Karşıtlık Değil Karşılıklılık İlkesi

Elnora_alila

Moderator
Gelenekte sıkça karşımıza çıkan siyah – beyaz, zahir – batın, soyut – somut gibi ifadeler, aslında bir zıtlıktan çok karşılıklılık ilişkisini anlatır. Bu ilişki, iki niteliğin birbirini dışlamadan varlık kazandırması, beslemesi ve dönüştürmesi üzerinedir. “Gökte ne varsa yerde de o vardır” sözü de, varoluşun farklı düzlemlerindeki olay ve durumların sürekli bir ilişki ve etkileşim içinde olduğunu anlatır. İlişki, bir süreçtir; her süreç de bir tezahürdür. Tezahür ise birliğin görünüşüdür.

Beden, ev, dünya ve tüm evren ; iç – dış, yukarı – aşağı karşılıklılığının süreğen yansımalarıdır. Görünürde iki olan, gerçekte Bir’in farklı yüzleridir. Bu durum, Hindu geleneğinde Ardhanarishvara figürüyle sembolleşir: Eril ilke Şiva ile dişil ilke Shakti tek bir bedenin iki yönü olarak tasvir edilir. Biri hareket ettiren, diğeri hayat veren ve biçimlendiren güçtür. Ayrıldıklarında eksik, birlikte olduklarında ise hakikatin kendilerini oluştururlar.

Ardhanarishvara.webp
Aynı sembolik anlatım Güneş ve Ay ilişkisiyle de ifade edilir. Güneş veren ve yaratıcı olanı, Ay ise alan ve yansıtanı temsil eder. Ruh ve madde, öğreten ve öğrenen, aktif ve pasif… Biri olmadan diğeri anlamını yitirir. Bu birlik, tasavvufta Cemal ve Celal kavramlarıyla da ifade edilir. İki yönlü tecelli sürekli bir akış hâlindedir.

Çin mitolojisinde Fu Xi ve Nüwa da bu birlikteliğin sembolüdür. Ellerindeki pergel ve gönye, göksel olan ile dünyevi olan arasındaki ilişkiyi anlatır. Pergel daireyi çizerek ruhu, gönye kareyi çizerek maddeyi işaret eder. Daire ile kare bir merkezde birleşerek düzeni kurar. Madde ruhla, ruh maddeyle anlam bulur.

Fu Xi ve Nüwa.webp

Hacı Bektaş-ı Veli tasvirlerinde de aynı ilkeye rastlarız. Sağ elindeki aslan güç ve kudreti, sol elindeki ceylan ise şefkat ve zarafeti temsil eder. Bu birlik, birinin diğerini yok ederek değil, birlikte var olarak dengede kalmasıdır. Altı köşeli yıldız da aynı anlayışın sembolüdür: yukarı yönelen üçgen ile aşağı yönelen üçgenin kesişimi, bütünlüğün görünüşüdür.

Hacı Bektaş Veli.webp

Karşıt gibi görünen tüm kavramlar, aslında birbirini tamamlayan birer akıştır. Her tezahür, diğerinin içinden çıkar; her görünüş, Bütün’ün bir yansımasıdır. Bir olan iki olarak görünür, görünür olan tekrar Bir’e döner. Çünkü bütünlük zaten vardır; biz, ilişkilerin akışı içinde onu hatırlamaya çalışırız.

Oysa Hermetik ve İnisiyatik gelenek bize olanı bütünde görme – algılama disiplinini öğretir. Hem o’dur hem de bu.
Olan bütünde, sürekli ve hep birliktedir. Yansımalar aleminde insan özüne inebilirse ; o halde aynada kendi yüzüne bakınca bütündeki hali görür.
Dolayısıyla bütündeki yansımalar parçada tanımlardan ibaret görünme biçimleridir.

Algı özdeki bütüne ulaşacaksa sembollerin dilini serbest bırakarak o dilin rehberliğinde çapraz yürüyen bir at gibi ilerlemeyi öğrenmek gerekir.
Çapraz ilerlemede tekamül vardır. Öyle ya, aynada artık insan suratı görmekten bıkanlar için görünümü değiştirme fırsatıdır.

Kim istemez aynaya bakınca şebboy görmeyi ? Temel prensip Yin – Yang halidir.
Sembollerle aktarılan bilgi kademeler halindedir. Soğan kabuğu gibi açtıkça çıkar..

Sunay Demircan


'' _Ayine tuttum yüzüme.. Nazar kıldım özüme.. Ali göründü gözüme_ ''
 
Geri
Üst