Zeyna
Kayıtlı Üye
Ses tonunu doğru kullanma hem sosyal hayatta hem de iş hatayında oldukça önemli. Bu yüzden işinde başarılı olmak isteyen yöneticiler ses eğitimi derslerine katılıyor. İş hayatında kullanılan ses tonu ve beden dili hem ilişkiler de hem de toplantılarda büyük önem taşıyor. Yöneticilerin özellikle dikkat etmesi gereken bu unsurlar çalışanlarıyla daha iyi iletişim kurmalarını ve kendilerini daha iyi dinletebilmelerini sağlıyor. Bir grubu, kitleyi etkilemek için en önemli şey, güzel bir sese sahip olmak, cümleleri akıcı ve rahat bir şekilde söylemek, konuşamalar arasında duraksamadan istenilen şeyi ifade edebilmek ve beden dilini etkili kullanmak. Böylece konuşmacı kendine bir alan yaratmış oluyor ve bu alanla karşısındaki kişiyi ikna ediyor. Bazı kuruluşlar bu konuda güzel konuşma, beden dili, şan ve fonetik eğitimleri veriyor.
“Sesin rengi, tonalitesi çok önemli. Önce görsel olarak birinden etkileniriz. Seminer, konferans ya da iş toplantısında bir gruba hitap edeceksiniz mesela. En güzel takım elbiseyi giymiş olabilirsiniz, en pahalı ayakkabıları almış olabilirsiniz. Ama ağzınızı açtığınız an kulağa hoş gelmeyen bir ses çıkarsa bütün imajınız paramparça olur.
Doğaçlamalar ve dramatik çalışmalarla kişinin kendine güvenmesi sağlanıyor. Mesleki konumlarına ait söylemler, metinler ya da serbest konuşma şeklinde çalışmalar yapılıyor. Metinler köşe yazıları, şiir veya öykü çalışılabiliyor. Kişinin kendi getireceği konular da olabiliyor. Mesela yapması gereken bir sunumu varsa ya da toplantıda okuyacağı bir metin, bunlar da çalışılıyor. Temel eğitim ve bilgileri verildikten sonra kişinin ihtiyacı üzerine çalışılıyor. Kişinin iş hayatında hiç beklemediği durumlarla karşılaştığında kendini rahat bir şekilde dışa vurabilmesi için de uygulamalar var. “Her meslek kişiyi kendi kalıbına sokar. Doktor, bankacı, iş adamı, denizci başka bir kalıptadır, işi onu şekillendirir. Kendi doğallığınıza ne kadar çok dönerseniz o kadar kendinize güveniniz geliyor ve rahat pozisyona geçiyorsunuz.”
Çalışma hayatında spontan hareketler çok etkileyicidir. Spontan olmak birikim meselesidir: “Ben spontan olacağım diye toplantının ortasında su bardağını yere düşürmek olmaz. O anda içinde bulunduğunuz toplantının en yoğun anında spontan bir sıçrayış yapabilirsiniz bir cümleyle. Sesinizin bir tonuyla, birdenbire dikkati üzerinize çekebilir, odak haline gelebilirsiniz.”
Otoriter ses tonu çalışanı kaçırır.
Yöneticilerin çalışanlarıyla astlarıyla sürekli otoriter bir ses tonuyla konuşması çalışanı kaçırmaya başlıyor. Tek ton konuşmak astların kendini geriye çekmesine, sadece gerekli oldukları zaman öne çıkmalarına neden oluyor. Ortak bir çalışma yapılmak isteniyorsa insani ilişkiler öne çıkıyor ve bu tip konuşma da birlikte çalışmayı zorlaştırıyor. Yöneticinin konuşurken zaman zaman moral verici olması gerekiyor. Tabii arkadaşça ilişki de bir yere kadar. O da hiyerarşiyi etkileyebiliyor. Bir yöneticinin ne zaman arkadaşça yaklaşacağı, ne zaman tatlı sert bir otorite kullanacağı, ne zaman yüreklendirerek konuşacağı çok önemli. Çalışanlarla olan ilişkilerde serinkanlı olmak gerekir, yöneticinin benmerkezci olmasıyla ilişkilerin bozulacaktır. “Yöneticiler bunları yapamıyorlar. Çünkü güvensizlik meselesi var, kendine güvensizlik. Davranışta, konuşma şeklinde, kelimelerin seçiminde, cümle yapısında belli bir takım güvensizlikler olduğu için nasıl davranması gerektiğini, elini kolunu nereye nasıl koyması gerektiğini, ayakta nasıl durması gerektiğini bilmiyorlar. Böyle olunca da karşısındakini etkileyemiyor. İçten olunca ister istemez herşeyi elde ediyorsunuz. Bütün bu içtenliğinizi yalın, sağduyulu, serin bir şekilde laubali olmadan ortaya koyarsanız karşınızdakini etkilersiniz.”
Beden dilinin de iletişimde önemi çok büyük. Göz teması mesela. Yöneticilerin gözlerin içine bakılmalı , elin kolun rahat bırakılması ve söyleneceklerin göz teması kurularak söylenmesi gerekir.
Gözlerinizle salonu tarayın
Monoton bir konuşmada ses hep aynı tonda devam ediyor, aynı yerde başlayıp bitiyor. Böyle bir konuşmacıyı 4-5 cümle sonra kimse dinlemiyor. Söylenenler ne kadar önemli olursa olsun tekdüze bir tonla anlatılan şeyler dikkat çekmiyor. Bu nedenle can alıcı cümlelerin can alıcı bir şekilde söylenmesi gerekiyor. Konuşma metninin seyirciye geçirilmesi için konuşmayı yapan kişinin izleyiciyi kendi üzerinde odaklaması lazım. Bu da beden diliyle, duruşla, salona hakimiyetle oluyor. Gözlerle salonu taramak “beni dinler misiniz, burada size önemli şeyler anlatıyorum” anlamına geliyor. Konuşmanın belli yerlerinde sesi yükselterek, bazı yerleri hızlı konuşarak, bazı yerleri tek tek anlatarak, durarak hatta heceleyerek anlatmak izleyicinin sürekli takipte kalmasını sağlıyor.
Sunum ya da konuşma sırasında sahneyi gezmek etkili olabilir.
Harflerin telaffuzu konuşmada en çok yapılan hatayken beden dilinde en sık yapılan hata ise elin kolun kullanılması ve göz teması. Elin kolun nereye konulacağına odaklanılırsa kollar kişiye batıyor. Bunun yerine anlatılacak konuya odaklanılırsa eller konuşmacıya destek olarak açıklayıcı bir şekilde yardımcı oluyor. Beden dili ne konuştuğunuza bağlı farklı hareketler yapıldığında göze batarsınız.
Politikada hitabetin çok önemli , bu alanda yer alanların sorunlarının çok ağır olduğunu söylüyor: “Aşırı güvensizlik, bedenini taşıyamamak, aşırı utangaçlık var. Kendi mahallelerinde son derece özgür ve cevval kişiler. Mahallenin dışına çıktıklarında çok tutuklar. Politikacıların her yerde kendini ifade etmesi, insanları etkilemesi lazım.”
Alıntı
“Sesin rengi, tonalitesi çok önemli. Önce görsel olarak birinden etkileniriz. Seminer, konferans ya da iş toplantısında bir gruba hitap edeceksiniz mesela. En güzel takım elbiseyi giymiş olabilirsiniz, en pahalı ayakkabıları almış olabilirsiniz. Ama ağzınızı açtığınız an kulağa hoş gelmeyen bir ses çıkarsa bütün imajınız paramparça olur.
Doğaçlamalar ve dramatik çalışmalarla kişinin kendine güvenmesi sağlanıyor. Mesleki konumlarına ait söylemler, metinler ya da serbest konuşma şeklinde çalışmalar yapılıyor. Metinler köşe yazıları, şiir veya öykü çalışılabiliyor. Kişinin kendi getireceği konular da olabiliyor. Mesela yapması gereken bir sunumu varsa ya da toplantıda okuyacağı bir metin, bunlar da çalışılıyor. Temel eğitim ve bilgileri verildikten sonra kişinin ihtiyacı üzerine çalışılıyor. Kişinin iş hayatında hiç beklemediği durumlarla karşılaştığında kendini rahat bir şekilde dışa vurabilmesi için de uygulamalar var. “Her meslek kişiyi kendi kalıbına sokar. Doktor, bankacı, iş adamı, denizci başka bir kalıptadır, işi onu şekillendirir. Kendi doğallığınıza ne kadar çok dönerseniz o kadar kendinize güveniniz geliyor ve rahat pozisyona geçiyorsunuz.”
Çalışma hayatında spontan hareketler çok etkileyicidir. Spontan olmak birikim meselesidir: “Ben spontan olacağım diye toplantının ortasında su bardağını yere düşürmek olmaz. O anda içinde bulunduğunuz toplantının en yoğun anında spontan bir sıçrayış yapabilirsiniz bir cümleyle. Sesinizin bir tonuyla, birdenbire dikkati üzerinize çekebilir, odak haline gelebilirsiniz.”
Otoriter ses tonu çalışanı kaçırır.
Yöneticilerin çalışanlarıyla astlarıyla sürekli otoriter bir ses tonuyla konuşması çalışanı kaçırmaya başlıyor. Tek ton konuşmak astların kendini geriye çekmesine, sadece gerekli oldukları zaman öne çıkmalarına neden oluyor. Ortak bir çalışma yapılmak isteniyorsa insani ilişkiler öne çıkıyor ve bu tip konuşma da birlikte çalışmayı zorlaştırıyor. Yöneticinin konuşurken zaman zaman moral verici olması gerekiyor. Tabii arkadaşça ilişki de bir yere kadar. O da hiyerarşiyi etkileyebiliyor. Bir yöneticinin ne zaman arkadaşça yaklaşacağı, ne zaman tatlı sert bir otorite kullanacağı, ne zaman yüreklendirerek konuşacağı çok önemli. Çalışanlarla olan ilişkilerde serinkanlı olmak gerekir, yöneticinin benmerkezci olmasıyla ilişkilerin bozulacaktır. “Yöneticiler bunları yapamıyorlar. Çünkü güvensizlik meselesi var, kendine güvensizlik. Davranışta, konuşma şeklinde, kelimelerin seçiminde, cümle yapısında belli bir takım güvensizlikler olduğu için nasıl davranması gerektiğini, elini kolunu nereye nasıl koyması gerektiğini, ayakta nasıl durması gerektiğini bilmiyorlar. Böyle olunca da karşısındakini etkileyemiyor. İçten olunca ister istemez herşeyi elde ediyorsunuz. Bütün bu içtenliğinizi yalın, sağduyulu, serin bir şekilde laubali olmadan ortaya koyarsanız karşınızdakini etkilersiniz.”
Beden dilinin de iletişimde önemi çok büyük. Göz teması mesela. Yöneticilerin gözlerin içine bakılmalı , elin kolun rahat bırakılması ve söyleneceklerin göz teması kurularak söylenmesi gerekir.
Gözlerinizle salonu tarayın
Monoton bir konuşmada ses hep aynı tonda devam ediyor, aynı yerde başlayıp bitiyor. Böyle bir konuşmacıyı 4-5 cümle sonra kimse dinlemiyor. Söylenenler ne kadar önemli olursa olsun tekdüze bir tonla anlatılan şeyler dikkat çekmiyor. Bu nedenle can alıcı cümlelerin can alıcı bir şekilde söylenmesi gerekiyor. Konuşma metninin seyirciye geçirilmesi için konuşmayı yapan kişinin izleyiciyi kendi üzerinde odaklaması lazım. Bu da beden diliyle, duruşla, salona hakimiyetle oluyor. Gözlerle salonu taramak “beni dinler misiniz, burada size önemli şeyler anlatıyorum” anlamına geliyor. Konuşmanın belli yerlerinde sesi yükselterek, bazı yerleri hızlı konuşarak, bazı yerleri tek tek anlatarak, durarak hatta heceleyerek anlatmak izleyicinin sürekli takipte kalmasını sağlıyor.
Sunum ya da konuşma sırasında sahneyi gezmek etkili olabilir.
Harflerin telaffuzu konuşmada en çok yapılan hatayken beden dilinde en sık yapılan hata ise elin kolun kullanılması ve göz teması. Elin kolun nereye konulacağına odaklanılırsa kollar kişiye batıyor. Bunun yerine anlatılacak konuya odaklanılırsa eller konuşmacıya destek olarak açıklayıcı bir şekilde yardımcı oluyor. Beden dili ne konuştuğunuza bağlı farklı hareketler yapıldığında göze batarsınız.
Politikada hitabetin çok önemli , bu alanda yer alanların sorunlarının çok ağır olduğunu söylüyor: “Aşırı güvensizlik, bedenini taşıyamamak, aşırı utangaçlık var. Kendi mahallelerinde son derece özgür ve cevval kişiler. Mahallenin dışına çıktıklarında çok tutuklar. Politikacıların her yerde kendini ifade etmesi, insanları etkilemesi lazım.”
Alıntı