Cherish: Kolektif bilinçaltını küçümsemeyin.
O kadar çok deney ve çalışma yaptık ki, sonucunda sadece iki şey söyleyeceğim:
1- İnsanoğlunun geleceği ve maddesel varoluşu, kolektif bilinçaltının barındırdığı potansiyellere ve sırlara emanet.

2- Bu olguyu anlamanın kıyısında bile değiliz. İnşallah 200 yıla kadar bu konuda bir şeyleri çözeceğiz.
Bir de reenkarnasyon konusu var, ben de standart reenkarnasyon tanımına inanmıyorum. Zamanın bükülebilmesi, boyutlar arası aktarım, DNA kodlarının eşleşmesi ve kısmi görev aktarımları gibi konuları içeren bir duruma inanıyorum. Geçmişte yaşamış birinin bazı parçalarını bugün yaşayan birinin taşıması mümkündür, defalarca gördüm ve bilinmemesi gereken çok özel sırların bilinmesiyle de bu durumun gerçekliğine inandım. Adı reenkarnasyon değilse bile, benzer bir durum var. Yukarıda saydığım maddeler çok havada olduğundan buyrun %100 kanıt diyemem ama bu çalışmalara katılıp, kendiniz deneyimlerseniz, vakaları inceleyip sonuçları karşılaştırırsanız, tesadüften çok uzak bir birini destekleyen ve açıklanması gereken çok fazla nokta olduğunu kendiniz anlıyorsunuz. Bu çok fazla soru işaretleri yeni cevaplarla mümkün oluyor. O cevaplara baktığımızda da bu konu için konuşuyorum, ruh musallat olmuyor. Ruhlar çok ama çok farklı bir durumda. Dünya yaşamı veya başka bir yerde insan ruhunun farklı zamanlarda yaşamış olabileceğine dair konuşabiliriz o başka bir mesele zaten. Ancak ve ancak dediğim gibi ruhun maddeyle bir ilişkisi yoksa, madde dünya (dünyalar) ile de bir ilişkisi olmuyor.
Boyutlar arası sıkışmalar yok mu? Tabii ki var. Evinizin bir odası veya duvarın içi çok farklı sebeplerden bir kapının veya kapı demeyelim bir kesişmenin noktası olabilir. Bu noktada farklı varlıklar evinize davetsiz misafir olabilir. Zarar verebilir de vermeyebilir de. Zarar vermeye başladığında işte bu hayalet hikayeleri çıkıyor. Hayalet olgusu da bize batının cehaletinden gelip yerleşmiş. Batı cahil değildir, unutmuştur, unutturulmuştur, cahil bırakılmıştır dersem daha da doğru olur. Bizim ve bize yakın coğrafyalarda elimizde çok ciddi bir varlık listesi ve çalışmaları var, biz unutmamışız çok şükür. Ya da birileri unutmamamızı sağlamış sağolsun (lar). Bu sebeple tıpkı cadı konusunda olduğu gibi yine bir anlam karmaşası ve bilgi çakışması (hatta dezenformasyon) gibi etkenler yüzünden çorba oluyor. Bunlar, herkesin açık anlaması ve kjavraması için oturup günlerce tane tane, temizlik yapa yapa konuşulması gereken, bütün tarihi notlarla yapılan yeni çalışmaları da karşılaştırarak nihayete erdirilmesi gereken konulardır. Ben sen o, bireysel olarak bir şeyleri bilip söylesek de toplumun bilgi dağarcağı kirlendiğinden ve kirletildiğinden, şahsi olarak bildiklerimizi genele yaymak çok zordur. Batının dimağı nasıl kirletildiyse bizim de dimağımız kirletiliyor.
Çok şükür dezenformasyon çağı bitiyor, sır perdeleri aralanıyor, eski dönem bitiyor. Doğru bilginin artık erişilebileceği, yalanın veya yanılgıların bu şekilde bertaraf edilebileceği bir çağda olduğumuza gönülden inanıyorum.
Codzombi:
İddialar tamam ama kanıt meselesine takıldım. Kanıt olsa sanırım bilim dünyası sarsılır. O sebeple kanıt çok iddialı bir kelime.

Kaldı ki, orada paranormal etkileşim olmuş olabilir, hadi bunu da kanıtlamanın yolları olabilir, peki orada huzursuzluk yaratanın bir TC kimlik nosu var mı elimizde? Espiri bir yana yani kesin ve kati doğrulanabilir bir kimliği var mı? Ölenin çarpık görüntüleri ve sesleri taklit edilebilir, hatta faciaların yaşandığı ve canların verildiği bir yerde farklı kapılar bile açılabilir. O kapılardan kimler geldi, amaçları ne asıl bunların kanıtı olabilir mi? Ben kendime kanıtlarım ama size kanıtlayamam. Varlıklarla ve çalışmalarla ne olduğunu orada anlarız peki bunu Dünya'ya nasıl kanıtlarız? Kanıtlayamayız.
Benim bugüne kadar gördüğüm, üstünde çalıştığım, deneylerle ulaştığım hiçbir vakada, ruhların bir yerlere musallat olması, çığlıklar atması vs. durumu görmedim, duymadım. Bunları yapanlar hep başka varlıklardı.
İslamiyette ise ne ölünün arkasından okunacak duanın, ne de başka şeylerin ölen bedenin ruhu için bir artısı olacağı garanti edilmemiştir ve hatta buna bir atıf da yoktur. Kur'an sadece ölüyle alakalı, vasiyet, eşler, çocuklar ve borçlarla alakalı hükümler vardır. Bunu da ölümü hissettiyseniz kendinizin ayarlamanız gerektiği, ani ölüm ise yakınlarınız halletmesi gerektiği belirtilir. Kısaca sadece madde dünya ile alakalı yapılacaklar vardır. Hiçbir şekilde ''ölünün arkasından şunu şunu yapın ki günahları silinsin, ruhu azaptan kurtulsun, cennette mertebe alsın'' tarzı bir yaklaşım yoktur, tam tersi ölümden sonra kişilerin, ''keşke biraz daha vaktim olsaydı da bir şeyleri düzeltebilseydim'' demelerine rağmen artık sınavın bittiği ve yapılan/yapılmayanla sorumlu olacağını, kısaca KİŞİSEL bir mesele olduğunu kimsenin de buna müdahale edemeyeceğine dair belirtmeler vardır. Mevlüt okumak, dua etmek sadece ölünün arkasında kalanların kendilerini rahatlatacakları bir meseledir, bunun da ötesinde bir şey yoktur. Ha tabi peygamberin vefatından 200 yıl sonra ortaya çıkıveren hadislerde, neredeyse yapılacak işlemlerle adama cenneti garanti ettirmişler o da ayrı bir tiyatro konusu.
Ruhun çağrılıp sohbet edilebileceğine inanmıyorum varsa özel izin durumu vs. onu da bilmiyorum ki hiç sanmıyorum, hatta bıraktım başkasının ruhunu, kendi ruhunuzun bedene işletilmeden önce nerede ve nasıl var olduğuna dair çalışma yapsanız dahi çok sert önlemlerle karşılaşırsınız. O musallat olan veya olduğu iddia edilen şeylerin de ne olduğunu Allah bilir. Sadece kendimden ve bu çalışmaları yapan diğer insanlardan bildiğim tek şey, bedene işletilmeden önce bırakın bilgi alabileceğiniz bir yer olmasını, mevcut bedeninizde psikolojinizi bozabilecek hisler ve önlemlerle sarsılıyorsunuz. Ayrıca orada sizi gözleyen ve asla başa çıkamayacağınız, ne olduğunu da hiçbir şekilde anlatamayacağınız (anlatacak bir lisan yok, sırrından değil) bir gözetmenler de var. Hani nerede oradan oraya dolaşmak, nerede gidip musallat olmak, hele bir orayı deneyimleyin de bakalım ne kadar serbestsiniz.
Azrail olgusunu da ben İslamiyetten öğrendim, dinime göre de böyle bir melek var, inanıyorum. Yani İslamiyet'in birazını alayım birazını almayayım diyemem denilemez de. Bu bütün dinler için geçerli. Bununla birlikte Azrail nedir, melek nedir, şahıslaştırılır mı, nasıl algılanmalı kısmı elbette tartışılabilir. Kendi adıma tartışamayacağım şey Azrail denen bir varlığın var olması veya var olmamasıdır. Üç semavi dine mensup herhangi bir kimse Azrail yoktur da diyemez. Sadece Yahudilikte biraz fark vardır, o da farklı ölüm meleklerinin olduğu (krala ayrı, hayvana ayrı, çocuğa ayrı vs.) ama nihai bir ölüm meleğinin de olduğuna inanılır. Ki zaten bu nihai ölüm meleğini de Yahudi inancına göre Mesih gelip öldürecektir. Yani bu Azrail meselesi her dinde var.