İntikam mı ? Affetmek mi ?

Elnora_alila

Elit Üye
İntikam, ruhun değil nefsin dilidir. İnsanın incindiği anda beliren bu tepki, yüzeyde adalet duygusunu tatmin edecek gibi görünse de, aslında kişinin içsel yükünü çoğaltan bir zincirleme reaksiyondur. Çünkü her intikam duygusu, zihni geçmişe sabitler; geçmişin acısıyla bugünü kurar. Bu ise ruhu aşağı çeken en güçlü bağlardan biridir.

Kadim öğretiler, intikamın insanı ağırlaştırdığı, enerjisel düzeyde onu daha düşük frekanslara sabitlediğini belirtir.

Budist metinlerde bu durum : “Nefret eden kişi, kendini zehirleyen kişidir” şeklinde aktarılırken,
Hindu öğretisinde Krishna'nın Bhagavad Gita'da dile getirdiği gibi : ''Öfke zihni karıştırır, aklı yok eder ve kişiyi karmanın daha yoğun halkalarına hapseder. ''
Tasavvufta ise intikam Nefs-i emmare”nin bir yanılgısı olarak görülür : ''Kişi intikam aldığını sandığında aslında nefsine hizmet etmiş olur.''

Bu nedenle affetmek yalnızca bir erdem değil, aynı zamanda ruhun yücelme aracıdır.

Affetmek, yapılanı unutmaktan ya da onaylamaktan ibaret değildir. Aksine, yaşananı idrak edip onun üzerindeki enerjisel bağı kesmek, yükü salıvermek ve ruhu hafifletmektir. Mevlânâ, affetmeyi bir yücelik hâli olarak tanımlar çünkü affeden kişi, incinmişliğine hükmederek nefsin değil ruhun seçimini yapmıştır.

Kozmik yasa düzeyinde affetmek, karmanın çözülmesini başlatır. Çünkü intikamla verilen her tepki yeni bir sebep-sonuç zinciri doğurur ancak affetmek zincirin son halkasını bırakmak gibidir. Bu bırakış, ilahi plana güvenmeyi, adaletin daha büyük bir sistem içinde işlediğini kabul etmeyi gerektirir. Böylece ruh artık taşıyıcı değil, tanık olur.

İntikam ise bu sistemde bir tür tekrar döngüsüdür; kişi bir öfkeyle cezalandırdığını düşünürken aslında aynı frekansın içine yeniden çekilir. Fakat affettiğinde, o frekansın dışına çıkar. Aynı oyunun parçası değildir. İntikam insanı aşağıya çeker çünkü onu zaman, ego ve illüzyon zincirine bağlar. Affetmek ise yükseltir; çünkü ruhun doğasına en yakın hâl özgürlük, hafiflik ve sevgidir.


Kuantum enerji diliyle söylemek gerekirse :

İntikam → Kapalı sistem – düşük frekans – tekrar eden kalıp
Affetmek → Açık sistem – yüksek frekans – yaratıcı enerjiyle uyum


Kapalı sistem, dış dünyayla alışverişi sınırlı veya yok denecek kadar az olan, kendi içine döngüsel biçimde sıkışmış sistemdir. Kuantum ve enerji dilinde bu, enerji dönüşümüne izin vermeyen, aynı duygular, inançlar ve düşünceler etrafında sürekli dönen bir alan anlamına gelir. Dönüşemez sadece döner. Ve bu döngü kişisel zaman hapishanesi hâline gelir.

Açık sistem ise dışarıyla enerji alışverişine açık, içsel enerjinin dönüşümüne ve gelişimine izin veren, sürekli yenilenen bir yapıdır. Yükselen spiral gibi işler: geçmişten değil, deneyimden öğrenip yukarıya çıkarır.


Kaynakça,

Mesnevi - Mevlana Celaleddin
Dhammapada - Budist Metinleri
Ludwig von Bertalanffy – General System Theory
 
İntikam alabilecek kadar güçlü olmadıkça, affedişlerin tamamı birer kaçış, blokaj veya gizli öfkeye dönüşebilir. İnsan, duygularını bir anda saklayabilen bir varlıktır. Hatta kendinden bile saklar, saklamadan önce save eder ve gerisini unutabilir. Bu da bir çeşit kendini kandırma haline kolaylıkla evrilebilir. Kendini kandırma haline Kuranda "nefsini sarıp örtmek" denir. Yani saf bilincinin üstüne bir başka bilinç katmanı inşa edersin, sonra bir başka katman daha, sonra bir diğerini. Böylece gelip geçicilikler üzerine inşa ettiğin bu katmanların arasında bir şeylerin yolunda gitmediğini hissedip özünü yoklamaya çalıştığında da ona ulaşmak neredeyse imkansız hale gelebilir. Çünkü üst üste destekli bir şekilde inşa ettiğin bilinçlerini aça aça, dele dele, yıka yıka ilerledikçe her seferinde yeni bir bölüm sonu canavarı gelir ve savrulursun, tevhidde tutunmakta geç kaldıysan da pergelin bir ayağını nereye hangi bilince sabitlemen gerektiğini artık bilemezsin. "İşte bu artık benim, kendimim" dediğin yerde kendin olarak kendini yanıltmaya, savurmaya başlarsın. Yaşadım ordan biliyorum. Sonunda da Ortalardan bir bilinç katmanı seçer ve orada kalırsın. Oradan devam edersin gelip geçici kimlikler inşa etmeye. Veya kendini güvende hissetmek için o son kullanma tarihi görünmez yazıyla yazılı kimlikte sımsıkı tutunmaya.


İntikam almak bize tavsiye edilmiyor. Ama önce intikam alabilecek kadar güçlenmemiz, güçler dengesini sağlamamız gerekir. Affetmek işte bundan sonra işgörür bir hale geliyor.

Bir rus mafya sözü vardır : Bende silah varsa, sende sadece yumruk varsa oyunun kurallarını ben koyarım. Bende silah varsa, sende bıçak varsa seni fazla hırpalamam. Bende silah varsa, sende de silah varsa, işte o zaman oturup problemlerimizi konuşarak çözebiliriz.


İntikam hakkından feragat etmek için önce intikamını alabilecek kadar cesaret, güç ve özgüvene ulaşmak gerek.
 
Son düzenleme:
Affetmeyi güç dengesine bağlayarak güçlü bir argüman sunuyorsun fakat güç göstergesinin kapalı bir sistem olduğunu ; içsel huzuru getiremeyeceğini atlıyorsun. Korku odaklı dindarlıktan farkı var mı ? Şahsen ben fark göremiyorum. Affetmek koşullandığında adına affetmek denebilir mi ?

Koşul dediğimiz nefsin hükmüdür. Paragrafında : ''Kendini kandırma haline Kuranda 'nefsini sarıp örtmek' denir. '' cümlesiyle geçen tabir, savunma mekanizması ile oluşan koşuldur. Haliyle kişi mutmain olamaz. Mutmain olamayan birey güç ister.

Doğru affediş mutmainden geçer. Tevekkül edebilirsen, affedersin.
@Retro
 
Affetmeyi güç dengesine bağlayarak güçlü bir argüman sunuyorsun

Tabi ki güç dengesine bağlıyorum. Güce takılı kalma, denge unsuru var. Yok etmeye gücün varken yaşatmayı seçebiliyorsan seçimlerin değer kazanır. İntikamını almaya cesaretin olacak evvela. İrade farkımızı ortaya koymanın tek bir yolu var o da , Çift taraflı eşit baskıya maruz kalacaksın ki seçimlerin de bu eşit şartlarda senin özden gelen kimliğini belli edecek..

Hz. İsa bile sağ yanağına vurana sol yanağını uzatıyor. Ama bir farkla. Eğer bir beddua ederse kendisine el uzatan adamın perperişan olacağını da çok biliyor yani burada güç faktörü yine kendisinden yana. Eğer dengede bir çarpıklık olsaydı bu sefer de gizli korkaklık olacaktı. Korktuğu için affediyor olacaktı. Halbuki incili bir kere okuyan hemen görüyor Hz. Isa laflarını acımadan cömertçe nasıl söylediğini. Herkesi lafları ile yeniyor hatta. İlk taşi en günahsız olanınız atsın diyor mesela. Güç her daim açık ara kendisinden yana oluyor.


fakat güç göstergesinin kapalı bir sistem olduğunu ; içsel huzuru getiremeyeceğini atlıyorsun.


Güç gösterisi ile alakası yok. Taşıdığın gizli güçle alakası var. O güce ulaştıysan zorbalanırken bile seni zorbalayanı kolayca affedebilirsin. O güce ulaşamadan affetmeye çalışırsan evvela kendi merkezine yeniden girip güçlenmen gerekir.
 
İntikam hakkından feragat etmek için önce intikamını alabilecek kadar cesaret, güç ve özgüvene ulaşmak gerek.

İçsel güç ve dışsal güç arasında denge olması gerekir ki affedebilsin diyorsun fakat bireyin 30'lu yaşlardaki dışsal gücü 70'li yıllar ile aynı olamayacağı için bu güç dengesinin elbette bozulabilir bir kavram olduğunu düşünüyorum. Çünkü dışsal güç şartlara bağlıdır ve ego ile alakalıdır. Haliyle cesaret kavramı bile tıpkı insan gibi geçicidir. Eğer sen dışsal güç ile nötralize edilmiş bir affedişin doğru olduğunu düşünüyorsan saygı duyarım ama benimsemem.

zorbalanırken bile seni zorbalayanı kolayca affedebilirsin

Ve yeniden belirtiyorum : Mutmain olmayan kişi affedemez. Önce tevekkül sonra takdiri kabulleniş.
 
Ve yeniden belirtiyorum : Mutmain olmayan kişi affedemez. Önce tevekkül sonra takdiri kabulleniş.


Mutmain olmak demek dengeye gelmek demek. Kalpler ancak Allahı zihretmekle mutmain olur diyor. Yani esmalarından hangisi fazla titreşiyorsa, sen onu dengeleyici esmaların farkındalığı ile pekiştireceksin. Selam esman fazla ise sınanacağın alan mutlaka konfor alanındır. Aşırı olursa gelişimin durma noktasına gelebilir. eser miktarda Delal esması gerekir (yoldan çıkarak, saptıran demek) ki kendini gerçekleştirdiğin zaman yeniden konfor alanına (öz esmana) hakkıyla dön ve orada sağlıklı büyü. gibi. Duygu dengesi, içsel ve dışsal uyaranlarının, içler dışlar çarpımı ile birbirlerini sadeleştirdiğinde 1:1 orana yakın bir oran vermesidir.

Ben de diyorum ki dengede olmayan birinin yaptığı amelleri (mesela birini affettiğini zannetmesi) bunu doğru bir şekilde farketmesini engeller. Bazı duyguları eksik kalıyor çünkü, bazı duyguları da alan işgal edercesine çok fazla. Doğru farkındalık geliştirmek için bile tevhidde kalabiliyor olmak gerek. Tevekkül ondan sonra geliyor. Neye tevekkül edeceksin kodlarında tekillik pekişmidiyse ? Vekil kılmak demek tevekkül. Neyi kendine vekil kılacaksın ve sırtını kime yaslayacaksın ?
 
Kötülerden intikam almak lazım.İyileri de affetmek.Çünkü kötüye iyilik yaparsan sana daha fazla kötülük yapar.
Allah in müntakim esmasi boşuna yok.
 
Benim yönetici esmam Ya Gaffar yani çokça bağışlayan günahlari örten anlamında.
Ama ismimin enerjisinde ne kadar merhamet varsa bir o kadar sertlik çetinlik koymuş yaratıcı.Affedince rahatlıyorum.Ama bir yandan da daha dengeli olmak için terse gitmek gerekiyor.Herseyin aşırısi zarar veriyor çünkü.
 
Allah rahmeti gazabından fazladır.
Celal esmalari cehennem içindir.
Cemal esmalari ise cennet içindir.
Cennet merhamet,sevgi frekansinin en üst seviye olduğu yer.
Önemli olan Alllah in Ahlaki ile ahlaklanmak olduğunu düşünüyorum.
 
İntikam mı, affetmek mi?

Ortası var.
Bireysel olarak affedip, gönlünü rahat tutup, ilahi olarak ta profesyonelce davacı olmak. Yani Allaha bırakmak.



Bir laf vardır : " günahımı alıyorsun " diye.
Yani haketmeksizin bir zulme veya kötülüğe uğradığımızda, aslında bizi kendi rutin döngümüze sokmuş olan bazı amellerimizin (günah veya getirisi olmayan girdilerimizin) üzerimizdeki bazı kalıplaşmış otokontrolü de düşer. Bunu ilginç bir farkındalık periyodu izler. Bu hiç şaşmaz. Aydınlanmalar haksızlığa uğradıkça gelir. Ayetler bile en sıkışık ve zulüm altında olan dönemlerde gelmiştir. İnen her ayet, öncesindeki bir umutsuzluğa, acze veya kilitlenmiş bir duruma bakar.


"Bak gunahımı alıyorsun! "
Normalde kimse kimsenin günahını alamaz. Böyle bir transit yükleme yok. Buradaki söz mecazidir. Ama herkes herkesin bilişsel izdiraplarına gark olabilir. Özellikler de ağır bir şekilde itham ettiğimiz, hakkına girdiğimiz insanların kronik izdiraplarına da ortak oluruz. Yani günahlarını bu yolla alırız. Onlar günah yüklerinden doğacak getirilerin bir kısmını bizim vesilemizle hafifletirler. Kimse kimsenin karmasina ortak olmak istemezken, herkes herkesin üstünden kolayca geçinmek ister. E nasıl olacak bu iş? Bunun bir gül/diken dengesi var.


Yani kötü karmanın sahibi ağacın köküne sahiptir, o degismez. Ama o ağaca yaklaşırsan, meyvesini yersen, cekirdeği Kendi bahcene düşer. Ortak oluverirsin anlamadan.
 
Son düzenleme:
Bu zaten hep böyledir.Hz.Muhammed yanaşirsan onun karmasinida yaşarsın.
Hz.Süleyman Hz.Musa yanaşirsan onlarında karmasini yaşarsın.Meyvesini yiyeceksin ya hani ondan kaynaklaniyor.
Ama bakış açini biraz şeytani buldum.
Kar zarar dengesi kurar gibi.
İmanın ve inancın içinde böyle bir şey yok.
Allah teslim olmak var.
Zaten bazı şeyleri seçmesin.Onlar sana zorla seçtirilirler.Çünkü kimse yaratılişina aykırı hareket edemez.Ederse de ettiği kadar da zarara uğrar.
 
Ne intikam alabiliyorum ne affedebiliyorum. Sadece kurı kin güdüyorum, sanki intikam alırsam o seviyeye inecekmişim gübü düşünüyorum, ciddi bir barındırdığının farkındayım.
 
Kibir en büyük intikamdir.
Habibi Kibirya demişler peygamber efendimize.
Kibirli insanlara kibirli yanaşmak sünnettir.
 
Kibir en büyük intikamdir.
Habibi Kibirya demişler peygamber efendimize.
Kibirli insanlara kibirli yanaşmak sünnettir.
Ben bunu farkında olmadan çok yapıyorum. Kibirli insanlara karşı en çok yok sayma, varlığını reddetmek şeklinde bir görmezden gelme, bazen de küçümseyici tavır almak. En çok zorlarına giden ise yok sayma, bakıp görmeme, varlıklarını reddetme vs Ama gerçeği söylemek gerekirse kendi açımdan açık bir kibir halinde olduğumun farkındayım. Öyle bir raddeye geliyor ki o büyüklenen kişi ağlamaklı oluyor bazen ağlıyor. Ama en nihayetinde bu bir kazanım değil bana göre. Mütekebbire kibir sadakadır evet ama bunun da adil olması gerekir.
 
Çok doğru evet dengeli ve adil olmak zorundasınız.Mütevazi halkın düşük tabakasına karşı mütevazı olmalıyız.
Ama sistemin içinde her yerde kibirli insanlar mevcut onlara karşı dik durup kendizi bilmelisiniz.Çünkü insanlar her yerde ego tatmine açik yaratılıştalar.
 
Ben de diyorum ki dengede olmayan birinin yaptığı amelleri (mesela birini affettiğini zannetmesi) bunu doğru bir şekilde farketmesini engeller. Bazı duyguları eksik kalıyor çünkü, bazı duyguları da alan işgal edercesine çok fazla. Doğru farkındalık geliştirmek için bile tevhidde kalabiliyor olmak gerek. Tevekkül ondan sonra geliyor. Neye tevekkül edeceksin kodlarında tekillik pekişmidiyse ? Vekil kılmak demek tevekkül. Neyi kendine vekil kılacaksın ve sırtını kime yaslayacaksın ?
Affetmek yapılanı unutmak değil, idrak etmektir belirtecini konuda paylaştım. Gerçek idrak teslimiyetten geçer. Aklınla gördüğünü anlamaya çalışır, kalbinle görünmeyeni görürsün. Musa'ya : Sen benimle asla sabredemezsin diyen Hızır gibi.. Bilgide derinlik seni hakikate yaklaştırmaz.

Bir şeyin özünü bilmek istiyorsan önce kendini bileceksin. Tekliğe gitmek için önce çokluğu göreceksin ki özü bulabilesin. Ama sen diyorsun ki ortada bir tekillik var ve sen bunun bilinci ile hareket etmelisin. Katılmıyorum. Herkes tek bir kaynak inancına sahip değildir fakat sonuçta herkes tek bir kaynak inancına ulaşır. Adı ne olursa olsun..

İnsanın vekili insandır. Ben dediğin yılların referansı ile yola çıkarsın. Her şey ben ile başlar ; idrak ile, akletmek ile basamak atlarsın.

Kişi önce şunun bilincine varmalı : Sen, hayrı çekmek için yaratıldın. Ama önce neyin hayır olduğunu anlamayı öğreniyorsun.

Buradaki hayır kavramı akış ile rezone olmayı, şükür ve hakkaniyetle titreşmeyi öğretir. Bir vekil istiyorsan yaratımı yükle sırtına. Doğayı gözlemle, sevgiyi sadece insana değer görme, evine girdiğinde seni dört duvarda güven ile tutan ; taşa, elemente şükran sun. Suya saygı duy.

Veren her zaman el değildir. İçten bir saygı ve minnettarlık da veren el kadar kıymetlidir. Sonra tevekkül et ki verdiğin kadar alan kapılar sana açılsın.
 
Yapay zeka sordum birde Ya Hadi,Ya Reşid,Ya Müderrik ,Ya Semi dedi.
Sen nasıl yapıyorsun?
İnternetten araştırdım harflerin karşılığını fakat sesli harf ile ilgili bilgiye denk gelince biraz garip geldi bana. Bütün harfleri kullanarak çıkardım hesabı.

Yönetici esmam : Hayy
Fıtri esmalarım : Alim, Latif ,Kafi ( Bu dört esma baskın )
Eksik olan 4 esmaya da çalışmam gerekiyor.

Detayların üzerinde gezerken yapay zekaya sordum ama tekrar kontrol etmelisin. Ebcedi sıralamaya göre vermesin.

''Ebcedi sıralamaya göre değil değere göre, tam sayısal frekans baz alınarak ; enerji dengesizlikleri, baskın olan yönler, harf frekansları ile profille.'' Yazarsan daha sağlıklı cevap alabilirsin. Sonucu yine de kontrol etmelisin. Dene bence
 
Geri
Üst