aris
Kayıtlı Üye
Dünya dışında yaşam olup olmadığını anlayabilmek için kanaatimce her şeyden önce Kur’an’ın evren hakkında verdiği bilgiler anlaşılmalı, bu bilgiler ışığında Dünya’nın evrendeki yeri de gözetilerek bir karara varılmalıdır.
Kur’an evrenin yaratılışı, fiziksel yapısı, yaradılış amacı ve bunun gibi konularda oldukça detaylı bilgiler vermekte, bu konuda neredeyse kendisinden başka hiçbir kaynağa gerek bırakmamaktadır. Kur’an’ın 1500 yıl önce bahsettiği birçok şeyin bilim adamları tarafından yeni yeni keşfedilmesi de ancak Kur’an’ın ilahi sırlarını bir kez daha kanıtlamaktadır. Bu nedenle, bugün bilim tarafından ısrarla doğrulanmak istenmese de, Kur’an’da yer alan birçok şeyin yakın gelecekte bilim adamları tarafından da kabul edilmek zorunda kalınacağı akıllardan çıkarılmamalıdır.
Evrenin yaradılışı, Kur’an’da hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde, birçok ayette açıklanmıştır. Bunlardan en önemlisi, konuyu tam bir özet halinde açıklayan Arâf Suresinin 54. ayetidir:“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!”
Ayette ilk olarak dikkati çeken, evrenin yaradılış süresidir. Burada altı gün olarak geçen süre, insana göre değil, elbette Allah katındaki zamana göredir, ancak yine de evrenin «bir anda» yaratılmadığını işaret etmesi bakımından oldukça önemlidir. Ayette geçen istivâ kelimesi, «yükselmek» manasına gelir. Buradaki anlamı, müfessirler tarafından Allah’ın tüm Arş’ı kaplaması şeklinde anlaşılmıştır.
Ayette, altı günlük süre göklerin ve yerin «toplam» yaradılış süresi olarak verilmiştir. Dünya’nın yaradılış süresi ise Fussilet suresinin 9. ve 12. ayetlerine göre iki gündür : “De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. (Fussilet,9)” anlamındaki ayet Dünya’nın yaradılış süresinin en açık şekilde belirtildiği ayettir. Tabi, yeniden hatırlatmak gerekir ki, bu süre, insana göre değil, Allah katındaki zamana göredir.
Bu ayetin ardından 10. ayette de “O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.(Fussilet,10)” denilmektedir. İlk bakışta, gıdaların yaratılma süresinin bu altı gün içerisinde yer aldığı düşünülebilirse de, akla uygun olan evrenin yaradılışının ardından Allah tarafından Dünya üzerinde tekrar «özel bir yaratma» faaliyetinin gerçekleştirildiğidir.
Böylece bu ayetlerden, evrenin toplam yaradılış süresinin üçte biri kadar bir sürenin Dünya’nın yaratılması için harcandığını ve daha sonra da gıdaların yaratılması için en az evrenin geri kalanının yaratıldığı süre kadar zaman harcandığını anlıyoruz. Tüm bunlar, Dünya’nın ne kadar önemli olduğunu gösteren en önemli delillerdir. Ve insan, bu kadar özenli bir yaradılış süreci sonucu ortaya çıkan Dünya’ya Allah’ın halifesi olarak gönderilmiş olduğundan önemi oldukça büyüktür. Ancak, Dünya’nın insan yaratılmadan önce, evrenin yaradılışı esnasında yaratıldığı da unutulmamalıdır.
Fussilet Suresinin, bunlardan sonra gelen 11. ve 12. ayetleri ise çok daha önemli bilgiler içermektedir : “Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek ve ya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah'ın takdiridir. (Fussilet,11–12)”
Bu ayetlerde üç önemli nokta vardır. Birincisi, Kur’an, başlangıçta evrenin gaz bulutu (duman) halinde olduğunu bildirmektedir. Bu, şu an bilim adamları arasında kabul görmüş olan Big Bang teoremi tarafından öne sürülen görüşle paralellik göstermektedir. İkincisi, Kur’an evrenin yedi gök halinde yaratılmış olduğunu bildirmektedir. Bunu bir sonraki başlık altında uzun uzun inceleyeceğiz. Üçüncüsü; bu göklerin her birine görevlerinin vahy edildiği açıklanmaktadır; ki görev, ancak onu anlayacak kapasitede şuur sahibi canlılara verilen bir şeydir. Bu da, her gök katında şuurlu canlıların olabileceğini düşünmemize yol açar. İşin gerçeğini ise ancak Allah bilir.
alıntı