"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İnsan-ı Kamil mertebesi nedir? Nasıl ulaşılır?

yare-i yarim

Elit Üye
İnsan yaratılmış varlıklar arasında mükemmel bir yaradılışa sahiptir. Allah’ın sıfatlarından tecelliler taşımaktadır. Kur’an-ı Kerim’in insanla ilgili birkaç ayeti şöyledir: Meleklere hitaben şöyle deniliyor: “Onu düzenleyip insan şekline koyduğum ve ona ruhumdan üflediğim zaman hemen ona secde edin.” (Hicr, 15/29; Sad, 38/72) “Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tin, 95/4) “Allah sizi yeryüzünde halife yaptı.” (En’am, 6/165) “Gerçekten insanoğlunu şerefli/kerim kıldık.” (İsra, 17/70)

Bu ayetlerde insanın ilahi, sermedi, lahuti ve batıni bir yönünün bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Elbette insanın eksikliğini, yetersizliğini, isyankarlığını, nankörlüğünü, zayıflığını vs. vurgulayan ayetler de vardır. “İnsan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 4/28) “Doğrusu insan hırslı ve huysuz yaratılmıştır.” (Mearic, 79/19) vb. Ancak tasavvuf geleneğinde, özellikle de vahdet-i vücud anlayışında, insanın daha çok birinci sırada zikredilen özellikleri öne çıkarılarak bir insan-ı kamil anlayışı geliştirilmiştir.

Hallac-ı Mansur, “Allah Adem’i kendi suretinde yarattı” hadisinden yola çıkarak, Allah’ın kendi nefsinde, kendisi için tecelli ettiğini söylemiştir. Bu tecelli ile Allah, kendi isim ve sıfatlarının hepsini kuşatan suret vücuda getirmiştir. Hallac’ın bu anlayışı daha sonra İbn Arabi’nin insan-ı kamil düşüncesine zemin hazırlamıştır. İbn Arabi’ye göre insan-ı kamil Allah’ın bütün isimlerini bilen tek varlıktır, insan-ı kamil, maddi ve manevi bütün kemal mertebelerini kapsamaktadır.

İnsan-ı kâmil mutlak anlamda birdir ve o da Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Henüz adem balçık halinde iken peygamber olan Muhammed’dir. Yani Hakikat-i Muhammediyye’dir. Onun yolundan giden veliler ise Hz. Muhammed’in vekilleri olmaları hasebiyle insan-ı kamil olarak adlandırılırlar.

Ruhani, cismani, akli, duyulur (hissi) ve hayali tüm alemler insan-ı kamilde dürülmüştür.
Bu alemlerin unsurlarını kendisinde barındırmaktadır. Zira insan suret yönünden küçük alem (mikrokozmoz) olmakla beraber, mana yönünden büyük alemdir (makrokozmoz). Nitekim Hz. Ali bu hususta şöyle demiştir: “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, halbuki alem-i ekber sensin ve o sende gizlidir.”

Mesela on sekiz bin alemin bir havan içinde dövüldüğü, macun yapıldığı ve bu macundan bir şey oluşturulduğu farz edilse bu oluşturulan şey insan-ı kamil olurdu. İnsan-ı kamil on sekiz bin alemi on sekiz bin gözle seyreder. Her bir aleme girer ve girdiği alemi o aleme uygun bir gözle seyreder. Hissedilirler alemini duyu gözüyle, akledilirler alemini akıl gözüyle, manaları yani ruhlar alemini kalb gözüyle seyreder. İnsan-ı kamil için mülkte, melekutta ve ceberutta hiçbir şey örtülü ve gizli değildir. O eşyayı ve eşyanın hikmetini olduğu gibi bilir.

Mertebeler ve alemler birbirinin aynasıdırlar. Lahutun aynası ceberut, ceberutun aynası melekut, melekutun aynası mülktür. Bütün bu alemlerin aynası ise insan-ı kamildir. Çünkü insan-ı kamil Allah’ın halifesidir ve Allah’ı gösteren aynadır. İnsan-ı kamil hem ilahi hem de aleme ait bir aynadır. Yani insan-ı kamil kendisinde bütün varlık mertebelerini toplamıştır. Bundan dolayı insan-ı kamilin varlığı hem Hakk’a hem de halka ayna vazifesi görür.




Hz. Mevlana’nın oğlu Sultan Veled hazretleri buyurur:
“İnsan bedeni Hakk’ın dükkanıdır. İçinde Rahman’ın sıfatları vardır. Az olsa bile bu sıfatlar aydınlatıcıdır. Bu azdan çoğa doğru seyret!”

Hakk her insanın varlığına hayat, ilim, irade, kudret, semi, basar, kelam vb. gibi sonsuz sıfatlarından bir miktar koymuştur. Böylelikle insana azdan çoğu istidlal edebilme yeteneği vermiştir.

Arifin kendi hakikatini tanıması demek insan-ı kamil olmak demektir. İnsan-ı kamil, ilahi tecellilerin temsilcisi olduğu için onu tanımak Allah’ı tanımak demektir. Bu yüzden tasavvufi muhitlerde: “Kendini bilen Rabb’ini bilir” hadisi yaygınlık kazanmıştır.

Salik, insan-ı kâmil mertebesine ulaşınca mutlak olan Hakk’a ayna olur.
Kendisine ne yönden tecelli gelirse o tecelliyi tahsis etmeksizin ve kayıtsız yani gelen tecelliyi hiçbir şeyle sınırlanmamış bir biçimde kabul eder.

İşitmesi, Allah’ın işitmesi…

Görmesi, Allah’ın görmesi…
 
Okültizmde, Tasavvufta, Teozofide, Mistisizmde, kimi Doğu dinlerinde ve çeşitli tradisyonlarda rastlanan bu tanımlamadan; mükemmel insan, ideal insan, müteal insan, İnsan-ı Kamil, Adam Kadmon, Cheun- jen, Purusha gibi çesitli adlarla söz edilir. Adam Kadmon İbranice'deki adıdır. Adam Kadmon adı İbrani tradisyonunda iki anlamda kullanılır: Birinci anlamıyla Aden Cenneti'nde meydana getirilen Adem'i ifade eder. İkinci anlamıyla mükemmel insanı ifade eder. Burada ikinci anlamı söz konusudur. Adam Kadmon kabalistlere göre, soyut anlamıyla, insanın, spiritüel gelişim sonunda ulaşabileceği en mükemmel, en bilge halidir. Kabala'ya göre insan, Adam Kadmon düzeyine otuziki aşamalık bir sürecin sonunda varır ve o zaman yüce ya da kutsal aleme dahil olur.
Bu mükemmel insan Taoizm'de Cheun-jen, Hint'te Purusha, Tasavvufta İnsan-ı Kamil adını alır. (Kimi mutasavvıflar bir ayrım yapmak amacıyla, dünyevi insan için, insan terimi yerine beşer terimini kullanmayı tercih etmişlerdir.) Mükemmel insan kavramıyla, insan bedenine enkarne olan varlıklar için en ideal tekamül hedefi, insanlar için olabilecek en mükemmel düzey ifade edilmektedir. Dolayısıyla, İnsan-ı Kamil; üç boyutlu alemdeki tekamülünü tamamlamış, " dört boyutlu alem"e geçme liyakatini edinmiş varlığın tekamül düzeyini simgelemektedir. Fakat neo-spiritüalizme göre, ruhsal tekamülün sonu olmadığından, ruhsal tekamül dört boyutlu aleme geçişle de bitmez. Bir kaynaga göre, üç boyutlu alemdeki tekamüllerini tamamlayan varlıkların dört boyutlu alemde Ruhsal Planlar halinde birleşmeleri, Ruhsal Plan kavramının bulunmadığı ya da unutulduğu yüzyıllarda Tann ile birleşme biçiminde yorumlanmıştır.

Alıntı
 
Bide tabi hakikatin gerçek hakikat olup olmadığı ve insanın ona erişip erişemeyeceği gerçeği var :)
Biz, (aydınlatıcı ve uyarıcı) bir Resul göndermedikçe (hiçbir kavme ve kişiye asla) azap yapmayız (kendilerini sorumlu tutmayız). İsra,15

Hakikat herkese ulaşıyor. Ama bizler hakikatin mi yanında olmayı tercih ediyoruz yoksa hakikat sandıklarımızın mı mesele biraz bu.
 
Bide tabi hakikatin gerçek hakikat olup olmadığı ve insanın ona erişip erişemeyeceği gerçeği var :)
Hakikat zaten kelime manası olarak da "hakkat,sahiden,gerçekten.." gibi manalara geliyor.varmışsa şüphe götürmez hakikattir.ona erişenler zaten insanlardır.sıradan insanlar.ama en ön sıradan.
Gönülde bitiyor galiba olay
Evet baş aktör gönüldür.duvarın arkasındakini baş gözü değil gönül gözü görür.nefs-i mutmainneden (velayet makamı) sonra hala nefsinle cehd edersen elbette nefsin 7.mertebesi olan nefsi kamileye yükselirsin.
 
Okültizmde, Tasavvufta, Teozofide, Mistisizmde, kimi Doğu dinlerinde ve çeşitli tradisyonlarda rastlanan bu tanımlamadan; mükemmel insan, ideal insan, müteal insan, İnsan-ı Kamil, Adam Kadmon, Cheun- jen, Purusha gibi çesitli adlarla söz edilir. Adam Kadmon İbranice'deki adıdır. Adam Kadmon adı İbrani tradisyonunda iki anlamda kullanılır: Birinci anlamıyla Aden Cenneti'nde meydana getirilen Adem'i ifade eder. İkinci anlamıyla mükemmel insanı ifade eder. Burada ikinci anlamı söz konusudur. Adam Kadmon kabalistlere göre, soyut anlamıyla, insanın, spiritüel gelişim sonunda ulaşabileceği en mükemmel, en bilge halidir. Kabala'ya göre insan, Adam Kadmon düzeyine otuziki aşamalık bir sürecin sonunda varır ve o zaman yüce ya da kutsal aleme dahil olur.
Bu mükemmel insan Taoizm'de Cheun-jen, Hint'te Purusha, Tasavvufta İnsan-ı Kamil adını alır. (Kimi mutasavvıflar bir ayrım yapmak amacıyla, dünyevi insan için, insan terimi yerine beşer terimini kullanmayı tercih etmişlerdir.) Mükemmel insan kavramıyla, insan bedenine enkarne olan varlıklar için en ideal tekamül hedefi, insanlar için olabilecek en mükemmel düzey ifade edilmektedir. Dolayısıyla, İnsan-ı Kamil; üç boyutlu alemdeki tekamülünü tamamlamış, " dört boyutlu alem"e geçme liyakatini edinmiş varlığın tekamül düzeyini simgelemektedir. Fakat neo-spiritüalizme göre, ruhsal tekamülün sonu olmadığından, ruhsal tekamül dört boyutlu aleme geçişle de bitmez. Bir kaynaga göre, üç boyutlu alemdeki tekamüllerini tamamlayan varlıkların dört boyutlu alemde Ruhsal Planlar halinde birleşmeleri, Ruhsal Plan kavramının bulunmadığı ya da unutulduğu yüzyıllarda Tann ile birleşme biçiminde yorumlanmıştır.

Alıntı

Burada ikinci anlamı söz konusudur. Adam Kadmon kabalistlere göre, soyut anlamıyla, insanın, spiritüel gelişim sonunda ulaşabileceği en mükemmel, en bilge halidir. Kabala'ya göre insan, Adam Kadmon düzeyine otuziki aşamalık bir sürecin sonunda varır ve o zaman yüce ya da kutsal aleme dahil olur.

Bilgeliğe ulaşan insan mı yoksa o beden de Yaratan' ın tecelli etmesi mi?
 
Hakikat zaten kelime manası olarak da "hakkat,sahiden,gerçekten.." gibi manalara geliyor.varmışsa şüphe götürmez hakikattir.ona erişenler zaten insanlardır.sıradan insanlar.ama en ön sıradan.

Evet baş aktör gönüldür.duvarın arkasındakini baş gözü değil gönül gözü görür.nefs-i mutmainneden (velayet makamı) sonra hala nefsinle cehd edersen elbette nefsin 7.mertebesi olan nefsi kamileye yükselirsin.

Şüphe götürmez hakikat nedir işte bizde onu sormaktayız,Herkesin hakikati farklı gibi gözüküyor,
 
Hakikat zaten kelime manası olarak da "hakkat,sahiden,gerçekten.." gibi manalara geliyor.varmışsa şüphe götürmez hakikattir.ona erişenler zaten insanlardır.sıradan insanlar.ama en ön sıradan.

Evet baş aktör gönüldür.duvarın arkasındakini baş gözü değil gönül gözü görür.nefs-i mutmainneden (velayet makamı) sonra hala nefsinle cehd edersen elbette nefsin 7.mertebesi olan nefsi kamileye yükselirsin.

İlk 3 nefs (emmare,levvame,mülhime) biraz daha dünyaya dönük taraf galiba.Bu 3'ten sonraki ahir boyut mudur veya mana boyutu mudur?
 
İlk 3 nefs (emmare,levvame,mülhime) biraz daha dünyaya dönük taraf galiba.Bu 3'ten sonraki ahir boyut mudur veya mana boyutu mudur?
Emmare aşağılıkların aşağısı,Levvame kınanmış nefs.yani tövbe etmiş,kendi hatalarını görüp pişman olmuş ve kendini kınayan..mülhime ise biraz daha dünyadan sıyrılıp Allah ile olma,cezbe geçirme vb..bunları azim ile geçen biri nefsi mutmainneye erer ki Rabb'inin; 'dön Rabb'ine sen O'ndan,O'da senden razı olarak' hitabına mazhar olur ve artık ermiştir,eren'dir.Eğer alim ve islami ilimlere hakim biri ise dahada yükselme şansı var ve nefs-i kamil'eye bile vasıl olabilir.

Her nefs tabakasının bir aşağı ve bir yukarı bakan 2 yüzü vardır.yükselebileceği gibi geridedüşebilir.nitekim tarihte nefsi kamileden bile düşenler vardır.ama mutmainnedekilere nazaran çok çok daha azdır.yani şöyle diyeyim;her insan-ı kamil aynı zamanda evliyadır (4.nefsi geçmiş 7'ye varmıştır),fakat her evliya insan-ı kamil değildir (4'den 7'ye çıkamamıştır)
 
Geri
Üst