'kendi algın, kendi teorin'

Merhaba arkadaşlar
İnsan algısı, insan beyni, düşünce sistemi, üzerinde düşünsek de düşünmesek de bizi biz yapan en önemli unsurlar bildiğimiz üzere. Düşündüğümüz zaman çoğumuzun bu kavramlar hakkında elde ettiğimiz sonuçlar, çıkarımlar vardır. Bunların hepsi aslında istemsiz çalışan bir algı mekanizmasının zihni çalıştırdığınızda ortaya çıkardığı zaten sizde var olan bilgilerdir. Belki zihninizde bu unsurları kullanarak yarattığınız yine bu konuyla alakalı bir hazine saklıyorsunuz.

Başlıkta belirtildiği üzere sizden kendi zihinlerinizin kaynaklık ettiği teoriler, maddeler, çıkarımlar istiyorum. Bir iki maddeyle örnek olsun diyerek başlayayım:

-Sorunlar, başarılar veya hayatta yaşadığımız olayların birbiriyle olan bağlantısını görme. Kısaca sebep sonuç ilişkisi kurma.

Buna zaman dışı bir algı gücü olarak bakıyorum. Çünkü 'an'dan çıkıp dışarıdan bütünü farkedebilme, insan doğasında bulunan bir özellik bildiğimiz üzere. Bu da insan algısının aslında sınırsız belirlendiğinin en önemli kanıtlarından biri kanaatimce. Bu tabi ki her insanın uyguladığı anlamına gelmiyor

-İhtimal dahilinde veya vuku bulan tüm sorunlara anında çözüm üretme mekanizması.

Özellikle strateji ve savunma alanlarında çoğumuzun uyguladığı, bazılarımızda aşırı gelişmiş bir yöntem. Bunun yanı sıra kontrolsüz, yoğun çalıştığı takdirde zihin yorgunluğu ve enerji düşüklüğü gibi yan etkileri de mevcut. Hatta ilerleyen safhalarda hayırlı işlere yorulmazsa veya zihin düzenli olarak temizlenmezse psikoloji bozulabilir, ankisiyete sorunlarının temel kaynağının zihnin bu kabiliyeti olduğunu düşünüyorum. Psikiyatrların ankisiyete hakkında genel kaidesi 'hayatın akışına güvenmeme' problemi anlatmak istediğimi daha da anlaşılır kılacaktır.

Gelelim bunları konuşmanın bize kazandıracaklarına.
Yapılacak yorum katsayısınca ×empati yeteneği kazanacağız.
İnsan beyni arasındaki düşünce ve yaklaşım farklılıklarını anlayacak, bunu sindirebilen arkadaşlarımız ise kişisel gelişimin arkasından bize el sallayan sırlarına vakıf olup hayat boyu adımlarını doğru atmayı ögrenebilecektir.
Yani tüm fayda insanın kendisine alabildiği kadardır diyebiliriz.

Kolay gelsin^^

Evet 2 madde de ben yazarak fayda sağlayabilirim belki bu empati gelişimi sürecine.

-Bilmek, çok basit gözüküyor değil mi? Ama bu öyle bir algı ki, güven duygusunun arkasında yatan asıl eylemdir.
İnsanın başka bir insana, bir kaynağa güven duyması için bilgi sahibi olması gerekir. Güven duygusu sadece bilgi alımı ile gerçekleşir.

Örneğin;
*Bilmediğimizden korkma, temkinli yaklaşma hatta tamamen uzak tutmak.
*Kişinin sadece kendi kaynaklarına güvenmesi, yeni bir kaynağa güven duyması için o kaynak hakkında bilgi sahibi olması gerekir.
*Kişinin bilmediklerine önyargı ile yaklaşması..

İnsan beyninin bu düşünme şekline aslında kendini koruma prosedürü de diyebiliriz. Çünkü bilinmeyen tehlikeler barındırabilir.
Kabul kapısını sadece bilgi, bilmek açabilir.

-İnsan beyni öyle muhteşem bir yapıya sahiptir ki, yoğun bir inanç beynin vücut kimyasına, biyolojisine etki etmesini sağlar.
Kişilik bölünmesi veyahut şizofreni ya da daha farklı ruhsah-fiziksel rahatsızlıklar, bu rahatsızlıklardan birisini yaşayan bir kişinin beyni olmayan bir şeye inandığı taktirde,
örneğin; Kişilik bölünmesi yaşayan bir kişinin beyni, farklı bir kişiliği-karakteri oluşturduğu taktirde o karaktere yönelik özellikleri de kendisinde depolar.

Kişilik geçişleri esnasında ise o depolanan ruhsal-fiziksel özellikler aktif hale gelir hatta vücut kimyasında-biyolojisinde bile değişiklikler meydana gelir.
Normalde kontrolsüz gerçekleşen bu durum, kontrol altına alınabilir.

Kolu olmayan bir küçük çocuğun tapınakta kertenkele olduğuna inandırılarak eğitilmesi ve bu uzun sürecin sonunda çocuğun-beyinin buna tamamen inanması,
ve çocuğun kesik kolunun tekrar büyümesi. Tamamen bir hikaye gibi geliyor olabilir fakat gerçek bir durum bu da.

-Zihne bilinçsiz halde depolanmış bilgilerin ihtiyaç anında sebepsizce belirmesi

Çoğumuz yaşıyoruzdur bu durumu, bir yerlerden birşey duymuşuzdur ve depolanması halinde aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen o bilgiyi çağrıştıran veya aratan bir durum ortaya çıktığında direkt olarak o bilgiyi ortaya çıkardığımızı farketmesek bile düşüncelerimiz o bilgi yönünde ilerler. Bu, izlediğimiz bir filmde karakterin şu anda yaşadığımız olaya verdiği duygusal tepkiyi taklit etmemiz veya bir konu hakkında fikrimiz sorulduğunda daha önceden okuduğumuz bir kitap yazarının teorisinden çıkardığımız sonuçlar doğrultusunda fikir belirtmemiz gibi.
Tabi bunların beynin işleyiş yapısıyla ilgili bir sebebi vardır ama burada sadece doğaçlama teori belirtiyorum, belki bu belirttiklerim daha kapsamlı bir zihinsel işleyişin küçük bir bölümüdür.


-Bilinçaltında yaşanılan bir olayı beynin reddetmesi halinde otomatik olarak silmesi

Bu olayı bir yakınımdan bizzat duydum. Tanıdıkları yaşadığı bazı anıları veyahut şahit olduğu herhangi birşeyi ona emin halde söylese de o bunları yaptığını hiç hatırlamadığını iddia ediyordu. Bu durumu, bir bakıma beynin yaşanılanı reddetmesiyle ilişkilendirmiştim o zaman. Bu üst benliğin reddetmesi de olabilir, her iki durumda da kişi -beyni- mevcut durumun yaşanmamış olmasını diliyor ve otomatik olarak siliniyor.

-Tüm cevapların beynimizde bir yerlerde mevcut olması.

Bu mevcudiyetin her an herkeste açığa çıkmamasını da koruma mekanizması olarak görüyorum. Ama gerekli olduğunda cevaplar yine insani korumak için veya bütünün hayrına öğrenmesi gerektiği için ortaya çıkıyor. Cayce den yola çıkarsak 6 saat sonra ölür denmişti ve koma halinde doktorlara bilinçliyken hiç bilmediği belki duymadığı otların isimlerini sayarak kendi hayatını kurtarmıştı. Uyandıktan sonra da insanları tedaviye bilgiye ulaşma özelliğiyle devam etmiş.
İçimizde bir yerlerde keşfedilmeyi bekleyen çok şey var.

Mahrusa' Alıntı:

-Tüm cevapların beynimizde bir yerlerde mevcut olması.

Genişletmek için tıkla ...

Uzun zamandır bunun üzerinde çalışıyorum, mevcut cevaplara ulaşmak için az bir yolum kaldı ??