Sevgili drakentyheaphlefuf
Öncelikle tebrik ederim. Beyninizle sorgulamaya başlamayı tercih etme cesaretiniz için. Hangi din hangi din değil meselesine girmeden sorularınızı yanıtlamaya çalışacağım, sonda da kendi dinimle alakalı notlar düşeceğim bu yanıtlara.
Hangi inanç olursa olsun ilk kaynak ve dayanak kişinin kendisiyle ''her şey'' arasındaki bağa olan inancıdır, buradan gideceğiz ve sizi bence çok rahatlatacak düşüncesel düzeyde.
Örnekle:
- Kişi ateist ise doğadan, uygun koşullarla ortaya çıktığına inanır, ya da inanmak zorundadır zira yoktan var olmadı insan mantıksal olarak. Burada doğa dediğim kainattır. İşte bir patlama veya bir şey olmuştur, nötronlar, atomlar, parçacılar vs. bir araya gelmiştir, elementler, derken karmaşık yapılar, derken yıldızlar, gezegenler, gezegen içi bir şeyler bir şeyler, ilk canlı organizmalar, evrimleşme vs. insan bir şekilde oluşmuştur. Yani ilk adımdan insana kadar evrende var olan her bir zerreciğin insanın olmasında sorumluluğu vardır. Ateist de inandı mı her şeyle bağına? İnandı. Zira ona göre tespit edilebilen kainat her şeydir.
- Kişi müslüman ise (veya bir çok başka dinde de aynı), yaradanın suretinden, nurundan, kainatın yukarıda saydığımız bütün süreçleri sayesinde oluşan çamurdan kısaca yaradanın kesin müdahalesinden var olduğuna inanır. Dediğimiz dinler de inandı mı her şeyle bağına? İnandı. Zira ona göre kainat dahil her şeyin sahibi yaratan her şeydir.
Demek ki insan bir şekilde ''her şey'' ile bağlantılıdır. O halde temiz ve net olarak insan önce kendisinden yola çıkmalıdır. Bu yolun ölene kadar bitmeyecek bir yol olduğunu ise kim neye inanıyorsa insansın bilmek zorundadır, yok bu yolun farkında değilse zaten boş yere beyin taşıyıp zaten sıkıntılı olan oksijeni, suyu boşa yakıyor demektir.

Bu yolculukta kişi emin olun kendisine destek olacak bir şeyler bulacaktır zira yorucudur.
Gelelim kendi dinimle açıklamalara. Allah diyor ki, bu yola çık, bu yola çıktığın için bana inan. Bu yolda beni bulacaksın, bu buluşunla bana inan. Sen o zaman salih kulumsun diyor. Yani, önce bir sorgula, önce çabala, önce bir koş, önce kendinle yüzleş yani en zor olanla.
Peygamber gelince onu kanlı canlı görmek, mucizelerine tanık olmak ve her düşüncenle, bütün eski öğretilerinle, atalarının dedikleriyle yüzleşip inanmak nasıl içsel bir çaba gerektiriyorsa ve bunun da mükafatları varsa, sen de o dönemden sonra sana hali hazırda verilen temelle yetinme, o temelin neden ve nasıl çıktığına bak. O gönderilenlerin aslında tek tek sana nasıl uyabileceğini keşfet. Bu bir puzzle, bir zahmet o parçaların senin hangi parçalarınla uyduğunu bul ve gerçek amacına ulaş.
Yani doğdun, inançlı bir ailede büyüdün, tamam hazırda gönderilmiş Kitabı da okudun ama sırf böyle bu şekilde Müslüman oldun.. Tamam ey kul Allah senden razı ama Allah asıl mükafatı yola çıkanlara ayrıca verecektir. Sana dikilmiş ve hazırlanmış elbiseyle gezmek marifet değil. O elbise nereden geldi, elbise nasıl dikildi, elbise nedir ve neden gereklidir bunu öğren, gerekirse de sorgula o elbiseyi giymeden evvel. Ama hazır olduğunda ancak gerçekten benimsediğinde o elbiseyi giy ki o elbiseyi taşıdığında gerçekten ne kadar ihtişamlı ve güzel olduğunu anla. İşte o zaman gör bak o elbise ne sökülür, ne yıpranır, ne kirlenir ne de kötü görünür. Hakkını ver.
Bu sebeple ne olursan ol, önce kendine dön, kendini bil. O kendini tanıyacağın yola çık. Yapacağın tek şey gözlerini, kulaklarını ve kalbini açık tutmak. Keşfettiğin şeyleri ne sen bize anlatabilirsin ne de biz kendi keşfettiklerimizi sana anlatabiliriz. Bu elbiseler hepimize tek tek dikildi, tek model gibi görünse de öyle değil.
Burada herkesin sana anlatabileceği tek şey o elbisenin modeli, yani ölçüleri veya üzerine gelen farklı işlemeler değil..