hazaR
Kayıtlı Üye
Şifa veren inançlar incelendiğinde, çin akupunkturundan, homeo patiye, şamanizmden teropotik dokunuşa varıncaya kadar, hepsinde dikkate değer bulunan şey, fiiziksel ortamın dışında da bir gerçek olduğu, hayatın, bildiğimiz her hangi bir duygusal yöntemle fark edilemeyen bir güce bağımlı olduğu kavramıydı. Çoklukla organize edilmiş şekillerine karşı, dininde söylemek istediği budur.
Egoyu aşmak, bireysel iradeye boyun eğdirmek en önemli dinlerin çoğunun ana ilkesidir.
Buda’nın dediği gibi;
Savaş alanında, bin adamı bin kere yense de, kendi kendini yenen ise(yenileyen) en soylu onurlu “Cengaver”dir. Dinsel inançları tam İslam’da bu, sıkı bir disiplinle başarılmaktadır. İnsan iradesi, belli davranış ilkeleriyle Allah’ın iradesine tabi kılınmaktadır.
Hindistan’da zihni dizginlemek için yogadan yararlanılmaktadır. Amaç arzuyu bastırarak baştan savmaktır. Dinler hangi yönteme zorlarsa zorlasın, ruhsal amaç aynıdır.
Görünürde çelişen bir çok doktrinler, hayatın başlıca iki alandaki bağlılıklardan sıyrılmayı öğretirler. Bunlardan ilki,
Dünyaya olan aşkımız, fiziksel şeylere olan tutkumuz. Çoğu kez acılara yol açan tatmin edilmemiş arzularımızdır.
İkincisi ise, başkalarına karşı negatif düşüncelerimiz ve duygularımızdır. Öfke, küçümseme, nefret gibi duygular bizi aşağı benliğimize zincirli tutmaktadır.
Gerçek özgürlüğe bu düşük eğilimlerin üstesinden gelip, daha soylu bir yolu izlemekle ulaşılmaktadır.
Psikolojik rahatsızlıkları olan hastaların, gerçek anlamda iyileşmeleri, hayat biçimlerinde değişiklik yapmaktan geçmektedir. Bu değişiklik, daha iyiye ulaşmak için anlamsız ve yıkıcı duygulardan, maddi dünyamızın açgözlülüğünden ve sıradan uğraşılardan vaz geçmeyi içermektedir.
“Düşsel Dünyanın Gerçeği” adlı eserde, Colin Wilson’un söylediği gibi;
Maddi dünyadan başka bir şeye inanmazsak, kendi bilincimizin darlığının kurbanı oluruz. Sıradanlıkların içine hapis olmuş kurbanlarız. Din bizlere, yıldızlara ulaşmak Gotik katedrallerin olağanüstü kuleleriyle, kemerlerini, Mikelanj’ın şaheserlerini yaratmak için bir neden vermiştir.
Gökle dünyanın arasında mesafe olunca, içinde Ruhun yükseleceği büyük bir kubbe de var demektir.
Recep Ekinci
Alıntıdır.
Egoyu aşmak, bireysel iradeye boyun eğdirmek en önemli dinlerin çoğunun ana ilkesidir.
Buda’nın dediği gibi;
Savaş alanında, bin adamı bin kere yense de, kendi kendini yenen ise(yenileyen) en soylu onurlu “Cengaver”dir. Dinsel inançları tam İslam’da bu, sıkı bir disiplinle başarılmaktadır. İnsan iradesi, belli davranış ilkeleriyle Allah’ın iradesine tabi kılınmaktadır.
Hindistan’da zihni dizginlemek için yogadan yararlanılmaktadır. Amaç arzuyu bastırarak baştan savmaktır. Dinler hangi yönteme zorlarsa zorlasın, ruhsal amaç aynıdır.
Görünürde çelişen bir çok doktrinler, hayatın başlıca iki alandaki bağlılıklardan sıyrılmayı öğretirler. Bunlardan ilki,
Dünyaya olan aşkımız, fiziksel şeylere olan tutkumuz. Çoğu kez acılara yol açan tatmin edilmemiş arzularımızdır.
İkincisi ise, başkalarına karşı negatif düşüncelerimiz ve duygularımızdır. Öfke, küçümseme, nefret gibi duygular bizi aşağı benliğimize zincirli tutmaktadır.
Gerçek özgürlüğe bu düşük eğilimlerin üstesinden gelip, daha soylu bir yolu izlemekle ulaşılmaktadır.
Psikolojik rahatsızlıkları olan hastaların, gerçek anlamda iyileşmeleri, hayat biçimlerinde değişiklik yapmaktan geçmektedir. Bu değişiklik, daha iyiye ulaşmak için anlamsız ve yıkıcı duygulardan, maddi dünyamızın açgözlülüğünden ve sıradan uğraşılardan vaz geçmeyi içermektedir.
“Düşsel Dünyanın Gerçeği” adlı eserde, Colin Wilson’un söylediği gibi;
Maddi dünyadan başka bir şeye inanmazsak, kendi bilincimizin darlığının kurbanı oluruz. Sıradanlıkların içine hapis olmuş kurbanlarız. Din bizlere, yıldızlara ulaşmak Gotik katedrallerin olağanüstü kuleleriyle, kemerlerini, Mikelanj’ın şaheserlerini yaratmak için bir neden vermiştir.
Gökle dünyanın arasında mesafe olunca, içinde Ruhun yükseleceği büyük bir kubbe de var demektir.
Recep Ekinci
Alıntıdır.
