İlk cinsel birleşimin enerjisi

Ori

🌙
Moderator
Spiritüel öğretilere göre ilk cinsel birliktelik, fiziksel bir eylemden çok daha derin, enerji ve bilinç düzeyinde iz bırakan bir deneyimdir. İnsan yalnızca fiziksel bedenden ibaret değildir; eterik beden, astral beden ve zihinsel beden gibi katmanlardan oluşur. İlk birliktelikte, partnerin enerji frekansı bu katmanlara derin bir iz bırakır ve bu iz, daha sonraki ilişkilerde tamamen silinmese bile etkisini uzun süre korur. Cinsel birleşme özellikle kök çakra ve sakral çakra üzerinde yoğun bir etki yaratır. Kök çakra güven, aidiyet ve yaşam gücüyle; sakral çakra ise cinsel enerji, yaratıcılık ve duygusal bağlarla ilgilidir. Bu noktada partnerin enerjisi, kişinin hem duygusal hem de yaratıcı potansiyelini etkileyebilir. Spiritüel bakış açısında her cinsel birleşme, iki ruh arasında görünmez enerji kordonları oluşturur ve ilk birliktelikte bu bağ çok daha güçlü, hatta bazı öğretilere göre sonraki yaşam döngülerine kadar uzanan bir nitelik taşır. İlk deneyim yalnızca bedensel haz değil, aynı zamanda bilinçte yeni bir alanın açılması olarak da görülür; mistik gelenekler bunu “enerji kapısının ilk kez aralanması” şeklinde tanımlar. Bu kapı açıldığında kişi, hem kendi bedenini hem de karşısındaki kişinin enerjisini çok daha derin hisseder. Burada en önemli unsur, ilk deneyimin hangi niyetle yaşandığıdır. Sevgi, saygı, güven ve karşılıklı rıza ile yaşanan bir birliktelik, enerji alanında uyumlu ve besleyici bir iz bırakırken; korku, baskı, aldatma veya ilgisizlikle yaşanan deneyimler, enerji alanında çatlaklar oluşturabilir ve ilerleyen ilişkilerde bağ kurmayı zorlaştırabilir. Bu nedenle spiritüel öğretiler, ilk cinsel deneyimi rastgele değil, bilinçli bir seçim ve kutsal bir paylaşım olarak görür; çünkü bu deneyim, hem enerji alanında hem de bilinçte uzun süre etkisini hissettirir. İnsanların sağlıklı ilişkiler kuramamasının ardında, geçmişte yaşanan ilk cinsel deneyimlerin enerji alanında bıraktığı derin izler yatabilir. Eğer bu deneyim sevgi, güven ve karşılıklı saygı temelinde yaşanmamışsa; korku, güvensizlik, değersizlik hissi veya enerjisel çatlaklar kişide kök ve sakral çakra düzeyinde dengesizliklere yol açabilir. Bu durum, ilerleyen ilişkilerde kişinin karşı tarafa tam olarak açılmasını, güven duymasını ve derin bağlar kurmasını zorlaştırır. Enerji bedeninde taşınan bu izler, farkında olunmasa bile bilinçaltında yeniden canlanır ve kişi fark etmeden aynı sorunları tekrarlayan ilişki döngülerine girer. Böylece geçmişteki ilk deneyimin enerjisi, bugünkü ilişkilerin niteliğini gölgeleyebilir ve gerçek bir uyum yakalamayı engelleyebilir.
 
Spiritüel öğretilere göre ilk cinsel birliktelik, fiziksel bir eylemden çok daha derin, enerji ve bilinç düzeyinde iz bırakan bir deneyimdir. İnsan yalnızca fiziksel bedenden ibaret değildir; eterik beden, astral beden ve zihinsel beden gibi katmanlardan oluşur. İlk birliktelikte, partnerin enerji frekansı bu katmanlara derin bir iz bırakır ve bu iz, daha sonraki ilişkilerde tamamen silinmese bile etkisini uzun süre korur. Cinsel birleşme özellikle kök çakra ve sakral çakra üzerinde yoğun bir etki yaratır. Kök çakra güven, aidiyet ve yaşam gücüyle; sakral çakra ise cinsel enerji, yaratıcılık ve duygusal bağlarla ilgilidir. Bu noktada partnerin enerjisi, kişinin hem duygusal hem de yaratıcı potansiyelini etkileyebilir. Spiritüel bakış açısında her cinsel birleşme, iki ruh arasında görünmez enerji kordonları oluşturur ve ilk birliktelikte bu bağ çok daha güçlü, hatta bazı öğretilere göre sonraki yaşam döngülerine kadar uzanan bir nitelik taşır. İlk deneyim yalnızca bedensel haz değil, aynı zamanda bilinçte yeni bir alanın açılması olarak da görülür; mistik gelenekler bunu “enerji kapısının ilk kez aralanması” şeklinde tanımlar. Bu kapı açıldığında kişi, hem kendi bedenini hem de karşısındaki kişinin enerjisini çok daha derin hisseder. Burada en önemli unsur, ilk deneyimin hangi niyetle yaşandığıdır. Sevgi, saygı, güven ve karşılıklı rıza ile yaşanan bir birliktelik, enerji alanında uyumlu ve besleyici bir iz bırakırken; korku, baskı, aldatma veya ilgisizlikle yaşanan deneyimler, enerji alanında çatlaklar oluşturabilir ve ilerleyen ilişkilerde bağ kurmayı zorlaştırabilir. Bu nedenle spiritüel öğretiler, ilk cinsel deneyimi rastgele değil, bilinçli bir seçim ve kutsal bir paylaşım olarak görür; çünkü bu deneyim, hem enerji alanında hem de bilinçte uzun süre etkisini hissettirir. İnsanların sağlıklı ilişkiler kuramamasının ardında, geçmişte yaşanan ilk cinsel deneyimlerin enerji alanında bıraktığı derin izler yatabilir. Eğer bu deneyim sevgi, güven ve karşılıklı saygı temelinde yaşanmamışsa; korku, güvensizlik, değersizlik hissi veya enerjisel çatlaklar kişide kök ve sakral çakra düzeyinde dengesizliklere yol açabilir. Bu durum, ilerleyen ilişkilerde kişinin karşı tarafa tam olarak açılmasını, güven duymasını ve derin bağlar kurmasını zorlaştırır. Enerji bedeninde taşınan bu izler, farkında olunmasa bile bilinçaltında yeniden canlanır ve kişi fark etmeden aynı sorunları tekrarlayan ilişki döngülerine girer. Böylece geçmişteki ilk deneyimin enerjisi, bugünkü ilişkilerin niteliğini gölgeleyebilir ve gerçek bir uyum yakalamayı engelleyebilir.
Peki koruma baya sağlamken sorun çıkarırmı bu olay ?
 
İnsanların sağlıklı ilişkiler kuramamasının ardında, geçmişte yaşanan ilk cinsel deneyimlerin enerji alanında bıraktığı derin izler yatabilir.

Bu hesaba göre tablo gerçekten çok korkunç !

Çünkü bugün sorun yasayanlar 70'lerden, 80'lerden, 90'lardan gelenler. Çıplaklık, pornografi ve çarpık ilişkilerin yaşanabildiği ama devrin modası haline gelmediği yıllar.
Peki 2025'in cinsellik yüklemeleri ileride nelere sebebiyet verecek ?

MEsela LGBT bireylere saygım sonsuz, çünkü kimlik bunalımlarına sürüklenip kabule geçmekten başka çareleri kalmıyor bir noktada, ya intihar ya kabul baskısı.. Çok iyi anlayabiliyorum. Ama öte yandan cinsel enerjilerin artık kutupsal takla atacak kadar karmaşık ve özünden bloklu hale geldiği günümüzde, bugün yaşanan rastgele cinsel deneyimlerin ileride hangi psikolojik bozuklukların zeminini hazırladığını kestiremiyorum bile.

Tarih te bir tekerrür mekanızması olduğu için, aklıma da sadece Lut kavmi geliyor. Çünkü hedonizmi hayatın merkezine oturtan tek misal kavim bu kavim. İşin ilginç yani hedonizmde sadece bugün vardır. İkazları idrak etmek yoktur yani. İlk 2 jenerasyon için tam yıkıcı sonuçlar getirmese de, zamanla çoğunluğu ele geçirenler ne yazık ki kendileri gibi olmayanlara karşı düşmanlaşacaklardır. Çünkü kendileri gibi olmayanlar genellikle kurtarılabilecek herkesi kurtarmak için bir bilinçlendirme mücadelesi başlatırlar. Bu da eşyanın tabiatı gereği otomatik bir şekilde olur. Peygamberle de olur peygambersiz de olur. Birileri bir yerden mutlaka çıkar. Hatta itirafçılar bile çıkar ve anti-kahramanlar olarak mücadeleye destek verirler. Ve sistemin tepesindekileri rahatsız etmeye başlarlar.
 
Son düzenleme:
Bu hesaba göre tablo gerçekten çok korkunç !

Peki 2025'in cinsellik yüklemeleri ileride nelere sebebiyet verecek ?
2020-2025'in yüklemeleri ve sonrası için eminim çok daha korkunç.Ve bu oluşmayı öngörmek hiçbirşey yapmadan sadece çevreyi izlemekle görülebilecek potansiyele gelmiş durumda.O günler geldiğinde ömrümüz varsa,oldukça yetişkin hatta yaşlı bir birey olarak hayatın içinde olacağız.O gün geldiğinde şu anki fikrim değişir mi bilemiyorum ama şu an o günün yeni nesil gençliği olmak istemezdim.Bi gün bi bakılmış iki sevgili, iki kardeş çıkmış.Olması yüksek bi ihtimal artık.O günlerde yaşamamı sağlamayan Rabbim'e gerçekten şükürler olsun.🤲
 
Umarım aileler, din öğretisi adı altında korku yayarak / günah diyerek kısıtlamaya çalıştıkları bilinçten çıkarlar ve cinsel birlikteliğin spiritüel boyutunu çocuklarına anlatmaya başlarlar..

Korkutmaya çalıştıkları çocuklar, ailelerine meydan okuma ve onların tezlerini çürütme dürtüsü ile karşı atağa geçiyorlar. Haliyle yaşanılan deneyim çocuğun değil ebeveynin seçimi oluyor.. Sonuç olarak, güvensiz bir hayatın ve benzer ilişkileri kendine çekmenin döngüsünde hapsoluyorlar.
 
Geri
Üst