stargirl
Kayıtlı Üye
Ölümün yeni bir başlangıç olduğunu biliyorum
Selim Bey 10 yıl önce kendisinin kullandığı arabayla ağır bir kaza geçirmiş ve eşini kaybetmişti.
Enerjik, yaşam dolu, canımdan çok sevdiğim eşim kollarımın arasında ölmüştü. Ölümü izleyen aylar boyunca acının ve isyanın tepkisi beynimde yıkıcı bir karabasan gibiydi. Asla dünya iyisi eşimin ölümünü kabullenemiyordum. Neden biz?... Uzmanlar tarafından verilen kabul etme seansları da düşüncelerimdeki isyanı değiştirememişti. Hızla düşüşe geçmiştim. İş hayatımı ve sosyal hayatımı kaybetmek üzereydim. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. O gece Allah’a beni de eşimin yanına alması için yalvardım. Bu düşüncelerle uyuyakalmışım.
Rüyamda eşimi gördüm, çok sıkıntılıydı:
-Selim ölmeme izin ver, buradaki yaşamıma başlayabilmek için bana ilettiğin acıdan kurtulman lazım. Bana dualarınla yardımcı olmalısın. Oysa sen acılarını bana ileterek benim buradaki yolumu engelliyorsun.
Eşimin benimle konuşması dünyadaki gibi değildi. Konuşmuyordu ama ben söylediklerini anlayabiliyordum. Garip bir anlaşma şekliydi. Onu çok merak ettiğimi düşündüğümde, cevap yine düşünce yoluyla geldi.
-Bunu senin bundan sonraki hayatının yoluna girmesi için yapıyorum. Buradaki yaşantıyı sana göstermeliyim. Benimle gel.
Ve yürümeye başladı. O anda eşimin arkasındaki büyük boşluk ya da duvar açıldı. Boşlukta parıldayan altın renkli büyük bir enerji küresine doğru süzülmeye başladık. Kürenin içine geçtiğimizde tıpkı dünyadaki gibi bir ortamla karşı karşıya geldik. Bir tek fark vardı: buradaki insanların ya da varlıkların bedenlerinde birbirlerinden farklı ışıklar ve renkler vardı; bu da o varlığın yükseklik derecesini anlıyordu. Bütün bu bilgiler ise sanki beynime hızla akıyordu. Her varlığın dünyada ihtiyacı olan yaşam deneyimini yaşaması şarttı. Büyük merdivenlerden onlarca insanın büyük bir ovaya indiğini gördüm. Her yaşta her cinsteki bu insanların dünya yaşamlarını izlemek için gelen ölmüş kişiler olduğunu algıladım. Ben eşimle birlikte bu merdivenlerden inemeyeceğimizi de anladım. Bu alanın dünyada yaptığımız her şeyin gösterildiği eylem alanı olduğu bana yine düşünce yoluyla aktarıldı. Eşimin o merdivenlerden inebilmesi için benim onun enerjisinden ayrılmam gerekiyordu.
Orada bulunduğum süre içinde bana anlatılmak istenen en önemli şey ise “ölümün doğumdan farklı bir şey olmadığıydı.” Sanki dünyada doğmak bu alemden ayrılmak, dünyada ölmek ise bu aleme doğmaktı. Ayrıca fark ettiğim bir başka husus da, bu işlemin başka bedenlerde tekrar tekrar devam edeceğiydi…
Eşimle vedalaşma zamanımın geldiğini anlamıştım. İki yıldır onun gitmesi gereken yoluna engel olmuştum. Eşime doğru döndüğümde onun vücunda da yavaş yavaş oluşan parlaklığı görmeye başladım. Tıpkı evlendiğimiz günkü gibi genç ve güzel olduğunu da fark ettim. Eşim bana doğru yaklaşırken ikimizin arasında iki görüntü belirdi.
Görüntünün ilki, yıllardır evimizin salonunu süsleyen uzun yapraklı yeşil süs bitkisiydi. Bitkinin saksısına elini sokan eşim, elini çektiğinde aynı bitkinin yanında beyaz yapraklı 4-5 cm büyüklüğünde minicik bir fidan belirdi. İkinci görüntü ise, şimdiki ikinci eşimin görüntüsüydü!...
Selim Bey sabah uyanınca görmüş olduğu bu rüyadan çok etkilenmiş ve eşiyle ilgili üzüntü dolu düşüncelerini terk etmesi gerektiğini anlamıştı. Aradan kısa bir üre geçtikten sonra evde ilginç bir şey oldu. Salondaki yeşil yapraklı bitkinin yanında beyaz yapraklı bir fidan belirdi! Aynı rüyadaki gibi…
- 8 yıldır her salona girdiğimde aynı saksıdaki beyaz yapraklı çiçeğe bakarak, o eylem vadisine dönüşüm için ne kadar sürem kaldı diye düşünürüm. Ölümün yeni bir başlangıç olduğunu bildiğim için huzurlu bir bekleyiş içindeyim.
18.09.1989, istanbul
olayı yaşayan selim aytaç
Şahitler ve Belgeleriyle Tekrar Doğanlar kitabından alıntı. C. Berrin Türkoğlu, Sınırötesi Yayınları
Selim Bey 10 yıl önce kendisinin kullandığı arabayla ağır bir kaza geçirmiş ve eşini kaybetmişti.
Enerjik, yaşam dolu, canımdan çok sevdiğim eşim kollarımın arasında ölmüştü. Ölümü izleyen aylar boyunca acının ve isyanın tepkisi beynimde yıkıcı bir karabasan gibiydi. Asla dünya iyisi eşimin ölümünü kabullenemiyordum. Neden biz?... Uzmanlar tarafından verilen kabul etme seansları da düşüncelerimdeki isyanı değiştirememişti. Hızla düşüşe geçmiştim. İş hayatımı ve sosyal hayatımı kaybetmek üzereydim. Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. O gece Allah’a beni de eşimin yanına alması için yalvardım. Bu düşüncelerle uyuyakalmışım.
Rüyamda eşimi gördüm, çok sıkıntılıydı:
-Selim ölmeme izin ver, buradaki yaşamıma başlayabilmek için bana ilettiğin acıdan kurtulman lazım. Bana dualarınla yardımcı olmalısın. Oysa sen acılarını bana ileterek benim buradaki yolumu engelliyorsun.
Eşimin benimle konuşması dünyadaki gibi değildi. Konuşmuyordu ama ben söylediklerini anlayabiliyordum. Garip bir anlaşma şekliydi. Onu çok merak ettiğimi düşündüğümde, cevap yine düşünce yoluyla geldi.
-Bunu senin bundan sonraki hayatının yoluna girmesi için yapıyorum. Buradaki yaşantıyı sana göstermeliyim. Benimle gel.
Ve yürümeye başladı. O anda eşimin arkasındaki büyük boşluk ya da duvar açıldı. Boşlukta parıldayan altın renkli büyük bir enerji küresine doğru süzülmeye başladık. Kürenin içine geçtiğimizde tıpkı dünyadaki gibi bir ortamla karşı karşıya geldik. Bir tek fark vardı: buradaki insanların ya da varlıkların bedenlerinde birbirlerinden farklı ışıklar ve renkler vardı; bu da o varlığın yükseklik derecesini anlıyordu. Bütün bu bilgiler ise sanki beynime hızla akıyordu. Her varlığın dünyada ihtiyacı olan yaşam deneyimini yaşaması şarttı. Büyük merdivenlerden onlarca insanın büyük bir ovaya indiğini gördüm. Her yaşta her cinsteki bu insanların dünya yaşamlarını izlemek için gelen ölmüş kişiler olduğunu algıladım. Ben eşimle birlikte bu merdivenlerden inemeyeceğimizi de anladım. Bu alanın dünyada yaptığımız her şeyin gösterildiği eylem alanı olduğu bana yine düşünce yoluyla aktarıldı. Eşimin o merdivenlerden inebilmesi için benim onun enerjisinden ayrılmam gerekiyordu.
Orada bulunduğum süre içinde bana anlatılmak istenen en önemli şey ise “ölümün doğumdan farklı bir şey olmadığıydı.” Sanki dünyada doğmak bu alemden ayrılmak, dünyada ölmek ise bu aleme doğmaktı. Ayrıca fark ettiğim bir başka husus da, bu işlemin başka bedenlerde tekrar tekrar devam edeceğiydi…
Eşimle vedalaşma zamanımın geldiğini anlamıştım. İki yıldır onun gitmesi gereken yoluna engel olmuştum. Eşime doğru döndüğümde onun vücunda da yavaş yavaş oluşan parlaklığı görmeye başladım. Tıpkı evlendiğimiz günkü gibi genç ve güzel olduğunu da fark ettim. Eşim bana doğru yaklaşırken ikimizin arasında iki görüntü belirdi.
Görüntünün ilki, yıllardır evimizin salonunu süsleyen uzun yapraklı yeşil süs bitkisiydi. Bitkinin saksısına elini sokan eşim, elini çektiğinde aynı bitkinin yanında beyaz yapraklı 4-5 cm büyüklüğünde minicik bir fidan belirdi. İkinci görüntü ise, şimdiki ikinci eşimin görüntüsüydü!...
Selim Bey sabah uyanınca görmüş olduğu bu rüyadan çok etkilenmiş ve eşiyle ilgili üzüntü dolu düşüncelerini terk etmesi gerektiğini anlamıştı. Aradan kısa bir üre geçtikten sonra evde ilginç bir şey oldu. Salondaki yeşil yapraklı bitkinin yanında beyaz yapraklı bir fidan belirdi! Aynı rüyadaki gibi…
- 8 yıldır her salona girdiğimde aynı saksıdaki beyaz yapraklı çiçeğe bakarak, o eylem vadisine dönüşüm için ne kadar sürem kaldı diye düşünürüm. Ölümün yeni bir başlangıç olduğunu bildiğim için huzurlu bir bekleyiş içindeyim.
18.09.1989, istanbul
olayı yaşayan selim aytaç
Şahitler ve Belgeleriyle Tekrar Doğanlar kitabından alıntı. C. Berrin Türkoğlu, Sınırötesi Yayınları