Işıgın Savaşçısının El Kitabı'ndan

p4inkiLLer

Kayıtlı Üye
Ortaçağ Şövalyelerinin Dua Kitabı şöyle der:
"Yol'daki ruhani enerji, adil ve sabırlı davranarak senin ruhunu hazırlar.
Bu yol şovalyenin yoludur. Bu yol hem kolay, hem zordur, çünkü önemsiz şeyleri bir kenara bırakıp dostluklar kurmaya zorlar insanı. Bu yüzden ilk başta birçok kişi bu yolu izlemeye çekinir.
Şövalyeliğin ilk dersi budur: Hayat kitabına bugüne kadar yazmış olduğun her şeyi sileceksin: huzursuzluk, belirsizlik, yalanlar. Bütün bunların yerine 'cesaret' sözcüğünü koyacaksın. Yolculuğa bu sözcükle başlarsan ve Tanrı'ya inanarak devam edersen nereye varman gerekiyorsa oraya varırsın"
.........
Işığın savaşçısı üzerinde yürümeye başladığı anda 'Yol'u tanır.
Her bir taş, her bir dönemeç onu bağrına basar. Dağları ve ırmakları özümser, tarlalardaki bitkilerde, hayvanlarda ve kuşlarda kendi ruhundan izler görür.
Sonra Tanrı'nın ve Tanrı'nın işaretlerinin yardımını kabul eder, kendi Kişisel Menkıbesinin, yaşamın kendisine hazırladığı görevlere doğru rehberlik etmesine izin verir.
Kimi geceler uyuyacak yer bulamaz, kimi geceler de uykusuzluk çeker. 'Bu iş böyle' diye düşünür ışığın savaşçısı, 'bu yolda yürümeyi kendim seçtim.'
Onun bütün kudreti bu sözcüklerde gizlidir, üzerinde yürüdüğü yolu kendisi seçmiştir, bu yüzden yakınmaz.

Paulo Coelho
 
Öyle dönüşler vardır ki ne eskiden bir iz vardır ne de yeniye bir işaret; ama konuyu bir an için bırakalım eskiden iz olsa ne olur? Herşey sizin inancınıza bağlıdır, her an içinde bulunduğunuz dünyayı siz yaratmaktasınız, varsın eskiden izler olsun. Hayat kandilini iki ucundan yakmayı başaran insanların işidir cesaret, korkulara rağmen adım atabilmektir, korkusuzluk sürekli cesaret yolundan giden insanların sahip olduğu erdemdir. Korkacak bir şey olmadığını ancak onlar bilir.
Kendine güvenen insan Tanrı'ya da güvenir, herkese de güvenir. Bu koşullu önermedir. Önce insanın kendisidir, diğer herşeyde de bu geçerlidir. Kendini seven insan herkesi sevebilir, kendinde Tanrı'yı gören insan her baktığı yerde onu görebilir. Cesaret ve kendine güven hemen hemen aynı şeyler. Bunlara sahip insanın bu rüyada yapamayacağı bir şey olması, Tanrı'ının kendi arzularını gerçekleştirememe olasılığı gibi bir şeydir. Siz ânı yaşamaya başladığınızda hayatınıza dışarıdan bakan biri hiçbir şeyin değişmediğini söyleyebilir ya da baştan başa değiştiğini, ama sizin için eski izlerin bir önemi kalmamıştır, çünkü eskiyi yeniye projekte etmeye, tepki vermeye son vermişsinizdir. Sevgiyle kalın.
 
Işığın savaşçısının ne yapacağı önceden belli olmaz.
İşe giderken yolda dans edebilir, hiç tanımadığı birinin gözlerine bakıp ilk
görüşte aşktan söz edebilir ya da saçma sapan bir düşünceyi savunabilir. Işığın
savaşçılarının böyle davrandığı günler olabilir.
Eskiden tattığı kederleri için üzülmekten ya da yeni keşfettiği bir şeye
sevinmekten çekinmez. Sırasının geldiğini hissederse elindeki her şeyi bir yana
bırakıp uzun zamandır hayalini kurduğu bir serüvene atılabilir. Artık devam
edemeyeceğini anlarsa dövüşmekten vazgeçer ama beklenmedik budalalıklar
yaptım diye kendini asla suçlamaz.
Bir savaşçı, başkalarının kendisine biçtiği rolü oynamaya çalışarak zaman
yitirmez.


Işığın savaşçılarının gözlerinde hep belli bir ışıltı bulunur.
Bu dünyaya aittirler, başkalarının hayatlarının bir parçasıdırlar, yolculuklarına
çıkarken sırtlarında heybeleri, ayaklarında sandaletleri yoktur. Çoğu kez
cesaretsizdirler. Her zaman doğru kararı almazlar.
En önemsiz şeyler için üzülürler, düşünceleri sıradandır, bazen de
büyüyemeyeceklerine inanırlar. Çoğu kez, lütuf görmeyi ya da mucizeyi hak
etmediklerini düşünürler.
Bu dünyada ne yaptıklarına her zaman emin olamazlar. Hayatlarının anlamsız
olduğuna inanarak uykusuz geceler geçirirler.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdırlar. Hata yaptıkları için. Kendilerine soru
sordukları için. Bir neden aradıkları için - ve onu kesinlikle bulacakları için.

Işığın savaşçısı, davranışlarının başkalarına çılgınca gelebileceğine hiç aldırmaz.
Tek basınayken yüksek sesle kendi kendine konuşur. Biri ona bunun meleklerle
konuşmanın en iyi yolu olduğunu söylemiştir, bu yüzden o da şansını deneyip
onlarla bağlantı kurmaya çalışır.
İlk başta, bu ona çok güç gelir. Söyleyecek bir şeyi olmadığını düşünür,
anlamsızca gevezelik edip duracağım sanır. Böyle bile olsa savaşçı pes etmez.
Sabahtan akşama kadar yüreğiyle konuşur. Aklına yatmayan şeyler söyler,
saçma sapan konuşur.
Günün birinde, sesinde bir değişiklik fark eder. İlahi bir güce sözcülük ettiğini
anlar.
Savaşçı, deliye benzeyebilir, ancak bu hali yalnızca bir kılık değiştirmedir.

Işığın savaşçısı, ele geçirmeyi kafasına koyduğu yeri dikkatle inceler.
Hedef ne kadar zorlu olursa olsun, engelleri aşmanın bir yolu hep bulunur.
Savaşçı alternatif yollar arar, kılıcını biler, karşı koyabilmek için yüreğini gerekli
azimle doldurmaya çalışır.
Ama ilerlerken, hiç hesapta olmayan güçlükler çıktığını fark eder.
En uygun ânı beklerse asla yola çıkamayacaktır; bir sonraki adımı atabilmek için
gözünü karartması gerekecektir.
Savaşçı, gözünü karartır. Çünkü- hem aşkta hem savaşta- her şeyi önceden
görebilmek olanaksızdır.

Işığın savaşçısının savaşa girmekten korktuğu olmuştur.
Işığın savaşçısının, herhangi bir zaman, yalan söylediği ya da birisine ihanet
ettiği olmuştur.
Işığın savaşçısının kendisine ait olmayan topraklara girdiği olmuştur.
Işığın savaşçısının, çok önemsiz nedenler yüzünden acı çektiği olmuştur.
Işığın savaşçısının, hiç değilse bir kez, ışığın savaşçısı olmadığım sandığı
olmuştur.
Işığın savaşçısının manevi görevlerinde kusur işlediği olmuştur.
Işığın savaşçısının 'hayır' demek isterken 'evet' dediği olmuştur.
Işığın savaşçısının sevdiği birini kırdığı olmuştur.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdır o, bütün bunları yaşadığı ama yine de daha iyi
biri olacağına ilişkin umudunu yitirmediği için.
 
kişi her şeyi kendi kafasında silse bile çevre asla yakasını bırakmıyor insanın.
 
kişi her şeyi kendi kafasında silse bile çevre asla yakasını bırakmıyor insanın.

Aynı çevrede bulunmak sizin seçiminiz, yanılıyor muyum. Tamam hayat bazen insana istemediği durumlar koşullar verebiliyor, yol üzerinde onları da kabul etmek gerekiyor, ama siz bulunduğunuz duruma başkaldırıp onu değiştirmediğiniz sürece neyin nasıl değişmesini bekliyorsunuz. Kolay olacağını kimse söylemiyor tabii ama her ne olursa olsun ben insanın şikayet etmeye hakkı olmadığını savunurum çünkü kimsenin kaybedecek bir şeyi yok, sıkıntılı, birbirine benzeyen monoton hayatından başka.
 
Aynı çevrede bulunmak sizin seçiminiz, yanılıyor muyum. Tamam hayat bazen insana istemediği durumlar koşullar verebiliyor, yol üzerinde onları da kabul etmek gerekiyor, ama siz bulunduğunuz duruma başkaldırıp onu değiştirmediğiniz sürece neyin nasıl değişmesini bekliyorsunuz. Kolay olacağını kimse söylemiyor tabii ama her ne olursa olsun ben insanın şikayet etmeye hakkı olmadığını savunurum çünkü kimsenin kaybedecek bir şeyi yok, sıkıntılı, birbirine benzeyen monoton hayatından başka.

Ama bence de çevre değiştirmek imkansız olabilir.Ama dediğiniz gibi kabulden başka bir çare de yok sanırım.Kabul edemezsek bir adım gidemiyoruz evet,yaşadım bunu çok defa.Hala da yaşıyorum:(

Şu notuda düşebilirmiyim?

Bu alıntı nette bugüne kadar rastladığım kişisel gelişim yazılarının en güzeli bence..Çok sevdim ben..
 
Işığın savaşçısı inançlıdır.
Mucizelere inandığı için mucizeler gerçekleşmeye başlar. Düşüncelerinin
hayatını değiştireceğine emin olduğu için hayatı değişmeye başlar. Sevgiyi
bulacağına inandığı için sevgi kendini gösterir.
Ara sıra hayal kırıklığına uğrar. Bazen incinir.
Sonra insanların şöyle dediğini duyar: "Ne kadar becerikli biri!"
Ve savaşçı, buna değdiğini bilir. Her yenilgi için alacak hanesine iki yengi
yazılmıştır.
Bütün inananlar bilir bunu.
 
Işığın savaşçısı asla korkaklık etmez.
Kaçmak, mükemmel bir savunma biçimi olabilir, ama insan çok korkuyorsa bu
yola başvurmak doğru değildir. Savaşçı, ikilemde kalırsa, yenilgiyi göze alıp
sonra yaralarını sarmayı yeğler, çünkü bilir ki kaçtığı takdirde saldırganın eline
hak ettiğinden çok daha büyük bir güç verecektir.
Zor ve sıkıntılı günlerde savaşçı, kahramanlığıyla, yürekliliğiyle ve Tanrı'ya
güvenerek dayanılmaz müşküllere göğüs gerer.
 
yazınız gerçekten güzel... sadece

"Çoğu kez cesaretsizdirler. Her zaman doğru kararı almazlar.
En önemsiz şeyler için üzülürler, düşünceleri sıradandır, bazen de
büyüyemeyeceklerine inanırlar. Çoğu kez, lütuf görmeyi ya da mucizeyi hak
etmediklerini düşünürler.
Bu dünyada ne yaptıklarına her zaman emin olamazlar. Hayatlarının anlamsız
olduğuna inanarak uykusuz geceler geçirirler.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdırlar. Hata yaptıkları için. Kendilerine soru
sordukları için. Bir neden aradıkları için - ve onu kesinlikle bulacakları için."

bu kısım diğer düşüncelerinizle tezatlık oluşturmuyor mu?
 
Işığın savaşçısı inançlıdır.
Mucizelere inandığı için mucizeler gerçekleşmeye başlar. Düşüncelerinin
hayatını değiştireceğine emin olduğu için hayatı değişmeye başlar. Sevgiyi
bulacağına inandığı için sevgi kendini gösterir.
Ara sıra hayal kırıklığına uğrar. Bazen incinir.
Sonra insanların şöyle dediğini duyar: "Ne kadar becerikli biri!"
Ve savaşçı, buna değdiğini bilir. Her yenilgi için alacak hanesine iki yengi
yazılmıştır.
Bütün inananlar bilir bunu.

Bilmemmi.. :) :D
 
yazınız gerçekten güzel... sadece

"Çoğu kez cesaretsizdirler. Her zaman doğru kararı almazlar.
En önemsiz şeyler için üzülürler, düşünceleri sıradandır, bazen de
büyüyemeyeceklerine inanırlar. Çoğu kez, lütuf görmeyi ya da mucizeyi hak
etmediklerini düşünürler.
Bu dünyada ne yaptıklarına her zaman emin olamazlar. Hayatlarının anlamsız
olduğuna inanarak uykusuz geceler geçirirler.
İşte bu yüzden ışığın savaşçısıdırlar. Hata yaptıkları için. Kendilerine soru
sordukları için. Bir neden aradıkları için - ve onu kesinlikle bulacakları için."

bu kısım diğer düşüncelerinizle tezatlık oluşturmuyor mu?

Aslında cevap son kısımda. Mükemmel olmadıkları için savaşçılar. Mükemmeliyetin içinde savaş yoktur. Hatalar önemli değil. Kimisi ders almayı seçer, kimisi isyanı. Hata yapmadan ölen çok insan var, gemiler limanda güvendedir ama hiçbir gemi limanda durmak için yapılmaz. Herkes bir neden aramaz hayatta. Çelişki yok yazıda, savaşçı olmak düşüp kalkmayı, savaşıp ölmeyi göze alan bir hayat seçmektir. Kimse kolay olduğunu söylemiyor tabi.
 
Aslında cevap son kısımda. Mükemmel olmadıkları için savaşçılar. Mükemmeliyetin içinde savaş yoktur. Hatalar önemli değil. Kimisi ders almayı seçer, kimisi isyanı. Hata yapmadan ölen çok insan var, gemiler limanda güvendedir ama hiçbir gemi limanda durmak için yapılmaz. Herkes bir neden aramaz hayatta. Çelişki yok yazıda, savaşçı olmak düşüp kalkmayı, savaşıp ölmeyi göze alan bir hayat seçmektir. Kimse kolay olduğunu söylemiyor tabi.

elbette... açıklamanız için teşekkürler.
 
Işığın savaşçısı sevgiye ihtiyaç duyar.
Sevgi ve şefkat de tıpkı yemek, içmek ve Hayırlı Kavga'dan tat almak kadar
onun doğasının bir parçasıdır. Savaşçı güneşin batışını izlerken neşelenmiyorsa
yanlış giden bir şey var demektir.
Bu noktada mücadeleyi bırakır ve batan güneşi birlikte seyredebileceği insanlar
arar.
Birilerini bulmakta zorluk çekerse kendine şunu sorar: "İnsanlara yaklaşmaktan
çok mu korkuyordum? Biri bana sevgi gösterdi de ben mi fark etmedim?"
Işığın savaşçısı yalnızlıktan yararlanır, ama yalnızlığın kendisinden
yararlanmasına izin vermez.
 
Daha öncede dediğim gibi hem mabedde hem nette en sevdiğim konu bu oldu diyebilirim..müthiş sözler,hem dehersatırı..sanki içimdeki ses konuşuyor gibi hissedişyorum bu konuyu okurken..
 
Savaşçı, mücadelesi sırasında ara sıra mola vereceğini bilir.
Olayları zorlamanın anlamı yoktur; sabırlı olmalı ve iki tarafın yeniden
çarpışacağı ânı beklemelidir. Savaş alanının sessizliğinde yüreğinin atışlarını
dinler.
Sinirli olduğunu, korktuğunu fark eder.
Savaşçı yaşamının muhasebesini yapar; kılıcının keskin, içinin huzurlu
olduğuna, yüreğinin hâlâ inançla dolu bulunduğuna emin olur. Kendine özen
göstermenin eylem kadar önemli olduğunu bilir.
Her zaman, tam olarak yolunda gitmeyen bir şey çıkar. Savaşçı da zamanın
durduğu anlardan yararlanıp kendini daha iyi hazırlar.
 
Savaşçı, mücadelesi sırasında ara sıra mola vereceğini bilir.
Olayları zorlamanın anlamı yoktur; sabırlı olmalı ve iki tarafın yeniden
çarpışacağı ânı beklemelidir. Savaş alanının sessizliğinde yüreğinin atışlarını
dinler.
Sinirli olduğunu, korktuğunu fark eder.
Savaşçı yaşamının muhasebesini yapar; kılıcının keskin, içinin huzurlu
olduğuna, yüreğinin hâlâ inançla dolu bulunduğuna emin olur. Kendine özen
göstermenin eylem kadar önemli olduğunu bilir.
Her zaman, tam olarak yolunda gitmeyen bir şey çıkar. Savaşçı da zamanın
durduğu anlardan yararlanıp kendini daha iyi hazırlar.

Daha öncede dediğim gibi bu yazı dizisini çok sevdim ben..sanki netteki görüntülerimin yansıması gibi :).
 
Duygu çöpü diye bir şey vardır; zihnin makineleri üretir onu. Bu çöp, çoktan
biten ve artık bir işe yaramayan acılardan oluşur. Geçmişte önem taşıyan ama
şimdi hiçbir anlamı kalmayan önlemlerden oluşur.
Savaşçının da anıları vardır, ama o yararlıyı yararsızdan ayırmayı bilir;
duygusal çöplerden kurtulur.
Bir arkadaşı şöyle söyler: "Ama onlar benim geçmişimin bir parçası. Benim
varlığımı belirlemiş olan duyguları neden çöpe atayım ki?'
Savaşçı gülümser, ama artık hissetmediği şeyleri hissetmeye çalışmaz.
Değişmektedir o ve duygularının kendisine ayak uydurmasını ister.
 
Işığın savaşçısı, en iyi öğretmenlerinin savaş alanını paylaştığı insanlar
olduğunu bilir.
Öğüt istemek tehlikelidir. Daha da tehlikeli olan, öğüt vermektir. Savaşçı
yardıma gereksinim duyarsa arkadaşlarının kendi sorunlarını nasıl çözümlediğine
-ya da çözümleyemediklerine bakar.
Esin arıyorsa, kendi koruyucu meleğinin ona söylemek istediği şeyleri
yakınlarının dudaklarında okur.
Yorgunsa ya da yalnızsa, uzaktaki erkekleri ya da kadınları hayal etmez;
yanındaki kişiye döner ve kederini ya da şefkat ihtiyacım onunla paylaşır; zevkle
ve suçluluk duymadan.
Bir savaşçı, Evrenin en uzak köşesindeki yıldızın, kendisini savaşçının
çevresindeki şeylerde gösterdiğini bilir.
 
Geri
Üst