İslamda büyü neden yasak

hazeynahmet

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
192
Tepkime puanı
3
Sihir, sözlükte gizli olan şeydir. Göz boyama ve hile yoluyla insanları yanıltma anlamlarına gelir. Türkçemizde “Büyü” ve “Efsun” diye adlandırılmaktadır. Sihrin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Sihirle uğraşan insanlar, tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar var olmuştur. İnsanları aldatmaya yönelik bu davranışların en büyük etkisi insan ruhu üzerinde olmaktadır.

Büyü, İslâm'dan önceki toplumlarda ve dinlerde de gelecekten haber verme, tılsımla tedavi etme, cincilik ve falcılık yapmak sûretiyle kehanette bulunma gibi davranışlar biçiminde bir çıkar vasıtası olarak kullanılmıştır.

Büyünün asıl amacı, insana ve olaylara etki ederek çok avlama, balık tutma, hayvan yetiştirme, düşmanı yenme, zarara uğratma veya öldürme, çocuk, ürün ve mal çoğaltma, hastalıktan kurtulma, kısaca kişilere etki ederek iyilik ya da kötülük etmek sûretiyle bir menfaat sağlamadır.[1]

Düşünceyi bozan, insan aklını şaşırtan ve gönülleri çelen sihir, yedi büyük günahtan sayılmıştır. Konumuzla alakalı Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır. “İnsanı helak eden yedi şeyden sakınınız. Bunlar nedir diye sorulduğunda şöyle buyurdu: Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı insanı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, harpten kaçmak ve namusuna düşkün Müslüman kadınlara zina iftirası atmak.”[2]

Sihir ve büyünün asıl niteliği, hayali bir şeyi hakikat zannettirecek şekilde insan ruhu üzerinde aldatıcı bir tesir meydana getirmesidir. İnsanları birbirine düşüren, toplumu büyük fitnelere götüren sihir, dinimizce yasaklanmış, sihirle büyüyle uğraşanların dünyada da ahrette de perişan olacakları Yüce Rabbimizce bildirilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa kıssası bizlere aktarılırken özellikle sihirbazların sihirlerinin sadece göz boyamaktan ibaret olduğu, sihirbazların asla iflah bulmayacakları şöyle anlatılmaktadır.

“Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. Bunun üzerine Mûsâ içinde bir korku hissetti. Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.” “Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” (Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.” “Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.”[3]

Yukarıda aktarmış olduğumuz ayetlerde sihirbazların Hz. Musa’nın kendilerine gösterdikleri şeyin sihir değil de mucize olduğunu çok iyi anladıklarından dolayı iman ettikleri dile getirilmektedir. Özellikle ayetlerde Firavun tehdidine rağmen Allah’a inanan sihirbazların bir daha imandan geri dönmeyecekleri zikredilmektedir. Bu ayetler bize göstermektedir ki, sihirbazlar kendilerinin yaptıklarının ancak bir göz boyama olduğunu çok iyi biliyorlar ve bununla ancak halkı kandırabiliyorlar. Günümüzde sihir yapan insanların yapmış oldukları şeylere itibar etmemeli ve sadece Yüce Rabbimizden sakınmalıyız. Bize sihir yapılmasından çok korkmaktayız. Sakınmamız gerekenden sakınmamız yerine korkularımızdan sakınmakta ve bunun sonucunda bizde sihir yapanların tuzağına düşmekteyiz. Bizlere büyü yapılır endişesiyle büyücülere gitmek, büyü yaptırıldı diye yine büyücülere başvurmak asla doğru bir davranış olmayacaktır.

Kur’an-ı Kerim’in sondan bir önceki süresi Felak süresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ {} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {}

De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”[4] Süre-i celilede büyü yapanların, sihirle uğraşanların şerli kimseler olduğu vurgulanmaktadır. Bu şerleri kendilerini helake götürmekle kalmayıp, diğer insanlara da sıkıntı vermektedirler. Ancak yapmış oldukları bu sihirlerden Allah’a sığınmak gerekmektedir. Bu sürede sığınma mercii olarak Allah bildirilmektedir. Bizlerde Yüce Rabbimize tam anlamıyla güvenmek zorundayız.

Sihir ve büyü yapmak ne kadar günahsa Müslüman’ın herhangi bir problemini çözmek için büyücüye gitmesi aynı şekilde günahtır. Sevgili Peygamberimiz bu duruma şöyle dikkat çekmektedir. “Bazı şeyleri uğursuzluğa yoran ve başka birine bu tür yorumlar yaptıran, fala bakan veya baktıran sihir yapan ve yaptıran bizden değildir. Kim bir falcıya giderde onun söylediğini doğrularsa o kimse Muhammed (s.a.v.)’e indirileni inkar etmiş olur.”[5]

Günümüzde sihir ve büyünün çokça yaygın olduğunu üzülerek görmekteyiz. Her kesimden insanlar bu yanlışlığın içinde düşmüştür. İşlerini sihirle ve büyüyle çözme yoluna gidenler öncelikle şunu düşünmelidirler. Sihir ve büyü yapanlar, işlerimizi çok güzel bir şekilde halledebilecekleri ideasında bulunuyorlar. Eğer bu doğruysa neden kendi sıkıntılarına çare bulamıyorlar. Kendilerine büyü yaptırmaya gelen insanların paralarıyla geçimlerini karşılayan bu insanlar, eğer yaptıkları doğruysa neden büyüyle kendi paralarını çoğaltamamaktadırlar. Kendilerini çok güçlü gördüğümüz bu insanlar kendilerine gelen zorlukları engelleyebiliyorlar mı? O Kadar güçlü iseler neden kendi ölümlerine engel olamıyorlar? Hastalara şifa bulduklarını söyleyen bu insanlar neden hastanelere gidip orda doktorlara tedavi olup gerekirse ameliyat oluyorlar? Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bizler şu sorunun cevabını aramalıyız. Kendilerine fayda sağlayamayan insanlar başkasına nasıl fayda sağlayabileceklerdir? Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.

وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ

“…Halbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.”[6]

Büyü temelinde menfaat olan bir davranış olduğundan din ve kutsal tanımaz. Büyüde Tanrının irade ve kudreti üstünde işler başarabilme iddiası vardır.[7] Bu sebeple, bizlerde gücümüzün yettiği kadar büyüden ve büyü ile uğraşanlardan kaçınmalıyız. Dua ve niyazda bulunmalıyız.

Sonuç itibariyle; bugün çok büyük bir sektör haline gelen büyücülük, hep bizlerin sayesinde bu hale gelmiştir. Talep olmasaydı talebe cevap verecek insanlarda olmazdı. Mesela müşteri olmasa tüccarlık da olmazdı. Biz bu gibi şeylere itibar etmeyelim ki, yalan ve düzenbazlıkla geçimlerini sağlayan bu insanlarda yaygın hale gelmesin.

Vaazımızı Sevgili Peygamberimizin sihir yapmayan, yaptırmayan ve uğursuzluğuna inanmayanlar için bildirdiği şu müjde ile son veriyorum.

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

- “Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu.

- Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.[8]

Yüce Rabbim Kendi rızasından bizleri ayırmasın. İnsanların şerrinden, şerlilerin şerrinden bizleri korusun. Her daim iyi işlerle meşgul olmayı, kötü davranışlardan bizleri korusun. Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Vaiz****


****
[1] Dini kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları “Büyü” md.

[2] Riyazü’s Salihin, Hadis No:1797

[3] Taha, 65-73

[4] Felak, 1-5

[5] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2, 429.

[6] Bakara, 2/102

[7] TDV. İlmihal, c.2, s.154

[8] Riyazü’s Salihin, Hadis No:75
 

striker

Kayıtlı Üye
Katılım
19 May 2012
Mesajlar
446
Tepkime puanı
19
Kan içmek, domuz yemek, alkol almak neden yasak ise büyü ve benzeri uygulamalar da bundan dolayı yasak.
 

yare-i yarim

Moderator
Katılım
10 Ocak 2013
Mesajlar
2,247
Tepkime puanı
879
İş
Sanatsal tablolar oluşturmak/Mutfak eşyaları dalında ticaret
Allahın canı yasak etmek istemiş ve etmiş, herşeyin illa mantıklı bir açıklaması olmak zorunda değil bence
o değilde büyü sitesindeyiz ve büyünün yasak olduğu günah olduğuna dair vaazlar veriliyor
buraya giren herkez biliyor zaten bu yasağı.
Genede paylaşım için teşekkürler.
 

hazeynahmet

Kayıtlı Üye
Katılım
25 Ağu 2013
Mesajlar
192
Tepkime puanı
3
büyü sitesinde olduğumun farkındayım fakat bazı Müslümanlar neden yasak olduğuna dair sorular paylaşmıştı.aydınlatmak istedim.Aydınlatabildiysem nemutlu
selam ve dua ile iyi forumlar
 

KarBahçesi

Kayıtlı Üye
Katılım
3 Ağu 2018
Mesajlar
442
Tepkime puanı
341
yalnızca büyü sitesi değil ilim ve bilgiler paylaşanlar da oluyor
 
Ü

Üye silindi 62166

peygamber efendimize de büyü yapılmış bir çok kez rahatsız olmuş. Sonunda Allah cebraile söylemiş cebrailde efendimize söylemiş.
falanca yerde kuyuda taş var efendimiz hz Ali (rady) anı görevlendirmiş kuyudaki taşı atmış efendimizin üzerindeki büyü çözülmüş.
eski sağlığına kavuşmuş...
 
Ü

Üye silindi 58480

İslam'da büyü yasak çünkü tabiata bütüncül bakmamız istenmiş. Tabiatın kanunlarını da ancak kendimizin ve bütünün hayrına dua üzerinden kullanabilmemize müsaade edilmiş. .

Hesap günü, ilahi adalet ve tekamül bu bütüncül bakış acısının gaybtan haber verilen kefesidir.

İslamiyet bir ünlünün verdiği röportaj gibidir. O röportaj bütün hali ile anlașılmazsa, ortadan bir söylem kesilip alınırsa işte bu büyüye girer. Büyü etkisi yaratır. Çünkü kitleyi kasıtlı bir şekilde etkileriniz. Kişiyi kendi söylemi ile baglarsiniz.

Evet bu da dar alana hizmet eder. Dar bir perspektif ve enerji sapması da yapar. Ama bütüncül bakabilen kişi için büyü sadece bir kara para aklama şebekesi gibi görünür.

Büyü yapanın ahireti olmaz mesela. Yani ahiret bilinci olmaz. Ahireti olmayanın tekamül bilinci temelden gelişmez. E yeryüzünde de eli mecbur pratik enerjilere başvurmak zorunda kalır.
 
Ü

Üye silindi 58480

Büyü dualite içinde hapsolmak gibidir. Oradan ancak başka mahluklar ile işbirliği yapılarak büyü yapılabilir.

İslam, gerçek anlamı ile kainat, sonsuzluk, enerjinin özden yayıldığı ama bunun iki üçlü bıçak olduğu ve vebal ile ödendiği perspektifi sunar, cinler ve melekler tabakaları zaten dinler ile inmiş argümanlardır ayrıca.

Cinlerin de mahiyetini en isabetli haber veren kaynaktır. Dinler inmemiş olsaydı, cinleri tanrı zannedecektik. Meleklerin çalışma prensibini hiç anlamayacaktik. Cünkü aleni müdahil olma yetkileri yok ama her an taşıyıcılık yapıyorlar. Cinler bizi delirtip bırakacaktı dinler inmeseydi ve bizden önce buranın evsahiplerinin olduğunu ogrenmeseydik.

Büyü yasak çünkü kibir alametidir. İman zaafi ve egonun yaptırım gücü altından çıkamayan ve kendini kozmosa dayatma kaygısı ile hareket eden bir tatbikattir. Büyücü huzurlu değildir. Huzur akista olmayı hiçlik duygusu ile şuurlanmayı gerektirir. Hiçliğe ego asla gelemez. Kozmik bilinç hiçlik ile gelir ama ego kozmosu kendine boyun egdirme eğilimindedir. İşte büyü bu yüzden yasak. İnsanı dar alanda hapsettigi için. Büyü ile milyoner olmak bile ruhun sıkıştığı en dar alandır çünkü. Ego bunu asla bilemeyecek ama anlayacak. Sistem herseyi en sonunda en ince ayrıntısına kadar anlayacağımız bir perde ile bize sürpriz yapacak çünkü.
 

berksurucu

Banlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
967
Konum
Güzel İzmir
Hiç büyü ile ilgilenmedim. Düşünmüyorum da...

Ama bizim memleketteki insanlar büyü vs gibi yollarla istediklerini elde edeceklerine kesin inansalar din min hakgetire olurdu... Zaten öyle...

En basitinden sevgi muhabbet zımbırtıları... Erdemli tanımlar yapınca helal olduğu düşünülüyor. Uhrevi bir ortam yaratıp vefk hazırlayınca günah olmadığını düşünüyor.

Bizim müslümanlar günahları arka kapıdan sokma konusunda inanılmaz ustalaşmış yüzyıllardır...
 

Beastmaster

Kayıtlı Üye
Katılım
31 Ara 2020
Mesajlar
12
Tepkime puanı
4
Büyü tabiat kanunlarına dıştan zorlama bir müdaheledir.Birisini zorla başka birine sevdirmeye çalışmak veyahut nefsani gurur için güç gösterisi yapmak büyü yapan insanların düştüğü en büyük günahlardır.
 

hekate22

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2022
Mesajlar
439
Tepkime puanı
297
Sihir, sözlükte gizli olan şeydir. Göz boyama ve hile yoluyla insanları yanıltma anlamlarına gelir. Türkçemizde “Büyü” ve “Efsun” diye adlandırılmaktadır. Sihrin tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Sihirle uğraşan insanlar, tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar var olmuştur. İnsanları aldatmaya yönelik bu davranışların en büyük etkisi insan ruhu üzerinde olmaktadır.

Büyü, İslâm'dan önceki toplumlarda ve dinlerde de gelecekten haber verme, tılsımla tedavi etme, cincilik ve falcılık yapmak sûretiyle kehanette bulunma gibi davranışlar biçiminde bir çıkar vasıtası olarak kullanılmıştır.

Büyünün asıl amacı, insana ve olaylara etki ederek çok avlama, balık tutma, hayvan yetiştirme, düşmanı yenme, zarara uğratma veya öldürme, çocuk, ürün ve mal çoğaltma, hastalıktan kurtulma, kısaca kişilere etki ederek iyilik ya da kötülük etmek sûretiyle bir menfaat sağlamadır.[1]

Düşünceyi bozan, insan aklını şaşırtan ve gönülleri çelen sihir, yedi büyük günahtan sayılmıştır. Konumuzla alakalı Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır. “İnsanı helak eden yedi şeyden sakınınız. Bunlar nedir diye sorulduğunda şöyle buyurdu: Allah’a şirk koşmak, sihir ve büyü yapmak, Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı insanı öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, harpten kaçmak ve namusuna düşkün Müslüman kadınlara zina iftirası atmak.”[2]

Sihir ve büyünün asıl niteliği, hayali bir şeyi hakikat zannettirecek şekilde insan ruhu üzerinde aldatıcı bir tesir meydana getirmesidir. İnsanları birbirine düşüren, toplumu büyük fitnelere götüren sihir, dinimizce yasaklanmış, sihirle büyüyle uğraşanların dünyada da ahrette de perişan olacakları Yüce Rabbimizce bildirilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa kıssası bizlere aktarılırken özellikle sihirbazların sihirlerinin sadece göz boyamaktan ibaret olduğu, sihirbazların asla iflah bulmayacakları şöyle anlatılmaktadır.

“Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi. Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. Bunun üzerine Mûsâ içinde bir korku hissetti. Şöyle dedik: “Korkma (ey Mûsâ!). Çünkü, sensin en üstün olan.” “Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun. Şüphesiz yaptıkları bir sihirbaz hilesidir. Sihirbaz ise nereye varsa kurtuluşa eremez.” (Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. Firavun, “Demek, ben size izin vermeden önce ona (Mûsâ’ya) inandınız ha! Şüphe yok, o size sihiri öğreten büyüğünüzdür. Şimdi andolsun sizin ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve mutlaka sizi hurma dallarına asacağım. Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” Sihirbazlar şöyle dediler: “Bize gelen apaçık delillere ve bizi yaratana seni asla tercih etmeyeceğiz. Artık sen vereceğin hükmü ver. Sen ancak bu dünya hayatında hüküm verirsin.” “Şüphesiz ki biz; günahlarımızı ve bize zorla yaptırdığın sihri affetmesi için, Rabbimize inandık. Allah’ın vereceği mükafat daha hayırlı ve daha kalıcıdır.”[3]

Yukarıda aktarmış olduğumuz ayetlerde sihirbazların Hz. Musa’nın kendilerine gösterdikleri şeyin sihir değil de mucize olduğunu çok iyi anladıklarından dolayı iman ettikleri dile getirilmektedir. Özellikle ayetlerde Firavun tehdidine rağmen Allah’a inanan sihirbazların bir daha imandan geri dönmeyecekleri zikredilmektedir. Bu ayetler bize göstermektedir ki, sihirbazlar kendilerinin yaptıklarının ancak bir göz boyama olduğunu çok iyi biliyorlar ve bununla ancak halkı kandırabiliyorlar. Günümüzde sihir yapan insanların yapmış oldukları şeylere itibar etmemeli ve sadece Yüce Rabbimizden sakınmalıyız. Bize sihir yapılmasından çok korkmaktayız. Sakınmamız gerekenden sakınmamız yerine korkularımızdan sakınmakta ve bunun sonucunda bizde sihir yapanların tuzağına düşmekteyiz. Bizlere büyü yapılır endişesiyle büyücülere gitmek, büyü yaptırıldı diye yine büyücülere başvurmak asla doğru bir davranış olmayacaktır.

Kur’an-ı Kerim’in sondan bir önceki süresi Felak süresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ {} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {}

De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”[4] Süre-i celilede büyü yapanların, sihirle uğraşanların şerli kimseler olduğu vurgulanmaktadır. Bu şerleri kendilerini helake götürmekle kalmayıp, diğer insanlara da sıkıntı vermektedirler. Ancak yapmış oldukları bu sihirlerden Allah’a sığınmak gerekmektedir. Bu sürede sığınma mercii olarak Allah bildirilmektedir. Bizlerde Yüce Rabbimize tam anlamıyla güvenmek zorundayız.

Sihir ve büyü yapmak ne kadar günahsa Müslüman’ın herhangi bir problemini çözmek için büyücüye gitmesi aynı şekilde günahtır. Sevgili Peygamberimiz bu duruma şöyle dikkat çekmektedir. “Bazı şeyleri uğursuzluğa yoran ve başka birine bu tür yorumlar yaptıran, fala bakan veya baktıran sihir yapan ve yaptıran bizden değildir. Kim bir falcıya giderde onun söylediğini doğrularsa o kimse Muhammed (s.a.v.)’e indirileni inkar etmiş olur.”[5]

Günümüzde sihir ve büyünün çokça yaygın olduğunu üzülerek görmekteyiz. Her kesimden insanlar bu yanlışlığın içinde düşmüştür. İşlerini sihirle ve büyüyle çözme yoluna gidenler öncelikle şunu düşünmelidirler. Sihir ve büyü yapanlar, işlerimizi çok güzel bir şekilde halledebilecekleri ideasında bulunuyorlar. Eğer bu doğruysa neden kendi sıkıntılarına çare bulamıyorlar. Kendilerine büyü yaptırmaya gelen insanların paralarıyla geçimlerini karşılayan bu insanlar, eğer yaptıkları doğruysa neden büyüyle kendi paralarını çoğaltamamaktadırlar. Kendilerini çok güçlü gördüğümüz bu insanlar kendilerine gelen zorlukları engelleyebiliyorlar mı? O Kadar güçlü iseler neden kendi ölümlerine engel olamıyorlar? Hastalara şifa bulduklarını söyleyen bu insanlar neden hastanelere gidip orda doktorlara tedavi olup gerekirse ameliyat oluyorlar? Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Bizler şu sorunun cevabını aramalıyız. Kendilerine fayda sağlayamayan insanlar başkasına nasıl fayda sağlayabileceklerdir? Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyurmaktadır.

وَمَا هُم بِضَآرِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلاَ يَنفَعُهُمْ وَلَقَدْ عَلِمُواْ لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الآخِرَةِ مِنْ خَلاَقٍ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْاْ بِهِ أَنفُسَهُمْ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ

“…Halbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi.”[6]

Büyü temelinde menfaat olan bir davranış olduğundan din ve kutsal tanımaz. Büyüde Tanrının irade ve kudreti üstünde işler başarabilme iddiası vardır.[7] Bu sebeple, bizlerde gücümüzün yettiği kadar büyüden ve büyü ile uğraşanlardan kaçınmalıyız. Dua ve niyazda bulunmalıyız.

Sonuç itibariyle; bugün çok büyük bir sektör haline gelen büyücülük, hep bizlerin sayesinde bu hale gelmiştir. Talep olmasaydı talebe cevap verecek insanlarda olmazdı. Mesela müşteri olmasa tüccarlık da olmazdı. Biz bu gibi şeylere itibar etmeyelim ki, yalan ve düzenbazlıkla geçimlerini sağlayan bu insanlarda yaygın hale gelmesin.

Vaazımızı Sevgili Peygamberimizin sihir yapmayan, yaptırmayan ve uğursuzluğuna inanmayanlar için bildirdiği şu müjde ile son veriyorum.

“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”

(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince Peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.

Onlar bu meseleyi tartışırken Peygamber aleyhisselâm çıkageldi.

- “Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu.

- Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler.

Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

- “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu.[8]

Yüce Rabbim Kendi rızasından bizleri ayırmasın. İnsanların şerrinden, şerlilerin şerrinden bizleri korusun. Her daim iyi işlerle meşgul olmayı, kötü davranışlardan bizleri korusun. Allah’a emanet olun.

www.guncelvaaz.com

Ahmet ÜNAL

Vaiz****


****
[1] Dini kavramlar Sözlüğü, DİB. Yayınları “Büyü” md.

[2] Riyazü’s Salihin, Hadis No:1797

[3] Taha, 65-73

[4] Felak, 1-5

[5] Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2, 429.

[6] Bakara, 2/102

[7] TDV. İlmihal, c.2, s.154

[8] Riyazü’s Salihin, Hadis No:75
Herşey bir yana, sizin allahınız kan bayramını hangi sebebten dolayı istiyor. Hangi enerji kanalını doyurmak istiyor? Bayramlarda her yan kanlar ve acı içinde....bunun için neler yazacaksınız ?
 

hekate22

Kayıtlı Üye
Katılım
14 Nis 2022
Mesajlar
439
Tepkime puanı
297
peygamber efendimize de büyü yapılmış bir çok kez rahatsız olmuş. Sonunda Allah cebraile söylemiş cebrailde efendimize söylemiş.
falanca yerde kuyuda taş var efendimiz hz Ali (rady) anı görevlendirmiş kuyudaki taşı atmış efendimizin üzerindeki büyü çözülmüş.
eski sağlığına kavuşmuş...
O taş delsefe taşı olabilirmi?
Bir araştırın ve düşünün?
 

kelendria

Kayıtlı Üye
Katılım
5 May 2014
Mesajlar
44
Tepkime puanı
23
Büyü yapanlar genelde varlıkları aracı olarak kullanıyorlar. yani işi varlıklar yapıyor karşılığında da kimbilir neler bekliyorlar, insanın özel bir gücü yok. insanın asıl yeteneği aklını kullanarak madde üzerinde oynamak. yani binalar yapmak otomobiller üretmek cep telefonları vb icat etmek. aksi takdirde kendine olağanüstü bir güç vehmeder ilüzyona kapılır.

Büyünün bir sakıncası da insana her alanda kontrol tutkusu vermesi. yani bir noktadan sonra insan her işini büyüyle halletmeyi isteyebilir, akışına bırakmak, Allah'a havale etmek kavramlarından yoksun olabilir oysa insan herşeyi kontrol edemeyeceğini bilmelidir. Allah'a havale etmek insanın karşısına en uygun çözümleri getiriyor. Herşeyi kontrol etmeye kalkmak da gereksiz zaman ve enerji kaybına yol açar.
 
Üst