"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

Maji ve hür irade ilişkisi

createtherules ©

Kayıtlı Üye
Biraz düşünerek şu önermeyi kurdum ve tartışmak istiyorum.

"Eğer insanın içinde bulunduğu her anın istemli veya istemsiz bir yaratım sağladığı kabul edilirse o halde kişiye yönelik uygulanan majinin hür iradeye müdahalesi söz konusu değildir."

Zihindeki enerjiyi, düşünceler yardımıyla bir kişiyle ilgili bir odağa yönlendirmek, majikal bir disipline ait eylem uygulamaksızın o kişide etki oluşturuyorsa o halde majikal bir uygulama aslında uygulayıcının kendi zihninde bir etki oluşturur ve aynı bu durumun istemsizce yapıldığı duruma benzer biçimde, karşıdaki kişi tarafından rezone olarak gerçeklik haline gelir.

Buna göre uygulamanın yapılma yöntemine göre kullanılan enerjinin niteliği aslında uygulayıcının alanındadır. Bu güç ve nitelik karşıdaki kişinin yaşadığı semptomların nedeni olmalıdır. "Yani tam seni düşündüm ve aradın" ile "Senin fotoğrafına uyguladığım bir tılsım ile beni aradın" aynı gerçeğin aynı yoldan zorunlu olarak gitmesi ancak sadece farklı niteliklerde yaratılması olur. Bu nitelikler uygulananın alanındaki açık ve uygulayıcının enerjisindeki istek ve kuvvetle eşzamanlı olarak uyumludur. İki kart mutlaka anda üstüste gelir ancak enerjinin hafif veya ağır olarak yaşanma gereksinimi kişilere bağlıdır
 
Kuvvet, uyuma eşit değildir. İkisi arasında, kavramsal olarak, ciddi mertebe farkı bulunur.

Bu yüzden telepatinin zihinle değil duygular ile gerçekleştiğini düşünürüm. Aşıladığımız konunun kendisi değil, konunun ortaya çıkardığı duygunun paylaşımıdır. Çünkü telepati dediğimiz bir nevi sezgisel biliştir. Uyumlanma halidir.

Maji ise sembol dilinin doğru kullanımı ile açığa çıkan harekettir. Kuvvet uygularsınız ve kuvveti uygularken uyuma değil sonuca odaklanırsınız. Öyle ya da böyle muhatabınızı manipüle edersiniz. Hür iradeye etki edersiniz.

"Eğer insanın içinde bulunduğu her anın istemli veya istemsiz bir yaratım sağladığı kabul edilirse o halde kişiye yönelik uygulanan majinin hür iradeye müdahalesi söz konusu değildir."
Dış göz olarak değerlendirme yapacak olursam :

Bahsi geçen önerme ; bilinçli farkındalığa sahip bireyin, duygusal rahatlama prosedürüdür bana göre. Belli ki maji üzerine aşılamamış içsel çatışmaları var ve kişi kendini rahatlatma arayışında derim. Hatta içsel çatışmaları da kolektif bilince bağlar, kişisel gerçek ile toplumsal gerçek arasında savruluyor olarak görürüm.

Böyle olmak zorunda değil. Olayın bence kısmını anlatmaya çalıştım. Çünkü kaygı, varoluşsal becerilere çomak sokar.
 
Kuvvet, uyuma eşit değildir. İkisi arasında, kavramsal olarak, ciddi mertebe farkı bulunur.
Kuvveti, iki tarafın da gereksinimini karşılayacak ölçüde bir enerjinin miktarını tespit etme olarak düşünmüştüm. Uygulayıcı bunu sezdiği için eyleme o şiddette bir işlemle dökmeyi tercih edecektir. Yani iki kişinin bir araya gelmesi gerekiyorsa (kadersel planda) ve alt beyin kodlarında üretilen karmaşık enerjiler buna engel oluyorsa biri o karmaşıklıgı temizleyecek daha kuvvetli bir pulse vermeye yönlenebilir. Zaten uyguladığı kuvvet oranında kendi enerjisini kullanmak durumunda. Bu da majikal geri tepme veya yan tesirler gibi açıklanan durumların temeli olabilir. Bence bu durumda uyum o iki tarafın ortak ihtiyaç meselesi.
Bu yüzden telepatinin zihinle değil duygular ile gerçekleştiğini düşünürüm.
Evet birbirini düşünen iki kişinin rastlantısını duyguda düşünebiliriz ancak iki kişinin aynı anda aynı kelimeyi söylemesi gibi basit bir örneğe bakarsak zihin de devrede olmak durumunda.
Maji ise sembol dilinin doğru kullanımı ile açığa çıkan harekettir. Kuvvet uygularsınız ve kuvveti uygularken uyuma değil sonuca odaklanırsınız. Öyle ya da böyle muhatabınızı manipüle edersiniz. Hür iradeye etki edersiniz.
Düşünce kontrolü veya kontrolsüzlüğü de, bir niyeti sembollere dökmek değil mi? Bir hissin doğurduğu bir fikri, bir düşünceyi görsel olarak canlandırmak dahi ona enerji sağlıyorsa ve bir gerçekliğe neden oluyorsa o halde istemeden kullanılmış olabilir ancak doğru kullanılmıştır. Çocuğunun alısveris listesindeki ürünlerin bazısını unutup unutmadığına ait kaygı geliştiren annenin, eksik ürünle eve gelecek cocuğu düşünerek sağlamlaştırdığı kaygının çocuk tarafından hissedilip istemsizce uygulanması sayesinde çocuk gerçekten bazı ürünleri almayı unutabilir. Oysa cocuk listeyi doğru almak istiyordu. Annesi hür iradeye etki etti.
Dış göz olarak değerlendirme yapacak olursam :

Bahsi geçen önerme ; bilinçli farkındalığa sahip bireyin, duygusal rahatlama prosedürüdür bana göre. Belli ki maji üzerine aşılamamış içsel çatışmaları var ve kişi kendini rahatlatma arayışında derim. Hatta içsel çatışmaları da kolektif bilince bağlar, kişisel gerçek ile toplumsal gerçek arasında savruluyor olarak görürüm.
Bu daha ziyade bir durumun yanlı yorumunu sorgulayan bir önerme. Majinin hür iradeye etkisi kesinse diğerinin de olduğu kabul edilmelidir. Bence yönteme değil istemli veya istemsiz olarak uygulanmış olmasına bakılsa bu durumda daha mantıklı olacak. Kaldı ki istemli veya istemsiz oluş da göreceli. Zihin bazında bir istemsizlik, alt beyinde de aynı isteğin olmadığı anlamına gelmiyor
 
Kuvveti, iki tarafın da gereksinimini karşılayacak ölçüde bir enerjinin miktarını tespit etme olarak düşünmüştüm. Uygulayıcı bunu sezdiği için eyleme o şiddette bir işlemle dökmeyi tercih edecektir. Yani iki kişinin bir araya gelmesi gerekiyorsa (kadersel planda) ve alt beyin kodlarında üretilen karmaşık enerjiler buna engel oluyorsa biri o karmaşıklıgı temizleyecek daha kuvvetli bir pulse vermeye yönlenebilir. Zaten uyguladığı kuvvet oranında kendi enerjisini kullanmak durumunda. Bu da majikal geri tepme veya yan tesirler gibi açıklanan durumların temeli olabilir. Bence bu durumda uyum o iki tarafın ortak ihtiyaç meselesi.
Öğrenilmeden geçilmiş bir sınav, hayatta yeniden karşımıza çıkmaz mı ? Sizin durum bildiriminiz Tarotta ; Şeytan kartından Yıldıza ışınlanmak gibi.. Yıkılan kule olmasaydı hangimiz yeni bir oluşuma gidebilirdik ? Olması gereken yıkıma müdahale edip zamanı düşürmeye çalışırken, çözümsüzlük ile gelecek kısır bir döngü içerisine girmeniz de en az % 50 olasılık demek. Yani bir erteleme hali.. Hepsi bir yana, kişiye kuvvet uygulamak sürecine müdahaledir.

Evet birbirini düşünen iki kişinin rastlantısını duyguda düşünebiliriz ancak iki kişinin aynı anda aynı kelimeyi söylemesi gibi basit bir örneğe bakarsak zihin de devrede olmak durumunda.
Eş zamanlılık - Aynı frekansta farkındalık

Düşünce kontrolü veya kontrolsüzlüğü de, bir niyeti sembollere dökmek değil mi? Bir hissin doğurduğu bir fikri, bir düşünceyi görsel olarak canlandırmak dahi ona enerji sağlıyorsa ve bir gerçekliğe neden oluyorsa o halde istemeden kullanılmış olabilir ancak doğru kullanılmıştır. Çocuğunun alısveris listesindeki ürünlerin bazısını unutup unutmadığına ait kaygı geliştiren annenin, eksik ürünle eve gelecek cocuğu düşünerek sağlamlaştırdığı kaygının çocuk tarafından hissedilip istemsizce uygulanması sayesinde çocuk gerçekten bazı ürünleri almayı unutabilir. Oysa cocuk listeyi doğru almak istiyordu. Annesi hür iradeye etki etti.
Çocuğun harcadığı her enerji annesinden gelir haliyle anne kontrol etmez, çocuk zaten annesi ile benzer kaygıları taşır.. Bu yüzden anne çocuk ilişkisi ile açıklamaya çalışmak farklı kategorileri aynı yere bağlamaya çalışmak gibi olur ki konumuzdan sapmaya açık bir alan yaratabilir.

Çünkü anne yaratıcı etkidir / yaratımdır ; etkileşime girdiğimiz bireyler ise zaten var olan yaratımda ortaklık için bulunurlar.


Bu daha ziyade bir durumun yanlı yorumunu sorgulayan bir önerme. Majinin hür iradeye etkisi kesinse diğerinin de olduğu kabul edilmelidir. Bence yönteme değil istemli veya istemsiz olarak uygulanmış olmasına bakılsa bu durumda daha mantıklı olacak. Kaldı ki istemli veya istemsiz oluş da göreceli. Zihin bazında bir istemsizlik, alt beyinde de aynı isteğin olmadığı anlamına gelmiyor
Bakış açısıyla alakalı. İnternette gezen '' Ona mesaj attır '' vb saçmalıkları referans alarak telepati üzerine yazmadım. Bahsi geçen telepati önermeleri verdiğim örnek gibiyse şayet ; bu tür uygulamaların telepati olduğuna inanmıyorum. Şimdiden belirteyim.
 
Hepsi bir yana, kişiye kuvvet uygulamak sürecine müdahaledir.
Böyle temel kurallarda hep kafamda şu soru oluşur. Ya sürecine müdahale edilmesi gerekiyorsa? Ya deneyim o hızdaysa? İki taraf da o şekilde işlenmiş bir enerjinin sonucunu deneyimlemek üzere öncül eylemlerini gerçekleştirip hazırladıysa?
Eş zamanlılık - Aynı frekansta farkındalık
Bu benim en çok benimsediğim ve inancımın hakkında hiç sarsılmadığı bir durum. Aslında önermeyi de ona göre yürütüyorum zaten. Bir kişiye manipulatif bir büyü yapılmakta olduğu an zaten o kişinin kendi kendine o büyünün etkisini çalıştırmaya başladığı andır.
Çocuğun harcadığı her enerji annesinden gelir haliyle anne kontrol etmez, çocuk zaten annesi ile benzer kaygıları taşır.. Bu yüzden anne çocuk ilişkisi ile açıklamaya çalışmak farklı kategorileri aynı yere bağlamaya çalışmak gibi olur ki konumuzdan sapmaya açık bir alan yaratabilir.

Çünkü anne yaratıcı etkidir / yaratımdır ; etkileşime girdiğimiz bireyler ise zaten var olan yaratımda ortaklık için bulunurlar.
Anne-çocuk örneğini verdiğim için asıl anlatmak istediğimi bozulmuş olarak gördüm. O bağdan bağımsız olarak evet etkileşimde olduğumuz her bireyle bu yaratım durumu karşılıklı. Bence ruh zaten egoyu ayırarak konuşabildiği her an halihazırda yaratılmış olanı hissettigi için arzulamaktadır. Benim tek sorunum, madem gün sonunda külli irade ile cüzi irade aynı kapıya çıkacak, kapıyı maji ile açmak da veya istemsizce yönlendirilen bilişsel bir enerjiyle açmak da çoktan anda yaratıldı. Neden biri günah keçisi iken, diğeri değil? Diğeriyle de müdahale ettim. İstesem düşüncemi kontrol edebilirdim ama edemedim. Cinayet ve taksirli cinayet gibi mi yani.
Bakış açısıyla alakalı. İnternette gezen '' Ona mesaj attır '' vb saçmalıkları referans alarak telepati üzerine yazmadım. Bahsi geçen telepati önermeleri verdiğim örnek gibiyse şayet ; bu tür uygulamaların telepati olduğuna inanmıyorum. Şimdiden belirteyim.
Basit örnekler veriyorum cok temel olsun diye fakat ben birini diğerinden ayırmıyorum. durumların isleyişi evrensel yasaydaysa bir saçmalık da ona tabi olmak zorundadır, cok ilgi alanımda olmasa da eğer inceleyecek olsaydım internetteki falanca mesaj durumunu da aynı yasanın içinde incelemek durumunda olurdum. Yine telepati olabilir ama o insanın vizyonu o kadar olduğu için onu çalıştırır.
Asıl konuya dönersem, benim kabul edilmesini öngördügüm şu; bir insanın majikal bir uygulamayı bilinçle yapmadığında dahi kişileri etkileme halinde olduğunu ve bunun sorumluluğunu alarak düsünmeyi öğrenmesi gerektiği.
 
Böyle temel kurallarda hep kafamda şu soru oluşur. Ya sürecine müdahale edilmesi gerekiyorsa? Ya deneyim o hızdaysa? İki taraf da o şekilde işlenmiş bir enerjinin sonucunu deneyimlemek üzere öncül eylemlerini gerçekleştirip hazırladıysa?
Önemli olan, bahsi geçen düşüncenin hangi duygunun ürünü olduğu.

* Kişi, müdahale etmenin kader olduğu düşüncesiyle hareket ederek, doğruluk örtüsüne bürünebilir. ( kendi doğrusu )
* Aynı kişi, müdahale etmenin kader olduğu düşüncesine sahip olmasını eleştirip, yalan örtüsüne sarılmışlığını analiz edebilir. Burada yalan, bireyin kendini kandırması. İstekleri uğruna inandığı bir olgu yaratmasıdır.

Duygularını ayırt edebilen kişi %100 eminlik ( kendinden ) ile sınırsızlığını yani Tanrılığını ilan edebilir. Fakat birey kendinden ve kader dediği olgudan emin değilse standart bir kılıf uydurmak zorunda kalabilir. Kişinin kader olgusu bile temel kurallar bütünüdür. Çünkü kaza dediğimiz eylem muallak görünen kaderi mutlak kılar.

kapıyı maji ile açmak da veya istemsizce yönlendirilen bilişsel bir enerjiyle açmak da çoktan anda yaratıldı. Neden biri günah keçisi iken, diğeri değil?
Majinin dezavantajına baktığımızda kapımızı ilk çalan etik ikilemlerdir. Kişinin hayatında kolaylıklar yaratsa da öngörülemezlik ilkesi benzer sorulara ve düşüncelere düşürebilir.

Sorgulamak çok hoş fakat ne yapmak istediğine karar vermiş biri toplumsal normlar üzerinden düşünmez. Bence sizi rahatsız eden başka bir şey var Creath.. Buz dağının görünen yüzü sorularınız, arkasından inanç çatışması çıkacak gibi görünüyor. Hatta açık konuşayım ; ruh ikizine kavuşmak için yol açmaya çalışırken, koşulsuz sevgi ve bireysel güç arasında sıkışmış gibisiniz.

Hem ruhun misyonuna saygı duyuyor hem de o misyona öznel yaratımla koşmak istiyorsunuz gibi.. Kolay kolay yanılmam.
 
Sorgulamak çok hoş fakat ne yapmak istediğine karar vermiş biri toplumsal normlar üzerinden düşünmez.
Açıkçası direkt olarak benim eylemlerimi ilgilendirmeyecek olsa bile sistemin genelini öğrenmeyi severim. Ancak muhtemelen, siz bireyin eylemlerinde onun algıladığı kainatı değerlendiriyorsunuz ve kabul ettiği genelin kendi zihninin doğrulaması olduğunu düşünüyorsunuz. Yanlış anlamış olabilirim tabii. Ben hata payı bırakmayı severim, sorgulama keyfinden mahrum kalmak istemem.
Bence sizi rahatsız eden başka bir şey var Creath.. Buz dağının görünen yüzü sorularınız, arkasından inanç çatışması çıkacak gibi görünüyor. Hatta açık konuşayım ; ruh ikizine kavuşmak için yol açmaya çalışırken, koşulsuz sevgi ve bireysel güç arasında sıkışmış gibisiniz.
Konu üzerinden taşarak, konuyu ben ve benim neden sorduğum üzerine kaydırmış olduk. Böyle bir şey talep etmemiştim. Ancak madem bir his gelmişse elbette düşünmek üzere kabul ediyorum ve teşekkür ediyorum size.
 
Biraz düşünerek şu önermeyi kurdum ve tartışmak istiyorum.

"Eğer insanın içinde bulunduğu her anın istemli veya istemsiz bir yaratım sağladığı kabul edilirse o halde kişiye yönelik uygulanan majinin hür iradeye müdahalesi söz konusu değildir."

Zihindeki enerjiyi, düşünceler yardımıyla bir kişiyle ilgili bir odağa yönlendirmek, majikal bir disipline ait eylem uygulamaksızın o kişide etki oluşturuyorsa o halde majikal bir uygulama aslında uygulayıcının kendi zihninde bir etki oluşturur ve aynı bu durumun istemsizce yapıldığı duruma benzer biçimde, karşıdaki kişi tarafından rezone olarak gerçeklik haline gelir.

Buna göre uygulamanın yapılma yöntemine göre kullanılan enerjinin niteliği aslında uygulayıcının alanındadır. Bu güç ve nitelik karşıdaki kişinin yaşadığı semptomların nedeni olmalıdır. "Yani tam seni düşündüm ve aradın" ile "Senin fotoğrafına uyguladığım bir tılsım ile beni aradın" aynı gerçeğin aynı yoldan zorunlu olarak gitmesi ancak sadece farklı niteliklerde yaratılması olur. Bu nitelikler uygulananın alanındaki açık ve uygulayıcının enerjisindeki istek ve kuvvetle eşzamanlı olarak uyumludur. İki kart mutlaka anda üstüste gelir ancak enerjinin hafif veya ağır olarak yaşanma gereksinimi kişilere bağlıdır
Sevgili createtherules,

Öncelikle önermeni takdir ediyorum. Söylediklerinden sonra beni de düşünmeye ittin. Gel beraber düşünelim:
Büyükçe bir enerji frekansımız yani yaydığımız rezonansımız bulunuyor. Ancak bunu kontrol edemeyebiliyoruz ve karşılığında da o gün özellikle istemediğimiz bir insanla karşılaşabiliyor veya aklımızdan geçirdiğimiz bir kişiye kendimizi aratabiliyoruz. Ters de tepebiliyor, olumlu da olabiliyor ama bir şekilde ilgili kişiyle etkileşime geçmemize olanak tanıyor. Enerjiyi kabul ettik, pekala tamam.

Enerjimizi yönlendirmeyi öğreniyoruz, ki bu da ESP'nin alanına giriyor. Psikokinezi başlığı altına alalım bu konuyu. Psikokinezimizi geliştirdikten sonra insanlara bir takım eylemler (mesela: birinin hareketlerini yönlendirebilmek gibi) yaptırabiliyoruz. Bu yaptığımız, iradeyi iradesiz kılmak mıdır? Hipnoz da iradesizleştirmek midir? Peki hipnoz ile bağdaşır mı?

En sondan başlayalım...

Evet, hipnoz ile psikokinezi çok anlamdaştır. Hipnoz, psikokinezinin tekniklerinden biridir.
Peki, psikokinezi kişiyi iradesizleştirmek midir? Hayır, iradesini yönlendirmektir. Birine çilekli pastayı övdüğünüzde, buram buram da kokusunu yaydığınızda, hele bir de karşısına koyduğunuzda canı çekiyorsa bu iradesizleştirmek değil, oraya yönlendirmek ve bu seçeneği seçme olasılığını arttırmaktır. Kişinin bilinci yerindedir, herhangi bir bilinçdışı durum söz konusu değildir.

Maji ise bilinci kapattığımız noktadır. Bilinç tamamıyla majisyenin eline geçer.
 
Maji ise bilinci kapattığımız noktadır. Bilinç tamamıyla majisyenin eline geçer.
Ben majinin kaynak enerjisini farklı düşündüğüm için bu kısmı da farklı algılıyorum. Majiyi uygulayıcının aslında kendi bedenine ve bilincine uygulamakta olduğu fikrine sahibim. Benim gözlemlerimde hep böyle bir denklem oturuyor. Anten büyüyü yapan taraf. Büyülerde ilk önce işlemde sarfedilecek enerji miktarı hesap edilir. Bence bu yüzden. Kişi kendi frekans dalgalarında keskin bir değişim yaparak karşıda istediği tezahürü gözlemlemeyi gerçekleştiriyor.
Önermeye dönersek de bu durumun majikal bir ritüel kullanmak dışında da olabileceğini öngörüyoruz. İstemli veya istemsiz. Hayatımızı düzene sokmak, birinden veya bir şeyden arınmak gibi alanlarda istemli kısmını düşüncelerimizi kontrol etme adı altında mübah görüyoruz. Zorba bir patrondan odağımızı ayırarak onun frekans alanımızdan düşmesine niyetlenmek temiz ama aynı kişiyi kendimizden uzaklaştırmak için yapacağımız bir majikal uygulamayı ise hür iradeye etki sayıyoruz.
 
Geri
Üst