Önce șeytanlardan şüphelenmen gerek.
Kuranı ezbere bilen türler var. Seni evliya gibi hissettirme yöntemi ile damardan sızarak karar alma merkezini ele geçirenler var.
Bunlardan biri de Ahmed Kadyani. Hindistanlı bir Müslüman.
Bir alıntı :
Ahmed Kadyani, bizzat kaleme aldığı hayat hikâyesine göre,
Hindistan’ın
Kadyan kasabasında doğmuştur...
Kendi anlattığına göre, keşif(!) yoluyla ailesinin aslen
Semerkandlı olduğunu öğrenmiştir... Yaratılış olarak kendi kendine kalmaya yönelik ve hassas bir yapıya sahip kişidir.
Sık sık yalnız bir köşeye çekilip benliğini tanıma çalışmaları yapmaktadır...
İşte bugünlerden birinde aniden
gizliden bir ses işitir... Bu
sesi sadece o duyabilmektedir... Kendisinden başkası o sırada yanında olsa bile, bu sesi duyamamaktadır...
İşte bu ses, babasının o gün akşam ezanından sonra öleceğini bildirir...
Ahmed Kadyani bunu işitince çok korkar ve çok üzülür...
Bu üzüntü ve korku sırasında
ses tekrar gelir:
“Allâh kuluna yetmez mi?..”
Ve gerçekten o gün akşamüstü babası vefat eder...
Ahmed Kadyani hikâyesini anlatmaya şöyle devam etmektedir:
“O sesi, ondan sonra çok duydum... O ses, bana pek çok şey öğretti!.. O ses beni Dünya’ya tanıttı, meşhur yaptı!.. Fakir ve ihtiyaç sahibiyken, beni hayıra harcamak üzere servete boğdu!..”
Ahmed Kadyani’nin bazı özelliklerinden bahsettikten sonra,
cinlerden birisinin onu kendisine nasıl bağladığını; bazı
yanlış inançlara yönelttiğini de, bunlar sanki hakikatmışcasına, bizzat kendi ağzından nakletmeye çalışacağız.
Kadyani’nin kulağına gelen
ses hakkındaki görüşleri şöyle idi:
“Kulağıma değen sözlerin rahmânî olduğundan asla şüphe etmiyorum... Çünkü, şeytan benimle alay etse, içimdeki fenalıklar dile gelse, mutlaka fark ederdim...
Evet şimdi de cinin sonunda iğfal ederek saptırdığı
Ahmed Kadyani’nin yaptığı işi görelim...
Sonunda birgün ortaya çıkıyor ve şöyle diyor:
“Lâ ilâhe illâllâh, Muhammed Rasûlullâh!.. Ben peygamberlerin en sonu ve en büyüğü olan Muhammed’in kalbini dolduran şevki ile Mesih ibni Meryem’im...
Muhammed’den başka Peygamber gelmeyecek yalnız bir kişi onun hilatı fâhiresine (onun iftiharedilecek mertebesine) bürünecektir... İşte ben, O’yum!.. Kadyanlı Ahmed, efendisi Muhammed’in Hâtemünnebi’liğine (son Nebi) halel gelmeden NEBİ OLMUŞ, TANRISINDAN mukaddes bir GÖREV ALMIŞTIR!..”(!?)...
Birinci Dünya savaşından sonra ölen, asıl ismiyle
Kadyanlı Mirza Gülam Ahmed’den
“kerâmet” diye nitelendirilen birçok hâller de ortaya çıkmıştır...