GabrieL.
Kayıtlı Üye
insana,insan olma özelliğini kazandıran temel yapı taşlarından bir tanesidir.
İnanç sadece insana özgü bir olgudur.Yeryüzünde inanca sahip tek canlı türü insandır.
Hayvanların veya diğer canlıların bir inancı yoktur.
İnanç,bazı çevrelerin dile getirdiği gibi korkularımızın ve yok olmama arzularımızın ortaya çıkardığı bir olgu değildir.Yani inanç,korku,arzu ve bilinmezliğin ortaya çıkardığı bir olgu değildir.Ancak bu unsurlar inancımızı tetikleyen unsurlardır.
Her çeşit korku inancımızı tetikler.
Yok olmama arzusu,hayatta kalma güdüsü inancımızı tetikler.
Hayatta kontrol edemediğimiz (kontrolümüz dışında gelişen) olaylar inancımızı tetikler.
İnancın belirgin bir şekilde görünebilmesindeki diğer bir etken,"fikir"dir.
İnsanlar fikir üretebilen canlılardır.Hayvanlar veya diğer canlılar fikir üretemezler.
İnsanlar çevrelerinde kendi kontrolü dışında olaylar geliştiğinde,kendi zayıflıklarının ve çaresizliklerinin farkına varırlar.
Bir çok ani değişiklik bilinçaltımızda mevcut olan inanç patlamasına neden olur.
Çocukluğumda,kalabalık bir ortamda bir deprem olayı yaşamıştım.Büyük binaların zangır zangır sallandığı bir anda,çevremde duyduğum tek kelime Allah’tı.Bu,korkunun bir ifadesiydi.
Yeryüzünde inancı ve kadercilik anlayışını tetikleyen ucu açık bir çok noktalar vardır.Depremler,doğal afetler (kuraklık,sel baskını,kasırga vs),gökyüzü hareketlerinin belli bir mantığının olmaması,dünyamız dışında (uzayda) gelişen olaylar vs.
İnanç olgusu,insanoğlunun değişmez bir gerçeğidir.Ancak inanılan şey için aynı ifadeyi kullanamayız.İnanılan şey için,yanlış,doğru veya gerçeğe yakın ifadelerini kullanırız.Zaman içerisinde inanılan şeyin hangisinin yanlış,hangisinin doğru,hangisinin gerçeğe yakın olduğu ortaya çıkar.
Günümüz dünyasında inancı tetikleyen-aynı zamanda sorgulayan-faktörlere bir yenisi daha eklenmiştir.Bu da "bilgi"dir.Ancak gelecekte yeni bir yol ayrımı bizleri bekliyor.Gerçek veya gerçeğe yakın olan bilgiye mi inanç,yoksa gerçeğe yakın olan-varlığının delilleri her yerde olan-ilahi Yaratıcı’ya mı?
Sorun bu evrensel kavramlarin ifadesinde cikmaktadir. Kavram olarak; ikili-seye inanc- ve karsitlik-inanma inanmama-karakteri gosteren soyut kavramlarin ifadesi ise tektir.
Kavramlar, evrensel olsada; IFADESI; KISISEL VE OZNELDIR. O yuzden; bir kavramin ifadesi; hem goreceli, hem de degiskendir. Bir kisinin dogru dedigine, baskasi yanlis diyebilir. INANCLAR, CISIMLESTIRILIRSE; INANILIR. Bu su demektir. Dogru; bir ideolojinin, bir gelenegin, bir ahlakin, bir idare sisteminin, bir dusuncenin v.s. dogrusudur. Sevgi; bir anne-babaya, kardese, arkadasa, vatana, millete, siire, sanata v.s. duyulan bir sevgidir.
Ustelik; soyut kavramlar-inanclar- mutlaka cisimlestirilmistir. Eger, bir soyut kavram; vucut bulamamissa; ona inanc mumkun degildir. Soyut kavrami; cisimlestiremeyen, kisi o kavrama inanamaz. Bu zaten; kavramin ikili karakterine terstir. Onemli olan ise; bu soyut kavramlarin ifadesinin, kisisel olmasi ve kisi tarafindan cisimlestirilebilmesidir.
Tarihler boyu, cisimlestirilen inanclar; insanoglunun bir kullanim araci olmustur. Eger, bir kisi; inandigi soyut kavrami, bir cisme oturtamazsa; o zaman inanmasi mumkun degildir. Soyut kavramlar yasadikca ve cisimlestirilebildikce; inanc devam eder. Mesela; ateistler, tanri soyut kavramini cisimlestiremedikleri icin; inanmazlar.
Ilikinsanoglu bile; tum soyut hislerini cisimlestirerek cesitli maddeleri-agac, gunes, ay, dag v.s. tanri yaptilar. Hatta daha sonra soyut kavramlara bile tanri buldular-guzellik, iyilik, kotuluk v.s.
INANCIN TAMAMEN INSANOGLUNUN DUSUNCESINDEN ARINMASI ICIN; ONCE CISIMLESEMEMESI VE SONRADA; CISIMLESEMEYEN SOYUT KAVRAMIN, KULLANIMINA IHTIYAC DUYULMAMASIDIR.
Cunku, soyutlar, insanoglunu; dusunce ve davranis olarak; biribirinden ayiran, tartistiran, erk sahibi, bencillik sahibi yapan ve cikar olarak kullanimi getiren olgulardir. Insanoglu, soyut kavramlardan-inanclardan-arinamadigi olcude; dusunce ve davranista insan olamaz, insanlik sunamaz...
Tanrı sizinle olsun,sevgiler ve iyi forumlar...