Bencillik, yüzeyde yalnızca bir davranış gibi görünse de, altında çoğu zaman çok daha derin psikolojik dinamikler barındırır. Kimi zaman bir savunma mekanizmasıdır, kimi zaman değersizlik duygusunun inkârıdır. Ve çoğunlukla fark edilmeden, yavaşça gelişir.
Çocuklukta yeterince görülmemiş, dinlenmemiş, koşulsuz kabul edilmemiş bir birey, yetişkinliğinde “Ben”ini korumak için kendini merkeze alma eğilimi gösterebilir. Çünkü dünya onun gözünde ya tehdit doludur ya da sürekli bir mücadele alanıdır. Böyle biri için en güvenli yer, sadece kendi iç dünyasıdır. Bu yüzden sınırları kalınlaştırır, paylaşmaktan kaçınır, kendi çıkarlarını önceliklendirmeyi bir “hayatta kalma” biçimine dönüştürür.
Kibir ise bu savunmanın bir üst katmanıdır. İçeride kırılgan ve onay arayan bir benlik, dışarıda güçlü, her şeyi bilen ve üstün bir figürle maskelenir. Kibirli kişi için yanılmak zayıflıktır, özür dilemek ise güçsüzlük. Bu yüzden eleştiriye kapalıdır; çünkü eleştiri, içindeki eksiklik korkusunu harekete geçirir.
Bencilliğe giden bu yol, zamanla kişinin sosyal ilişkilerini daraltır. İlişkiler yüzeyselleşir, insanlar uzaklaşır. İlk başta bunun farkına varılmaz. Çünkü bencil birey, başkalarının duygularına körleşmiştir. Ama zaman geçtikçe içsel bir boşluk baş gösterir. Onay arayışı karşılanmadığında huzursuzluk artar, yalnızlık derinleşir. Ve kişi çoğu zaman bu yalnızlığı da kabullenemez; suçu çevresine, dünyanın nankörlüğüne atar.
Psikolojik olarak bencilliğin panzehiri, özfarkındalık ve empati becerisidir. İnsan, kendi iç sesini susturup karşısındakini gerçekten dinlemeyi öğrenmeden bu döngüden çıkamaz. Kendini değerli hissetmekle başkalarını değersiz görmek arasında ince bir çizgi vardır. Sağlıklı birey, bu çizgiyi ayırabildiği noktada olgunlaşır.
Çocuklukta yeterince görülmemiş, dinlenmemiş, koşulsuz kabul edilmemiş bir birey, yetişkinliğinde “Ben”ini korumak için kendini merkeze alma eğilimi gösterebilir. Çünkü dünya onun gözünde ya tehdit doludur ya da sürekli bir mücadele alanıdır. Böyle biri için en güvenli yer, sadece kendi iç dünyasıdır. Bu yüzden sınırları kalınlaştırır, paylaşmaktan kaçınır, kendi çıkarlarını önceliklendirmeyi bir “hayatta kalma” biçimine dönüştürür.
Kibir ise bu savunmanın bir üst katmanıdır. İçeride kırılgan ve onay arayan bir benlik, dışarıda güçlü, her şeyi bilen ve üstün bir figürle maskelenir. Kibirli kişi için yanılmak zayıflıktır, özür dilemek ise güçsüzlük. Bu yüzden eleştiriye kapalıdır; çünkü eleştiri, içindeki eksiklik korkusunu harekete geçirir.
Bencilliğe giden bu yol, zamanla kişinin sosyal ilişkilerini daraltır. İlişkiler yüzeyselleşir, insanlar uzaklaşır. İlk başta bunun farkına varılmaz. Çünkü bencil birey, başkalarının duygularına körleşmiştir. Ama zaman geçtikçe içsel bir boşluk baş gösterir. Onay arayışı karşılanmadığında huzursuzluk artar, yalnızlık derinleşir. Ve kişi çoğu zaman bu yalnızlığı da kabullenemez; suçu çevresine, dünyanın nankörlüğüne atar.
Psikolojik olarak bencilliğin panzehiri, özfarkındalık ve empati becerisidir. İnsan, kendi iç sesini susturup karşısındakini gerçekten dinlemeyi öğrenmeden bu döngüden çıkamaz. Kendini değerli hissetmekle başkalarını değersiz görmek arasında ince bir çizgi vardır. Sağlıklı birey, bu çizgiyi ayırabildiği noktada olgunlaşır.