angeldream
Kayıtlı Üye
Sıkıştık.
Herkes, herşey ve her yer sıkıştı.
En çok kaslarımız. Kas tutulmaları, kramplar, özellikle sırt, bel,
boyun ve bacak ağrıları ortaya çıktı. Kolay kolay da geçmediler.
İç organlar da sıkıştı. Mide krampları ve istifraların yanında,
kalpler sıkıştı, bağırsaklar sıkıştı.
Mekanlara sıkıştık, mekanlar üstümüze bastılar. Nefessiz kaldık.
Burunlarımız tıkandı.
Ruhsal çalışmalar, pratikler de sıktı bizi. Anlamsız geldiler. Fayda
sağlayabileceklerine inancımızı yitirme aşamasına gelmemiş olanlar
bile ertelemeye başladılar.
İşlerimiz zaten sıkışık. Güvensiz, endişeli ve keyifsiziz işler
konusunda. Para sıkışıklığı da var, ama ilginçtir, çark bir şekilde
dönüyor.
İnsanlar bizi sıktılar. Eski problemli ilişkiler birden kendilerini
hatırlattılar. Bir şekilde eski paternler ortaya çıktı, ya da uzaktan
gönderilen bir selam eski hatıraları hatırlattı. Birden kendimizi
aştığımızı sandığımız ilişki üzüntülerinin içinde bulduk.
Sevgililerden ayrıldık, potansiyel sevgili adaylarını hayatımızdan
çıkardık.
Kendimiz de kendimizi sıktık. Eski zararlı alışkanlıklara döndük,
eski hataları tekrarladık.
Aynada da sıkıştık.
Bunun dışında siyaset sıkıştı, ekonomi ve kültürel-sanatsal üretimler
sıkıştı…
Kendimizi şişeye sığmayan bir cin gibi hissediyoruz. Seçeneksiz,
birinin kapağı açıp bizi salıvereceği sıkışık bir ortamda gibi. Bir
çıkıversek mucizeleri gerçekleştirebilecek kadar güçlü olduğumuzu
herkes görecek, ama çıkamıyoruz.
Kavşak kararsızlığı, doğum sancısı, ya da gecikmiş ödüller hisleri
sarıyor bizi.
Bazılarımız uykuya kaçıyor. Saatlerce hatta bazen günlerce uyuyorlar.
Bazıları uyumasalar bile evdeki yorganın altına saklanabilmek için
yarattıkları ağrıları, gribi ya da başka sağlık sorunlarını bahane
ediyorlar. Bazıları alkolle uyuşmayı seçiyor, bazılarımız da sanki
hiç böyle hissetmiyormuş gibi yapıp, harikalar dünyasındaymış gibi
ilüzyonlara sığınıyorlar.
Aslında bunu aşmanın çok basit yolları var. O kadar basitler ki çözüm
olabileceklerine inanmıyoruz.
Dört elemente geri dönme zamanı. Kış güneşi bizi ısıtmıyorsa, mumlar
yakıp, sıcak odalara kemiklerimizi ısıtıp, kırmızı şeyler giyip
yiyelim. Bol su içip, hava soğuk da olsa sık yıkanalım, özellikle
başımızı… Her gün en az 10 dakika pencereyi açıp temiz havada derin
soluklar alalım. Ve taşlara, kristallere çıplak tenimizle dokunup
toprak elementinden de destek alalım.
Bedeni mutlu edelim. Güzel şeyler yiyelim, spor yapalım, cinselliği
boş vermeyelim.
Çok kısa sürede, bu sıkışıklık hissi gidecek.
Şişenin kapağını içeriden ittirip açacağız.
Olumlu kalabilenlere, sıkışıklığı aşanlara, onları bekleyen bolluk
ödüllerinin çok kısa sürede hayatlarına gireceğini, çok az bir süre
sonra sıkışıklığın yerini geniş bir özgürlüğe bırakacağını
müjdelemek
istiyorum.
Hayat aslında güzel. Ve her gecenin bir sabahı var. Sabah yakın.
Yeter ki doğunun getirdiği ışık geldiğinde onu görüp fark edebilecek
kadar enerjik ve uyanık olalım…
Neşeniz, bilir.
Sevgi ve bilgi, paylaşılarak çoğalır.
Maksat Bir, rivayet muhtelif.
Sevgi ve ışık
Herkes, herşey ve her yer sıkıştı.
En çok kaslarımız. Kas tutulmaları, kramplar, özellikle sırt, bel,
boyun ve bacak ağrıları ortaya çıktı. Kolay kolay da geçmediler.
İç organlar da sıkıştı. Mide krampları ve istifraların yanında,
kalpler sıkıştı, bağırsaklar sıkıştı.
Mekanlara sıkıştık, mekanlar üstümüze bastılar. Nefessiz kaldık.
Burunlarımız tıkandı.
Ruhsal çalışmalar, pratikler de sıktı bizi. Anlamsız geldiler. Fayda
sağlayabileceklerine inancımızı yitirme aşamasına gelmemiş olanlar
bile ertelemeye başladılar.
İşlerimiz zaten sıkışık. Güvensiz, endişeli ve keyifsiziz işler
konusunda. Para sıkışıklığı da var, ama ilginçtir, çark bir şekilde
dönüyor.
İnsanlar bizi sıktılar. Eski problemli ilişkiler birden kendilerini
hatırlattılar. Bir şekilde eski paternler ortaya çıktı, ya da uzaktan
gönderilen bir selam eski hatıraları hatırlattı. Birden kendimizi
aştığımızı sandığımız ilişki üzüntülerinin içinde bulduk.
Sevgililerden ayrıldık, potansiyel sevgili adaylarını hayatımızdan
çıkardık.
Kendimiz de kendimizi sıktık. Eski zararlı alışkanlıklara döndük,
eski hataları tekrarladık.
Aynada da sıkıştık.
Bunun dışında siyaset sıkıştı, ekonomi ve kültürel-sanatsal üretimler
sıkıştı…
Kendimizi şişeye sığmayan bir cin gibi hissediyoruz. Seçeneksiz,
birinin kapağı açıp bizi salıvereceği sıkışık bir ortamda gibi. Bir
çıkıversek mucizeleri gerçekleştirebilecek kadar güçlü olduğumuzu
herkes görecek, ama çıkamıyoruz.
Kavşak kararsızlığı, doğum sancısı, ya da gecikmiş ödüller hisleri
sarıyor bizi.
Bazılarımız uykuya kaçıyor. Saatlerce hatta bazen günlerce uyuyorlar.
Bazıları uyumasalar bile evdeki yorganın altına saklanabilmek için
yarattıkları ağrıları, gribi ya da başka sağlık sorunlarını bahane
ediyorlar. Bazıları alkolle uyuşmayı seçiyor, bazılarımız da sanki
hiç böyle hissetmiyormuş gibi yapıp, harikalar dünyasındaymış gibi
ilüzyonlara sığınıyorlar.
Aslında bunu aşmanın çok basit yolları var. O kadar basitler ki çözüm
olabileceklerine inanmıyoruz.
Dört elemente geri dönme zamanı. Kış güneşi bizi ısıtmıyorsa, mumlar
yakıp, sıcak odalara kemiklerimizi ısıtıp, kırmızı şeyler giyip
yiyelim. Bol su içip, hava soğuk da olsa sık yıkanalım, özellikle
başımızı… Her gün en az 10 dakika pencereyi açıp temiz havada derin
soluklar alalım. Ve taşlara, kristallere çıplak tenimizle dokunup
toprak elementinden de destek alalım.
Bedeni mutlu edelim. Güzel şeyler yiyelim, spor yapalım, cinselliği
boş vermeyelim.
Çok kısa sürede, bu sıkışıklık hissi gidecek.
Şişenin kapağını içeriden ittirip açacağız.
Olumlu kalabilenlere, sıkışıklığı aşanlara, onları bekleyen bolluk
ödüllerinin çok kısa sürede hayatlarına gireceğini, çok az bir süre
sonra sıkışıklığın yerini geniş bir özgürlüğe bırakacağını
müjdelemek
istiyorum.
Hayat aslında güzel. Ve her gecenin bir sabahı var. Sabah yakın.
Yeter ki doğunun getirdiği ışık geldiğinde onu görüp fark edebilecek
kadar enerjik ve uyanık olalım…
Neşeniz, bilir.
Sevgi ve bilgi, paylaşılarak çoğalır.
Maksat Bir, rivayet muhtelif.
Sevgi ve ışık