"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Öfkelenince neden bağırırız?

Mefetseger

Elit Üye
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp;

“İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerden biri “Çünkü sükûnetimizi kaybederiz.” deyince ermiş “Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.

Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:

“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”

“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”

Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:

“ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”

Alıntıdır.
 
En zayıf noktam bu. Öfkelenince gözüm hiç bir şeyi görmüyor. Kırıyorum, yakıyorum, yok ediyorum. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun demiş ermiş, ama öyle sözler söylüyorum ki o kırık kalple beni nasıl sevmeye devam ediyorlar anlayamıyorum. Bu halimden hiç memnun değilim.
 
En zayıf noktam bu. Öfkelenince gözüm hiç bir şeyi görmüyor. Kırıyorum, yakıyorum, yok ediyorum. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun demiş ermiş, ama öyle sözler söylüyorum ki o kırık kalple beni nasıl sevmeye devam ediyorlar anlayamıyorum. Bu halimden hiç memnun değilim.

Ben de aynıyım ama artık buna alışmak zorunda kaldım benim babamda aynıydı önceden ama değişti 2-3 senedir çok değişti artık çok bağırmıyor tersine bana da bağırma diyor bana 1-2 senedir bağırmamam için ders veriyor da denilebilir..Ama o ve annemde kardeşim de bıktı benim durumumdan. 1 sene sonra üniversite için kendi evime geçeceğim bir heykel gibi bir şey alacağım öfkemi onun üzerinde uygulayacağım kendimi rahatlatacağım bu sayede.Öfkem boşa gitmemiş olur :) Bunu yabancı ülkede kullanan bizim gibi çoğu kişi var öfkesini kontrol edemeyip heykel gibi ya da kum torbası alıp ona bağırıyorlar ve öfkesini onun üzerinde deneyip kendini rahatlatıyor.. (Biraz karışık anlattım ama umarım anlarsın) :)
 
Bende bağırcak bir nesne belirleyebilirim :) Zaten kızgınlığım sırasında şiddet kullanmam, kum torbasına ihtiyacım yok yani :)
 
Dediğim gibi eğer heykel deneyip sinirlendiğin kişinin suratını yazıcıdan çıkart heykelin kafasına yapıştır istediğin kadar bağır :)
 
Benim de ne yazık ki sıkça yaşadığım bir sorun bu. Sağlıklı bir aile ortamımız var ama gergin karakterli insanlarız. Ben mesela, hemen parlarım ama öfkem saman alevi gibidir; hemen söner. Ama bazen insanın öfke ateşi dindiğinde her şey aynı kalmıyor. Bazen kalpler kırılıyor bazen de canlar yanıyor. Bir insanın hayatında en çok dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesi öfkelendiğinde ağzını tutması. Özellikle bir sevdiğine karşı. Bir haksızlık durumu olursa fikrini beyan etmeli ama kırıcı olmamalı. Yanlış bilgi veriyor olmayayım ama insan yaralandığında, ya da canı yandığında küfür ederse; acının etkisi azalıyordu. (:

Son olarak öfke ile ilgili iki hadis paylaşmak istiyorum:

"Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın."
"Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne ala, geçmezse yatsın"

Konu için teşekkürler.
 
Benim de ne yazık ki sıkça yaşadığım bir sorun bu. Sağlıklı bir aile ortamımız var ama gergin karakterli insanlarız. Ben mesela, hemen parlarım ama öfkem saman alevi gibidir; hemen söner. Ama bazen insanın öfke ateşi dindiğinde her şey aynı kalmıyor. Bazen kalpler kırılıyor bazen de canlar yanıyor. Bir insanın hayatında en çok dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesi öfkelendiğinde ağzını tutması. Özellikle bir sevdiğine karşı. Bir haksızlık durumu olursa fikrini beyan etmeli ama kırıcı olmamalı. Yanlış bilgi veriyor olmayayım ama insan yaralandığında, ya da canı yandığında küfür ederse; acının etkisi azalıyordu. (:

Son olarak öfke ile ilgili iki hadis paylaşmak istiyorum:

"Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın."
"Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne ala, geçmezse yatsın"

Konu için teşekkürler.

Sadece uyarı amaçlı söylüyorum. Burada herkes Müslüman değil ve kimin hangi yolda ilerlediğini bilemezsiniz. Bizim de hangi yolda ilerlediğimizi bilemezsiniz. Belki ben karanlık yoldayım. :) Sadece uyarıydı; yanlış anlamayın. :)
 
Sadece uyarı amaçlı söylüyorum burada herkes müslüman değil.(Ve kimin hangi yolda ilerlediğini bilemezsiniz bizim de hangi yolda ilerlediğimizi bilemezsiniz belki ben Karanlık yoldayım :) Sadece uyarıydı yanlış anlamayın :)

Merak etmeyin forumu takip etmeye yeni başlamadım. Her konuda böyle bir uyarı yapıyorsunuz. Yazdıklarımı belli bir kesime hitap etmesi veya laf dokundurması için yapmadım. Yanlış anlamadım, siz de dediklerimi yanlış anlamayın. Karanlık yola laf etmem yani. Paylaştığım hadisler Müslümanlar'ı kapsıyor farkındayım ama herkes kendi inandığını alır. Sonuçta sizin inancınıza uymuyorsa önemsemezsiniz. Belki "öfke şeytandandır" lafı sizin hoşunuza gitmedi. Ben sizin inancınıza saygı duyuyorum ve araştırmaya çalışıyorum. Siz de benim inancıma saygılısınız biliyorum. İyi forumlar, kolay gelsin.
 
Bence bağırmanın sevmemekle alakası yok.
Niyeyse ben çok sevdiğim iki insana bağırır oldum.
Biri annem diğeri sevgilim.

Bağırmanın mucizevi iki etkisi var.
1. 5 kere suküntle anlattığım şeyi anlamayan bu kişiler,
1 kere bağırarak deyince anlıyorlar. O yüzden bağırmak zorunda kalıyorum.

2. Bağırınca ve karşılıklı kavga edince kalbimden koca bir yük çıkmış gibi
rahatlıyorum. Öyle bir rahatlıyorum ki.Kalp çakram açılıyor sanki.

Sizde de oluyor mu öyle? Yoksa bana has bir anormallik mi bu?
 
Bence , b kişiden kişiye değişiyordur :) misal ben , bağırdığım kızdığım zaman bu kötü enerjiyi üzerimden uzn süre atamam.
Atmak için türlü yollarım vardır, suyla oynamak , hızlı hızlı yürümek gibi.
Kimi insanlar öfkesini saçıp rahatlıyor, kimisi sakin kaldığında mutlu oluyor.Ve hatta benim sakinliğim sinir bozucu noktaya varıyorsa karşı taraf için ,bundan da keyif alıyorum.
Bir tür enerji alışverişi ,her iki halde de sanırım.
 
Kızgınlık anları vücutta belli başlı değişimler ve salınımlar olur. Misal korku, öfke gibi ani duygu değişimlerinde ya da ciddi kızgınlık anlarında vücut şeker ve yağı kanda daha yoğun bekletir, buyur harca dilediğin enerjiyi der gibi.Kaçman gerekiyorsa kaç, atak ihtiyacın varsa yap der gibi. Kendi avını, geçimini sağlayan eski insanlardan buyana kalma ihtiyaçlar da bunlara sebeptir. Bu da fazladan harcanacak enerjiye destek sağlar, bu sebeple bağırmanın dışında ya da bağıramadığımız hallerde deli gibi sağa sola yürümek, hiç farkında olmadan temizliğe girişmek vb. enerji atılımı hareketler sergileriz. O esnada kan şekerimiz ölçülecek olsa ciddi yükselme gözlenebilir.

Bağırmak kişiyi de karşısındakini de olay sonrası üzüntüsüne sevk edebilir ancak hareket halinde olmak başka bir alternatif. Enerji fazlalığını atar isek bağırmaya da ihtiyaç duymayabiliriz. Aslında günümüzün ciddi sorunlarından kolestrol ve şeker dahi öfke, korku, kızgınlık anlarından sonra söylenerek ama hareketsiz kaldığımız için kalıcı sorun haline gelebilir.

En güzel öneri mümkünse, o anlarda yürüyüş yapın, hareket halinde olan işlerle meşgul olun. Hem farkında olmadan ve yorulmadan iş güç yapılmış olunur. Odak değişimini, konsantre oranını hatta enerji ve mediatif çalışmaları bilir olmak, burada da çok iş görecektir. Her zaman mümkün olmasa da yapılabildiğinde mutlak işe yarayacaktır.

Sevgiyle...
 
Oglumun soyledigi bir soz vardir ; ofkenden korkmuyorum asil korkutan sessizligindir der.Ofkelenmeyi uzun zaman once biraktim, Kim oldugumu, neyi yapip yapamayacagimi , yapilan veya soyleneni kisisel almiyorum. Tavir ve sozun neden soylenmis olabilecegini bulmaya odaklanip, derin nefes teknigini uyguluyor, acikca karsimdakine problemin ne oldugunu soruyorum.Stresli donemlerde acik havada zikr esliginde uzun yuruyusler yapiyorum. Arkadaslarim beni sinirleri alinmis ve sabirli diye tanimlarlar. Bu noktaya gelmek kolay olmadi , ama degdi.Sunu dusunun geri alamayacaginiz tek sey agzinizdan cikan sozlerdir, bir anlik ofkeyle ,omur boyu gelistirdiginiz sevgi ve saygiyi kaybedebilir, iliskileri onarilamaz bir bicimde yaralayabilirsiniz. Baktiniz ofkeleniyorsunuz hemen derin nefes alip vermeye baslayin,kendinize sakinlesmek icin zaman verin.Daha sonra akilci sorularla ofkelenmenize sebep olan kisi veya olaylari disardan bakan bir ucuncu gozle, kendi hislerinize kapilmadan degerlendirin.Baslangicta biraz zor oluyor ama zamanla alisiyorsunuz.Oglumun soylemek istedigi o sakinlesme donemindeki sessizlikten sonra soracaginiz akilci, mantikli sorular.Karsinizdaki insani dusunmeye itecek sorular.Denemeniz ve gormeniz dilegiyle....
 
Geri
Üst