygusal,zihinsel ve ruhsal aura katmanları ile kişinin bağlantısının zayıflayacağı anlamına gelmektedir. Bu durum bir çok psikolojik sorunun yanı sıra önemli kişilik bozuklukları,depresyon hatta intihar eğilimini gündeme getirebilir.

İnsanların yanı sıra hayvanların ve bitkilerin de eterik bedenleri bulunmaktadır. Bir organı kopmuş bir insanın eterik bedeni her zaman o organ varmış gibi görünecektir. Aynı şekilde bir bitkinin yaprağını kesip Kirlian makinesiyle resmini çektiğinizde sanki yaprak tammış gibi görürsünüz. Bu da eterik bedenin bir bütün olduğunu ve sonradan ortaya çıkan kayıplardan etkilenmediğini göstermektedir. Kişinin hafızasında bacağına ilişkin imgeler oldukça eterik bedenin o bacak kesilmiş olsa bile yer alacaktır. Eterik bedeni doğru anlamak ve eterik bedeninizin güçlenmesi için çalışmalar yapmak sağlık açısında çok önemli olacaktır.

DUYGUSAL BEDEN; Eterik bedenin üstünde bulunan ve sıvımsı yapıya sahip olan bir katmandır. Gökkuşağının tüm renklerini barındıran duygusal bedenin o anki rengi kişinin duygusal durumuna göre değişir. Zihinsel bedenden gelen üst düzey enerjiler duygusal bedene ulaşır ve burada bir değişimden geçerek zihinsel bedene iletilir. Kişinin duygusal yapısı bu katmanla ilgilidir. Üst katmanlardan gelen enerjiler burada duygusal anlamlar kazanır ve kişiye özel duygusal süzgeçten geçtikten sonra anlam kazanarak eterik bedene aktarılır. Aurada kişinin o anki ruhsal durumuna göre değişen renklerin en iyi algılanacağı alan burasıdır. Örneğin o anda çok öfkeli olan birinin koyu duygusal bedeninde koyu kırmızı renk hakim olacaktır. Duygusal bedenin durumu kişinin duygusal yapısı ve anlık duyguları ile ilgili bilgiler verir.

ZİHİNSEL BEDEN; Duygu bedeninin bitiminde başlar ve ruhsal bedene kadar uzanır. Genelde rengi sarıdır. Fikirlerimizin yapısını barındırır ve düşünce formları bu bedende görülebilir.

Hastalıklarımızın büyük bir çoğunluğu zihinsel bedenimizden kaynaklanmaktadır. Tüm hastalıkların zihinsel nedenlerinin olduğu artık bir çok araştırmacı tarafından ortaya konmuştur.

Zihinsel bedenin en önemli özelliği güçlü olduğu zaman kişinin başka insanların etkisi altında kalmaması ve özgür iradesiyle kendi kararlarını verebilmesidir. Zihinsel beden zayıfladığında ise kişi kararsızlık halindedir ve sürekli başka insanların etkisinde kalarak yaşamına devam eder. Başkaları ne der mantığını sürekli öne süren ve yaşamını başkalarının ne düşüneceğine göre planlayan bir kişinin zihinsel bedeni son derece sağlıksızdır.

Olumsuz düşünceleri elemek ve yerlerine olumlu düşünceler yerleştirmek de zihinsel bedenin en önemli işlevidir. Düşüncelerimizin yaşamımızı hangi boyutlarda etkilediğini gözümüzün önüne getirdiğimizde zihinsel bedenimizin önemini daha iyi anlayabiliriz. Hastalıkların önce zihinsel bedende oluşması ve daha alt bedenlerden fiziksel bedenimize geçmesi de zihinsel bedenin önemini bir kez daha vurgulamaktadır.

RUHSAL BEDEN; Ruhsal bedenimizin titreşimi diğer bedenlere göre çok daha yüksektir ve algılanması da diğer bedenlere göre daha zordur. Evrensel enerjiler ruhsal bedenimizden auramıza girerler ve burada bir değişime tabi tutularak zihinsel bedene aktarılırlar. Ruhsal bedende ortaya çıkan bir sorun er geç daha alt bedenlere ve oradan da fiziksel bedene yansıyacaktır.

Ruhsal beden kişinin bütün ile bağlantısını simgeler. Bütünle bağlantısı güçlü olan bir insanın ruhsal bedeni sağlıklı olacak ve evrensel enerjiyi en iyi şekilde alarak diğer katmanlara ulaştıracaktır. Bu evrensel enerji zihinsel katmanda bir değişimden geçecek, duygusal katmanda daha farklı bir yapıya bürünecek ve en son eterik bedenden chakralar vasıtasıyla fiziksel bedene geçerek kişinin yaşam enerjisi haline gelecektir. Ancak bunun için öncelikle ruhsal bedenin sağlıklı olması gerekmektedir.

Ruhsal bedenin genişliği kişinin ruhsal gelişimiyle doğru orantılıdır. Ruhsal olarak gelişmiş bir kişinin ruhsal bedeni kilometrelerce uzağa yayılabilir. Ruhsal beden kendi yapısına en uygun olarak enerjileri alır ve alt bedenlere iletir. Ruhsal bedenin gelişimi ile alınan enerjinin kalitesinde de değişiklik olacaktır ve bu kişinin tüm yaşamını etkileyecektir.

Ruhsal açıdan gelişmiş olan insanların yanında huzur, sükunet hisleri duymamız yada bu kişilerin şifa enerjisi dağıtmaları ruhsal bedenlerinin canlı,parlak ve güçlü olmasıyla ilişkilendirilir.

AURANIN RENKLERİ

Kırmızı; Koyu kırmızı kızgınlık,sinirlilik ve tedirginlik duygularını gösterir , parlak bir kırmızı canlı bir yaşam gücünü ve azim duygusunu temsil eder. Koyu tonda bir kırmızı bencilliğin ve ihtirasın işaretidir. Kahverengine yakın bir kırmızı korkuyu simgeler. Siyaha dönük bir kırmızı ise negatif niyetlerin habercisidir. Canlı parlak bir kırmızı aynı zamanda fiziksel sağlığın ve ataklığında habercisidir. Pembeye çalan kırmızı duygusal mutluluk ve aile yaşamındaki güzelliklerin işaretidir.

4aurafoto.jpg
4auralanlari.PNG

Turuncu; Canlı ve berrak bir turuncu fiziksel gücü, cinsel enerjinin sağlıklı işlediğini gösterir. Aynı zamanda parlak ve canlı turuncu renk olayların akışına iradi etkilerimizi ve sorumluluk alma kapasitemizin göstergesidir. Eğer koyu renk bir turuncu söz konusuysa bu dalak ve üreme organlarında bir sorun olabileceğinin işareti olduğu gibi bencil bir yapınında göstergesidir.

Sarı; Sarı renk zeka, akıl kapasitesi ve entelektüel düşünce biçimiyle ilintilidir. Mat ve canlı olmayan bir sarı maddi ve dünyasal konulardaki düşüncelerin ve zihni daha çok bu konuların işgal ettiğinin bir göstergesidir. Sarı rank canlı ve parlak ise zihinsel kalitenin yüksek olduğu ve kişinin ruhsal konularda da bir kapasiteye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kirli ve sisli bir sarı ise kurnazlığın ve ihanetin göstergesidir. Aynı zamanda kirli tonlarda bir sarı mide ve pankreas sorunlarına da işaret edebilir.

Yeşil; Canlı ve temiz bir yeşil dengenin, uyumun ve anlayışın göstergesidir. Özellikle zümrüt yeşil bir renk kişinin şifa çalışmaları yaptığının yada şifa konusunda çok yetenekli olduğunun bir işaretidir. Aurasında canlı yeşil renk hakim olan kişiler sakinleştirici ve bulundukları ortama uyum getirici etkilere sahiptirler. Eğer yeşil renk koyu ve sisliyse bu açgözlülük ve yalancılığın bir işaretidir. Kahverengine çalan yeşil renk ise kıskançlığın ve negatif ihtirasların habercisidir. Koyu ve çamurlu yeşil renk kalp rahatsızlıklarının da işareti olabilir.

Mavi; Canlı ve parlak bir mavi anlayışın, sezgisel yeteneklerin ve geniş ufuklu düşüncelerin işaretidir. Daha çok dinsel inançları yoğun olan insanlarda görülür. Sanatçılarda ve sanatsal yetenekleri olan kişilerin auralarında da canlı mavi renk bulunur. İletişim yetenekleri güçlü ve ikna etme kapasiteleri güçlü olan insanların auralarında da mavi renk hakimdir. Eğer mavi renk koyu ve çamurlu ise dinsel konularda bağnazlık yada ruhsal olarak karanlık bir yapının işaretidir.

Çivit Mavisi; Daha çok üçüncü gözle ilişkilendirilen bir renktir. Auralarında çivit mavisi renk bulunan kişiler sezgisel yetenekleri gelişmiş ve vizyon sahibi olan insanlardır. Ayrıca bu rengin parlak ve canlı renkte olması sadık bir kişiliğinde habercisidir. Çivit mavisi renk çamurlu ve sisli ise bu iç görüden yoksun ve sezgilerini ciddiye almayan bir kişilik yapısını gösterir.

Mor yada menekşe; Bu renkler tepe chakra ile ilişkilendirilmiştir. Bu renkler ruhsal gücü ve ruhsal olarak gelişmiş bir yapının simgesidir. Evrensel sevgiye inanan ve yüksek ruhsal hedefleri olan kişilerde bu renklere rastlanır. Daha çok asalet ve ruhsallıkla ilişkilendirilen bu renkler aynı zamanda meditasyon yapan kişilerin aurasında da görülebilir. Daha çok tepe chakrası civarında bulunan bu renkler kişi ruhsal gelişiminde ilerledikçe tüm auraya doğru yayılım gösterir.

Pembe; Aurada görülen canlı pembe renk duygusal yaşamda dengenin ve uyumun işaretidir. Merhametli ve yardımsever insanlarında auralarında pembe renge rastlanır. Evrensel sevgi hisleriyle dolu olan insanların auralarında yoğun olarak görülen bir renktir.

Kahverengi; Genelde maddiyatla ilişkilendirilen bir renktir. Özellikle işkolik insanların auralarında sıkça bulunmaktadır. Genelde fiziksel sağlık için olumlu olarak yorumlanmaz ve hastalıkların bir işareti kabul edilir. Cimri ve açgözlü insanlarında auralarında sıkça görülebilen bir renktir. Kestane rengi ise kişinin üstlendiği görevleri yerine getirebildiğini gösterir.

Siyah; Fizik bedenle,eterik beden arasında dar bir şerit halinde görülmesi son derece normaldir. Ancak bunun dışında görülen siyah renk kişinin yaşamı ve kendi varlığını reddettiği anlamına gelir. Aurayı dolduran siyah renk ışığın olmadığının ve karanlığın işaretidir. Eğer siyah aura içinde çizgiler halindeyse pozitif özellikleri yok edecektir. Karanlık yönleri olan,gizemli insanlarda görülebilecek bir renktir.

Gri; Durgunluk ve donukluğu simgeleyen bir renktir. Genel olarak fiziksel bedeninde enerjiden yoksun kaldığını gösteren bir renktir. Koyu tonlardaki gri ise korkuların ve aşırı karamsarlığın ifadesidir.

Beyaz; Aurasında beyaz renk hakim olan insanların kişisel bütünlüğe ulaştığını ve ruhsal anlamda oldukça gelişmiş olduklarını ve erdem sahibi olduklarını gösterir.

Bu renklerin dışında altın rengi, gümüş rengi ve eflâtun gibi renklerde aurada görülebilir. Bunlar daha çok ruhsal renklerdir ve ruhsal konularda çalışmalar yapan kişilerde bulunur. Ruhsal renkler oldukları için bunların açıklanması ve yorumlanması da kolay değildir.

2sakralar.jpg

CHAKRA NEDİR VE ANA CHAKRALAR

İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. İnsan aurası evrensel enerjiden beslenir ve süreli olarak evrensel enerjiyle iletişimdedir. Aurada 7 tane enerji merkezi bulunur bu enerji merkezlerine CHAKRA denir. Günümüzde Kirlian Tekniği ile insan aurası fotoğraflanmıştır. Chakra Sanskritçe de tekerlek anlamına gelmektedir. İnsanda bulunan bu enerji merkezleri girdap şeklinde dönen enerji alanından oluştuğu için onlara bu isim verilmiştir. Chakralar tarafından emilen yaşam enerjisi tüm vücuda dağılır ve bedenin yaşamını devam ettirmesini sağlar. Chakralar yerlerinin endokrin sistemi bezleri üzerine denk düştüğü anlaşılınca batı dünyasında tıp alanında da kabul gören kavramlar olmuştur. Günümüz modern tıbbının endokrin sistemi üzerinde yaptığı çalışmaları M.Ö ki yıllarda doğu bilginlerinin yaptığını ve topladıkları bilgilerle bu enerji merkezlerini açıkladıklarını söyleyebiliriz.

1male_rotation2.jpg
1female_rotation2.jpg

Chakralar ile ilgili ilk bilgiler çok eski yazıtlara dayanmaktadır. Doğu uygarlıkları chakraları M.Ö 5000 yıllarına varan bir süre önce keşfetmişler ve chakraların özelliklerini inceleyerek bir çok bilim geliştirmişlerdir. Yoga,reiki,meditasyon gibi bir çok doğu bilimi chakraların enerji dengesinin sağlanması ve bu şekilde daha sağlıklı yaşama düşüncesi üzerine kurulmuştur. Gerçektende doğu dünyasında insanın hayal sınırlarını zorlayacak kadar uzun süre sağlıklı olarak yaşayan insanların olduğu bilgisi günümüzde dünyaya yayılmıştır. Chakralar konusunda anlatılacak çok şey vardır çünkü bu enerji merkezleri bedensel,ruhsal ve zihinsel sağlığımız üzerinde önemli etkiler yaparlar ve ruhsal gelişimi belirlerler. Kendimizle ve evrenle olan uyumumuz chakraların çalışmasıyla direk ilgilidir. Alternatif tıbbın bir çok alanında yapılan çalışmalar temel olarak chakraların daha düzenli çalışmasına ve enerjilerinin dengelenmesine yöneliktir. Bir chakrada sorun oluşunca bu öncelikle chakra ile bağlantılı organları sonra tüm vücudu olumsuz olarak etkilemektedir. Hastalıkların nedeni de chakradaki bloke olmuş, aşırı artmış yada dengesini kaybetmiş olan enerji alışverişidir. Biyoenerji,reiki,aromaterapi,doğal taşlarla tedavi gibi bir çok doğal tedavi yöntemi chakraların daha sağlıklı olmasını sağlamak üzerine kurulmuştur .Chakraların sağlıklı bir şekilde çalışması bedensel,ruhsal ve zihinsel sağlığı sağlayacaktır.

Şakralar
Şakralar, bedeni yaşamsal enerji ile besleyen “enerji çemberleri” olarak tanımlanabilir. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal denge için bu enerji merkezlerinin aktif olarak çalışması gerekir ancak çocukluğumuzdan itibaren bu merkezleri kullanmasını bilmediğimiz için zamanla bloke olurlar. Belli tekniklerle şakralar beslenerek, bedendeki enerji akışına destek olunabilir.
4chakra_system.jpg


Çampisajda şakraları dengelemek için uygulanan bazı teknikler kişinin enerji akışına destek olarak fiziksel ve zihinsel rahatlık sağlayabilir. Şakralarla birlikte bazı aromatik özyağlar çampisajda kullanılır. Şakralar, temsil ettiği organlar ve kullanılan aromatik özyağların tablosu aşağıdaki hazırlanmıştır.
8Pair3.jpg
4chakra1g.jpg
Vital_chakra_body.gif



Çakralar

Temsil Ettiği Organ

1.Kök Şakra
Kemik, kan, sert dokular, anüs,

2.Sakrum Şakra
Pelvis bölgesi, üreme organları, bağırsaklar, böbrek, mesane, tüm sıvılar, lenf, kan

3. Solar Pleksus Şakra
Karın boşluğu sindirim sistemi, karın, karaciğer, dalak, safra kesesi

4. Kalp Şakra
Kalp, göğüs kafesi, akciğerler, kan, deri, kan dolaşım sistemi

5. Boğaz Şakra
Bronşlar, yemek borusu, ses telleri, boğaz, ense, çene

6. Üçüncü Göz Şakra
Beyincik, kulaklar, burun, sinüsler, gözler, sinir sistemi, yüz

7. Taç Şakra
Beyin
vital_chakra_1.jpg

ANA CHAKRALAR VE ÖZELLİKLERİ

Kök Chakra; Bu şakra kuyruk sokumu kemiğinin sonunda yer alır. Kök şakra fiziksel bedenin enerji kaynağıdır ve dünyayla olan bağlantımızı simgeler. Dünyaya kök salmamız ve kendimizi emniyette hissetmemiz iyi çalışan bir kök şakra ile mümkün olabilir. Temel yaşam fonksiyonlarını sürdürme açısından bu şakra çok önemlidir. Sağlam bir kökü olmayan bir ağaç nasıl ilk fırtınada devrilirse kök chakrası iyi çalışmayan bir insanda zorluklarla mücadele edemez. Kök şakra bedende bacaklar, ayaklar, kemikler, kalın bağırsaklar, omurga ve sinir sistemini kontrol eder. Aynı zamanda cinsellikle de ilgisi vardır. Kök şakra kırmızı renk yayar. Kök chakranın elementi topraktır.

9chakra.jpg

Kök chakranın fiziksel olarak kendini güvende hissetme duygusuyla direk ilgisi vardır. Ayrıca seçilen mesleği ve bu meslekteki başarı seviyesini de etkiler. Sağlıksız çalışan bir kök şakra bağırsak,bacak,omurga ve sinir sisteminde çeşitli sorunlara yol açar. Aynı zamanda kişinin zorluklarla mücadele edememesini,kendini güvende hissetmemesini ve dünyayla arasında uyumsuzluklar oluşmasına yol açacaktır. Bu bölgede yaşamsal Kundalini enerjisi bulunur ve bu enerjinin uyandırılmasıyla insan bilincinin hayal edemeyeceği olaylar yaşanır. İlk şakra diğer chakraların sağlıklı çalışması için çok önemli bir fonksiyona sahiptir.

2.Sakral Şakra: Erkeklerde penis ve kadınlarda klitorisin iki parmak üzerinde bulunur. Cinsel enerjiyi ve zihinsel üretkenliği simgeler. Heyecan duyma, isteme,imajinasyon yeteneği,aile kurma ve maddiyat bu şakra ile bağlantılıdır. Sakral chakranın elementi su rengi ise turuncudur. Bedende böbrekler, idrar torbası, dolaşım sistemi,lenfatik sistem,üreme organları,anne sütü 2.şakranın etkisi altındadır. Kan hastalıklarına düzgün çalışmayan sakral chakra yol açar. Cinsel sorunların çoğunun nedeni de 2.şakradaki enerji dengesizlikleridir. Bu şakra yaşamda bir akıcılığın meydana gelmesine yardım eder. Elementinin su olması da bunun bir simgesidir. Yaşamın doğal akışında ilerlemesi düzgün çalışan bir 2.şakra ile mümkün olabilecektir. 2.şakranın düzgün çalışması yaşamsal tıkanıklıkları da çözecektir. Ayrıca sanatsal yetenekler ve zihinsel üretkenlik düzgün çalışan sakral şakra ile söz konusu olabilecektir. Bu chakrada enerji blokajları yada dengesizlikleri olduğunda zihinsel üretkenlik kısırlaşacaktır.

3.Solar Pleksus Şakra:Göbeğin yaklaşık iki parmak altında bulunur. Adına güneş sinir ağı chakrası da denir. 3.şakra diğer insanlarla ilişkilerimizi,beğenilerimizi,toplumsal kimliğimizi,irademizi ve amaçlarımıza ulaşmaktaki kararlılığımızı simgeler. Kendini kontrol etme ve başarı isteği de 3.şakrayla ilgilidir. Bedende ise karaciğeri,sindirim sistemini,pankreası,onikiparmak bağırsağını ve dalağı etkiler. Göz ve görme ile ilgili fonksiyonlarda bu chakranın etkisindedir. 3.şakranın rengi sarı ve elementi ateştir. Tibet'te sadece bu bölgeyle ilgili imajinasyonlar yapıp ateş solunumu adı verilen özel bir solunum yöntemini kullanan lamaların -40 derecede çıplak durabildikleri yada buz dağlarını sadece dayanarak eritebildiklerini biliyoruz. 3.şakranın düzemli çalışması insan hayatı için oldukça önemlidir. Düzensiz çalışan bir 3.şakra sadece karaciğer,mide, bağırsak sorunlarına yol açmakla kalmaz aynı zamanda amaçlarımıza ulaşmamızda çok büyük engeller çıkartır. Yetersiz çalışan şakra yaşamsal istekleri dışlamak, otoriteye boyun eğmek, mücadelelerden kaçmak, bireyselleşmeyi reddetmek,sosyal yaşamdan kaçmak ve depresyon gibi sorunları da beraberinde getirecektir. Düzgün çalışan 3.şakra ise uyumluluk, hedefleri iyi belirleme ve bunları takip etme, davranışları kontrol altında tutma, bağımsız hareket edebilme ve başarıya ulaşmayı sağlayacaktır.

3chakras8.jpg

4.Kalp Chakrası: Vücutta göğsün tam ortasında kalbin hizasında yer alır. Sevgi, şefkat, fedakarlık, duygusal bütünlük, kendini adayabilme, derin mutluluk gibi özellikleri simgeler. Bu şakra direk duygularla ilgilidir. Timüs bezi bu chakranın etkisindedir ve ürettiği hormon mutluluk hormonudur. Timüs , uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. Timüs bezi büyümeyi düzenler, bağışıklı sistemi hücreleri olan T hücreleri burada üretilir ve lenf sistemini kontrol eder. Vücutta kalp, sırtın üst kısmı, ciğerlerin alt kısmı, kan ve dolaşım sistemi fonksiyonları bu chakranın etkisindedir. Eğer vücudunuzda bu bölgelerde herhangi bir sağlık sorununuz varsa 4.şakranızda bir enerji blokesi, düzensizliği yada bu chakranın aşırı çalışması söz konusudur. 4.şakranın rengi yeşil ve pembe elementi ise havadır. Ayrıca dokunma duyumuzda bu chakranın etkisindedir. Bir çok kültürde dokunmanın sevgi ifadesi olarak yer alması bu duyunun kalp chakrası tarafından etkilenmesindendir. İnsanlar ellerinde olmadan sevdikleri insana dokunmak isterler. Kalp chakrası tüm chakraların merkezinde yer almaktadır ve diğer chakraları da önemli ölçüde etkilemektedir. Düzensiz çalışan 4.şakra duygusal sorunlar, bencillik, yalnızlık eğilimi yada sevgiye bağımlılık, soğukluk hatta kalpsizlik dediğimiz merhametsiz ve sevgisiz davranışlar oluşturacaktır. Bir çok hastalık sevgisizlik ile başlamakta ve sevgi ile bitmektedir. Sevgi görmeden büyüyen çocuklar iler ki yaşlarda alkol, uyuşturucu bağımlılığından, şiddet eğilimine kadar bir çok negatif durum yaşamaktadırlar. Aslında tüm bağımlılıklarda kaybedilen yada asla bulunmayan katıksız sevgi arayışı vardır. Kişi sigarayı,alkolü yada uyuşturucuyu aradığı,eksikliğini duyduğu sevginin yerine koymuştur daha doğrusu içindeki boşluğu böyle dolduruyordur. Bağımlılıkları olan insanların kalp chakralarında sorunlar bulunmaktadır.

5.Boğaz Chakrası: Vücuttaki yeri boyun ve boğaz arasındaki çukurdadır. Konuşma yeteneğimizi, ses tellerimizi, dürüstlüğü, düşüncelerimizi ve duygularımızı doğru ve açık olarak anlatma yeteneğimizi bu şakra simgeler. İnsan vücudunda boyun, boğaz, çene, ses telleri, bronşlar, ciğerlerin üst kısmı ve kollar bu chakranın etkisindedir. Tiroit bezi de bu şakra ile ilgilidir. Tiroit bezinin vücudun gelişiminde oynadığı önemli rol ve yiyeceklerin enerjiye dönüşüm hızını düzenlemekteki işlevi göz önüne alınırsa 5. Chakrada ki bir enerji dengesizliğinin ne gibi sonuçlar oluşturacağı daha iyi anlaşılabilir. Eğer bu bölgelerde yada konularda bir sağlık sorunu yaşıyorsanız 5. chakranızda bir enerji blokajı, dengesizliği yada aşırı çalışması gibi bir sorun var demektir. Beşinci chakranın yaydığı renk açık mavidir. Aynı zamanda işitme duyusu da bu şakra ile ilgilidir. Duygularımız ,düşüncelerimizi, isteklerimizi kısacası kendimizi doğru ve cesur bir şekilde ifade etmemiz düzgün çalışan bir 5. şakra ile mümkün olacaktır. Eğer 5. chakrada herhangi bir enerji dengesizliği varsa kişinin ifade etme yeteneği gelişmemiştir, kekeleme olabilir, yalan söyleme alışkanlığı gelişebilir, konuşma esnasında ses zorlukla çıkabilir veya utangaçlık gelişebilir.

6chakra.jpg

6. Alın Chakrası: Vücutta alnın ortasında iki kaşın arasında yer alır. Bu şakraya üçüncü göz chakrası da denir. Sezgi gücü, altıncı his gibi duyu dışı algılamalarımızı etkileyen bu chakradır. Vücutta ise duyu organlarını kontrol eder ve beyinle direk bağlantılıdır. Bu chakranın kontrol ettiği içsalgı bezi hipofizdir. Hipofiz temel salgı bezidir çünkü endokrin sistemindeki diğer salgı bezlerinin çalışmalarını kontrol eder. Diğer bezlerin uyumlu çalışması için hipofizde bir sorun olmaması gerekir. yorgunluk, sinirsel hastalıklar, migren ve sinirsel iltihaplar 6. chakrada oluşmuş enerji düzensizliklerinden kaynaklanır. Bu chakranın enerjisinin bloke olması, düzensiz çalışması yada aşırı olması kişide sadece akıl ve mantıkla yaşama durumunu meydana getirir. Sezgiler ve iç görüler kaybolur. Yaşam sadece maddi istekler çerçevesinde döner, ruhsal gelişme reddedilir. Zihinsel olarak da belli bir konuya yada düşünceye saplanıp kalma ve esnek olamama gibi durumlar ortaya çıkar. Düzenli çalışan 6. şakra sezgi gücünü arttırır, içten gelen sesler mesajlar haline gelir ve düşünceler gerçekleşmeye başlar. 6. chakranın rengi çivit mavisidir.

7. Tepe Chakrası: Tepe chakrasına taç chakrada denir. Vücutta kafanın üstünde en yüksek noktada bulunur. Bu nokta bebeklerde bulunan ve sonradan kapanan bıngıldak dediğimiz bölümdedir. Tepe chakrası yüksek bilincimizle bağlantılıdır. Evrensel enerjiyi aldığımız yer taç chakradır ve bu şakra tamamen açıldığında diğer chakradaki tüm tıkanıklılar da çözülür. Sahip olduğumuz dinsel inançların gücü ve Yaradan'a teslimiyet bu şakra ile ilgilidir. Tepe şakra vücutta epifiz bezini etkiler. Epifiz bezinin tam olarak işlevleri bilim adamlarınca kesin olarak açıklanamamıştır ancak vücudun doğal dengesinin korunması konusunda çok önemli olduğu bilinmektedir. Düzgün çalışmayan 7. şakra korkular , kaygılar ve bütünlükten kopma duygusu verecektir. Yaşamda amaçsız olma ve kendini gerçekleştirememe de tepe karasıyla ilintilidir. Uyumlu çalışan tepe chakrası ise evrenle olan uyum sağlanır, kişi kendi içinde bütünlüğe ulaşır, ruhsal aydınlanma yaşanır. Tepe chakrasının rengi mordur.

Eğer herhangi bir chakranızda blokaj,travma yada tıkanıklılıklar varsa bunların mutlaka temizlenmesi gerekir. Aksi halde ilgili chakranın etkilediği alanlarda fiziksel,duygusal,zihinsel yada ruhsal sorunlar yaşarsınız.

Reiki eğitimi alarak kendini kendinize chakralarda blokajları kaldırmayı öğrenebilir ve yaşamınız boyunca chakralarınızı dengeli tutabilirsiniz.


KUNDALİNİ REİKİ NEDİR ?
Kundalini reiki oldukça sade ve oldukça etkili bir şifa sistemidir. Temeli vücuttaki şifa kanallarının ve chakraların açılması ve niyet ederek kendimize yada başkalarına şifa vermeye dayanır.


7Kundalini_rising.gif

Bizler yerküre enerjisini 1. chakradan (kök chakra) vücudumuza alırız. Bu enerji tüm chakraları ve ana enerji kanallarını dolaşarak tepe chakaradan çıkar. Kundalini enerji kanalı kök chakrada başlar ve tepe chakrada son bulur. Kundalininin açılmasıyla chakralar tam olarak temizlenir ve enerji kanalları açılır. Bu şekilde vücuda giren yerküre enerjisi artar, bu enerji chakraları daha çok besler ve devam ettiği enerji kanallarını açar. Kundalini enerjisine kundalini ateşi de denir.


Kundalini Reiki Mr.Ole Gabrielsen tarafından dünyaya tanıtılmıştır. Mr.Ole Gabrielsen Danimarkalı bir meditasyon masterıdır. Mr.Ole Gabrielsen ile Master Kuthumi'nin yaptığı çalışmalar ve ruhani bilgi alışverişleri sayesinde Kundalini Reiki tekniği doğmuştur. Şu ana kadar Kundalini Reiki uygulayıcıları bunun büyük faydalarını görmüşlerdir ve tüm dünyada büyük bir hızla yaygınlaşmaktadır.

KUNDALİNİ REİKİ EĞİTİMİ
Kundalini Reiki eğitimi inisiyasyonla gerçekleşen bir eğitimdir. Yani Reiki'de olduğu gibi Kundalini Master'ın sizi bu enerjiye uyumlaması gerekmektedir. Bir Kundalini Master tarafından uyumlanmadan Kundalini Reiki enerjisini kullanamazsınız.

0kundalini1.gif


Kundalini Reiki 3 eğitimden oluşmaktadır.


Kundalini 1: Birinci inisiyasyonla verilen eğitimdir. Bu inisiyasyonda şifa kanalları ve chakralar açılır,vücut Kundalini 2 için hazırlanır. İnisiyasyon oldukça güçlüdür ve kişinin enerji kanallarını oldukça yoğun etkiler. Usui Reiki 1,2,3 inisiyasyonlarına eş değer bir etkisi vardır. Bu inisiyasyonla birlikte şifa teknikleri, uzağa enerji gönderimi öğretilir. 25 dakika süren bir inisiyasyondur.

Kundalini 2: Bu inisiyasyonla birlikte tüm enerji kanalları kuvvetlendirilir, kundalini uyandırılır ve kundalini ateşi yakılır. Ana enerji kanalının açıldığı bu inisiyasyonda Kundalini Solar Plexus chakrasına ulaşır. Öğretilen özel bir meditasyon ile çok kısa zamanda Kundalini ateş enerjisi yükseltilir. Sonuçta bütün chakralar açılır ve temizlenir, enerji sistemi aydınlatılır. Vücut Kundalini 3 için hazırlanır. Kundalini 2, Kundalini 1'den en az 2 gün sonra verilmelidir.25 dakika süren bir inisiyasyondur.


Kundalini 3: Kundalini Master seviyesidir. Bu seviyede bütün chakralar açılır, önceki inisiyasyonlar kuvvetlendirilir. Kundalini ateşi tepe chakraya kadar çıkartılır. Bu inisiyasyondan sonra Kundalini bütün vücutta yükselir. Kundalini 2 inisiyasyonundan en az 5 gün sonra yapılmalıdır. 25 dakika süren bir inisiyasyondur.



Astral Seyahat Üzerinde İnceleme Başlangıç
Kaynak: Yazan Robert Bruce Çeviren: Cem Çiloğlu
Fiziksel beden uykuya daldıktan sonra astral beden daima fiziksel dünyaya projekte olur. Bir kere enerji beden genişlediğinde astral beden serbestçe süzülür ve fiziksel bedenin üzerinde, genişlemiş enerji bedenin etki alanı içinde asılı kalır. Bu alan içinde, kordonu aktivitesi alanı olarak bilinir, astral beden eterik madde alanı içinde olduğundan dolayı fiziksel dünyaya yakın durur. Bilinçli bir astral projeksiyon esnasında sanki doğrudan astral plana (aleme) projeksiyon yapıyormuşsunuz gibi görünebilir.
8astraltravel.PNG

Ama fiziksel plana yakın bir astral beden olarak varlık gösterdiğinizde, başlangıçta her zaman bir ara safha vardır. Bu, projeksiyonun gerçek zamanlı bölümü eğer projeksiyon anında bilincinizi kaybederseniz kaçırılabilir. Kordon aktivitesi alanı dahilinde olan bedenin etrafındaki alan eterik maddeyle doludur ve bu alan içinde astral beden fiziksel plana yakın olarak gerçek zamanda tutulur. Eterik Madde Eterik madde, sadece yaşıyor olmak suretiyle tüm canlı varlıklar tarafından üretilen yaşam gücüdür. Fiziksel madde ve astral madde arasında arasında, yarı fiziksel yarı astral bir malzemedir. Bu eterik madde asli bir ağırlığa sahiptir. Madde ve eneri arasında bulunan çok rafine bir maddedir ve kuzeni, ektoplazmaya benzer. Bu fenomen üzerine bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Hastanelerde ölmek üzere olan hastaların yatakları, ölüm öncesi hassas tartıların üzerine yerleştirilmiş ve bu hastalar EEG ve ECG izleyicilerine bağlanmıştır. Tüm vakalarda, tam ölüm anında, bir ons'un yaklaşık çeyreği kadar bir ağırlığı kaybolduğu gözlenmiştir. Bunun nedeni, fiziksel ölüm anında çok miktardaki eterik maddenin astral vücuda nakledilmesidir. Bu durum, bedenin ölüyor olduğunu zannettiği yakın ölüm deneyimleri esnasında oluşan eterik maddenin aniden astral bedene nakledilmesi olayına benzer.

Bu ani, yoğun eterik madde transferi ölüm sürecinin başlangıcıdır. Ektoplasma Ektoplasma üzerinde buna benzer bir şekilde çalışılmıştır. Materyalizasyon medyumları hassas tartıların üzerine çıkarılmış ve bir başka bir hassas tartının üzerinde ektoplazma oluşturmaları kendilerinden istenmiştir. Bu medyumların, tartılan ektoplasmanın ağırlık kazanması oranında hafifledikleri gözlenmiştir. Medyum ektoplazmayı yeniden absorbe ettiğinde ise ağırlık nakli tersine dönmüştür. Ektoplazma çakralar tarafından üretilir. Medyumun vücudunun fiziksel kütlesinin bir kısmı bir başka maddeye, ektoplazmaya dönüşür. Planlar Arası Tezahür Herhangi bir fiziksel olmayan veya ölmüş varlık, astral bedende dahil olmak üzere, fiziksel plana (alem) yakın olarak gerçek zamanlı fonksiyon gösterebilmesi için eterik maddeye sahip olmalıdır. Eterik madde olmaksızın fiziksel olmayan varlıklar kendi ait oldukları plana doğru kaybolurlar. Eterik madde sadece fiziksel dünyanın canlı sakinleri tarafından üretilebilir. Enerji Akışı Ünlü ''gümüş kordon'' [not: astral bedeni fizik bedene bağlayan "göbek bağı"] sadece iki bedeni birbirine bağlamaktan daha fazla işe yarar. O gerçek bir göbek bağıdır, fiziksel ve seyyal bedenler arasında veri ve enerji gönderir. Bazı projeksiyon yapanlar tarafından görülür bazıları tarafından ise görülmez. Bazen göbekten bazen de alından çıktığı görülür. Kordonun çıkıyor göründüğü yer çakra aktivitesine göre değişebilir. Hangi çakra daha güçlü ve aktifse, o seyyal bedenlere enerji akışını kontrol ediyor olabilir.

3astral.gif

Aynı zamanda projeksiyon yapanın inanç sistemi ve bilinçaltının yaratıcı gücü de düşünülmesi gerekmektedir. Kordon genelde siz onun nerede olduğuna inanıyorsanız orada olacaktır, bilinçaltının keyfine göre. Bir kere astral beden, astral plana girdiğinde bu planla kuvvetli bir şekilde etkileşime geçebilmek için çakralardan gelen iyi bir astral enerji tedariğine sahip olmalıdır. Net astral hafıza büyük ölçüde varolan enerji miktarına dayanmaktadır. Astral plan astral bedenin doğal ortamı olduğundan dolayı, o enerji eksikliği sebebiyle eriyip bitmez. Aynı şekilde bir insanın birkaç gün boyunca birşey yiyip içmediğinde bir başka plana doğru çözülmeyeceği gibi. Sadece yorgun ve bitkin kalır ve fiziksel dünyayla yeterince kuvvetli etkileşime giremez. Sonuç olarak durum şundan ibarettir: Astral zihin güçlü ve canlı anılara sahip olabilmek için yeterli enerjiye sahip olmalıdır. Bu astral anılar fiziksel beyinde hacimli bir kıvrım oluşturacak kadar kuvvetli olmalıdır, böylece fiziksel zihin uyandığında onları hatırlayabilir. Örneğin, birkaç gündür uyumadınız ve yorgun ve bitkinsiniz. Gerçekle olan etkileşiminiz zayıf ve belirsiz olacaktır. Bu yorgun haldeyken bir film seyrettiğinizde ondan geriye pek az anı hatırlarsınız. Daha sonra ondan sadece bölümler hatırlayabilirsiniz ve onun hakkındaki anılarınız belirsiz bir bulanıklık olur. Yalnız, eğer iyi dinlenmiş, canlı ve enerji dolu bir halde film izlerseniz, bu sefer durum farklı olur. Film hakkında herşeyi alırsınız ve keyfini çıkarırsınız. Anılarınız kristal berraklığındadır. Bu durum düşük güç seviyesindeki bir astral seyahatten sonra olanlara benzer. Astral bedenin güç eksikliği vardır böylece seyahat hakkında yeterli berraklıkta izlenimlere sahip değildir. Böylece fiziksel bedene döndüğünde kendi anılarının baskın olmasını sağlayamaz. Önceden belirttiğim gibi eğer bir kıvrım fiziksel beyine nüfuz ettirilecekse ve deneyim hatırlanacaksa canlı ve net anılar gereklidir.

Çakraların Kullanımları Çakraları tamamen geliştirme ve onları kontrol etmeyi öğrenmek, doğal yeteneğe bağlı olarak seneler sürebilir. Yalnız, bu durum, gelişiminizin başlarındayken onları en temel şekillerde kullanmanıza ve BDD ve lusid rüyalarınızı arttırmanıza engel olmaz. Enerji arttırmak ve çakraları canlandırmak gayet basit bir iştir. Arttırılmış enerji, projeksiyon öncesi ve süresince otomatik olarak astral bedene akacaktır. Enerji arttırmayı ve çakralardan geçen güç akışını kontrol etmeyi öğrendikçe , rüyalarınızın doğası, lusid rüyalarınız ve BDD'leriniz değişecektir. Canlı ve unutulmaz deneyimlere dönüşeceklerdir. Bu, bir nevi size eğlenebileceğiniz, öğrenebileceğiniz ve onlardan destek alıp gelişebileceğiniz zengin deneyimlerle dolu ikinci bir yaşam verecektir. Yüksek Seviyeler ve Sınır Bölgeleri Genel olarak kabul görmüş yedi varoluş seviyesinin en düşükten en yükseğe kadar, olanlar şunlardır: Fiziksel, Astral, Mental, Budik, Atmik, Anupadaka ve Adi. Bu yüksek planlar yapısal olarak astral plana benzer ama çok daha üst seviyeli bir bilinç seviyesindedir ve astraldan tamamiyle ayrıdır. Farklı seviyelerin aralarında bazen alt planlar olarak da adlandırılan ara bölgeler veya sınır bölgeleri bulunmaktadır. Değişik planlar ve onların sınır bölgeleriyle ilgili uygun bir analoji dünyanın atmosferidir. Eğer dünya atmosferindeki hava astral plansa, stratosfer sınır bölgesi ve uzayın vakumu da zihinsel plan olacaktır. Dünya atmosferinde normal bir uçakla/astral bedenle uçabilirsiniz. Staratosfere gidebilmek için kuvvetli bir jet uçağına ihtiyaç duyarsınız ve uzayda yolculuk yapmak içinde bir uzay gemisine/zihinsel bedene ihtiyaç duyarsınız. Bu, değişik varlık seviyelerine seyahat etmek için neden farklı seyyal bedenlere ihtiyaç duyulduğunu açıklar. Yüksek Seviye Projeksiyonu Çakralar üzerinde yeterli kontrol sağlandığında, bu yüksek seviyelere uygun enerji üretilebilir.

Belli bir tip enerjinin üretimi bilinci o seviyeye yükseltecek ve ona denk gelen seyyal bedene enerji verecektir. Bu genelde bilinç arttırma meditasyonuyla veya çakralar üstünde ileri seviyede bir çalışmayla yapılır. bilinç bundan sonra o farkındalık seviyesini deneyimleyebilir. Eğer yeterli enerji varsa ve şartlar müsaitse meditatör, o sözkonusu seyyal bedeni doğrudan kendi doğal boyutuna projekte edebilir. Uygulayıcının beceri ve doğal yeteneğine bağlı olarak, eğer yüksek bir bedene enerji verilir ve projekte edilirse, genelde, düşük seviyedekilere de aynısı olur. Astral beden içinde tüm diğer seyyal bedenleri barındırır ve bir projeksiyon esnasında mental bedeni mental plana projekte eder ve bu şekilde diğer bedenleri de. Bu durum bazen bir projeksiyon esnasında birden fazla anıya sebebiyet verir. Genel kural şudur: hangi seyyal beden daha fazla enerji miktarına sahipse, o en güçlü anılara sahip olacaktır. Atıl haldeki bu anılar, fiziksel beden uyanık hale geldiğinde fiziksel zihin tarafından tutulacak olanlardır. Astral plandan daha yukarıdaki seviyelere bilinçli olarak projeksiyon yapmak yüksek seviyede yetenek gerektirir. Hem bilinç arttırmada hem de çakra kontrolünde etkin olmalısınız, yine de bu durum ulaşılabilirdir. Ben, şimdiye kadar , Astral, mental, budik ve atmik varlık seviyelerine projeksiyon yaptım. Genellikle bir insanın astral, mental, ve budik seviyelere projeksiyon yapabileceği ve yüksek Adi ve Anupadaka seviyelerine giremeyeceğine inanılır. Bu planlar adlandırılmış ve tanımlanmıştır, demek ki birileri oraya gitmiş olmadır yoksa onları bilmiyor olurduk. Eğere zihnin gerçek doğasını açığa çıkarırsanız anlarsınız ki sınırlar yoktur. Bir zamanlar ses duvarının asla aşılamayacağı söyleniyordu. Not: Bu planlarda üzerinde şu tür yazıların olduğu levhalar bulunmamaktadır '' Astral plana hoşgeldiniz, ta...... taa!'' veya ''Zihinsel plan, aman zihne dikkat!''. Bu yüzden yüksek seviyeleri tanımlarken bu kabul edilmiş adları kullanıyorum. Astral Plan Burası Alis harikalar diyarındaki gibi baş döndürücü bir dünyadır. Herşey objektif (gerçek) görünür ana değişebilir ve akışkandır. Orada herşey bulunabilir, tabanda, seksüel enerjiyle dolu kaba düzeylerden; çok güzel, spiritüel uyumla dolu sakin yerlere kadar. Burada zamanın biçimi bozulmuş ve genişlemiştir. Astraldeki bir saat burada, fiziksel dünyada sadece birkaç dakika gibi görünebilir.
Fiziksel dünyayla karşılaştırıldığından çok daha yüksek bir frekanstadır. Her ne kadar oradayken bunu fark etmeseniz de bu durum, bir video kasetini normal hızından 20 kat daha hızlı göstermeye benzer. Astral rüya havuzları arasında gezinmek pek çok projeksiyon yapan kişi için genelde bir deneme yanılma olayıdır. Belirlenmiş realitelere planlanmış yolculuklar yapmak çok deneyim gerektirir. Bu planda sonsuz sayıda realite, düzlem, krallık ve rüya havuzu bulunmaktadır. Daha önceden belirttiğim gibi, bunlar doğal olarak ayrılır ve onlarla ilişkili düşünce havuzlarına yerleşirler. Uykuda veya lusid rüyada, bilinçaltı genelde sizin için özel bir tane yaratır, yani sizin kişisel rüya tiyatronuzu. Rüyada farkındalığı sağladığınız zaman onun üzerinde kontrol sahibi olursunuz. Bu kontrol güçlü bilinçaltından alınmıştır. Onun güçlü kontrol etkisi olmadan, sizin rasgele yaratılmış krallığınız değişecektir. Astralin diğer duygudaş bölümlerine kendinizi ayarlamaya başlayacak ve içinde bulunduğunuz realite farklı bakış açılarından gelen diğer realitelerle karışacaktır. Astral plana yapılan bilinçli bir projeksiyonda, onun herhangi bir bölümüne kendinizi ayarlayabilir ve değişik realitelere, diğer rüya havuzlarına ve bunlardan pek çoklarının karışımına seyahat edebilirsiniz. Bunu yapmanın bazı yolları vardır ve bunların hepsi bir şekilde bilinçaltı zihni yolundan çıkarıp, sizi değişik bir astral realiteye taşıması konusunda kandırmakla ilgilidir. Bazı projeksiyon yapan kişiler ellerine bakar ve eriyişlerini seyreder. Diğerleri kendi etrafında dönerek sağ solun ters dönmesine sebep olurlar. Tüm bu metodlar zihni yolundan alır ve onu astralin bir başka bölümüne kendini ayarlaması konusunda onu kandırır. Seviyeler arasında nasıl gezinildiğini anlatmak çok zordur, bunu gerçekten de deneme yanılma yöntemiyle kendiniz öğrenmelisiniz. Bilinçaltını kullanmak ve kontrol etmenin ve onu belirili bir sonuç elde etmek için kandırmanın yöntemini öğrenmelisiniz.
Sanal Gerçeklik Projeksiyonu İşte basit ve güvenilir bir metod. Kendi kişisel dünyanızı yaratabilmeniz için bunu geliştirdim: Hoş bir sahne posteri lın, parlak ve güneşli bir şey olsun. Ne kadar büyük olursa o kadar iyi olur, ama standart poster boyutu işinizi görecektir. Projeksiyon yapacağınız odanın veya yakındaki bir başka bir odanın duvarına asın. küçük bir spot ışık alın ve onu ana ışık söndürüldüğünde posteri aydınlatacak şekilde yerleştirin. Normal bir yönü değiştirilebilir başucu lambası işinizi görecektir. Işığı posterin altına veya üstüne yerleştirin böylece ışık, onu sanki bir sinema ekranıymış gibi hafif dağınık bir ışıkla aydınlatacaktır. Kendi yaptığınız dünyaya girmek: Projeksiyon yaptığınızda zihninizi boş tutarak postere doğru ilerleyin. Ne yapıyor olduğunuz hakkında düşünmeyin, sadece ona doğru bakın ve ilerleyin. Bu şekilde yaklaştığınızda bilinçaltı zihniniz aynen posterdeki gibi bir astral dünya yaratma hatasına düşecektir. Sadece posterin içine doğru ilerleyin. Bu bir başka dünyaya girmek gibidir. Bu dünyadaki her şey aynen posterdeki gibi olacaktır. Gerçeğinden ayrıt edilemeyen normal, üç boyutlu bir dünya gibi görünecektir. Bu dünyada değişiklik yapmak için: bu dünyada sizinle birlikte bulunmasını istediğiniz nesnelerin veya insanların küçük resimlerini kesin ve bu postere yapıştırın. Postere bütün bir resmi kesip yapıştırmayın. Makası alın ve objenin veya kişinin çevresinden kesin. Posterle aynı derecede resimler bulmaya çalışın. Eğer yaşayan veya ölü, birisinin küçük bir resmini yapıştırırsanız, bilinçaltınız onların bir düşünce formu kabuğunu oluşturur ve onlar sizi orada bekliyor olurlar. Bu ölmüş insanlarla konuşmak için şahane bir yol olabilir. Ruh iletişimi: (bir teorim var) Bilinçaltı, kişinin düşünce formu kabuğunu oluşturur. Bu kabuk bilinçaltınızın mükemmel, detaylı hafızası tarafından canlandırılır. Ama projeksiyon yapan ve canlandırılan kişi arasında sevgi varsa, bu merhum insanın ruhu bu senaryoya çekilecek ve kendi vücutlarının yaratılmış görüntüsünü canlandırarak projeksiyon yapan şahısla iletişim kurmak için bu fırsatı kullanacaktır.
Akaşik Kayıtlar
Bunlar astral ve mental dünyaların arasındaki sınır bölgelerinde bulunur. Yarı astral yarı mentaldirler ve bir şekilde tüm seviyelere doğru yayılırlar. Kocaman sonsuz bir mental tarih, resim kitabı gibi olmuş olan her bir olayın ve düşüncenin kaydıdırlar. Akaşik kayıtlar aynı zamanda geçmiş olaylardan, hareketlerden ve düşüncelerden oluşmuş ve onlardan kaynaklanan olasılıkları da barındırırlar. Bu bir çeşit geleceğe bakış gibidir. Akaşik kayıtlardan kendi başınıza bir anlam çıkarabilmek için biraz durugörü yeteneği kesin yardımcı olur. Eğer akaşik kayıtlara kendinizi ayarlarsanız bu olayları normalde çevrelerindeki muazzam enerji miktarlarıyla görürsünüz. Bu yüzden savaşlar ve doğal afetler görülmesi en kolay olanlardır. Bu olayları çevreleten enerji kolayca görünebileceklerini sağlayarak diğerlerinden çok daha üstte bulunur. Eğer geleceğe, olasılıkların alanına doğru bakarsanız gerçek olaylarla karışmış kafa karıştırıcı bir sembolizm fırtınasının içine düşersiniz. Bu gelecek sembolizmi büyük dinlerin inanç sistemleri tarafından oluşturulmuştur. Dünya üzerindeki milyonlarca insan, binlerce sene boyunca bir şekilde kehanete inanmışlardır. Gerek İncil'deki ''İfşa kitabı'' gerekse Nostradamus'un kehanetleri olsun. Bu antik kehanetler zengin bir sembolizmle süslenmişlerdir.

Bu sembolizm insanların gelecek hakkındaki düşünce ve hayallerini etkilemektedir. Bu sembolizm, aynı zamanda, gelecekteki olayların sembolik representasyonları olarak akaşik kayıtlarda tezahür eder. Bu sembolizm büyük bir yardımcıdır, akaşik kayıtlara danışmayı kolaylaştırır. Akaşik sembolizmi bir indeks gibi kullanabilirsiniz. Örneğin, aşağıda ''Savaşın köpekleri''ne yapılan referans kolaylıkla savaş resresentasyonu olarak anlaşılabilir. ''Oraklı iskelet'' ölüm ve yıkımın evrensel bir sembolüdür. Dolayısıyla bu türdeki gelecek olaylarıyla ilgileniyorsanız bu sembolik Savaş indeksine kendinizi ayarlayın, sonra geçmiş ve gelecek savaş kategorileri arasında araştırma yapın. Duru görü yeteneğinden ayrı olarak, tarih, coğrafya, dini sembolizm, şu anki işlerin dünya liderleri ve devlet başkanları hakkında bilgili olmak, geçmiş ve gelecekteki olayların yerini bulmada çok yardımcı olur Örneğin,aşağıda vereceğim gelecek vizyonunda: Eğer aşağıda kalabalık derken gönderme yaptığım insanın kim olduğunu biliyor olsaydım ve ülkeyi tanısaydım, gelecekteki olayların çok net bir kehanetinde bulunabilirdim, olay olduktan sonra bilgi sahibi olmak yerine! Akaşik kayıtlar olarak bilinen bilinç haline girdim. Orada, bir dolu sembolizme boğuldum. Aynı anda dört boyutu birden görebiliyordum. Bilinçli zihnim bunu çok iyi bir şekilde özümseyemedi. Savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar, afetler, depremler, patlayan volkanlar, uçak kazaları, cinayetler vs.. korkunç bir şekilde kafa karıştırıcı ve rahatsız ediciydi. Aşina olduğum bir parça sembolizm gördüm ve kendimi ona ayarlayıp yerini buldum. Savaş köpeklerini tutan oraklı iskelet (bazı peygamberler tarafından tarif edildiği gibi) Bu köpekler kırmızı gözlü ve çenelerinden salyalar akan korkunç yaratıklardı. Yüz yerine şeytan bir kurukafa ve elinde orağı bulunan cüppeli bir şekil tarafından tutuluyorlardı. Ben bakarken bir anda köpekleri salıverdi ve bu şekilde gelecek bir savaşı sembolize etti. Bu sahneye kendimi ayarladım, her şeyin üzerinde uçuyordum, güneşi hissediyor ve altımdaki şehrin kokusunu alabiliyordum.

İki dev Emevi palasının altında, yüksek bir kürsüde duran bir adam gördüm. Binlerce insana karizmatik bir söylev veriyordu. Kılıçlardan bir tanesi haçlıların enli kılıçlarından birine dönüştü. Adam , Saddam Hüseyindi, sahne ise Bağdattı, bilinmeyen bir askerin heykelinin orada. Körfez savaşı başlamadan altı ay evvel bunu gördüm ve körfez savaşı esnasında televizyondan bilgi alana kadarda Saddam Hüseyinin kim olduğunu ve o sahnenin nerede geçtiğini öğrenemedim. Akaşik kayıtlara bakmak sınırsız, zihinsel bir fotoğraf albümünün sayfalarını karıştırmaya benzer. Geçmiş, şimdiki zaman ve olası gelecekten gelen muazzam bir görüntü ve ses seliyle bombardıman edilirsiniz. Bu düşünce kayıtlarından birini seçip kendinizi ona ayarlamalı ve içine girmelisiniz. Ondan sonra bu kaydı sanki gerçekten oradaymışınız gibi, olurken seyredebilirsiniz. Eğer yeteneğiniz varsa Akaşik kayıtlara danışma tek başına yapılabilir ama genelde yüksek bir varoluş seviyesinden gelen ileri düzeydeki bir varlığın yardımıyla yapılır. Bu sanki telepatik rehberli bir tur gibi yapılır. Devasa veri miktarı ve gereksiz malzeme sizin için filtre edilir ve geçmiş olaylar veya gelecekteki olasılıklar ..... kütüphaneciyle!! kurduğunuz telepatik bağ üzerinden size duru görüsel olarak aktarılacaktır. Bazı insanlar akaşik kayıtlara girdiklerini ve içinde gerçek kitaplar bulunan kütüphane gibi bir yer bulduklarını iddia etmekteler. Geçmiş, şimdi ve gelecek bu kitaplarda yazılı halde kayıtlıymış. Hatta bazıları bir kaydı okuduklarını, içine girdiklerini ve kaydı birinci elden yaşadıklarını iddia etmekteler.

Tüm bu iddialar akaşik kayıtlarla tutarlıdır. Akaşik kayıtların sunulduğu kütüphaneci refakatiyle olan bu turlar, kullanımı ve kabul edilmesi kolay aşinalık taşıyan şeyler olarak sunulmuşlardır. Mental Plan Burası muhteşem bir plandır. Nabız gibi atan ışıkların gökkuşağı kıyılarında salınan yanardöner ses nehirleri. Düşünceler, kaleydeskopik ışık ve ses desenleri gibi oluşurlar. İlham verici, köpüren kristal bir gökyüzü altında düşünce tarlalarının arasından geçersiniz. Eğer bu dünyaya girerseniz onu anlamaya veya mantık yürütmeye çalışmayın yoksa delirebilirsiniz çünkü insan anlayışının ötesindedir. Sadece tümüyle kabul edin, onunla birlikte akın ve keyfini çıkarın. Bu plan anladığım kadarıyla antik Vikinglerin ''Gökkuşağı köprüsü'' olarak adlandırdıkları Asgardın girişi. Burası gerçekten de bir gökkuşağı üzerinden tırmanıp girilen ve kesinlikle içinde tanrıların ikamet ettiği muhteşem bir dünyaya giden bir yol gibi görünür ve hissedilir. Meraklı bir hayretle burada durun. Bırakın içinizdeki çocuk bu peri masalı, harikalar diyarında oynasın. Her şey gerçek ve katı gibi görünür. Burada zaman astraldekinden de fazla değişime uğramıştır ve gerçeklik kaleydeskopikdir. Budik Plan Burası saf barış ve sonsuz aşkla dolu sıcacık, soyut bir dünyadır. Burası saf beyazlığın planıdır. Burada her tarafı kaplayan, ışıl ışıl beyazlıktan başka görüntü ve ses algılaması yoktur.

Bu planda bilinçli düşünce ve bireysellikten rahatça feragat edersiniz. Buraya bir kere girdiğinizde çok uzun düşünemezsiniz zaten böyle yapmanız içinde bir ihtiyaç veya arzu bulunmamaktadır. Sizi sessiz bir sakinliğe doğru çeken dayanılmaz bir dürtü duyarsınız. Bu, sıcak, saf beyaz pamukların arasına gömülmek gibidir. Bu dünyada bir birey olmayı bırakır ve ve birliğin bir parçası haline dönüşürsünüz. Aynı zamanda erkek veya kadın olmayı da bırakırsınız. bir şekilde bu ana rahmine dönüş gibidir. Sonsuz,sevecek sıcaklık, anlayış, bağışlama ve birlik tarafından çevrelenir ve onun içine çekilirsiniz. Burada zaman anlamını kaybeder. Eğer bu dünyaya girerseniz asla,asla, burayı bırakmak istemezsiniz, bırakamazsınız, ta ki fiziksel bedeniniz sizi çağırıp geri çekene kadar. Burası ruhun iyileşme ve dinlenme yeridir. Atmik Plan Bu plan ruhların dünyası gibidir. Burada ruhlar, dünyada geçirdikleri sürede sevdikleri insanları beklerler. Burası mutlu toplantı yeridir. Ruhların yeniden birleşmesinin olduğu yerdir. Buradaki ışık, kaynak makinesinin parlamasından bile daha parlak olan en saf, en parlak gümüştür. O kadar parlaktır ki bakmak imkansız gibi görünür. ama yine de yüce bir tatlılıkta, yumuşak ve sakinleştiricidir. O kutsal aşkın ışığıdır.

Buradaki insanlar fiziksel hayattaki gibi ama en ihtişamlı halleriyle görünürler. Coşkun bir şekilde, hayal edilebilecek en parlak aşkla, mutlulukla ve keyifle parlarlar. Atmosfer elektrikli ve canlıdır. Ama aynı zamanda derin bir biçimde spritüeldir. Bu dünyada tanrının varlığını somut, her yeri kaplayan bir güç olarak hissedebilirsiniz. Burada iletişim, birebir duru görüye benzeyen ama çok daha canlı ve gerçek olan, üst düzey telepatik görüntülerle yapılır. ölüler için konuşma ve düşünce bırakılmıştır. Burada zaman saf bir durgunluktadır. Gerçeklik herhangi bir gerçeklikten çok daha gerçek ve katıdır. Bununla karşılaştırıldığında fiziksel dünya, yarı ölü insanlarla dolu bulanık, yorgun bir rüyaya benzer. Ben hayatımda sadece dört kez buraya girdim. Her seferinde en derin bilinç arttırıcı meditasyon ve tüm çakralarım açık ve tam fonksiyonlu çalışırken. Çok yoğun bir taç çakrası aktivitesi vardı. Bunun hissi, saç çizgimin üzerindeki tüm kafa bölgeme binlerce parmağın titreşerek derin bir şekilde masaj yapması gibiydi. Bu dört olayda enerjim, ruhumu ve bilincimi de taşıyarak içimde ulaşılamaz gibi görünen yüksekliklere çıktı. Bu derin mistik deneyimin tepe noktasında tınısı sürekli artan uzun, saf bir müzik notası duydum. Bu notayı varlığımın özünde, kalbimde, beni çağırırken, kendine çekerken hissettim. Bu notaya odaklandım ve ona kendimi ayarladım. Sahip olduğum her damla güç ve enerjiyle bilincimi ona odakladım ve ona projeksiyon yaptım.

Fiziksel bedenimden ayrılarak doğrudan bu plana projekte oldum. Bu sanki ağır bir perdenin içinden geçip bir başka yere veya dünyaya adım atmak, geçmek gibiydi. Bütün bu deneyim sırasınca dualitenin, fiziksel bedenimin farkındaydım. Etrafıma merakla bakındım, ışık son derece gümüşi ve parlaktı, ruhumu derin bir şekilde yakıyordu ve onun iyileştirici dokunuşunu içimde hissediyordum. Orada, önümde uzun süre önce ölmüş oğlum duruyordu. Beni bıraktığında sekiz yaşındaydı ve bana onu son gördüğümde baktığı gibi baktı. Mutlulukla parlıyordu, gözleri parlak ve ışıltılıydı. Ona sarılıp kendime çektim ve onu görmenin mutluluğuyla ağlamaya başladım. Ondan geriye doğru baktım ve orada beni bekleyen kalabalık bir insan grubu vardı. Bu kişiler hayatım boyunca sevdiğim, bildiğim ve kaybettiğim ailem ve arkadaşlarımdı. Aynı zamanda bilmediğim pek çok insan vardı. Yine de çok tanıdık geliyorlardı ve hepsine karşı sevgi hissettim. El çırpıyor, sevinçle zıplıyor beni neşeyle selamlıyorlardı. Bir sürü sevinç gözyaşı ve bir dolu sarılma ve öpüşme vardı. Onlardan öteye baktığımda doğal taştan bir amfitiyatroda olduğumuzu gördüm. Yer sağlam kayaydı ve bize doğru kıvrım yapan yüzlerce metre uzaklıktaki bir bayıra doğru yükseliyordu. Bu bayırın üzerinde melekler vardı. Sanki onları Michelangelo boyamış gibi görünüyorlardı. Beyaz tüylü kanatlar, kıvırcık altın saçlar ve duru bir tenle inanılmaz güzellikte görünüyorlardı. Uzun pırıltılı altın borular çalıyorlardı ve o saf yüksek nota onlardan geliyordu.

Kalabalıktan sıyrılarak açıklığa doğru yürüdüm. Meleklere şaşkınlıkla baktım ve el salladım. Ben bunu yaptığımda nota kaybolmaya başlamış ve meleklerde borularını indirmişlerdi. Etrafıma bakınarak zamansız bir sessizlik anında orada durdum. Sonra herşey kırpışmaya başladı ve ben kayıp fiziksel bedenime geri düştüm. Ağladım. Geri gelmeyi hiç istememiştim. Ölüm Son kez olarak bedeninizden ayrıldığınızda, ölümde, şunun olacağına inanıyorum. Birkaç gün boyunca, fiziksel dünyaya yakın olarak projeksiyon yapıyor olacaksınız, ta ki eterik madde rezerviniz bitene kadar. Sonra ikinci ölüme geçip astral plana gireceksiniz. Orada şu ana kadar istediğiniz herşeye bolca sahip olmak suretiyle kendinizi tüm arzudan arındıracaksınız. Bu olay bilinçaltının güçlü yaratıcı yeteneğinin tamamıyla kullanımı sayesinde olacaktır. Burada tüm arzularınızın aslında illüzyon olduğun görene kadar tüm arzu ve isteklerinizi doyurabilirsiniz. Sonra Astral (arzu) bedeninizi atıp mental plana gireceksiniz. Orada geçmiş yaşamınızı görecek, şu ana kadar yaptığınız her eylemi ve düşünceyi inceleyecek ve ifade edeceksiniz. Orada, düşünceleriniz, anılarınız ve deneyimleriniz akaşik kayıtlara eklenecektir. Bu, fiziksel plandaki tüm insan varoluşunun kayıtlı deneyimidir. Mental bedeni de atıp budik plana gireceksiniz. Orada süresiz olarak iyileşme, dinlenme, birlik, bağışlama ve benliğin anlaşılması için kalacaksınız. Bu dünyada iç yaralar iyileşecek ve ruhunuz kutsal aşk tarafında gözetilecektir. Ruhunuz yeniden bir ve mükemmel olacaktır. Sonra budik bedeni atıp atmik planda geçeceksiniz. Orada sevdiklerinizi kutsal varlığın içinde bekleyeceksiniz. Ve sonra, bir gün, size hayatın son büyük gizeminin açıklanacağı bir sonraki varoluş seviyesine geçeceksiniz.
Cilt I (v1.1) Bölüm 3 Yazan Robert Bruce Çeviren: Cem Çiloğlu
Ap: Astral Projeksiyon

Bu makale tamamen bedenden ayrılmayla ilgilidir. (AP) Eğer daha önceki iki bölümü okuduysanız - okumanızı şiddetle öneririm- AP süreci hakkında biraz anlayışa sahip olmuşsunuzdur. İlgili konularla ilişkin daha fazla detaya gireceğim. Örneğin: dualite (ikilem), çoklu bedenler, felç, psişik rüzgâr, uzun mesafeli AP, korku, astral seks, etik, diğer bedenlere girme, astral varlıklar, AP kısıtlamaları, düşünce formları, iyileştirme, problemler ve sonraki makalelerde bulunan konu başlıkları. Not: Burada kullandığım ve tanımladığım projeksiyon metodu bugün AP olarak bilinen şeyden biraz farklıdır. Bu, gerçek dünyaya tam bilinçli bir projeksiyon yapma metodudur, astral dünyaya değil. Bu, güvenli bir yakın ölüm deneyimidir (Near Death Experience) Koşullar: Burada AP için ideal koşullar belirtilmiştir. Bunlardan bazıları sizin koşullarınıza ve ihtiyaçlarınıza göre değişebilir. Rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir odaya ihtiyacınız vardır. Eğer arka plan sesler problem teşkil ediyorsa onları örtmek için radyoyu veya televizyonu bir boş kanala ayarlayın. Böylece beyaz gürültü bu sesleri örtecektir. Müziği önermiyorum. Beden ısısının uygun olduğunu kontrol edin çünkü AP esnasında beden ısısı kaybetmeye eğilimli olacaksınız. Işık, yumuşak olmalı oldukça kısık ama karanlık olmamalıdır. Gerekli olmasa bile tütsü yakmak bedenin rahatlamasına yardımcı olur.

Eğer tütsü kullanıyorsanız bir türü sadece AP için kullanın ve bu türü başka hiçbir amaçta kullanmayın. Kol ve boyun desteği olan rahat bir sandalyeye ihtiyacınız vardır. Bu bir salon sandalyesi veya rahatça yaslanacağınız türde birşey olabilir. AP, oturur vaziyette uygulanırken çok daha başarılı olur. Sandalye, başın öne düşmesini engellemek için arkaya eğimli olmalıdır. Ön bacakların altına konan bir telefon rehberi faydalı olacaktır. Ayaklar için bir yastık ve bazen boynun arkasına küçük bir yastık veya havlu gerekebilir. Uçaklarda kullanılan boyun yastığı uygundur. %100 rahatlık sağlayana kadar bunları deneyiniz. Not: Bol giysiler giyiniz. Eğer yatak kullanmak zorundaysanız, diyelim ki hastalık, yaralanma veya koşullar yüzünden oturamayacak durumdaysanız kendinizi sanki yatakta yemek yiyecekmiş gibi yastıklarla destekleyiniz. Dediğim gibi, bu koşullardan herhangi biri sizin ihtiyaç ve koşullarınıza göre düzenlenebilir.

Size şu anda en uygun AP koşullarını veriyorum. Yorgunluk: AP için çok yorgun olmamalısınız. İhtiyacınız olan konum, egzersiz yaptıktan, duş aldıktan, akşam yemeğinizi yiyip bir saat kadar dinlendikten sonra bulunabilir. Bir iyi hissetme ve tazelik, tükenme ve fazla yorgunluk değil, en iyisidir. Eğer gündüz projeksiyon yapıyorsanız sıkı bir egzersiz, sıcak bir banyo ve rahatlama öneririm. Vücut fiziksel olarak yorgun - dolayısıyla kolayca rahatlayabilecek bir durumda - olacak ve zihinde uyanık ve tetikte olacaktır. eğer ışık sorun yaratıyorsa uçaklarda verilen karartma gözlüklerini kullanınız. Bunlar rahattır ve rahatsızlık yaratmayacaktır. Not: Eğer AP'den önce veya o esnada ağzınızda tükürük birikirse bunu yutabilirsiniz, dilinizi oynatabilirsiniz vs.. Sizi çok etkilemeyecektir. Eğer hafifçe bedeninizi hareket ettirmeniz gerekirse, işi kolaylaştırmak için bunu relaks vaziyetinizi bozmadan uykulu bir biçimde yapın. Eğer öksürmeniz gerekiyorsa hafifçe öksürün. Eğer öksürüyor ve hapşırıyorsanız - unutun gitsin- gidin biraz uyuyun. Hissedebileceğiniz bir diğer duyum ise yüzdeki gıdıklanma hissidir ve bu çok normaldir. İlk safhalarda isterseniz kaşıyabilirsiniz. Sonraki safhalarda, ağırlık çöktükten sonra bunları gözardı edin, kısa zamanda geçerler. Bu çakra enerjisinden ve seyyal bedenlerin serbest kalmasından dolayı olmaktadır. Çıkış: Uygun olduğunuz zaman geldiğinde AP yapmak için kuvvetli bir niyet oluşturun, gerinin ve rahatlayın. Hafif bir transa girerken hissedilen ağırlığı hissedene kadar rahatlama ve enerji yükseltme egzersizlerini yapın. Nefes egzersizine geçin ve bilincinizi önünüzde sabitleyin. Arkanızdaki fiziksel bedeninizin farkında olun ve gerilimi kontrol edin.

Etrafınızda ve içinizde bir titreşim başlayacaktır. Çakra aktivitesinin gücüne göre çok daha derin bir titreşim seviyesine yükselecektir. Bu durum, eğer neler olduğu hakkında bir bilginiz yoksa yoğun çakra etkisiyle çok dehşetli ve korku verici bir his olabilir. Kalbinizi imkansız denebilecek bir hızda atıyor gibi hissedeceksiniz. Bu kalbiniz değil, kalp çakrasıdır. Önemsemeyin. Bu şuna benzer: Elinizi göğsünüzün üzerine yerleştirin. parmak uçlarınız göğsünüzün merkezinde, kalbin üstünde olsun. Kalbinizle eş zamanlı olarak parmaklarınızı göğsünüze vurun. Bu oranı parmaklarınızın gelebileceği en hızlı seviyeye kadar yavaş yavaş arttırın. Bir çakra tamamen aktif hale getirildiğinde hissedilen durum budur. Bu durum deri altında seyiren bir kasın nazikçe bir atışlarından deliye dönen bir kasın derin, güçlü çarpıntısına kadar değişebilir. Çarpıntılara ve titreşimlere kayıtsız kalın ve kıpırdamadan durun. Tüm bunlara karşı bir, hııı hııı, tavrı takının ve anında dışarı çıkacaksınız. Çarpıntı ve titreşimler dayanılmaz bir düzeye kadar artacakmış gibi hissedilir. Onları dikkate almamalısınız. Süregelen projeksiyonlarla atıl çakralar dengeye girdikçe bu daha az fark edilir olacaktır. AP refleksi geldiğinde çarpıntı ve titreşimler bir kreşendoya ulaşacaktır. midenizin dibinde hafif bir düşme hissiyle vücudunuzdan yukarı doğru fırlayacaksınız. Derin titreşimler göğsünüzün içinden gelen sessiz bir mırıltıya dönüşecektir. Şu anda birkaç metre uzaklıkta kendi önünüzde yüzüyor veya havada asılı vaziyettesiniz. tüm egzersizleri bırakın - konsantre olun- ve sabit kalın. Bu müthiş! diye düşüneceksiniz. EVET yaptım. Şu anda bilinçli olarak astral bedeninizle projeksiyon yapıyorsunuz ve heey bu mükemmel bir his! İlk çıkışınızda bunu birkaç dakika ile sınırlandırın. - lütfen bu konuda bana güvenin - Bu önemlidir. Odanın etrafında gezinin - yavaşça. Bacaklarınız hakikaten yok ve SAKIN onları aramayın. Yer çekimi kanunu artık işlemiyor dolayısıyla dikkatli olun. Sadece odada biraz gezinin, nasıl olduğunu sormayın sadece yapın! Hareket ettikçe göğsünüzün derinliğinden, kalp çakranızdan derin bir mırıltı geldiğini hissedebilirsiniz. Bu küçük bir motor gibidir, hareket ettiğinizde hızlanır, durduğunuzda sakin bir (put put putlama) hissedilene kadar yavaşlar. Bu sizin güç hazneniz, enerjinizdir. Onun gücü çakra katılımına ve bedeninize olan yakınlığınıza göre değişir. Zihninizi kontrol altında tutun - sabit kalın- ve AP esnasında fazla heyecanlanmayın.

Bedeninizden ayrıldığınızda orada olmayan hiçbir şeyi beklemeyin ve hayalini kurmayın. Bu, ALİS etkisine düşmemek için gereklidir. Şimdi, geri girme maksadıyla bedeninize dönün. Astral formda yenisiniz ve eğer hızlı atılırsanız %99 ihtimalle kontrolü kaybedip alice etkisine düşer ve hiçbir şey hatırlamazsınız. Uçmadan önce sürünmeyi öğrenin. Sonraki AP'lerde çok ileri gidebilirsiniz ama ilkinde bu kadarla kısıtlamak çok önemlidir. Geri giriş kolaydır. Bedeninize ilerleyin, o kendi halledecektir. Geri giriş refleksi durumu devralacaktır ve şıp- geri geldiniz. Yapmış olduğunuz şeyleri hatırlayarak HEMEN kalkın ve YAZIN. Astral zihin bilgisayardaki RAM gibidir. fiziksel zihin hard disk gibi ve kağıtta floppy gibidir. Hard diske kaydetmeden gücü kesin ve high mem'deki tüm bilgi gidecektir - puff- aynen böyle. Yazdığınız zaman bu hard disk zihninizde bir kıvrım oluşturur. Tam bir makale değil sadece birkaç anahtar kelimeye ihtiyacınız vardır. Detayları sonradan da tamamlayabilirsiniz. Bir AP günlüğü tutmaya başlayın. Tipik bir projeksiyon Sandalyemde oturuyorum, rahat ve sıcak. AP yapacağım. İsterse dünya yıkılsın yapacağım işte! Dikkatlice rahatlama egzersizlerini yapıyorum çünkü biliyorum ki bu AP'nin gerçek sırrıdır. Zihinsel ellerimle enerjimi yükseltip çakralarımı aktif hale getiriyorum. Rahatça titreşmeye başlıyorlar. Kalp çakrama daha fazla konsantre oluyorum, diğerleri üzerinden ona daha fazla güç çekiyorum, en sonunda derin ve güçlü bir ritmle atmaya başlıyor. Transa girerken ağırlık hissi üzerime geliyor. Bir ceset gibi, ölü bir ağırlık gibi hissediyorum. Yüzümde seyirmeler oluyor ama boşveriyorum. Dikkat odağımı önümdeki BANA aktarıyorum. BEN öndeyim. Ama aynı zamanda arkamdaki bedenimin de farkındayım. Bedenimin derinliklerinden titreşimler gelmeye başlıyor. Nefesime konsantre oluyorum ama aynı zamanda dikkatimi dışarıda önde topluyorum. Titreşimler jeneratör yoğunluğunda bir vızıltıya dönüşecek kadar artıyor ama ben boşveriyorum. Adrenalin içimde dolanırken omurgam gıcıklanıyor ama ben boşveriyorum. Nefesime ve gideceğim yere odaklanıyorum. Kalp çakram contası fırlayacakmış gibi hızlı atıyor ama ha ha, Onun kalbim olmadığını biliyorum böylece boşveriyorum. Vızıltı, derin bir vınlamaya dönüşüyor ve bir anda serbestçe havalanıyorum. Hafif bir düşme, vınlama hissediyorum. Dışarı çıkıyorum ve birkaç saniye sonra kendi önümde durur vaziyetteyim. Vay be bu çok iyi hissettiriyor! Arayarak- avlanarak odada geziniyorum. Hareketlerim hızlandıkça kalbimdeki küçük motor hareketime ayak uydurarak daha sesli hırıldıyor.


Pozitif Düşünceler, Auranın "Işın Beden"in Yaşam Kaynağıdır
(Yazar: Erol Yurderi)

İnsanın enerji alanı (aurası) her bir insanın ruhsal tekamül seviyesine göre değişiklik gösterir. İnsan düşünce bazında genişledikçe aurasıda genişler. Ve aura (manyetik alan) ne kadar genişlerse ileri gidebileceği her frekansı kendine doğru çekmeye başlar. Bu durum tamamen insanın içinde bulunduğu ruhsal duruma (düşüncelerine ve duygularına) bağlıdır.

5auras.PNG


İnsan dünyaya gelip yetişkin biri olmaya başladığında, beyni, aklı ve mantığı gelişir, belirginleşir. Ve bunun sonucu çeşitli etkiler ve frekanslar, enerjiler, belirgin bir biçimde ortaya çıkmaya başlar. İnsan zihninde ürettiği bütün bu değişik düşünce kalıplarını, inanç sistemlerini dalgalar halinde ilk önce ruhuna, sonrada boşluğa (evrene) verir. İşte bu, insanın aurasıdır. (Işın bedenidir)

Pozitif düşünceler ve enerjiler, auramızın (ışın bedenimizin) yaşam kaynağıdır. Ve devamlı ışın hücreleri oluşturur ve devamlı toplar. Bunun adına sevgi de diyebiliriz.


Negatif düşünceler ise, devamlı verir ve alamaz. Bu veriş, bir boyutta artık kişinin kendi aurasından (ışın bedeninden) verişe döner. Ve çeşitli hisler sonucunda (ego, bencillik, öfke, korku, kıskançlık, dedikodu, nefret vb. gibi) beyin artık pozitif düşünce üretemez ve auraya (ışın bedene) yeni hücreler, yeni enerjiler kazandıramaz. Tam tersi diğer hücreleri de yokeder. Bu durum hastalıklara zemin hazırlar.

Hastalık, yaşam enerjinizdeki kesilmelerin yada dengesizliklerin sonucudur. Hayatınızda sizin yaptığınız ya da yapılmasına izin verdiğiniz dengesizlik ve rahatsızlıklarla ilgili olarak, bedeninizin sizi bilgilendirme işlemidir. Böylesi kesiklik ya da dengesizlik, üzüntülerden, gerginliklerden, sürekli olumsuz ruh halinden kaynaklanabilir. İçinde bulunduğumuz ruhsal durumdan dolayı aura ve şakralardaki enerji akışında meydana gelen bu değişiklikler, insanın enerji bedeninde bir dengesizlik yaratır. Meydana gelen bu dengesizlikler veya enerji eksikliği, fizik bedenimizde hastalıkları oluşturur. Hastalık, fiziki bedende kendini göstermeden önce, psişik ya da astral bedende, aura’da görünür. Aura okuyabilen bir kişi, hastalık meydana gelmeden önce onu teşhis edebilir ya da en azından bir hastalığın gelmekte olduğunu söyleyebilir.

Bedenimiz enerji ile yaşar ve evrendeki enerjiye ihtiyaç duyar. Evrensel enerjiyi bedene alma yollarından biri bilinçli ve düzenli olarak yapılan solunum egzersizidir. Prana yahut "hayat enerjisi" adı verilen bu enerji ve oksijen, bedene ve zihne canlılık verir.

Ayrıca şakralar üzerinde yapılan çalışmalar, renk çalışmaları, imgeleme çalışmaları, çeşitli meditasyonlar ve yoga çalışmaları, kendimizi bilme ve bulma yolunda yapılan her türlü kişisel gelişim çalışmaları, beyin kapasitemizi gittikçe arttıracak ve auramıza (ışın bedenimize) iyice pozitivite yükleyecektir.

Aldığımız enerjiyi kendimizde tutmak ve sağlıklı kalabilmek için şunlara da dikkat etmeliyiz:

1. Hayatta karşılaştığımız olaylarda dengede kalmayı öğrenmek.
2. Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde iyilik ve sevgiyi ön plana almak.
3. Düşüncelerimizi kontrol ederek, pozitif düşünme alışkanlığını kazanmak.
4. Enerjimizi iyi yönde kullanmak.

Nasıl Aura Görülür? (Basit Teknik)

Robert Bruce

Aura rengini görmek için kullanılan basit teknik insan aurası da dahil tüm aura çeşitleri için aynıdır. Aynı teknik ayrıca tüm kahinliğin bir parçasıdır. Bu yüzden insan aurasını görmek için aura renklerine bakmak çok iyi bir eğitimdir. Aura renkleri insan aurasını görmekten daha kolaydır. Aura görmek için dinlenmiş ve konsantre olmalısın aynı zamanda bir de gözlerine özel bir yöntemle odaklanmalısın. Auraya yukarıdan kabataslak bakılmalı ona direk bakmamalısın.

Işık
Eğitim için loş ışık olmamalı. Yumuşak (fazla parlak olmayan) ışık olmalı (normal gündüz ışığı). (Fazla parlak ışığın gözüne çarpıp görmeni engellememesi için.)
En iyisi ışık senin arkandan ve üstünden gelsin. Senin görüş alanına gelen ışık aura görmeye çalışırken seni rahatsız edecek ve aura görmeyi zorlaştıracak. Üstünden ve arkandan gelen 100 watt ampül ışığı iyi.

BİRİNCİ Adım
Bir kitap al ve onu mavi veya kırmızı parlak bir kaplama ile kapla ve onu masada dik yerleştir. Ondan 2 metre veya en az 1.2 metre uzakta ol. Duvarın soluk renkte olsun. Parlak renkli duvara doğru aura görmeye çalışma. Duvarın rengi uygun değilse arka plana uygun bir çarşaf veya kağıt yerleştir.

Notlar;

1- Kitap sadece renkli kağıt için bir destek.Bakacağın renkli kağıdın aurası kitabın aurası değil.Renkli kağıtla kaplanmış bir tuğla kullanmak da duvarda asılan renkli kağıt parçası ile aynı sonucu verecektir.

2- Mavi ve kırmızı renklerin auraları en parlak ve görülmesi en kolay olanlar.

3- Rengin aurasının ton ve parlaklığı kullanılan rengin gölge ve tonuna göre değişir bu yüzden sadece parlak ana renkleri kullanın.

4- Bunun için herhangi bir palak renkli cisimleri kullanabilirsiniz. (Giysi, oyuncaklar vs.)

İKİNCİ Adım
1- Gözlerini kapat ve biraz derin nefes al ve rahatla. Sakinleştiğin zaman kitaba bak. Gözlerini herhangi bir şeye odaklama sadece kitabın biraz kenarından ve onu geçicek şekilde bak. Kabataslak bakıyormuşsun gibi fakat arkasındaki duvara odaklanma.

2- Cisme cismin merkezinden değil cismin kenarından bak. (2 inç kadar.)

3- Bu bakışını sabit tut ve gözlerini dinlendir. Yaparken gözlerini veya alnını zorlama ve germe. Konsantre ol. Yoğunlaşmaya ihtiyacın var fakat rahat ve durgun bir bakış olmalı aynı hayal ederkenki bakış gibi.

Göz Kırpmak
Gözlerini kırpman gerektiği zaman kırpabilirsin yoksa bu gözlerini yorar yakar ve sulandırır. Odağını değiştirmeden gözlerini kırp. Göz kırpmak auranın bir veya 2 saniyeliğine kaybolmasına sebep olacak fakat hemen yeniden görünecek. (Eğer sakin ve rahat odak bakışına devam edersen).

Alın Çakrasını Açma Yöntemi

1- Çok yorgun olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırla. Günlerce uyumadığın zaman nasıl hissettiğini ve gözlerini nasıl zorlukla açık tuttuğunu hatırla.

2- Yorgun gözlerini açmaya çalışmak 3. göz çakrasında güçlü bir zihinsel açmaya sebep olur. -onu uyararak-

Bu nasıl çalışır:

a- Zihinsel açma işi senin bedensel bilincini 3.göz çakrasına yöneltir.

b- Senin bedensel bilincin bedeninin bir bölümüne odaklanınca ve sen düşünce ile bu bölgeyi uyarınca bu bölgendeki enerjin kuvvetli bir şekilde harekete artacak.

c- Zihinsel olarak açma işlemi yeteri kadar uygulandıktan sonra 3. göz çakrası açılmaya başlayacaktır.

d- Bu zihinsel açma işini dinlenmişken ve bir nesneye belli bir bakış açısından bakarken uygularsan aurayı görebilirsin. (Direkt objeye bakarak değil).

Renkli kitaba geri dönelim:
Durgun ve rahat odağınla kırmızı veya mavi kaplı kitaba bakarken üste anlatılan zihinsel işlemi uygula.Vücut bilincini alın çakrasına kaydır.Bu bölgeyi zihni olarak hisset.

İpucu:

1- Alın çakrasını tırnağınla hafifçe eşele. Bu, beden bilincini o noktaya kaydırmaya yarar.

2- Göz kapaklarını kaldıran zihni komutu iptal et. Gözlerinin çok ağırlaştığını ve hayal et ve onları kapa biraz sonra yeniden aç. Hangi kasların bunu yaptığını gözlemle. Aynı kas komutunu zihinsel olarak bu bölgede uygula fakat göz kaslarının buna uymasına izin verme.

3- Bunu tekrar tekrar yap. Gözlerinin arkasındaki ağır karanlığı kaldırıyormuş gibi.

4- Zihinsel açma işine devam edersen, 3. göz çakranı uyarırsın. (Onu aktif hale gelmeye zorlarsın.) Objene devamlı rahat bakışın alın çakranı nesne tarafından gönderilen enerjiye uyarlıyacak. Bu enerji beynin görüş merkezine gidecek. Böylece o görüntü resmi olarak algılanacaktır. -parlak bir renkli ışık bandı olarak-

Not: Tüm bu enerji uyarım çalışmalarının bölgesel beden bilincine bağlı olduğunu -özellikle de derideki bölgesel yüzeye- hatırla. Onları etkili yapabilmek için bu zihinsel işlemleri hissetmelisin.

İlk Auran:
Rahat bir bakış ile objenin kenarından onu biraz geçecek şekilde baktığında bir süre sonra (birkaç saniye ila birkaç dakika içinde-ilk başlarda) kitabın etrafında silik bir parlama göreceksin. Sonra kitabın etrafını saran soluk ince bir ışık bandı göreceksin. Bu kitabın eterik aurası.
Biraz sonra kitap mavi ise parlak sarı aura veya kitap kırmızı ise parlak yeşil aurayı göreceksin.
Auraya direk bakarsan kaybolur ona cismin kenarından ve biraz üzerinden bakmalısın. Eğer kaybolursa merak etmeyin birazdan gene görünecektir.

ÜÇÜNCÜ Adım:
1- İlk adımları tamamladıktan sonra birkaç tane kitap al ve onların her birini farklı ana renklerle kapla.

2- Daha parlak renk #8211; daha parlak aura- ve görmesi daha kolay.

3- Bu renkli kitaplar üzerinde çalış ve gördüğün rengi not et.

4- Aynı anda 2 farklı kitabı incele böylece birbirlerinin aura renklerini nasıl etkilediklerini gözlemle.

DÖRDÜNCÜ Adım
1- Bir saksı çiçeği veya taze çiçek al ve onların aurasını görmeye çalış. Onların etrafında göreceğin canlı aura olacak. Çiçek ve yaprakları etrafında göreceğin aura renklerinin etkilerini aklında tut. Bitki sapı ve yapraklar etrafında göreceğin turuncu renk tonu yeşil rengin aurasıdır. -aynı yeşil kitap gibi-

2- Canlı auralar daha incedir bu yüzden görülmesi daha zordur.

BEŞİNCİ Adım:
1- Bir ağacın aurasını gözlemle. Güneş senin arkanda olursa daha iyi olur. Sabah erken vakitler veya öğleden sonra. Eğer güneş güçlü olursa bu gözlerini rahatsız eder ve görmeni zorlaştırır.

2- Bir ağacın aurası, ağacın büyüklüğüne ve ne kadar güçlü olduğuna bağlı olarak devasa büyüklükte olabilir. Ağaçların tepesindeki aurada sanki aura yavaşça oradan etrafa yayılıyor gibi fıskiye etkisi görebilirsin. Buna neyin sebep olduğuna emin değilim ve bunu gözlemlediğim her ağaçta görmedim. Bazıları ağacın ruhu olduğunu veya ağacın içinde doğal yaşayan bir ruh olduğunu ve bunun ona sebep olduğunu söylerler.

ALTINCI Adım:
Herhangi bir hayvanın aurasını o dinlenirken görmeye çalış. Hayvan auraları insanlarınki gibi renkli değil.
Hayvan auralarına bakarak onlardaki hastalık gözlemlenebilir.

YEDİNCİ Adım:
Kendi auranı gözlemle.Kolunu ileriye uzat ve elinin aurasına bak. Ayrıca bacak ve ayaklarının aurasını incelemek için uzanabilirsin.

SEKİZİNCİ Adım:
Bir insanın aurasını görmek:
Kişinin boynu açık olsun. Onun direk boynuna bakma. Biraz kenarından ve onu geçecek şekilde bakmalısın.
Sonra bakışını kişinin başına doğru kaydır. Burada sarı renk görebilirsin. Gördüğün zaman kişine biraz zihinsel hesap yapmasını veya zor bir şeyle düşünmesini söyle. O bunları yaptığında aura parlaklığını gözlemle.

İpucu: Bir insanın aurasının parlaklığı ne yaptığına ve nasıl hissetiğine bağlı.Eğer mutlu ve yaşam dolu hissediyorlarsa auraları daha güçlü ve parlak olacaktır. Biraz şaka yapmayı dene.

Tüm hakları Çetin BAL' a aittir.
 

logii

Kayıtlı Üye
Katılım
17 May 2009
Mesajlar
1,044
Tepkime puanı
270
Bu güzel ayrıntılı yazı için teşekkür ederim..
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Pardon anlamadığım, tüm hakları Çetin Bal'a aittir yazmışsınız ama bir çok yerden alıntılar var. Çetin Bal reklamı yaptığınızı düşünmeye başladım.
 

Adramelech

Kayıtlı Üye
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
179
Tepkime puanı
9
Benim de gözlemime göre bu bir toplama olmuş. Tek kişiye bağlanması yanlış.
 

Ajan 47

Kayıtlı Üye
Katılım
19 Ara 2009
Mesajlar
537
Tepkime puanı
74
Pardon anlamadığım, tüm hakları Çetin Bal'a aittir yazmışsınız ama bir çok yerden alıntılar var. Çetin Bal reklamı yaptığınızı düşünmeye başladım.

Kaynak aldığım yer orası ve oradada bunun belirtilmesi isteniyor .
 

dmkol

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
4,907
Tepkime puanı
529
İş
Web Master
Kaynak aldığım yer orası ve oradada bunun belirtilmesi isteniyor .
Elbette yazacaksınız kimin yazısıysa ama bu yazının içinde söz konusu kişiye tamamen ait bilgiler yok onun için sordum. Tabii ki söz konusu şahıs da başka yerlerden alıntı alıp kendi bilgileriyle de harmanlamışsa iş değişir. Öte yandan size ait açılmış konulara baktığımda sürekli söz konusu şahısın sitesinden buraya taşıma yapmışsınız, reklam yaptığınızı düşüneceğim dememdeki kasıt buydu. Yani kendi sitesi de var şahısın sonuçta.
 

AyŞaman

Banlı Kullanıcı
Katılım
5 Mar 2012
Mesajlar
436
Tepkime puanı
21
Konum
Tyana
İş
Gazeteci
Çok uzun olmamış mı sizce?? İnsan okuyamıyor bile. Ama gerçekten güzel konulara değenmişiniz teşekkürler
 

Foras

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Kas 2011
Mesajlar
229
Tepkime puanı
27
Konum
İzmir
Parapsikoloji, duyular-dışı algılama, psikokinezi, “ölümden sonra yaşam” gibi konulara ilişkin olan, paranormal (normal-dışı, normal-ötesi) olduğu düşünülen olaylarındeneysel yöntem yoluyla çok "disiplin"li (çok yöntemli) etüdü. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.
Parapsikolojik deneyler prekognisyon ve telekinezinin varlığını test etmek için rastgele sayı üreteçleri kullanmayı, duyular-dışı algılamayı test etmek için Ganzfeld uyarımını, durugörü ile kullanışlı casusluk bilgisi elde edilip edilemeyeceğini incelemek için Birleşmiş Devletler hükûmeti ile anlaşmalı olarak yürütülen araştırma denemelerini içerir. Bu deneylerin sonuçları bazı parapsikologlar tarafından psişik yeteneklerin varlığının bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Buna rağmen, bilimsel çevreler bu psişik yeteneklerin varlığının kanıtlanmadığı konusunda fikir birliği içindedir. Eleştirmenler görünen deneysel başarıların aslında yöntemsel kusurlardan oluşabileceğini kanıtlamışlardır. Parapsikolojinin bilim olarak değerlendirilmesine itiraz edilmektedir. Birçok bilimci, parapsikologların bir yüzyıldan daha fazla süreden beri psişik yeteneklere dair hiçbir kesin kanıt sunamamalarına rağmen hâlâ bu tip yetenekleri doğal olayları açıklamakta kullandıklarından parapsikolojiyi "sözde bilim" olarak görür.
Terim Yunanca'da “ötesinde” anlamına gelen “para” (παρά) sözcüğünün, “ruhbilim” anlamında kullanılan “psikoloji” terimine eklenmesiyle elde edilmiş olup, ilk kez 1889'da Alman psikolog Max Dessoir tarafından kullanılmıştır. Günümüzde parapsikologlar bu paranormal fenomenleri ifade etmek üzere, bu tür olayların herhangi bir düzenek kullanılmaksızın meydana geldiğini vurgulamak amacıyla psi terimini kullanmaktadırlar. Yunan alfabesinin 23. harfi olan Psi'nin Parapsikoloji terminolojisinde bu amaçla kullanılmasının ya da seçilmesinin nedeni, Yunanca'da “ruh” ve “yaşam” anlamlarında kullanılan psikhe sözcüğünün baş harfi olmasıdır.


Parapsikolojinin bilimsellik derecesi


Parapsikolojiye, halihazırda sekiz üniversitede okutulmasına karşın, ABD’de ve birçok ülkede "sınır-bilim" (İng.fringe science) hatta kimi ülkelerde sözdebilim gözüyle bakılmaktadır; çünkü araştırmaları ABD'deki bilim adamlarının büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiş "standart varsayım numuneleri" içinde henüz yer almamaktadır.
Parapsikolojik araştırma laboratuvar araştırmasını ve bilimsel alan çalışmasını içeren bir dizi metodoloji gerektirir ki, günümüzde bu metodolojik parapsikoloji araştırmaları bazı özel laboratuvarlarda ve dünyanın çeşitli üniversitelerinde sürdürülmektedir. Bununla birlikte, günümüzde parapsikolojik araştırmalara etkin olarak destek veren (sponsorluğunu yapan, finanse eden) üniversiteler, tüm üniversitelerin sayısına oranla çok fazla değildir. Bu tür akademik araştırmalar özel parapsikolojik yayınlarda, bazı parapsikolojik araştırmalar da geleneksel gazetelerde makale olarak yayımlanmaktadır. ABD’li parapsikologlarca sürdürülen deneyler iki alanda ya da iki yöntemde yoğunluk kazanmıştır. Kullanılan temel yöntemlerden biri, psikokinezinin varlığını ortaya koymak üzere RNG yöntemidir, diğeri duyular-dışı algılamanın varlığını ortaya koymak üzere de uyaranlardan yalıtılmanın sözkonusu olduğu “Ganzfeld uyarımı”dır. Bunlardan başka, parapsikolojik araştırma deneylerinin bir kısmını da, ABD'de, "gezici (coğrafi) durugörü" olasılıklarını incelemek üzere, devletsözleşmesi altında sürdürülen araştırma deneyleri oluşturmaktadır.
Ray Hyman, Stanley Krippner, James Alcock ve bazı bilim adamları parapsikolojide kullanılan bu iki yönteme ve bu iki yöntemle elde edilen verilere eleştirigetirmektedirler. Kuşkucu araştırmacılara göre, yöntemsel (metodolojik) kusurlar, birçok parapsikolog tarafından sunulmuş normal-dışına ilişkin açıklamalardan ziyade, görünüşteki deneysel başarılar için en iyi açıklamayı sağlamaktadır.
Parapsikolojiye ABD'de sınır-bilim, hatta Kaliforniya'da sözdebilim olarak bakılmaktaysa da, bu alandaki çalışmalar Avrupa'da özellikle 1977'deki “İzlanda Tezleri” sonrasında bilimsel saygınlığını kazanmaya başlamıştır. 1977’de Reykjavik'de (İzlanda)’da yapılan uluslararası kongrede sunulan, “İzlanda Tezleri” adıyla tanınan rapor ve verilerin bilimsel değerleri “1973 yılı Nobel Fizik Ödülü” sahibi Brian Josephson tarafından onaylanmıştır. Çoğu araştırmacı İzlanda Kongresi’ni parapsikolojinin “tarihi an”ı olarak nitelendirir.
Günümüzde parapsikolojik araştırma kuruluşlarının bir kısmı "psişik araştırma" adı altında etkinlik göstermektedir. Parapsikoloji günümüzde ABD'den Yunanistan'a dek yaklaşık 40 ülkede üniversitelerde kürsü edinmiş bulunmakta ve okutulmaktadır. Kimilerine göre, parapsikoloji materyalist metapsişiğe verilen yeni isimdir ya da metapsişiğin materyalistleşmiş devamıdır.

Ganzfeld uyarımı

Ganzfeld uyarımı (ganzfeld stimulation) parapsikoloji laboratuvarlarındaki deneylerde denekte duyular-dışı algılamayı harekete geçirmek üzere “duyumsal yoksunluk” sağlanması (duyumsal uyaranların minimum düzeye indirildiği bir ortam sağlanması) olayına verilen addır.
Önceleri vizüel süreç testlerinde kullanılan terim, 1973 yılından itibaren psi testlerindeki uygulamalar için kullanılmaya başlanmıştır. Bu uyarım sayesinde, beşduyusunu kullanamayan deneğe paranormal algılamalar için bir çeşit fırsat ortamı yaratılmakta, denek, zorunlu olarak duyular-dışı algılama alanına itilmektedir. Fakat beklenen paranormal algılamalardan hangisinin oluşacağı bilinmez; yani denekte bir telepati fenomeni de oluşabilir, durugörü de, prekognisyon da.
Parapsikologlar ganzfeld uyarımını sağlamak üzere, “yüzme kabini” veya “izolasyon kabini” denilen, ısısı beden ısısına ayarlı, tuzlu suyla dolu, gürültü ve diğer uyaranlardan yalıtılmış çeşitli kabinler hazırlamışlardır.
Ganzfeld uyarımı bir telepati denemesi için yapıldığı takdirde sözkonusu “duyumsal yalıtılma” hem “alıcı” denek, hem de “verici” denek üzerinde uygulanır. Yaklaşık 20 ile 40 dakika arasında süren "telepatik gönderme" süresi sonunda “alıcı” “duyumsal yalıtılma”dan çıkarılır. Kendisine, örneğin dört imaj (ya da video) gösterilerek, hangisinin gerçek “hedef” olduğu, yani boş tuttuğu zihnine “verici”den hangi imajın geldiği sorulur. Sonuçlar, doğru seçimin şans olasılıklarına oranla çok daha fazla oranda olduğunu ortaya koymaktadır. Bu meta-analiz sonuçları anlamlı olmakla birlikte, tartışmaya açık olduğundan akademik psikoloji dergilerinde tartışılmaktadır. Bununla birlikte, bazı deneylerde alıcıların “telepatik gönderme” sonrası kendilerine söz konusu test imajları gösterilmemesine rağmen, kimi zaman doğru yanıtı verdiklerine rastlanmıştır.
 
Üst