"Gizlimabet Parapsikoloji Platformu"

Forum içeriğine ve tüm hizmetlerimize erişim sağlamak için foruma kayıt olmalı ya da giriş yapmalısınız. Foruma üye olmak tamamen ücretsizdir.

İçimizdeki Çocukla Bağlantıya Geçmek

  • Konbuyu başlatan Konbuyu başlatan cathrine
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

cathrine

Kayıtlı Üye
Her yerde bununla ilgili post görüyorum ya da karşıma çıkıyor...''İçimizdeki çocukla''bağlantıyı zaten farkında olmadan hayatın akışı içinde gerçekleştiriyor muyuz?Yoksa özel bir çalışma gerektiriyor mu?Sizler ''içinizdeki çocukla''bağlantıya geçtiğinizde bunun bilincine vararak mı yapıyorsunuz yoksa zaten hep bağlantıda mısınız?Hepinizin cevabını bekliyorum.Deneyimlerinizi de yazabilirsiniz ,nasıl yapabileceğimize dair hepimize rehber olur ya da belki ben de geçiyorumdur ara sıra...Cevaplarınız sayesinde teyit etmiş olurum....
 
Hayvanlar ve küçük çocuklarla ilgilenmek içimizdeki çocukla bağlantıya geçmemizi sağlıyor diye düşünüyorum. Bende insanlığımı kaybetmememin nedeni oldu sabrımın bittiği anlarda.
Hayvanlarla,çocuklarla ve ağaçlarla bir arada olduğumda ben de bambaşka hissediyoruum.Demek ki ben de başarıyorum ara sıra:)Geçmişte çocuklara karşı mesafeliydim ama son yıllarda aram iyi...Bunun da sebebini bilmiyorum...Yani eskiden neden uzak durduğuma dair pek düşünmemiştim.....
 
Biz büyüdükçe içimizdeki çocuğu bizden uzaklaştıran etkenler çoğalıyor. Bir süre sonra yaptığımız eylemler ne kadar kötü olursa o çocuk o kadar uzaklara gidiyor ve bir daha gelmiyor. Bir insan kendiyle tatlı sohbetler edebiliyorsa, çiçeklere, ağaçlara ve hayvanlara sevgiyle, şevkatle yanaşabiliyorsa o çocuk hala bizimledir demektir. Bazıları farkında olmayabilir ama bu çocuk hayata tutunmamızı sağlayan büyük bir etkendir. Bu çocuğun hala orada olup olmadığını enteresan bir şekilde gülüşünüzden ve bakışlarınızdan da anlayabilirsiniz. Hayat boyu savaş vereceğiz ama umarım insanlar içindeki çocuğu kaybetmez. Bu konu bana iki kurt hikayesini hatırlattı. Aşağıya alıntılayayım merak edenler için.

Yaşlı bir Kızılderili reisi torununa hayatla ilgili bir şeyler öğretmek ister. Torununa şöyle der:

"İçimizde iki kurt arasında bir savaş vardır. Bu savaş herkesin içinde sürer. Biri kötüdür: Kıskançlık, öfke, açgözlülük, kibir, suçluluk, kendine acıma, kin, yalan, üstünlük taslama ve ego. Diğeri iyidir: Neşe, barış, sevgi, umut, sükûnet, tevazu, iyilik, empati, cömertlik, hakikat, şefkat ve inanç." Torun bir süre düşünür ve dedesine sorar: "Peki hangi kurt kazanır?"

Yaşlı reis cevap verir: "Hangisini beslersen o kazanır."
 
Biz büyüdükçe içimizdeki çocuğu bizden uzaklaştıran etkenler çoğalıyor. Bir süre sonra yaptığımız eylemler ne kadar kötü olursa o çocuk o kadar uzaklara gidiyor ve bir daha gelmiyor. Bir insan kendiyle tatlı sohbetler edebiliyorsa, çiçeklere, ağaçlara ve hayvanlara sevgiyle, şevkatle yanaşabiliyorsa o çocuk hala bizimledir demektir. Bazıları farkında olmayabilir ama bu çocuk hayata tutunmamızı sağlayan büyük bir etkendir
İnanır mısınız gün içinde beni mutlaka güldüren bir diziye,dergiye ya da kitaba bilinçli olarak zaman ayırıyorum artık...Kahkahalarla olmasa bile beni daha çok gülümseten alanlara yöneliyorum...Mizahla ilgili bu sitede de bazı başlıklar açmıştım...Komedi türü kitap ve film önerileri gibi....Çok cevap alamdım ama ben kendim için uğraşıyorum:)
 
İçimizde çocuk sanat ile müzik veya yaratıcılik ile bişeyler üretme ile çıkabileceğini düşünüyorum.Biseyler üretmek ise kendimizi ifade etme şekillimiz.Bazen bir yazi yazarak.Bazen resim çizerek.Hayati olumlu renkli ve pozitif yönden değiştirmek ile.
 
İçimizde çocuk sanat ile müzik veya yaratıcılik ile bişeyler üretme ile çıkabileceğini düşünüyorum.Biseyler üretmek ise kendimizi ifade etme şekillimiz.Bazen bir yazi yazarak.Bazen resim çizerek.Hayati olumlu renkli ve pozitif yönden değiştirmek ile.
Çok güzel bir noktaya değindiniz...Bunu da yapmaya çalışıyorum ,bazen duygularımı ifade eden yazılar kaleme alıyorum,bazen de resim çizip boyama yapıyorum...Örgüye de başladım...
 
Çok güzel bir noktaya değindiniz...Bunu da yapmaya çalışıyorum ,bazen duygularımı ifade eden yazılar kaleme alıyorum,bazen de resim çizip boyama yapıyorum...Örgüye de başladım...
Hayattan keyif almak lazım.Bu tarz şeylerle uğraşarak.Avrupa mesela sanatsal olarak çok ileride.Hem kendimizi keşfetmemize başka şeyleri keşfetmemize sebep veriyor.Hem ruhumuzu besliyor.Ben hazci bir insanim neden haz alıyorsam ne benim ruhumu besliyorsa ona yöneliyorum.Yeni şeyleri keşfetmek çok güzel.Ve yeni şeyler üretmekte.
Keyif almadın bir hayatta sıkıcı oluyor insana.
 
Hayattan keyif almak lazım.Bu tarz şeylerle uğraşarak.Avrupa mesela sanatsal olarak çok ileride.Hem kendimizi keşfetmemize başka şeyleri keşfetmemize sebep veriyor.Hem ruhumuzu besliyor.Ben hazci bir insanim neden haz alıyorsam ne benim ruhumu besliyorsa ona yöneliyorum.Yeni şeyleri keşfetmek çok güzel.Ve yeni şeyler üretmekte.
Keyif almadın bir hayatta sıkıcı oluyor insana.
Buna ek olarak yeni şeyler öğrenmeyi sürekli hale getirmek de çok önemli....Sizin söylediklerinizin aynısını yazıyorum aslında....Yeni ilgi alanları oluşturmayı ve merak ettiğimiz konularda araştırmalar yapmayı bırakmamalıyız....Mesela bugüne kadar satranç ilginizi çekmemiş olabilir ama öyle bir an gelir ki iki kişinin oyunundan etkilenirsiniz ,o zaman işte belli bir süre hatta belki de hayat boyu satranca saracaksınız....Bunun gibi sonra çiçek yetiştiriliciğine belki de....Eğitim hep devam etmeli...Öğrenirken eğlenmeyi hep aklımızda tutarak...
 
Yeni şeyler öğrendikçe bilinçalti zenginleşiyor.Onuda üst bilince çevirebilirsen çok güzel olur.Aslinda burda bilinçaltina işlenen şeylere çok dikkat etmeliyiz.Alimler faydasız olan ilimden Allah sığınırim diyor.
 
Gün içinde çok defa çocukluk hatıralarıma dönüyorum. Köydeki anılarım, hayvanlara olan sevgim, doğaya, gökyüzüne olan hayranlığım, hayali arkadaşlarım,çocukken gördüğüm hala hatırımda kalan rüyalarom, korkularım vs. Köyde gurubu izlerken uzaktaki bir tepeye varma arzum - o tepenin üstündeki batan güneşin ardından gölgesini gördüğüm sonradan bir radyo verici istasyonu olduğunu öğrendiğim yapı- çocukken gittiğim bir ziyaret, birdenbire ortaya çıkan epilepsi nöbetlerim ve tedavi süreçleri vs. Şu an bana kalan unutamadığım bazı çocukluk rüyalarım, hayvanlara olan sevgim, iyi bir kitaba, filme, müziğe, bir sanat eserine bakarken duyduğum heyecan, doğayı gözlemlerken hissettiğim heyecan ve hayret. Garip bir çocukluğum vardı. O çocuğu şifalandırdım mı bilemiyorum
 
Gün içinde çok defa çocukluk hatıralarıma dönüyorum. Köydeki anılarım, hayvanlara olan sevgim, doğaya, gökyüzüne olan hayranlığım, hayali arkadaşlarım,çocukken gördüğüm hala hatırımda kalan rüyalarom, korkularım vs. Köyde gurubu izlerken uzaktaki bir tepeye varma arzum - o tepenin üstündeki batan güneşin ardından gölgesini gördüğüm sonradan bir radyo verici istasyonu olduğunu öğrendiğim yapı- çocukken gittiğim bir ziyaret, birdenbire ortaya çıkan epilepsi nöbetlerim ve tedavi süreçleri vs. Şu an bana kalan unutamadığım bazı çocukluk rüyalarım, hayvanlara olan sevgim, iyi bir kitaba, filme, müziğe, bir sanat eserine bakarken duyduğum heyecan, doğayı gözlemlerken hissettiğim heyecan ve hayret. Garip bir çocukluğum vardı. O çocuğu şifalandırdım mı bilemiyorum
Duygularınızı çok güzel ifade etmişsiniz....Kitaba,filme ,müziğe ve çocukken gördüğünüz rüyaya kadar hatırlamanızı çok etkileyici buldum.Manzaralara,hayallerinize kadar,hayali çocukluk arkadaşınıza kadar bu kadar ayrıntılı anımsamanız demek çocukluğunuzla yüzleşebildiğiniz gibi bugün de bağlantı kurabildiğinizi ve içinizdeki çocuğu şifalandırdığınızı gösteriyor.Aynı yolda yürümeye devam edin....Kim bilir bu yolda hepimiz daha neler keşfedeceğiz....İçimizdeki çocukla bağlantıya geçmenin bir sürü faydası olduğu gibi önemli bir faydasını da ben ekleyeyim....Küçükken en ok hangi oyunu seviyorsanız ya da en çok hangi yeteneğinizi kullanıyorsanız yetişkin olduğunuzda iş konusunda kararsız kaldığınızda ya da içinizdeki cevheri bulamadığınızı düşündüğünüzde geçmişten,çocukluğunuzdan örnek alabilirsiniz....En çok resim mi çizerdiniz,şarkı söylemeyi mi severdiniz,bir şeyi tahta olarak kullanıp öğretmencilik mi oynardınız?Ergenlik dönemlerinizden bile bulabilirsiniz aslında.....Yaparken zaman kavranı unuttuğunuz uğraşlarınız ne ise onu ortaya çıkardığınızda neler yapabileceğinize de yaklaşmış olursunuz....Dediğim gibi öğrenmeyi sürekli hale getirdiyseniz zaten geçmişte böyle bir durum yoksa her dönemde bunu keşfedebiliriz...Yeter ki kendimize ''keşfetme''izni verelim...
 
Beyin sağlığımıza zeval gelmedikçe ayna nöronlarımız zaten gerisini halledecektir. Yani beynimiz, beyne düşen görüntü, ses, tesir ve telkinlerle zaten kaynaşmaya, etkileşmeye, hatta durumu değerlendirmek için kendine alt evrenler simüle etmeye devam edecektir. Beyin bir şeyle doğrudan doğruya asla bağ kuramaz, önce o şeyle ilgili hızla data toplar, sonra o dataları kendi alt evrenini oluşturmak için kullanır. Dış evrenle de kendi iç evreni aracılığı ile etkileşmeye devam eder. Yüksek doğrulukta etkileşim için zaten daha çok ayna nöron icraatı gerekeceğinden :

Geriye sadece tek bir şey kalıyor : Tercihlerimiz.

Olmadık insanlarla, olmadık boş işlerle tüm vaktimizi öldürürsek, beynimiz de hayallerimize ulaşmak için kendi aracı alt evrenini tasarlayamaz ve biz de hayallerimize uzanan bir portal açamadan kalırız. Sonra da beyne olumlama dayatmak zorunda kalırız. Onu da beyin kısa süre içinde zaten inkar eder. Eğer önceden bir ayna nöron tecrübesi yoksa.


İsanın çok güzel bir lafı var : Yerde ne varsa gökte de o var. Gökte ne varsa yerde de o var. Yani iç alemimiz dış alemimizi yaratamazsa, dış alemdeki karmaşa ve kaos kendi iç alemimiz olmak zorunda kalır.
 
Geri
Üst