Morfik Rezonans ve Morfik Alanlar

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan cortana
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi
C

cortana

Sizlere bilimselliği tam olarak ispatlanmamış ancak birçoğumuzun sezgisel olarak bildiği bir hipotezden söz etmek istiyorum; Morfik Alanlar ve Morfik Rezonans.

"Morfik Rezonans" kavramı, hayvanların bazı ilginç davranışlarını gözlemleyip araştıran Dr. Rupert Sheldrake tarafından ortaya atıldı. Koyunların farklı bahçelere girmek için işbirliği yaptığını ve hatta bazı koyunların diğerleri için köprü oluşturduğunu gören Sheldrake hayvanların bu tip davranışlarına biraz daha eğildiğinde; Amerika'da serçelerin süt şişelerini gagalayıp süt içmeyi öğrendiğini ve sonrasında serçelerin bu davranışının İsveç'e, Hollanda'ya, Danimarka'ya ve Japonya'ya yayıldığını fark etti. Ancak serçelerin göç alanı bu kadar geniş değildi. Kavramla ilgili olarak ilginç bir gözlem olayı ise kumlu patateslerle ilgili. Tatlı patateslerin tadını seven ancak kirli olduğu için yemekten kaçınan maymunların talihi, patatesi yıkamayı akıl eden yavru bir maymunla değişti ve 1958 yılının sonlarında tüm genç maymunlar patateslerini yıkayarak yiyordu.

Daha önce hiç bir şeyi düşündüğünüz ve sonra düşündüğünüz şeyin başka biri tarafından gerçekleştirildiğine şahit oldunuz mu? Sheldrake'e göre bunun sebebi morfik rezonans ve bu rezonansın yayıldığı morfik alanlar.

Her cismin bir morfik rezonansı olduğu ve bu rezonansların türler arası morfik alanlar yarattığını düşünen Sheldrake, sosyal grupların -birbirinden ne kadar uzak olursa olsun- morfik alanlar ile bir şekilde birbirine bağlandığını ve iletişim halinde kaldığını savunmuştur. Yine Sheldrake'e göre morfik alanlar, telepati sürecinin kanalı olarak görülür; morfik alanlar ve burada yaydığımız telepatik rezonanslar birçok yaşam türüyle iletişim kurmamızı sağlar. Eğer bir evcil hayvanınız varsa ve tek yaşamıyorsanız, evdekiler arasında ev sahiplerinin eve geleceğini evcil hayvanınızın hissettiğini hatta kim geliyorsa ona göre tepki verdiğini bir ya da iki kez konuşmuşsunuzdur. Modern dünyamızda ise bu durum en çok telefon görüşmelerinde ortaya çıkıyor; düşündüğünüz veya rüyanızda gördüğünüz kişi sizi yakın bir zaman diliminde arıyor, öyle değil mi? Telefon telepatisini inceleyen Sheldrake deneysel araştırmasının sonuçlarını "The Sense of Being Stared At: And Other Unexplained Powers of Human Minds" isimli kitabında detaylıca anlatıyor. Dolayısıyla hepimiz nöronlar gibi birbirimize bağlıyız ve elektrik akımlarıyla (ister rezonans diyin, ister elektromanyetizma) birbirimizi etkileme hatta birbirimize bir şeyler öğretme imkanına sahibiz. Uzaktan gerçekleştirilen spiritüel inisiyasyonlar bu duruma örnek verilebilir.

Yabancı bir sitede morfik rezonansın majikal alanda denenmesine ilişkin bir yazıya denk geldim; karanlık bir odada siyah aynayla gerçekleştirilen bir ritüelde, yaptığı rastgele bir davette birden fazla gölge ve birden fazla ses işittiğini söyleyen majisyen bu şekilde direkt olarak "morfik alana" ulaşabildiğini ifade ediyordu. Ve orada asıl yapılması gerekenin bu alana ulaşıldığında davetin amacına uygun olarak seçilen bir sese odaklanılması ve istenen bilginin alınması olduğunu yazmıştı. Kaldı ki varlıklarla veya çeşitli enerjilerle iletişim kurabilen çoğu majisyen -eğer spesifik bir davet yapmıyorsa- benzer durumu yaşıyor olabilir.

Özetle "morfik alan" teorisine göre düşünce ve bilgi, uzayda ve zamanda yer değiştirerek farklı bilinç alanlarına ulaşır. Morfik alanların tüm karmaşıklık düzeylerinde varsayılan özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

1. Kendi kendini organize eden bütünlerdir.

2. Hem uzaysal hem de zamansal yönleri vardır ve titreşimsel veya ritmik aktivitenin uzaysal-zamansal kalıplarını düzenlerler.

3. Etkileri altındaki sistemleri, ortaya çıkışlarını organize ettikleri ve bütünlüğünü korudukları karakteristik faaliyet biçimlerine ve kalıplarına doğru çekerler. Morfik alanların, etkileri altındaki sistemleri kendine çektiği amaç veya hedeflere çekiciler denir. Sistemler ve çekiciler arasındaki yollara "chreodes" adı verilir.

4. İçlerinde bulunan morfik birimleri veya holonları birbirleriyle ilişkilendirir ve koordine ederler; bunlar da morfik alanlar tarafından düzenlenen bütünlerdir. Morfik alanlar, iç içe geçmiş bir hiyerarşi veya holarşi içinde kendi içlerinde başka morfik alanlar içerir.

5. Bunlar olasılık yapılarıdır ve organizasyon faaliyetleri olasılıksaldır.

6. Morfik bir birim kendi geçmişiyle öz rezonans ve önceki tüm benzer sistemlerle morfik rezonans tarafından verilen yerleşik bir hafıza içerir. Bu hafıza birikimlidir. Belirli aktivite kalıpları ne kadar sıklıkla tekrarlanırsa, o kadar alışkanlık haline gelme eğilimi gösterirler.

Tüm türlerin, alt türlerin kendi arasında ve türler arası, her şeyin ötesinde evrenle kozmik bir bilinç olduğunu iddia eden Morfik Alan ve Morfik Rezonans teorisine okült bir bakış açısıyla baktığımda, daha önce başka bir yerde denk geldiğim "morfik alanların", Yaratıcının bir tür sinir aktivitesi (sinaptik bağlantıları) olabileceği fikri oldukça akla yatkın görünüyor (metaforik bir anlatım, kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem). Ayrıca ata bağlantılarının önemi de bu hipotezle yeniden vurgulanmış oluyor. Çünkü bu teoriye göre zamanın ötesinde tüm yaratımla bağlantı halindeyiz; dinazorlarla bile. Okült alanlara ilgisi olan hemen her bireyin geçmişte majiyle, ezoterizmle ilgilenen mutlaka bir atası olduğu görüşündeyim ve meditasyonlar, çalışmalar sırasında bu atalarımızla bağ kurarak onlardan pek çok şey öğrenebiliyoruz; bazen ritüeller bile! Ayrıca morfik alan hipotezi durugörü, medyumluk gibi gizemli alanlara da küçük bir ışık sızdırıyor. Bağlı hissettiğimiz alanda birçok bilgiye erişmek mümkün, bağlı hissettiğimiz alanı geliştirmek de mümkün. Kilit nokta ise yeniden bağlantı kurabilmek (alakasız görülse de aslında alakasız olmayan ve şifa kaynağına bu şekilde bağlanan Eric Pearl'ün "Tekrar Bağlantı" kitabını önermek istiyorum).

Bu hipotezi birçoğumuz ismi olmadan da biliyorduk. Çünkü gizemle ilgilenen birçok insan bu tür bağları hisseder. Bu konuyu oluşturma hedefim "hissettiğimiz bu şeyin" aslında doğrulanmaya çok yakın bir bilimsel hipotez olduğunu vurgulamak ve henüz hissetmemiş olanlarımız için bir ufuk açmaktı. Dilerim hedefine ulaşır. Majisyenlerin ilerleyen dönemlerde morfik alanlarda neler başaracağını görmeyi iple çekiyorum.

(Farklı kaynaklardan derlenen bilgiler ve biraz öznel düşünce içermektedir.)
 
C

chillroad

Sizlere bilimselliği tam olarak ispatlanmamış ancak birçoğumuzun sezgisel olarak bildiği bir hipotezden söz etmek istiyorum; Morfik Alanlar ve Morfik Rezonans.

"Morfik Rezonans" kavramı, hayvanların bazı ilginç davranışlarını gözlemleyip araştıran Dr. Rupert Sheldrake tarafından ortaya atıldı. Koyunların farklı bahçelere girmek için işbirliği yaptığını ve hatta bazı koyunların diğerleri için köprü oluşturduğunu gören Sheldrake hayvanların bu tip davranışlarına biraz daha eğildiğinde; Amerika'da serçelerin süt şişelerini gagalayıp süt içmeyi öğrendiğini ve sonrasında serçelerin bu davranışının İsveç'e, Hollanda'ya, Danimarka'ya ve Japonya'ya yayıldığını fark etti. Ancak serçelerin göç alanı bu kadar geniş değildi. Kavramla ilgili olarak ilginç bir gözlem olayı ise kumlu patateslerle ilgili. Tatlı patateslerin tadını seven ancak kirli olduğu için yemekten kaçınan maymunların talihi, patatesi yıkamayı akıl eden yavru bir maymunla değişti ve 1958 yılının sonlarında tüm genç maymunlar patateslerini yıkayarak yiyordu.

Daha önce hiç bir şeyi düşündüğünüz ve sonra düşündüğünüz şeyin başka biri tarafından gerçekleştirildiğine şahit oldunuz mu? Sheldrake'e göre bunun sebebi morfik rezonans ve bu rezonansın yayıldığı morfik alanlar.

Her cismin bir morfik rezonansı olduğu ve bu rezonansların türler arası morfik alanlar yarattığını düşünen Sheldrake, sosyal grupların -birbirinden ne kadar uzak olursa olsun- morfik alanlar ile bir şekilde birbirine bağlandığını ve iletişim halinde kaldığını savunmuştur. Yine Sheldrake'e göre morfik alanlar, telepati sürecinin kanalı olarak görülür; morfik alanlar ve burada yaydığımız telepatik rezonanslar birçok yaşam türüyle iletişim kurmamızı sağlar. Eğer bir evcil hayvanınız varsa ve tek yaşamıyorsanız, evdekiler arasında ev sahiplerinin eve geleceğini evcil hayvanınızın hissettiğini hatta kim geliyorsa ona göre tepki verdiğini bir ya da iki kez konuşmuşsunuzdur. Modern dünyamızda ise bu durum en çok telefon görüşmelerinde ortaya çıkıyor; düşündüğünüz veya rüyanızda gördüğünüz kişi sizi yakın bir zaman diliminde arıyor, öyle değil mi? Telefon telepatisini inceleyen Sheldrake deneysel araştırmasının sonuçlarını "The Sense of Being Stared At: And Other Unexplained Powers of Human Minds" isimli kitabında detaylıca anlatıyor. Dolayısıyla hepimiz nöronlar gibi birbirimize bağlıyız ve elektrik akımlarıyla (ister rezonans diyin, ister elektromanyetizma) birbirimizi etkileme hatta birbirimize bir şeyler öğretme imkanına sahibiz. Uzaktan gerçekleştirilen spiritüel inisiyasyonlar bu duruma örnek verilebilir.

Yabancı bir sitede morfik rezonansın majikal alanda denenmesine ilişkin bir yazıya denk geldim; karanlık bir odada siyah aynayla gerçekleştirilen bir ritüelde, yaptığı rastgele bir davette birden fazla gölge ve birden fazla ses işittiğini söyleyen majisyen bu şekilde direkt olarak "morfik alana" ulaşabildiğini ifade ediyordu. Ve orada asıl yapılması gerekenin bu alana ulaşıldığında davetin amacına uygun olarak seçilen bir sese odaklanılması ve istenen bilginin alınması olduğunu yazmıştı. Kaldı ki varlıklarla veya çeşitli enerjilerle iletişim kurabilen çoğu majisyen -eğer spesifik bir davet yapmıyorsa- benzer durumu yaşıyor olabilir.

Özetle "morfik alan" teorisine göre düşünce ve bilgi, uzayda ve zamanda yer değiştirerek farklı bilinç alanlarına ulaşır. Morfik alanların tüm karmaşıklık düzeylerinde varsayılan özellikleri şu şekilde özetlenebilir:

1. Kendi kendini organize eden bütünlerdir.

2. Hem uzaysal hem de zamansal yönleri vardır ve titreşimsel veya ritmik aktivitenin uzaysal-zamansal kalıplarını düzenlerler.

3. Etkileri altındaki sistemleri, ortaya çıkışlarını organize ettikleri ve bütünlüğünü korudukları karakteristik faaliyet biçimlerine ve kalıplarına doğru çekerler. Morfik alanların, etkileri altındaki sistemleri kendine çektiği amaç veya hedeflere çekiciler denir. Sistemler ve çekiciler arasındaki yollara "chreodes" adı verilir.

4. İçlerinde bulunan morfik birimleri veya holonları birbirleriyle ilişkilendirir ve koordine ederler; bunlar da morfik alanlar tarafından düzenlenen bütünlerdir. Morfik alanlar, iç içe geçmiş bir hiyerarşi veya holarşi içinde kendi içlerinde başka morfik alanlar içerir.

5. Bunlar olasılık yapılarıdır ve organizasyon faaliyetleri olasılıksaldır.

6. Morfik bir birim kendi geçmişiyle öz rezonans ve önceki tüm benzer sistemlerle morfik rezonans tarafından verilen yerleşik bir hafıza içerir. Bu hafıza birikimlidir. Belirli aktivite kalıpları ne kadar sıklıkla tekrarlanırsa, o kadar alışkanlık haline gelme eğilimi gösterirler.

Tüm türlerin, alt türlerin kendi arasında ve türler arası, her şeyin ötesinde evrenle kozmik bir bilinç olduğunu iddia eden Morfik Alan ve Morfik Rezonans teorisine okült bir bakış açısıyla baktığımda, daha önce başka bir yerde denk geldiğim "morfik alanların", Yaratıcının bir tür sinir aktivitesi (sinaptik bağlantıları) olabileceği fikri oldukça akla yatkın görünüyor (metaforik bir anlatım, kimsenin inancına saygısızlık etmek istemem). Ayrıca ata bağlantılarının önemi de bu hipotezle yeniden vurgulanmış oluyor. Çünkü bu teoriye göre zamanın ötesinde tüm yaratımla bağlantı halindeyiz; dinazorlarla bile. Okült alanlara ilgisi olan hemen her bireyin geçmişte majiyle, ezoterizmle ilgilenen mutlaka bir atası olduğu görüşündeyim ve meditasyonlar, çalışmalar sırasında bu atalarımızla bağ kurarak onlardan pek çok şey öğrenebiliyoruz; bazen ritüeller bile! Ayrıca morfik alan hipotezi durugörü, medyumluk gibi gizemli alanlara da küçük bir ışık sızdırıyor. Bağlı hissettiğimiz alanda birçok bilgiye erişmek mümkün, bağlı hissettiğimiz alanı geliştirmek de mümkün. Kilit nokta ise yeniden bağlantı kurabilmek (alakasız görülse de aslında alakasız olmayan ve şifa kaynağına bu şekilde bağlanan Eric Pearl'ün "Tekrar Bağlantı" kitabını önermek istiyorum).

Bu hipotezi birçoğumuz ismi olmadan da biliyorduk. Çünkü gizemle ilgilenen birçok insan bu tür bağları hisseder. Bu konuyu oluşturma hedefim "hissettiğimiz bu şeyin" aslında doğrulanmaya çok yakın bir bilimsel hipotez olduğunu vurgulamak ve henüz hissetmemiş olanlarımız için bir ufuk açmaktı. Dilerim hedefine ulaşır. Majisyenlerin ilerleyen dönemlerde morfik alanlarda neler başaracağını görmeyi iple çekiyorum.

(Farklı kaynaklardan derlenen bilgiler ve biraz öznel düşünce içermektedir.)
Akraba sayılacak bir noktada ortak öğeler içeren, şöyle bir not tutmuştum bu konuyla ilgili;

"Zihinden anlık olarak binlerce düşünce geçer, onu okuma eylemi ise tekrar eden sinyalleri yakalayıp ortalamasını alarak genel bir yorum yapmaktan ibarettir.

Odaklanmış bir iradenin manipülasyon ve teşhisi ise seçkin bir konudur, buna serbest dolaşan enerjilerin dokunması söz konusu dahi değil.

Başka bir saha, başka bir lig bu.

İyi bir avcı karşısında ise genellikle pek şansınız olmaz, benzeri Tanrı vergisi bir fıtrata dahil değilseniz bu böyledir.

Büyük ölçüde içgüdüsel gelişir, tahminimce kuantum mekanikleri hakkında söylenegelmiş sözlerin tabiatına yakın bir irtifada seyreder.

Çok bakarsan da orada olmaz, yahut oradadır da o, aradığın değildir.

Heveslenecek şey değil, güven bana. Yine de buna şükrediyorum.

"Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin."

33:41

"Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikri ile mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikri ile mutmain olur."

13:28

Bir parıltı olarak insana savunma mekanizması için yol açar diyordum bu ayetler."

Bazı yerlerde turnayı gözünden vurmuşum.
 
C

cortana

Akraba sayılacak bir noktada ortak öğeler içeren, şöyle bir not tutmuştum bu konuyla ilgili;

"Zihinden anlık olarak binlerce düşünce geçer, onu okuma eylemi ise tekrar eden sinyalleri yakalayıp ortalamasını alarak genel bir yorum yapmaktan ibarettir.

Odaklanmış bir iradenin manipülasyon ve teşhisi ise seçkin bir konudur, buna serbest dolaşan enerjilerin dokunması söz konusu dahi değil.

Başka bir saha, başka bir lig bu.

İyi bir avcı karşısında ise genellikle pek şansınız olmaz, benzeri Tanrı vergisi bir fıtrata dahil değilseniz bu böyledir.

Büyük ölçüde içgüdüsel gelişir, tahminimce kuantum mekanikleri hakkında söylenegelmiş sözlerin tabiatına yakın bir irtifada seyreder.

Çok bakarsan da orada olmaz, yahut oradadır da o, aradığın değildir.

Heveslenecek şey değil, güven bana. Yine de buna şükrediyorum.

"Ey iman edenler, Allah'ı çokça zikredin."

33:41

"Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikri ile mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikri ile mutmain olur."

13:28

Bir parıltı olarak insana savunma mekanizması için yol açar diyordum bu ayetler."

Bazı yerlerde turnayı gözünden vurmuşum.
Anekdotlarınız için teşekkür ederim. Değerlendirmek haddime olmasa da tespitleriniz -bence- tam isabet.

Derine, öze indiğimizde kuantum mekaniklerinin ve birtakım fenomenlere ait güncel hipotezlerin göksel inançlarımızla iç içe olduğunu görmek zor olmuyor. Fark edenleri görmek mutluluk verici.
 
C

chillroad

Anekdotlarınız için teşekkür ederim. Değerlendirmek haddime olmasa da tespitleriniz -bence- tam isabet.

Derine, öze indiğimizde kuantum mekaniklerinin ve birtakım fenomenlere ait güncel hipotezlerin göksel inançlarımızla iç içe olduğunu görmek zor olmuyor. Fark edenleri görmek mutluluk verici.
Ben teşekkür ederim hanımefendi.
 

acemicadisofia

Kayıtlı Üye
Katılım
30 Ağu 2023
Mesajlar
528
Tepkime puanı
379
Konum
Fikri sabit
İş
Cadı Avcısı
6,5 şiddetindeki bir depremde kitaplıktaki tüm kitaplar Harry Potter filmindeki gibi önce havaya savrulup sonra teker teker kafama geçti. Bizim kedi az ötede istifini bozmadan uykusuna devam ediyordu. Aynı şekilde birçok depremi hayvanların bırakın önceden hissetmeyi, deprem sırasında bile duymadiklarini veya tinmadiklarini gördüm. Köpek kuş güvercin vs. Belki sadece yikici olanları sezip harekete geçiyorlarsa o zaman bir şey diyemem, büyük kahinlerdir anca. Hmm, evet olabilir. Çünkü ne zaman karıncaların yuvalarını Topluca terk ettiklerini görsem, büyük veya küçük bir deprem oluyor mutlaka.
 
C

cortana

6,5 şiddetindeki bir depremde kitaplıktaki tüm kitaplar Harry Potter filmindeki gibi önce havaya savrulup sonra teker teker kafama geçti. Bizim kedi az ötede istifini bozmadan uykusuna devam ediyordu. Aynı şekilde birçok depremi hayvanların bırakın önceden hissetmeyi, deprem sırasında bile duymadiklarini veya tinmadiklarini gördüm. Köpek kuş güvercin vs. Belki sadece yikici olanları sezip harekete geçiyorlarsa o zaman bir şey diyemem, büyük kahinlerdir anca. Hmm, evet olabilir. Çünkü ne zaman karıncaların yuvalarını Topluca terk ettiklerini görsem, büyük veya küçük bir deprem oluyor mutlaka.
Benim için yorumlaması zor bir örnek oldu bu. Ancak kedilerin umursamazlığını düşündüğümde belki de sadece umrunda olmadı ya da beşik gibi sallanmanın tadını çıkardı kim bilir.

Benim deprem refleksim de felakettir mesela. Her zaman ortak bilinç çalışmıyor olabilir, bazen bizim çalıştırmamız gerekiyordur belki.
 
C

chillroad

Lütfen, dinliyorum.
Büyük büyük büyük dedemin hikayesi, kendisi köyde insanların yanaşmaktan hazzetmediği çoğu konuyla içli dışlı imiş. Ve bilmediğini yüceltmeyi pek seven insanlar tarafından, belki de başka sebeplerden ona molla derlermiş.

Şahsı üzerine anlatılan hikayelere inanmayan bir adam, hem eğlenmek hem de test etmek maksadıyla bir gün, yanına gidip; "bey baba" demiş.

"Sevdiğim biri var, onu bana getirebilir misin?"

Dedem olur diyerek, bir tutam saç isteyerek göndermiş.

Bu muzip adam da gidip ahırlarından bir dananın postundan birkaç parça kıl kopararak geri dönmüş.

"Tamam" demiş dedem; "bu hanım kızımız sana gelecek, biraz bekle."

Pala bıyıklarının altından kıs kıs gülerek evine dönen ve birkaç gün sonra unutan bu adamın bir gece, "Tak! Tak! Tak!" Diye kapısına bir şey vurmaya, tahtadan sürtünme sesleri gelmeye başlamış.

"N'oluyoruz?" Diye fırlayıp sürgüyü açınca, daha taze kesilmiş olan hayvanın postunun dikelerek karşısında durduğunu görünce yaşadığı şaşkınlığı tahmin edersiniz.

Rahmetlinin espri anlayışı iyiymiş.

Mezarı kayıptır, onun torunu olan dedem bir gün bulmak maksadıyla araştırdığı zaman, bölgenin avarelerinden biri; "onun mezarı burasıdır, her gece mum yanar üzerinde." Demiş.

Kim bilir?
 
C

cortana

Büyük büyük büyük dedemin hikayesi, kendisi köyde insanların yanaşmaktan hazzetmediği çoğu konuyla içli dışlı imiş. Ve bilmediğini yüceltmeyi pek seven insanlar tarafından, belki de başka sebeplerden ona molla derlermiş.

Şahsı üzerine anlatılan hikayelere inanmayan bir adam, hem eğlenmek hem de test etmek maksadıyla bir gün, yanına gidip; "bey baba" demiş.

"Sevdiğim biri var, onu bana getirebilir misin?"

Dedem olur diyerek, bir tutam saç isteyerek göndermiş.

Bu muzip adam da gidip ahırlarından bir dananın postundan birkaç parça kıl kopararak geri dönmüş.

"Tamam" demiş dedem; "bu hanım kızımız sana gelecek, biraz bekle."

Pala bıyıklarının altından kıs kıs gülerek evine dönen ve birkaç gün sonra unutan bu adamın bir gece, "Tak! Tak! Tak!" Diye kapısına bir şey vurmaya, tahtadan sürtünme sesleri gelmeye başlamış.

"N'oluyoruz?" Diye fırlayıp sürgüyü açınca, daha taze kesilmiş olan hayvanın postunun dikelerek karşısında durduğunu görünce yaşadığı şaşkınlığı tahmin edersiniz.

Rahmetlinin espri anlayışı iyiymiş.

Mezarı kayıptır, onun torunu olan dedem bir gün bulmak maksadıyla araştırdığı zaman, bölgenin avarelerinden biri; "onun mezarı burasıdır, her gece mum yanar üzerinde." Demiş.

Kim bilir?
Mutlu sonla biten bir hikaye, adam sonunda “sevdiğine” kavuşmuş demek.

Gerek yardımseverliğinden gerek saklambaçtaki muazzam yeteneğinden sanıyorum ki büyük büyük büyük dedeniz de az muzip biri değilmiş. Belki o mum bugün sizi de aydınlatıyordur, sahi, kim bilir?

Hikayeniz için teşekkür ederim.
 
C

chillroad

Mutlu sonla biten bir hikaye, adam sonunda “sevdiğine” kavuşmuş demek.

Gerek yardımseverliğinden gerek saklambaçtaki muazzam yeteneğinden sanıyorum ki büyük büyük büyük dedeniz de az muzip biri değilmiş. Belki o mum bugün sizi de aydınlatıyordur, sahi, kim bilir?

Hikayeniz için teşekkür ederim.
Bilmiyorum, dedemin babasına kadar şifacıymış bizimkiler.

Rica ederim.
 
C

cortana

Bilmiyorum, dedemin babasına kadar şifacıymış bizimkiler.

Rica ederim.
Benzer duruma sahibim, şifa konusundaki körlüğüm ve süper yeteneksizliğim hariç. Bana bu konudaki tek katkıları hastalıkları hissetmek oldu sanırım ki bu onların katkısı da olmayabilir, belki sadece bir şeylerin kokusunu iyi almakla ilgilidir.

İlerleyen süreçte konu ilginizi çekecek olursa mutlaka şansınızı deneyin. Belki gerçekten çok kabiliyetli bir şifacısınız. Belki de ailenizden aktarılan farklı yetenekleri keşfetmek, ortaya çıkarmak için dünyaya gelmiş özgün bir ruhsunuz, bilemedim şimdi.
 
C

chillroad

Benzer duruma sahibim, şifa konusundaki körlüğüm ve süper yeteneksizliğim hariç. Bana bu konudaki tek katkıları hastalıkları hissetmek oldu sanırım ki bu onların katkısı da olmayabilir, belki sadece bir şeylerin kokusunu iyi almakla ilgilidir.

İlerleyen süreçte konu ilginizi çekecek olursa mutlaka şansınızı deneyin. Belki gerçekten çok kabiliyetli bir şifacısınız. Belki de ailenizden aktarılan farklı yetenekleri keşfetmek, ortaya çıkarmak için dünyaya gelmiş özgün bir ruhsunuz, bilemedim şimdi.
Dediğim gibi, bilmiyorum.

Ama hikayedeki dedeme benziyormuşum.
 
Üst