İçinde yaşadığımız sanal dünya oyun alanında herkesin bir ruhu olmak zorunda değildir. Dünya nüfusunun 4'te 3'ü, avatar bedenlerini deneyimlemekten öte geçemezler. İstek ve merak duymazlar. Çağrılara Tepki veremezler. Böylece alt astraldeki varlıkların etki ve ele geçirmesine son derece elverişli portallar haline gelmişlerdir. İçleri ruhen boş, dışları ise imaj ve dürtü ve şartlanmışlıkları ile adeta kabuk tutmuş haldedirler.
Bir de ruhu olan insanlar vardır. Ruh kaynağa olan bağlantıdır. Kaynağı oraya getirebilme, dökebilme gücüdür. Yani ruh kaynağın ta kendisidir. Ancak kendilerine ruh verilen bu insanlar bile 21.'yy'daki sistemin rutin ve yanılsamalarına düşmüş ve alt astraldeki bazı varlıkların etkisi altındadırlar. Bu da otomatik bir eşleşme kanunu üzerinden olduğu için aslında çok pratik ve seri bir düzenleme gibi düşünülebilir.
Yani ruhu olan insanlar aydınlanmaya, matrixi olduğu gibi tüm çıplaklığı ile farkedebilmeye son derece kabiliyetli olsalar da, bir tetikleyici olmadıkça geri kalan içi boş avatar bedenli insanımsılar ile uyum içinde yaşar vaziyettediriler.
Her iki sınıfın da yoğun bir dürtü, içgüdü ve sağduyu manipülasyonu altında olduğu kolaylıkla söylenebilir. Özellikle de İnanç ve aydınlanma konularında.
KArma yanılgısı da burada devreye giren yanılsamalardan biridir. Hatta belki de en öbemlisidir. Peki ama nasıl?