embriyo
Elit Üye
İlmi ledun gizli, saklı ilim mânâsına gelmektedir. Allah' ın bilinen ve görünen fizikî dünya ilmi dışında Allah' ın batın ilmini de kapsayan çok özel bir ilimdir. Bu ilmin sahibi olan kişiler, zaman kavramının dışında hareket edebilme yeteneğine sahiptirler. Bu sebeple aynı anda bir çok yerde bulunabilir ve kâinatın farklı yerlerinde gelişen olaylardan haberdar olabilirler. Aynı zamanda Allah' ın gök katlarında gezebilme yetkisine sahiptirler. Bu sayede Levhi Mahfuz da bulunan kader hücrelerini ve sicciyn de bulunan kader hücrelerini görebilirler. Her insanın doğduğu günden öldüğü güne kadarki zaman birimi içerisinde yaşadıklarını kapsayan hayat filmleri, kader hücreleri içerisinde bulunur. Kader hücrelerini görebilen ilmi ledun sahipleri diledikleri kişinin geçmişini ve geleceğini, başına gelebilecek olayları, yaşadıklarını ve yaşayacaklarını bilebilirler. Bu ilim Allah'tan istenir ve geceleri kılınan uzun teheccüd namazlarında Hızır (AS) tarafından öğretilir.
İlham yoluyla gelen bilgide şu özelliklerin tamamını veya bir kısmını görürüz:
1- Teselli.
2- Yönlendirme.
3- Gaybdan haber.
Bu tür bilgi, subjektif bir karakter arzeder. Başkasını bağlayıcı bir özellik taşımaz. Mazhar olan kişi açısından ise, bir kanaat verir. Sıkıntıda olanı ferahlatır. Darda olanı rahatlatır. Arayış içinde olana yol gösterir. Arif olanın marifetini artırır.
27/NEML-40: Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun).
- Kitaptan ilmi olan kişi (Hızır A.S): “Ben onu, sen gözünü açıp kapamadan önce sana getiririm.” dedi. (Süleyman A.S) böylece onun yanında (önünde) durduğunu görünce: “Bu Rabbimin bir fazlıdır (lütfudur), ben şükredecek miyim yoksa küfür (nankörlük) mü edeceğim diye beni imtihan etmek için.” dedi. Ve kim şükrederse sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse o taktirde muhakkak ki benim Rabbim Ganî dir, Kerim dir.
Tayyi mekân, Allahû Tealâ nın velîlerine bahşettiği çok özel bir ihsandır. İnsanlık tarihinden itibaren dünya üzerinde Allah' ın güzelliklerini yaşayan velîler her devirde var olmuştur, kıyâmete kadar da var olacaktır.
Alıntı,
Kaynaklar:
1. İmam-ı Gazali, İhyau Ulûmi’d-din isimli eserinin üçüncü cildinde yer alan “Acaibul- kalb” bölümünde, bu bilgi türüyle ilgili geniş açıklamalara yer vermiştir. Ayrıntılar oradan görülebilir.
2. Nursî, Kastamonu lahikası, s. 249
3. Buharî, Vudu, 5
İlham yoluyla gelen bilgide şu özelliklerin tamamını veya bir kısmını görürüz:
1- Teselli.
2- Yönlendirme.
3- Gaybdan haber.
Bu tür bilgi, subjektif bir karakter arzeder. Başkasını bağlayıcı bir özellik taşımaz. Mazhar olan kişi açısından ise, bir kanaat verir. Sıkıntıda olanı ferahlatır. Darda olanı rahatlatır. Arayış içinde olana yol gösterir. Arif olanın marifetini artırır.
27/NEML-40: Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun).
- Kitaptan ilmi olan kişi (Hızır A.S): “Ben onu, sen gözünü açıp kapamadan önce sana getiririm.” dedi. (Süleyman A.S) böylece onun yanında (önünde) durduğunu görünce: “Bu Rabbimin bir fazlıdır (lütfudur), ben şükredecek miyim yoksa küfür (nankörlük) mü edeceğim diye beni imtihan etmek için.” dedi. Ve kim şükrederse sadece kendi nefsi için şükreder. Ve kim küfrederse o taktirde muhakkak ki benim Rabbim Ganî dir, Kerim dir.
Tayyi mekân, Allahû Tealâ nın velîlerine bahşettiği çok özel bir ihsandır. İnsanlık tarihinden itibaren dünya üzerinde Allah' ın güzelliklerini yaşayan velîler her devirde var olmuştur, kıyâmete kadar da var olacaktır.
Alıntı,
Kaynaklar:
1. İmam-ı Gazali, İhyau Ulûmi’d-din isimli eserinin üçüncü cildinde yer alan “Acaibul- kalb” bölümünde, bu bilgi türüyle ilgili geniş açıklamalara yer vermiştir. Ayrıntılar oradan görülebilir.
2. Nursî, Kastamonu lahikası, s. 249
3. Buharî, Vudu, 5