embriyo
Elit Üye
Bu çalışmalar, ruhsal sağlığı yerinde olup, bulunduğu noktada kendisini mutsuz hisseden, aradığı yönü bulamayan, ya da o yöne doğru nasıl ilerleyeceğini bilemeyen, düşlerini yaşamlarında nasıl uygulayacağını bulmaya çalışan, yaşamdan her alanda hoşnut olmak isteyen kişiler içindir. Amaç sorularla duruma yeni açılardan bakmamızı, daha önce farkına varmadığımız çözümleri görmemizi sağlamak, bizim doğrularımızı hayata geçirmektir. Bu şekilde düşünmeye yönelik çalışmalar, kararsız kaldığımız, bunaldığımız, ya da köşeye sıkıştığımızı sandığımız konulardan ve yaşam şeklinden bizi çıkartmayı amaçlar. Gaye yaşamak istediğimiz hayallerimizi gerçeğe dönüştürmektir. Bunun için yapmamız gereken ise, geçmişe değil, geleceğe odaklanmak, düşüncelerimizdeki olumsuz düşünce kalıplarını, olumlu düşünce kalıpları ile değiştirmek, kendi seçimlerimizi yapmamız için cesaretli olmak, becerilerimizi ortaya çıkartıp, geliştirmektir.
Dönüşüm ve özgürleşme çalışmalarında, bizi neyin mutlu edip, neyin mutsuz ettiğinibilmek, kendimizi yeniden keşfetmekle başlayabiliriz. Bizi mutlu etmeyecek bir olaya kime ve neye karşı olursa olsun hayır demeyi bilmeliyiz, her gün hoşumuza gidecek, bize enerji verecek birkaç olay yaşamaya çalışalım, bu bize huzur verir. Spor yapmak, kırlarda yürümek, arkadaşlarla içilen bir kahve ve oradan buradan sohbet etmek, güzel bir yerde yenilen yemek, alışveriş etmek gibi. İyi ve kötü öğretisini artık bırakmanın gerekli olduğu, herkesin iyi ve kötüyü, kendine göre ayarlaması cesareti, çalışmalarımızın diğer bir bölümüdür. Ailemizin bize bebeklikten beri kötü diye öğrettiği şeyler belki bizim iyilerimizdir. Bu dünya üzerindeki yaşantımızın gereği olan kutupluluk illüzyonu, artı- eksi, siyah beyaz, güzel çirkin, iyi kötü, başkalarının dediği şekilde değil, ama bizim kendi kararlarımız ve seçimimizle biçimlenmelidir. İyinin, güzelin kime göre, neye göre biçimlendirildiğinin düşünülmesi zamanı artık gelmiştir. Çalışmalarımız sonunda yeni tanışacağınız kendiniz, artık eskisinden çok daha farkındalığı artmış, çok daha hafif, şimdiye kadar taşıdığı ağır yüklerinden kurtulmuş, huzurlu ve mutlu olacaktır. Artık kendimize ne yapmalıyım değil, ben ne yapmak istiyorum diye soracağız. İyi insan olmak için kendimizi feda etmeyelim, aman karşımdakini üzmeyeyim diye davrandıkça, kendimizden uzaklaşıyor, kopuyoruz, adım adım depresyona giriyoruz. Depresyon insanlara iyi olmanın bir ödülü olarak geliyor.
Siz başkalarını üzemezsiniz, başkaları da sizi üzemez, artık bu gerçeği anlama zamanı geldi de geçiyor. Beni üzdü diye başkalarını suçlamak hataların en büyüğü. Hissettikleriniz hepsi sizin sorumluluğunuz ve bu sorumluluğu taşımaya mecbursunuz. Biz öğretilen başkalarının doğrularını yaşadığımız sürece, kendi iç sesimizle konuşamayız,onu dinleyemeyiz, acaba ben ne istiyorum diye soramayız, hep içimizdeki anne, baba, büyükler, eşimiz, etrafımızdaki sevdiklerimiz, sevmediklerimiz konuşur. Bu seslerin tümünü kısmanın zamanı artık geldi, dinleyeceğimiz yalnızca kendi sesimiz olmalı, huzur da bununla beraber gelecektir.
Bazen başkaları bizi üzmese bile, biz kendi kendimize bunu çok güzel bir şekilde başarıyoruz. Bir olay hatırlıyoruz, o olaydaki yanlışımızı tespit ediyoruz, o yanlışı büyütüp dev yapıyoruz, sonra kendimizi başarısız, hata yapan biri olarak damgalıyoruz, bu arada kendimize olan sevgimiz de nefrete dönüşüyor, ben bunu nasıl yapabildim diye tekrar tekrar suçluyoruz ve depresyon kapı aralığından bizi seyretmeye başlıyor. Bu kısır ve kötü döngüyü kırmak için, etrafımızdakilerin bizi ne kadar çok sevdiğini, kendimizi ne kadar çok sevdiğimizi mırıldanalım. Ayna karşısına geçip kendimizi okşayalım, daima harika olduğumuzu, o olayın hata değil ama yaşanması gereken bir tecrübe olduğunu, bizim evreni tamamlayan puzzle ın gerekli bir parçası olduğumuzu, bize sevdiklerimizin çok ihtiyaçları olduğunu, hataları herkesin yapabileceğini ve bu hataların gelişimimiz için gerekli olduğunu söyleyelim ve buna inanalım.
Yaşamımızda şükredecek o kadar çok şey var ki, ufak hatalarla uğraşmaya zamanımız yok. Yaratılan şeylere ve de en başta kendi yaşamımız için Tanrıya şükran dolu olmalıyız, Reikinin 5 altın şartından birinin dediği gibi. Evrende hepimize bir yer, her istediğimizi elde edecek kadar bol malzeme var, ama önce kendimizi keşfetme yolculuğuna çıkıp, gerçeklerimizin ve çevremizdekiler için önemimizin farkına varalım. Sınırsız ruhumuzu küçücük bedenimize sığdırmaya çalışmayalım, bırakalım serbest gezinsin, özgür ruh için kısıtlamalar olmasın.
Aklımızdan geçen düşünceler,ağzımızdan çıkan sözler, bir zaman sonra gerçeklerimiz olmaya başlar. Söylediğimiz ve düşündüğümüz en küçük kelimeler bile, evrene gönderdiğimiz bir enerjidir. Yeni huzurlu, dingin ve başarılı bizi yaratırken, ağzımızdan çıkan kelimeleri, düşündüğümüz olayları çok dikkatli seçmeliyiz. Japon Dr. Masaru Emoto suyun, aklımızdan geçen düşüncelere, duygulara, konuşmalarımıza ve müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini fotoğraflarla gözler önüne seriyor.Vücudumuzun yüzde 70 inin su olduğunu düşünürsek, kullandığımız her kelime ileve düşündüğümüz her olayla neler yapabildiğimizi daha iyi anlayabiliriz.
Bundan sonra konuşmalarımız sırasında cümlelerimizi seçerken şunlara özellikle dikkat edelim:
1) Cümleleriniz karışık olmasın, olabildiği kadar basit ve herkes tarafından anlaşılabilir cümleler kuralım.
2) Cümlelerimizde gelecek zaman yerine, geniş ve daha çok şimdiki zamanları kullanalım. Çok iyi bir iş bulacağım değil, çok iyi bir iş buldum veya bulurum deyin, ulaşmak istediğiniz amaç açık ve net olsun.
3) İstemek değil sahip olmak önemlidir. O nedenle iyi bir iş istiyorum değil, öyle olmasa bile, iyi bir işe sahibim deyin, kendinizi öyle hissedin. Bütün hücreleriniz o andan itibaren iyi bir işe sahip olduğu komutunu alır ve size, buna gerçekten sahip olabilmeniz için gereken enerjiyi hazırlamaya başlar.
4) Cümleleriniz hep olumlu olsun, hastalıklardan korunmak için dua etmek yerine, sağlıklıyım şükür ediyorum diye dua edin.
5) Cümlelerinizde başkalarının davranışlarından çok, kendi davranışlarınız önemli olsun, beni seviyorlar değil, kendimi çok seviyorum gibi.
Alıntı
Dönüşüm ve özgürleşme çalışmalarında, bizi neyin mutlu edip, neyin mutsuz ettiğinibilmek, kendimizi yeniden keşfetmekle başlayabiliriz. Bizi mutlu etmeyecek bir olaya kime ve neye karşı olursa olsun hayır demeyi bilmeliyiz, her gün hoşumuza gidecek, bize enerji verecek birkaç olay yaşamaya çalışalım, bu bize huzur verir. Spor yapmak, kırlarda yürümek, arkadaşlarla içilen bir kahve ve oradan buradan sohbet etmek, güzel bir yerde yenilen yemek, alışveriş etmek gibi. İyi ve kötü öğretisini artık bırakmanın gerekli olduğu, herkesin iyi ve kötüyü, kendine göre ayarlaması cesareti, çalışmalarımızın diğer bir bölümüdür. Ailemizin bize bebeklikten beri kötü diye öğrettiği şeyler belki bizim iyilerimizdir. Bu dünya üzerindeki yaşantımızın gereği olan kutupluluk illüzyonu, artı- eksi, siyah beyaz, güzel çirkin, iyi kötü, başkalarının dediği şekilde değil, ama bizim kendi kararlarımız ve seçimimizle biçimlenmelidir. İyinin, güzelin kime göre, neye göre biçimlendirildiğinin düşünülmesi zamanı artık gelmiştir. Çalışmalarımız sonunda yeni tanışacağınız kendiniz, artık eskisinden çok daha farkındalığı artmış, çok daha hafif, şimdiye kadar taşıdığı ağır yüklerinden kurtulmuş, huzurlu ve mutlu olacaktır. Artık kendimize ne yapmalıyım değil, ben ne yapmak istiyorum diye soracağız. İyi insan olmak için kendimizi feda etmeyelim, aman karşımdakini üzmeyeyim diye davrandıkça, kendimizden uzaklaşıyor, kopuyoruz, adım adım depresyona giriyoruz. Depresyon insanlara iyi olmanın bir ödülü olarak geliyor.
Siz başkalarını üzemezsiniz, başkaları da sizi üzemez, artık bu gerçeği anlama zamanı geldi de geçiyor. Beni üzdü diye başkalarını suçlamak hataların en büyüğü. Hissettikleriniz hepsi sizin sorumluluğunuz ve bu sorumluluğu taşımaya mecbursunuz. Biz öğretilen başkalarının doğrularını yaşadığımız sürece, kendi iç sesimizle konuşamayız,onu dinleyemeyiz, acaba ben ne istiyorum diye soramayız, hep içimizdeki anne, baba, büyükler, eşimiz, etrafımızdaki sevdiklerimiz, sevmediklerimiz konuşur. Bu seslerin tümünü kısmanın zamanı artık geldi, dinleyeceğimiz yalnızca kendi sesimiz olmalı, huzur da bununla beraber gelecektir.
Bazen başkaları bizi üzmese bile, biz kendi kendimize bunu çok güzel bir şekilde başarıyoruz. Bir olay hatırlıyoruz, o olaydaki yanlışımızı tespit ediyoruz, o yanlışı büyütüp dev yapıyoruz, sonra kendimizi başarısız, hata yapan biri olarak damgalıyoruz, bu arada kendimize olan sevgimiz de nefrete dönüşüyor, ben bunu nasıl yapabildim diye tekrar tekrar suçluyoruz ve depresyon kapı aralığından bizi seyretmeye başlıyor. Bu kısır ve kötü döngüyü kırmak için, etrafımızdakilerin bizi ne kadar çok sevdiğini, kendimizi ne kadar çok sevdiğimizi mırıldanalım. Ayna karşısına geçip kendimizi okşayalım, daima harika olduğumuzu, o olayın hata değil ama yaşanması gereken bir tecrübe olduğunu, bizim evreni tamamlayan puzzle ın gerekli bir parçası olduğumuzu, bize sevdiklerimizin çok ihtiyaçları olduğunu, hataları herkesin yapabileceğini ve bu hataların gelişimimiz için gerekli olduğunu söyleyelim ve buna inanalım.
Yaşamımızda şükredecek o kadar çok şey var ki, ufak hatalarla uğraşmaya zamanımız yok. Yaratılan şeylere ve de en başta kendi yaşamımız için Tanrıya şükran dolu olmalıyız, Reikinin 5 altın şartından birinin dediği gibi. Evrende hepimize bir yer, her istediğimizi elde edecek kadar bol malzeme var, ama önce kendimizi keşfetme yolculuğuna çıkıp, gerçeklerimizin ve çevremizdekiler için önemimizin farkına varalım. Sınırsız ruhumuzu küçücük bedenimize sığdırmaya çalışmayalım, bırakalım serbest gezinsin, özgür ruh için kısıtlamalar olmasın.
Aklımızdan geçen düşünceler,ağzımızdan çıkan sözler, bir zaman sonra gerçeklerimiz olmaya başlar. Söylediğimiz ve düşündüğümüz en küçük kelimeler bile, evrene gönderdiğimiz bir enerjidir. Yeni huzurlu, dingin ve başarılı bizi yaratırken, ağzımızdan çıkan kelimeleri, düşündüğümüz olayları çok dikkatli seçmeliyiz. Japon Dr. Masaru Emoto suyun, aklımızdan geçen düşüncelere, duygulara, konuşmalarımıza ve müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini fotoğraflarla gözler önüne seriyor.Vücudumuzun yüzde 70 inin su olduğunu düşünürsek, kullandığımız her kelime ileve düşündüğümüz her olayla neler yapabildiğimizi daha iyi anlayabiliriz.
Bundan sonra konuşmalarımız sırasında cümlelerimizi seçerken şunlara özellikle dikkat edelim:
1) Cümleleriniz karışık olmasın, olabildiği kadar basit ve herkes tarafından anlaşılabilir cümleler kuralım.
2) Cümlelerimizde gelecek zaman yerine, geniş ve daha çok şimdiki zamanları kullanalım. Çok iyi bir iş bulacağım değil, çok iyi bir iş buldum veya bulurum deyin, ulaşmak istediğiniz amaç açık ve net olsun.
3) İstemek değil sahip olmak önemlidir. O nedenle iyi bir iş istiyorum değil, öyle olmasa bile, iyi bir işe sahibim deyin, kendinizi öyle hissedin. Bütün hücreleriniz o andan itibaren iyi bir işe sahip olduğu komutunu alır ve size, buna gerçekten sahip olabilmeniz için gereken enerjiyi hazırlamaya başlar.
4) Cümleleriniz hep olumlu olsun, hastalıklardan korunmak için dua etmek yerine, sağlıklıyım şükür ediyorum diye dua edin.
5) Cümlelerinizde başkalarının davranışlarından çok, kendi davranışlarınız önemli olsun, beni seviyorlar değil, kendimi çok seviyorum gibi.
Alıntı