"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İş hayatındaki aksilikler

disasternaz

Kayıtlı Üye
İş hayatımda yolunda gitmeyen şeyler olmakta sürekli. Ne kadar başarılı olursam ne kadar sevilirsem ne kadar iyi çalışırsam çalışayım önüme sürekli engeller çıkmakta. Hiç bir işimde tam başarıyı yakalayamıyorum tam terfi alıcakken ya unutuluyorum yada yerime hiç alakası bile olmayan insanlar terfi alıyor. Suan ki isime cok sevinerek girdim kabul edildigimi ogrendigimde cok mutlu olmustum herkese nasip olmayacak bir isim var ama cok mutsuzum ve yine olmadı yine başaramadım düsüncesindeyim sürekli bir haksızlıga ugruyorum. Artık bu konuda mutlu olabilmek icin ne yapmam gerektigini bilmiyorum ne yaparsam yapıyım sanki bir yerde hersey tıkanıyor ve devamı gelmiyor çok zorlanıyorum. Konu hakkında ne yapmam gerekiyor nelerden yardım almalıyım acaba ?
 
İş hayatımda yolunda gitmeyen şeyler olmakta sürekli. Ne kadar başarılı olursam ne kadar sevilirsem ne kadar iyi çalışırsam çalışayım önüme sürekli engeller çıkmakta. Hiç bir işimde tam başarıyı yakalayamıyorum tam terfi alıcakken ya unutuluyorum yada yerime hiç alakası bile olmayan insanlar terfi alıyor. Suan ki isime cok sevinerek girdim kabul edildigimi ogrendigimde cok mutlu olmustum herkese nasip olmayacak bir isim var ama cok mutsuzum ve yine olmadı yine başaramadım düsüncesindeyim sürekli bir haksızlıga ugruyorum. Artık bu konuda mutlu olabilmek icin ne yapmam gerektigini bilmiyorum ne yaparsam yapıyım sanki bir yerde hersey tıkanıyor ve devamı gelmiyor çok zorlanıyorum. Konu hakkında ne yapmam gerekiyor nelerden yardım almalıyım acaba ?
Öncelikli olarak sevdiğiniz bir işte çalışabilmek büyük bir başarı ve ödül sayılır...Terfi alabilmek ya da daha da yükselmek istiyorsanız verilen her işe koşmayın...Yanlış duymadınız...İş yerinde olsun,aile içinde ya da arkadaşlarınız arasında fedakarlıklar yapmaya kalkmayın....Öyle bir duruşta oluun ki bu hem iş hayatınıza ,hem arkadaşlık ilişkilerinize hem de aile içinde kendinizi saydırmaya bakın....Tabii ki bir günde olmuyor ama görevinizin dışına hiç çıkmayın...Bu çok önemli....Belki saçma bir örnek olacak ama masanızda bir lokma simit varsa onu size sormadan kimse alamasın...Göz bile süzemesin...Ya da çok acil yapılması gereken bir dosyalama işi var mesela,siz de yapabilirsiniz ama başka bir arkadaşınızın yerine bunu yapmayın...Başkalarına saygılı olun tabii ki ama kimse sizin kaleminizi bile size sormadan alamasın...Herhangi bir saygısızlık olduğunda hemen aynı dakikada hakkınızı arayın,bunu kabul etmeyin.....Sözlü olarak mutlaka kendinizi savunun....Acı ama gerçek...Bir yerde okumuştum,yeteneklerinizi ve başarılarınızı yüksek sesle dillendirmekten de çekinmeyin....Bunların hiçbirini ben de yapabilecek karakterde değilim lakin dinlediğim bütün iş şikayetlerinde çok çalışanın arkasında kimse durmuyor...Siz yeteri kadar,olması gerektiği kadar yapın lütfen!Eğer benim tahminlerim yanlışsa da yani size gerekli saygı gösteriliyor ve sadece görevinizi yapıyorsanız da ya zamana bırakarak ya da gidip yetkili kişiyle ilerlemek istediğinize dair konuşma yapabilirsiniz....Bunu etraflıca düşünün tabii ki...Aynı alanda başka yerlerle de görüşün diyeceğim ama iş değiştirmek eskiden kolaydı...Şimdiki zaman ve şartlar biraz farklı olduğu için bunu öneremiyoruum ama siz yine de ara sıra ilanlara da bakmayı ihmal etmeyin...Ne diyebilirim ki....Sadece başarılı ve çok çalışkan insanların terfi alırken zorlanmasını aklım almıyor.....İnsana iyi niyetini bozduruyorlar....İşinize odaklanıp ''başarılı olmak''amacıyla değil de zamanı gelince her şey olur inancıyla devam etmenizi öneririm..Ekonomik olarak özgürlüğünüzü de düşünmelisiniz..''Başarılı olma''isteğinizi de anlıyorum ama öncelik severek yaptığınız bir işinizin olması ve ekonomik özgürlüğünüz....''Başarı''burada güdülenmenizi sağlayan bir araç sadece ,amaç olmamalı...Zaten işinizde çok iyiyseniz sonuç da başarı olur....''100'''almak için ders çalışmayız ama bütün konuları çalışırsak hiç soru kaçırmayız ''100''alırız sonuç olarak...Yani siz başarıyı hedeflemeseniz de o yine de gelir vazgeçmezseniz...%100 Düşünce Gücü kitabında ''Siz eğer bir mağarada yaşıyor olsanız ve dünyanın en iyi piyanosunu çalsanız ;dünya sizi gelir oradan çıkarır,gizlenemezsiniz.''der..Endişelenmeyin ve şu andaki konumunuza ve ayaklarınızın üzerinde durabilmenize sevinin....Bu sitede istediğiniz başka yöntemler de varsa arkadaşlarımız yazar tabii ki...
 
Öncelikli olarak sevdiğiniz bir işte çalışabilmek büyük bir başarı ve ödül sayılır...Terfi alabilmek ya da daha da yükselmek istiyorsanız verilen her işe koşmayın...Yanlış duymadınız...İş yerinde olsun,aile içinde ya da arkadaşlarınız arasında fedakarlıklar yapmaya kalkmayın....Öyle bir duruşta oluun ki bu hem iş hayatınıza ,hem arkadaşlık ilişkilerinize hem de aile içinde kendinizi saydırmaya bakın....Tabii ki bir günde olmuyor ama görevinizin dışına hiç çıkmayın...Bu çok önemli....Belki saçma bir örnek olacak ama masanızda bir lokma simit varsa onu size sormadan kimse alamasın...Göz bile süzemesin...Ya da çok acil yapılması gereken bir dosyalama işi var mesela,siz de yapabilirsiniz ama başka bir arkadaşınızın yerine bunu yapmayın...Başkalarına saygılı olun tabii ki ama kimse sizin kaleminizi bile size sormadan alamasın...Herhangi bir saygısızlık olduğunda hemen aynı dakikada hakkınızı arayın,bunu kabul etmeyin.....Sözlü olarak mutlaka kendinizi savunun....Acı ama gerçek...Bir yerde okumuştum,yeteneklerinizi ve başarılarınızı yüksek sesle dillendirmekten de çekinmeyin....Bunların hiçbirini ben de yapabilecek karakterde değilim lakin dinlediğim bütün iş şikayetlerinde çok çalışanın arkasında kimse durmuyor...Siz yeteri kadar,olması gerektiği kadar yapın lütfen!Eğer benim tahminlerim yanlışsa da yani size gerekli saygı gösteriliyor ve sadece görevinizi yapıyorsanız da ya zamana bırakarak ya da gidip yetkili kişiyle ilerlemek istediğinize dair konuşma yapabilirsiniz....Bunu etraflıca düşünün tabii ki...Aynı alanda başka yerlerle de görüşün diyeceğim ama iş değiştirmek eskiden kolaydı...Şimdiki zaman ve şartlar biraz farklı olduğu için bunu öneremiyoruum ama siz yine de ara sıra ilanlara da bakmayı ihmal etmeyin...Ne diyebilirim ki....Sadece başarılı ve çok çalışkan insanların terfi alırken zorlanmasını aklım almıyor.....İnsana iyi niyetini bozduruyorlar....İşinize odaklanıp ''başarılı olmak''amacıyla değil de zamanı gelince her şey olur inancıyla devam etmenizi öneririm..Ekonomik olarak özgürlüğünüzü de düşünmelisiniz..''Başarılı olma''isteğinizi de anlıyorum ama öncelik severek yaptığınız bir işinizin olması ve ekonomik özgürlüğünüz....''Başarı''burada güdülenmenizi sağlayan bir araç sadece ,amaç olmamalı...Zaten işinizde çok iyiyseniz sonuç da başarı olur....''100'''almak için ders çalışmayız ama bütün konuları çalışırsak hiç soru kaçırmayız ''100''alırız sonuç olarak...Yani siz başarıyı hedeflemeseniz de o yine de gelir vazgeçmezseniz...%100 Düşünce Gücü kitabında ''Siz eğer bir mağarada yaşıyor olsanız ve dünyanın en iyi piyanosunu çalsanız ;dünya sizi gelir oradan çıkarır,gizlenemezsiniz.''der..Endişelenmeyin ve şu andaki konumunuza ve ayaklarınızın üzerinde durabilmenize sevinin....Bu sitede istediğiniz başka yöntemler de varsa arkadaşlarımız yazar tabii ki...
Ve tabi yaşadığımız ortadogu coğrafyasında kişisel ilişkiler önemli iş dünyasında.
Üst yönetime yalakalık yapanlar. hafiyecilik oynayıp dedikodu yapanlar daha kıymetli.
Bir de yöneticiler kendi cinsine değil karşı cinse kıyamıyor nedense. Devlette bile böyle.
 
Ve tabi yaşadığımız ortadogu coğrafyasında kişisel ilişkiler önemli iş dünyasında.
Üst yönetime yalakalık yapanlar. hafiyecilik oynayıp dedikodu yapanlar daha kıymetli.
Bir de yöneticiler kendi cinsine değil karşı cinse kıyamıyor nedense. Devlette bile böyle.
Çok güzel tespitler...Kelime kelimesine katılıyorum,özellikle 2.söylediğiniz,yani ajanlık yapana bayılıyorlar...O yüzden dost bilip de kimseye güvenmemek gerekir...
 
16 yaşımdan beri çalışıyorum. Berberde, tezgahta, Mc Donalds'ta, Otellerde, hatta Amerikada Disneyland'de, Bulgaristanda turizm acentalarında vb bir çok işte çalıştım. 3 dünya dili konuşuyorum ve iyi paralar da kazandım.

İster istemez de çok fazla gözlem yapmış bulundum. Hatta öyle gözlemlerim de var ki (sizde de vardır), tüm yaşanmışlıklarıma sonradan kuşbakışı baktığımda gecikmeli olarak gerçekleşti. 1. tekil şahışken göremeyip, sonradan bir anda farkettiklerim. (biraz düşünün sizde de aynıları çıkar) Özetle kalıbımı basarak söyleyebilirim ki iş hayatında bazı yazılı olmayan kurallar var ve bu kuralların kesinlikle sektör veya coğrafya ile hiç mi hiç alakası yok.


En önemli kural : İşini severek yaparsan değil, yönetime yakın olabilirsen terfi alırsın.


Bu bir adaletsizlik değil, bizzat adaletin gereği olarak olur. İşini severek yapıyorsan zaten memur kafasında kalmak istiyorsundur. Yani kafanı kaldırıp yönetenlerin sinerjisini yakalayamıyorsundur. İşini iyi yapmakla, insanlara işlerini iyi yaptırtmak asla aynı şeyler değil çünkü. İşini iyi yapanlara terfi ya da yöneticilik değil, bonus veya ikramiye verilir. Onlar da genellikle buna sevinirler. İşler iyi gitmediğinde ise o ikramiyeler genellikle yönetim kademesinde gizlice paylaşılır ve payını alan herkes 3 maymunu oynar. Yönetime yakın olabilmek ise gizli ego ister. Varlık gösterebilme, fark yaratabilme ister. Bu tılsıma sahip olan insanlar genellikle bir işyerine girer girmez kimlerle nasıl yakınlık kuracaklarını hemen hissederler ve o yönde gelişim sağlarlar. Yöneticilerle ve üst düzey kişilerle hemen yıldızlarını barışık tutmaya çalışırlar. Oyunun kuralını bilirler. Yani bu iş biraz da kendini iş performansından bağımsız olarak ta kabul ettirebilme özelliklerine bakar.


***


Olaya analitik olarak spritüel taraftan bakarsak, terfi alamıyorsan çok büyük ihtimalle 2. çakranda bir tıkanma da olabilir. 2. çakra hayata asılma gücünün merkezidir. 1.ve3. çakrayı da darboğaza sokar eğer daralırsa. 1. çakra hayata bağlılık ve hayattan yer edinme, kölenmedir, 3. çakra hayattan kendine akıttığın tüm nimetleri ve fırsatları fiilen işleyebilme ve şekillendirme merkezindir. 2. çakra bu 2sinin geçişidir. Bu çakrası tıkalı olan kişiler zaten hayatta üreme, üretme, çoğaltma, bereket, ve birleşik getiri mucizesi gibi nimetlerden faydalanmakta zorluk çekerler.


Şunu unutmamak lazım : Biznes çevreleri ve plaza ortamları en üstten ilk 3 çakranın latifelerinin doğrudan doğruya pek te aranmadığı, ama en alttan ilk 3 çakranın da olmazsa olmaz olduğu yırtıcı ortamlardır. Yani sadece spritüel ve ruhani gelişim kitaplarının baskılarının yapıldığı bir yayınevinde bile işler vurdulu kırdılı olabilir. Biznesta başarı için malesef biraz dünyevi hırsların, yani 3B aleminin kurallarına göre oynamanın öğrenilmesi de gerekir .
 
Son düzenleme:
16 yaşımdan beri çalışıyorum. Berberde, tezgahta, Mc Donalds'ta, Otellerde, hatta Amerikada Disneyland'de, Bulgaristanda turizm acentalarında vb bir çok işte çalıştım. 3 dünya dili konuşuyorum ve iyi paralar da kazandım.

İster istemez de çok fazla gözlem yapmış bulundum. Hatta öyle gözlemlerim de var ki (sizde de vardır), tüm yaşanmışlıklarıma sonradan kuşbakışı baktığımda gecikmeli olarak gerçekleşti. 1. tekil şahışken göremeyip, sonradan bir anda farkettiklerim. (biraz düşünün sizde de aynıları çıkar) Özetle kalıbımı basarak söyleyebilirim ki iş hayatında bazı yazılı olmayan kurallar var ve bu kuralların kesinlikle sektör veya coğrafya ile hiç mi hiç alakası yok.


En önemli kural : İşini severek yaparsan değil, yönetime yakın olabilirsen terfi alırsın.


Bu bir adaletsizlik değil, bizzat adaletin gereği olarak olur. İşini severek yapıyorsan zaten memur kafasında kalmak istiyorsundur. Yani kafanı kaldırıp yönetenlerin sinerjisini yakalayamıyorsundur. İşini iyi yapanlara terfi ya da yöneticilik değil, bonus veya ikramiye verilir. Onlar da genellikle buna sevinirler. İşler iyi gitmediğinde ise o ikramiyeler genellikle yönetim kademesinde gizlice paylaşılır ve payını alan herkes 3 maymunu oynar. Yönetime yakın olabilmek ise gizli ego ister. Varlık gösterebilme, fark yaratabilme ister. Bu tılsıma sahip olan insanlar genellikle bir işyerine girer girmez kimlerle nasıl yakınlık kuracaklarını hemen hissederler ve o yönde gelişim sağlarlar. Yöneticilerle ve üst düzey kişilerle hemen yıldızlarını barışık tutmaya çalışırlar. Yani bu iş biraz da kendini iş performansından bağımsız olarak kabul ettirebilme özelliklerine bakar.


Günün sonunda yönetici pozisyonuna seni bir başka yönetici çekip çıkaracaktır. Sana o kişi referans olacaktır. O kilit kişi de bu tercihi kendine yakın ve kendine hürmet eden birileri içinden seçmek zorunda. İşini iyi yapan herhangi birisi asla yönetim kurulunda +1 oy ile konuşulmaz.
Olması gereken değil insanın ego merkezli aciz bir varlık olmasından dolayı.
Hadi diyelim bahsettiğin çalışanlar yönetici adayı olabilecek pozisyonlarda, olmayanları yüceltme gayesi nedir peki.. sırf komşunun, akrabanın, kocanın dedikodusunu rahatça yapabildiğin, sana arada sahte sevgi hayranlık gösterisi yaptığı için.
İşini düzgün yapan birisi neden ekstradan yönetici fanatikligi yapsin. Artı hiç kimse birilerinin sermayesiyle kurulan asla kendisinin olmayacak bir şirketi kendi işi gibi benimsemek zorunda değil. Görev ne verilirse anlaşma ne şekildeyse öyle çalışması yeterli.
 
Ahirzaman da iş ehil olmayanların eline verilecek.
Dili çatalli olan yalakalar beni işden kovdurmak için bile elinden geleni yaptılar.Sirf yöneticilere karşı dik durduğum için.Kiskançlik haset dedikodu ile birlikte sürekli açığımi arıyorlar.😁
Eşeğe altın semer taksan eşek yine eşek.
Böyle yalakalar siyasi partiler içinde çok mecvut.Devlet dairelerinde de.
Allah tuzak kuranlarin en hayırlısıdir.
Minik firavunlar ve şakşakcilar her yerde.😁😉
 


İşini düzgün yapan birisi neden ekstradan yönetici fanatikligi yapsin. Artı hiç kimse birilerinin sermayesiyle kurulan asla kendisinin olmayacak bir şirketi kendi işi gibi benimsemek zorunda değil. Görev ne verilirse anlaşma ne şekildeyse öyle çalışması yeterli.

İşini düzgün yapan, işinden ve maaşından da çok memnunsa zaten hiç bir sorun yok ki. Yönetici fanatikliği yapmasın boşu boşuna. İşini yapsın. Ama birisi gelip 3 ay içinde kendine müdür olduğu zaman da ben nerde eksik kaldım diye düşünmeye başlarsa uzun bir süre düşünmek zorunda kalabilir :D
 
Olması gereken değil insanın ego merkezli aciz bir varlık olmasından dolayı.

Egosu olmayana ekmek te yok artık :xx Tabi egoyu ben psikolojideki nötür anlamı ile kullandım. Halk arasındaki kibirli persona anlamı ile değil.

Ego "benlik" demek. Baskı kurma ve dirayet gücü demek. Benliği güçlü insanların imtihanı da zor. Ya çok iyi otorite kurarlar, saygı toplarlar , büyük yapıları ve insan kalabalıklarını yönetirler. Ya da işte çok pis göz tırmalarlar, antipati toplayarak harcanırlar ve kendileri gibilerle sürekli bir cebelleşme ve toxic etkileşim halindedirler.

Yani ego demek aslında senin tuttuğun yolda ne kadar ileri gidebileceğindir. Tuttuğun yol değil. Motor gücündür ego. Torkundur. İbrendir. Hedefine Asılma kabiliyetindir.
Biznesta ve show dünyasında ünlü ve başarılı olanlara genellikle egosal güçleri çok yardım eder.


O yüzden ironi yapıyorum ben de , egosu olmayana ekmek te yok. Büyük paralar da. Çünkü ağlamayan bebeğe mama yok.
 
Son düzenleme:
İşe niçin gidiyoruz para sorununu için para kazanmak için.Yeterli paramiz olsa çalismayiz.O yüzden hayatınizdaki para sorununu çözmeye odaklanın.Parasi olan kişiye herkes saygı duyar.İş yerindeki yöneticilerde bizden biraz daha fazla alıyor zaten.Onlar zaten param olsa da bıraksam bu kadar insan la uğraşmasam diyordur.
Bence insanın kendine bu sistem için gelir kaynaklari oluşturması gerekiriyor.Gelirin varsa otur evinde arada gez toz yıpranmaya değmez.

Ego(nefis) Ruh ile doğru orantıli bir insanın ruhu ne kadar güçlü ise egosuda o kadar kuvvetlidir.
Tasavvuf sana egonu yok etme demez.Çünkü nefisin de hakkı vardır.Egonu ruhun kontrolünde düzgün bir şekilde kullanacaksın.
 
İnsan sürekli nefis odaklı hareket ederse hezimete uğrar.Nefsin sonu hezimettir.Ruhunu doyurursan sürekli.Nefisinide kontrol altında tutarsan o zaman hayatın daha olumlu olur.
Dünya da iş yerlerinde heryerde insanlarin ego savaşlarini görüyoruz.
Sadece nefis ile hareket edenlerin yolun sonun da daha kötü şeyler bekliyor genellikle.
O yüzden ruha güç vermek ve nefis ruhu takip etmesi çok önemli.
 
Bütün arkadaşlarımız ,ben de dahil yukarıda bu soruyu soran arkadaşımız @disasternaz'a mantık ve spritualizm çerçevesinde cevaplarımızı vermişiz....Ama soruyu soran arkadaşımız bizimle birlikte beyin fırtınasına katılmıyor....Hiç sesi çıkmıyor....Bazen gerçeklerle yüzleşemediğimizde başımıza gelenlerin sorumluluğunu almaya hazır değiliz demektir...İstikrarın önemini anlatmaya çalışıyorum...Burada bazı üyeler soru sormuş olmak için mi gerçekten sorun yaşadıkları için mi bu başlıkları açıyorlar...?Bu önemli çünkü dışarıdaki hayatımızda da yaşadığımız sorunlara bu şekilde yaklaşıyorsak bazı sebepleri uzakta aramaya gerek yok...Bu platformdaki üslup neye ne kadar istekli olduğumuzu ve neyi ne kadar ciddiye aldığımızı ve sorunumuzu ya da hayalimizi ne kadar gerçekleştirmek istediğimizi çok net gösteriyor...Ne için olursa olsun bu böyle....Aile,iş,arkadaşlar,ikili ilişkiler,maddi durum,terfi....Aradığınız bir hakikat var....Ama bu soruyu öylece sorup bekliyor musunuz?Bazı işler bu yüzden erteleniyor...İçimizdeki hayat tutkusu ya da hayat enerjisi (Japonlar İkıgea diyorlar)hayatımızın her alanında öne çıkıyor....Terfiyi buraya bağlamak mantıksız gelebilir ama işyerinde de yaklaşım bu şekildeyse cevap belli...Terfi almaya açık mısınız?Ben şu anda soruyu soran arkadaşımın bu soruyu ciddiyetle mi sorup sormadığını merak ettim...Niyetim sadece yaklaşım tarzını ve üslubunu sorunun sahibine iletmek....Bunu da yazmak istedim...Belki hepimizde bu sayede bazı açılımlar olur...Hayatta bir gerçek aradığımızda ,sebep aradığımızda, süreyi düşünmeden istikrarlı bir şekilde peşine düşmeliyiz....Yarım işler yarım sonuçlar getirir..Tabii bu da bir seçim...Ben sonuca ulaşmak isteyen arkadaşlarım için bir hatırlatma olarak buraya not düşüyorum.....
 
O yüzden ironi yapıyorum ben de , egosu olmayana ekmek te yok. Büyük paralar da. Çünkü ağlamayan bebeğe mama yok.

Mesela etkili dualar da 2 çeşittir :

1- Tek seferde ve çok yoğun bir şekildeyapılan dualar. (can havliyle ağlayan bir bebek gibi). Evliyaların ve peygamberlerin duaları gibi.

2- Azar azar ama sürekli yapılan zayıf yoğunluklu dualar. Yani yoğunlaşmaya gücü yetmeyen (nefsinin beygir gücü zayıf kalan) kişilerin vadelere yayarak yaptığı dualar. Burada da amaçlanan şey zamanla beyinde bir algılama networkü oluşturmak ve beynin zamanla kendi kendini gerçekleştirmesine zemin hazırlamaktır. Çünkü beyne düşünmesi için bir isteğini bırakıyorsun o da bunu istemeye başlıyor. Bu uzun bir süreçtir. Ama meyvelerini vermeye başladığında tüm kapılar açılır ve bunun artık kapanması da pek mümkün değildir. Çünkü uzun vadede yapılan telkilsel yatırımlar beynin tüm fonksiyonlarını da ona göre inşa etti , dönüştürdü ve temeller artık sağlam. Bu yıllar da alabilir.


Görüldüğü gibi evren herkese, her tekamül seviyesine uygun bir şekilde cevap verir. Burada en önemli faktör isteyebilmektir. İnsanlar ya istemesini bilmiyorlar, ya da isteyebilmeyi kendilerinde bir zayıflık, acizlik, eziklik gibi görüyorlar. Bunun bir sonucu olarak ta içsel istekleri ile aralarında doğru bir üslüpta buluşmaktan (yani bilince gelmekten) kaçıyorlar. Bu da engelleme yaratıyor. İsteyememek asıl blokajdır. İstiyor olmanın sadece fikrini beğenmek ise bir aldanıştır. İnsanlar istiyorum dedikleri şeylerin birçoğunu aslında edinmekten kaçarlar. Kendilerini kandırırlar. Bu da kendilerini derinlikli olarak tanıyamıyor olmalarından kaynaklanır. Üst bilinçte yaşayan insanlar asla içsel kilitlenmişliklerini kabul etmek istemezler. Oraya inmek istemezler. Çünkü asıl hayat amaçları zaten iç dünyalarından olabildiğince yüzeye kaçmaktır. İstediklerini zannettikleri şeyler ise yüzeysel bir oyalanma ve gaflette kalabilme gerekçeleridir. Gerçeklerle yüzleşmenin ağırlığını hissettiklerinde ise gerekirse hayallerinden bile bir anda vazgeçebilirler. Çünkü dediğim gibi hayalleri sandıkları şey zaten içsel dünyalarından kaçıp sığındıkları dışsal bir oyalantı ilüzyonudur. Şifa aradıkları vakit şifacı onları kendi içsellikleri ile buluşturduğu anda dikkatlerini artık yakalayamazsın bu insanların. İç alemlerini zaptetmiş varlıklar artık tam kontrol sahibi olmuşlardır çünkü.
 
Son düzenleme:
Bütün arkadaşlarımız ,ben de dahil yukarıda bu soruyu soran arkadaşımız @disasternaz'a mantık ve spritualizm çerçevesinde cevaplarımızı vermişiz....Ama soruyu soran arkadaşımız bizimle birlikte beyin fırtınasına katılmıyor....Hiç sesi çıkmıyor....Bazen gerçeklerle yüzleşemediğimizde başımıza gelenlerin sorumluluğunu almaya hazır değiliz demektir...İstikrarın önemini anlatmaya çalışıyorum...Burada bazı üyeler soru sormuş olmak için mi gerçekten sorun yaşadıkları için mi bu başlıkları açıyorlar...?Bu önemli çünkü dışarıdaki hayatımızda da yaşadığımız sorunlara bu şekilde yaklaşıyorsak bazı sebepleri uzakta aramaya gerek yok...Bu platformdaki üslup neye ne kadar istekli olduğumuzu ve neyi ne kadar ciddiye aldığımızı ve sorunumuzu ya da hayalimizi ne kadar gerçekleştirmek istediğimizi çok net gösteriyor...Ne için olursa olsun bu böyle....Aile,iş,arkadaşlar,ikili ilişkiler,maddi durum,terfi....Aradığınız bir hakikat var....Ama bu soruyu öylece sorup bekliyor musunuz?Bazı işler bu yüzden erteleniyor...İçimizdeki hayat tutkusu ya da hayat enerjisi (Japonlar İkıgea diyorlar)hayatımızın her alanında öne çıkıyor....Terfiyi buraya bağlamak mantıksız gelebilir ama işyerinde de yaklaşım bu şekildeyse cevap belli...Terfi almaya açık mısınız?Ben şu anda soruyu soran arkadaşımın bu soruyu ciddiyetle mi sorup sormadığını merak ettim...Niyetim sadece yaklaşım tarzını ve üslubunu sorunun sahibine iletmek....Bunu da yazmak istedim...Belki hepimizde bu sayede bazı açılımlar olur...Hayatta bir gerçek aradığımızda ,sebep aradığımızda, süreyi düşünmeden istikrarlı bir şekilde peşine düşmeliyiz....Yarım işler yarım sonuçlar getirir..Tabii bu da bir seçim...Ben sonuca ulaşmak isteyen arkadaşlarım için bir hatırlatma olarak buraya not düşüyorum.....
Tüm cevaplar için teşekkür ederim. Yani iş yoğunluğum nedeniyle evet size katılmadım bir süre. Ama bukadar güzel bir tartışma olacağını düşünmedim açıkçası işyerinde yaklaşımım bu degil ama bazı seylerden ilk olumsuzlukta vazgecmek konusunda kesinlikle sorunum olduğunu düşünüyorum evet. Bu hayatımın her alanında geçerli bir özelliğim belkide. Sorunlu ortamlarda ısrarla kalmayı benimseyemedim. Ama çok güzel tavsiyelerde bulunmuşsunuz. Belkide bu yazılanlar benim gibi düşünen başka insanlarda ışık tutar diye umut ediyorum.
 
Tüm cevaplar için teşekkür ederim. Yani iş yoğunluğum nedeniyle evet size katılmadım bir süre. Ama bukadar güzel bir tartışma olacağını düşünmedim açıkçası işyerinde yaklaşımım bu degil ama bazı seylerden ilk olumsuzlukta vazgecmek konusunda kesinlikle sorunum olduğunu düşünüyorum evet. Bu hayatımın her alanında geçerli bir özelliğim belkide. Sorunlu ortamlarda ısrarla kalmayı benimseyemedim. Ama çok güzel tavsiyelerde bulunmuşsunuz. Belkide bu yazılanlar benim gibi düşünen başka insanlarda ışık tutar diye umut ediyorum.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim...Sizin sorunuz sayesinde biz de düşünme fırsatı bulduk...Sadece sizde değil inanın en küçük olumsuzlukta benim de moralim bozulur....Bir süre uzaklaşırım ama kendi yazdıklarım benim için de bir eleştiriydi...Çok tukulu ve istediğimin peşine düşmekten hiç vazgeçmeyen biri olarak o yolda başka gerçeklerle de karşılaştım ve de hala karşılaşmaya devam ediyorum...Hepimizde olan bir durum ,ara ara geri çekiliriz...Bu iyi de olur ama ne zaman durup ara vereceğimizi de düşünmemiz gerekiyor....Bazen bir şeyin olmasına ramak kala geri çekilmek zaman kaybettirir.....Herşey sıcağı sıcağınayken müdahele edilmeli....Tabii ki bu arada sakin kalarak ve eylemlerimize devam ederek olmalı....Yoksa herkesin yorulduğu,dinlendiği ve uzak durmak istediği zamanlar oluyor....Burada zamanlamaya dikkat çekmek istedim....Sizi de verdiğiniz cevaptan ötürü takdir ettim...Gerçekten düşündüğümden daha bilinçli bir kişilik sergilediniz...Siz gelişmeye ve ilerlemeye açık olduğunuzu üslubunuzla gösterdiğinize göre hep beraber bir açılım yaşadığımızı düşünüyorum....Başka konuarla ilgili fikirleriniz ya da sorularınız varsa ara sıra yine tartışabiliriz burada,merakla bekliyorum:)Benim gönlümü aldınız ,ben de sürç-ü lisan ettiysem affedin....
 
İş yerindeki aksilikler genellikle çalışanların gizli yeteneklerini, hakimiyet ve dokunulmazlık alanlarını veya matrixi bükebilme kabiliyetlerini de ortaya çıkarıyor. Hatta zamanla bu yönlerini geliştiriyor. Yani aksilikler en baştan kötü değiller. Fatal hatalar elbette ki uyku kaçırabilir. Allah kimseye fatal error yaptırmasın. Ama belli başlı telafisi mümkün olan aksilikler herzaman podyum gibi bir şeydir. Zamanla Kaldıracın olurlar.
 
Geri
Üst