İçinizde mutsuzluk varsa, her şeyden önce onun varlığını kabul etmeniz gerekir. Ama “ben mutsuzum,” diyerek değil... Mutsuzluğun sizin kim olduğunuzla bir ilgisi yoktur. “İçimde bir mutsuzluk var,” deyin. Ondan sonra, araştırmaya bakın. İçinde bulunduğunuz bir durumun bu mutsuzlukla bir bağlantısı olabilir. Bu durumu değiştirmek veya kendinizi o durumdan sıyırmak için bir eyleme geçmeniz gerekebilir. Eğer yapabileceğiniz hiçbir şey yoksa, bunu kabullenin ve şöyle söyleyin: “Tamam, şu anda durum böyle. Bunu ya kabulleneceğim ya da hayatı kendime zindan edeceğim.” Mutsuzluğun temel nedeni sizin belirli bir durum hakkındaki düşüncelerinizdir, yoksa durumun kendisi değil. O düşünceleri, kasıtsız ve olduğu gibi olan durumun kendisinden her zaman ayırın ve şöyle deyin: “İşte olgusal gerçekler ve içinde bulunduğumuz durum ve işte benim onlarla ilgili düşüncelerim...” Hikayeler üretmek yerine, olgusal gerçeklere bağlı kalın. Örneğin, “Mahvoldum!” demek hikaye üretmektir. Böyle konuşmak sizi kısıtlar ve etkin bir eylem içine girmenizi engeller. Öte yandan, “Bankadaki hesabımda elli sentim kaldı,” demek olgusal bir gerçeği dile getirmektir. Olgusal gerçeklerle yüzleşmek sizi her zaman güçlendirir. Duygularınızı büyük ölçüde düşüncelerinizin yarattığını aklınızdan çıkarmayın. Düşüncelerinizle duygularınız arasındaki bağlantıyı görün. Düşünceleriniz veya duygularınız olmak yerine, onların ötesindeki farkındalık olun. Mutluluk arayışı içine girmeyin. Onu ararsanız, bulamazsınız çünkü arayış mutluluğun antitezidir. Mutluluk hep kaçar, ama içinde bulunduğunuz durumu kabul edip, hikayeler üretmekten vazgeçerseniz, mutsuzluktan kurtulmayı şu anda bile başarabilirsiniz. Unutmayın ki, sizde doğal olarak mevcut olan esenliğin ve içsel huzurun, yani gerçek mutluluğun kaynağının üstünü örten şey, mutsuzluktur.
Var Olmanın Gücü - Eckhart Tolle
Var Olmanın Gücü - Eckhart Tolle