Mahrusa
Kayıtlı Üye
2002’de bizler için çok saygın bir dergide bir çalışma yayınlandı. (New England Journal of Medicine) Baylor Tıp Fakültesinde**** çok ciddi diz ağrıları çeken ve hareket etme zorluğu olan insanlarda yapılan bir çalışma bu. Dr.Bruce Moseley bu hastaları özellikle operasyon gereken hasta grubundan seçmiş ve çok güzel bir yorum eklemiş“Tüm iyi cerrahlar cerrahide Placebo etkisinin olmadığını bilirler”Çalışmadaki hastalar üç gruba ayrılmış. Bir grup hastanın dizini opere edip kıkırdak dokuyu düzeltmiş. İkinci grupta diz eklemini açıp orada hasarı başlatan dokuları çıkarmış. Üçüncü grupta ise**** yalancı cerrahi (Plasebo Cerrahi)****uygulamış. Yani hastaları uyutup dizlerine diğer hastalarla aynı şekilde kesi uygulayıp hiçbir şey yapmadan tekrar kapatmış. Ameliyat sonrası tüm hastalara aynı reçeteler uygulanmış ve egzersiz programına sokulmuşlar.Sonucu nasıl beklersiniz? İlk iki gruptaki hastaların iyileşip üçüncü grupta hiçbir değişiklik olmamasını değil mi?Sonuçlar şok edici olmuş. Cerrahi geçiren grup gerçekten beklenildiği gibi iyileşmiş. Üçüncü grupta da ilk iki gruba eş iyileşme gözlenmiş. Hatta bir örnek vaka, yürüme yardımıyla ayağa kalkabilirken hiçbir operasyon yapılmadan basketbol oynamaya başlamış.Cerrahın son yorumu daha güzel:“Benim cerrahi yeteneğim bu hastalarda hiç bir fayda göstermedi. İyileşmeyi sağlayan****placebo****etkisidir”
Bir örnek daha :
Bu öykü, Cathy Goodman adlı bir kadının gerçekiyileşme****öyküsü..."Göğsüme****kanser****teşhisi konulduğunda, güçlü inancım ve tüm kalbimle şimdiden iyileşmiş olduğuma inandım. Her gün "İyileştiğim için şükürler olsun ! " diyordum. Buna günlerce ve günlerce devam ederek; iyileşmiş olduğuma tüm kalbimle inandım. Kanserin vücuduma hiçbir zaman uğramadığını düşündüm.Kendimi iyileştirmek için yaptığım şeylerden biri de çok komik filmler izlemekti. Tüm yaptığım gülmekten ibaretti, gülmek, gülmek ve gülmek. Herhangi bir stres kırıntısının hayatıma girmesine izin veremezdim, çünkü iyileşmeye çalışırken, en büyük zararın stresten geldiğini biliyordum.Teşhis konulduktan yaklaşık 3 ay sonra iyileştim, üstelik bu süre içinde herhangi bir işın tedavisi ya da kemoterapi de görmedim. "Cathy, iyileşme sürecine gülmeyi de dahil etmeye Norman Cousins'ın hikayesini duyduktan sonra karar vermişti.Norman'a "tedavisi mümkün olmayan" bir****hastalık****tanısı konulmuştu. Doktorlar sadece bir kaç aylık ömrü kaldığını söylediklerinde , Norman kendi kendisini iyileştirmeye karar verdi. Üç ay boyunca sadece komik filmler izledi ve güldü, güldü, güldü. Bu 3 aylık süreç sonunda hastalığı geçti ve doktorlar bu iyileşmeyi mucize kabul ettiler.Burada eminim ki, dikkatini üç şey çekmiştir: İyileşmiş olduğuna şükretmenin etkisi, dileğinin yerine geldiğine inanmanın etkisi ve kahkaha ile neşenin vücudumuzdaki hastalıkları yok etmek üzerindeki etkisi. Bunlar iyileşmede o kadar büyük bir öneme sahiptirler ki... Klasik bir zihin yapısıyla düşünen insan için çok zor geliyor bunlara inanmak, ama inansan da inanmasan da bu böyle.Biz hep şuna şartlanmışız, önce iyileşeceğiz, sonra mutlu olacağız. Oysaki iyileşmek için mutlu olmamız lazım. İlk olarak, zihnimizde tamamen iyileştiğimizi görmeliyiz. Daha sonra bunun için tekrar tekrar sükretmeliyiz ve bol bol kahkaha atmalıyız: Gülmek hakikaten en iyi ilaçtır. Gülerken hasta olmana neden olan tüm olumsuzlukları dışarı atarsın. Bunları yaptıktan sonra iyileşememek zaten imkansız. Şok edici olabilir birazdan yazacaklarım; insan vücudunda bir hastalığın, 1-2 yıldan fazla kalması tıbben de mümkün değil... Yaaa, sen yıllarca bir hastalığı bedeninde barındırıyorsun ve aslında imkansızı başarıyorsun. Bravo sana... Harikasın...Aslında vücudumuzun bazı kısımları her gün yenileriyle değiştirilir. Bazı kısımların****yenilenmesi bir kaç ay, bazılarınınki ise bir kaç yıl sürse de, bir kaç yıl içinde hepimizin vücudu tamamen yenilenmiş olur. Bilim bunu ispat etmiştir. Bu bilgi zihninde şöyle bir soru oluşturmadı mı?****"Madem bir kaç yıl içinde vücudumun tamamı yenileniyor, öyleyse ben nasıl oluyor da bir hastalığı bedenimde 5-10 yıl ya da daha fazla bir süre taşıyabiliyorum? Aslında imkansızı başarıyorsun. Düşünsene madem bütün vücudun yenileniyor, öyleyse yenilenen dokularınla birlikte hastalığının da tamamen yok olması gerekirdi. Hastalığı sabitleyen şey senin zihnin! Bunu anlaman gerekiyor. Karakterin, duyguların, mimiklerin, duruşun ve kısacası bir çok parçanla sen hastalığın bedeninden çekip gitmesine izin vermiyorsun. Aslında çoktan yok olması gereken toz yığınını zorla bedeninde tutuyorsun . Salıver gitsin artık, ona ihtiyacın yok. Kurtul ondan ve mükemmel bedeninin, harika ruhunun, zindeliğinin, canlılığının ve sağlıklı yaşamanın keyfini sür...Bunu da başarabileceğinden kesinlikle eminim.****Sen imkansızı basarmıştın bunu niye yapmayasın ki.
Alıntı
Bu ve buna benzer pek çok yaşanmıs olay var. Son raddede kendi yöntemleriyle iyileşen hastalar.. Kendimize farkına varmadan zarar veriyoruz. Yoksa bir insan bile isteye yapmaz bunları. Vücudumuzdaki yaraları kapanmak üzerelerken açmazsak iyileşirler. Ama duygusal yaraları bazen deştikce deşiyoruz kapanmalarına izin vermiyoruz. Affetmemek , kin, öfke bunlardan arınmakla başlayabiliriz belki
Bir örnek daha :
Bu öykü, Cathy Goodman adlı bir kadının gerçekiyileşme****öyküsü..."Göğsüme****kanser****teşhisi konulduğunda, güçlü inancım ve tüm kalbimle şimdiden iyileşmiş olduğuma inandım. Her gün "İyileştiğim için şükürler olsun ! " diyordum. Buna günlerce ve günlerce devam ederek; iyileşmiş olduğuma tüm kalbimle inandım. Kanserin vücuduma hiçbir zaman uğramadığını düşündüm.Kendimi iyileştirmek için yaptığım şeylerden biri de çok komik filmler izlemekti. Tüm yaptığım gülmekten ibaretti, gülmek, gülmek ve gülmek. Herhangi bir stres kırıntısının hayatıma girmesine izin veremezdim, çünkü iyileşmeye çalışırken, en büyük zararın stresten geldiğini biliyordum.Teşhis konulduktan yaklaşık 3 ay sonra iyileştim, üstelik bu süre içinde herhangi bir işın tedavisi ya da kemoterapi de görmedim. "Cathy, iyileşme sürecine gülmeyi de dahil etmeye Norman Cousins'ın hikayesini duyduktan sonra karar vermişti.Norman'a "tedavisi mümkün olmayan" bir****hastalık****tanısı konulmuştu. Doktorlar sadece bir kaç aylık ömrü kaldığını söylediklerinde , Norman kendi kendisini iyileştirmeye karar verdi. Üç ay boyunca sadece komik filmler izledi ve güldü, güldü, güldü. Bu 3 aylık süreç sonunda hastalığı geçti ve doktorlar bu iyileşmeyi mucize kabul ettiler.Burada eminim ki, dikkatini üç şey çekmiştir: İyileşmiş olduğuna şükretmenin etkisi, dileğinin yerine geldiğine inanmanın etkisi ve kahkaha ile neşenin vücudumuzdaki hastalıkları yok etmek üzerindeki etkisi. Bunlar iyileşmede o kadar büyük bir öneme sahiptirler ki... Klasik bir zihin yapısıyla düşünen insan için çok zor geliyor bunlara inanmak, ama inansan da inanmasan da bu böyle.Biz hep şuna şartlanmışız, önce iyileşeceğiz, sonra mutlu olacağız. Oysaki iyileşmek için mutlu olmamız lazım. İlk olarak, zihnimizde tamamen iyileştiğimizi görmeliyiz. Daha sonra bunun için tekrar tekrar sükretmeliyiz ve bol bol kahkaha atmalıyız: Gülmek hakikaten en iyi ilaçtır. Gülerken hasta olmana neden olan tüm olumsuzlukları dışarı atarsın. Bunları yaptıktan sonra iyileşememek zaten imkansız. Şok edici olabilir birazdan yazacaklarım; insan vücudunda bir hastalığın, 1-2 yıldan fazla kalması tıbben de mümkün değil... Yaaa, sen yıllarca bir hastalığı bedeninde barındırıyorsun ve aslında imkansızı başarıyorsun. Bravo sana... Harikasın...Aslında vücudumuzun bazı kısımları her gün yenileriyle değiştirilir. Bazı kısımların****yenilenmesi bir kaç ay, bazılarınınki ise bir kaç yıl sürse de, bir kaç yıl içinde hepimizin vücudu tamamen yenilenmiş olur. Bilim bunu ispat etmiştir. Bu bilgi zihninde şöyle bir soru oluşturmadı mı?****"Madem bir kaç yıl içinde vücudumun tamamı yenileniyor, öyleyse ben nasıl oluyor da bir hastalığı bedenimde 5-10 yıl ya da daha fazla bir süre taşıyabiliyorum? Aslında imkansızı başarıyorsun. Düşünsene madem bütün vücudun yenileniyor, öyleyse yenilenen dokularınla birlikte hastalığının da tamamen yok olması gerekirdi. Hastalığı sabitleyen şey senin zihnin! Bunu anlaman gerekiyor. Karakterin, duyguların, mimiklerin, duruşun ve kısacası bir çok parçanla sen hastalığın bedeninden çekip gitmesine izin vermiyorsun. Aslında çoktan yok olması gereken toz yığınını zorla bedeninde tutuyorsun . Salıver gitsin artık, ona ihtiyacın yok. Kurtul ondan ve mükemmel bedeninin, harika ruhunun, zindeliğinin, canlılığının ve sağlıklı yaşamanın keyfini sür...Bunu da başarabileceğinden kesinlikle eminim.****Sen imkansızı basarmıştın bunu niye yapmayasın ki.
Alıntı
Bu ve buna benzer pek çok yaşanmıs olay var. Son raddede kendi yöntemleriyle iyileşen hastalar.. Kendimize farkına varmadan zarar veriyoruz. Yoksa bir insan bile isteye yapmaz bunları. Vücudumuzdaki yaraları kapanmak üzerelerken açmazsak iyileşirler. Ama duygusal yaraları bazen deştikce deşiyoruz kapanmalarına izin vermiyoruz. Affetmemek , kin, öfke bunlardan arınmakla başlayabiliriz belki