Gücün tek bir kaynaktan yayıldığını düşünmüyorum.
Düşünce gücü öncelikli gereksinimdir. Düşünce gücü derken hem zihnimizden hem de ruhumuzdan kaynaklanan gücü kastediyorum elbette. Birey tanrısallığının farkında olduğu durumlarda madde ve madde ötesi konularda daha büyük başarı elde eder. Bu bilinen gerçektir.
Ardından fizik bedenimizle bağlı olduğumuz 3. boyuttan söz edilebilir. Bu iki yönlü bir kaynağı ortaya çıkarır bu kaynak elementlerdir. Fizik bedene sahip ya da bedensiz herhangi bir varlık kendindeki öz gücü elementlerin gücüyle birleştirerek kullanır. Buna iki yönlü dememin sebebi ise madde ve ruh ayrımıdır. Yani bilinç sahibi varlık elementlerin gücünü iki yönüyle kullanabilir. Bu iki yönden birincisi; madde boyutudur elementin. Bu boyutta bilinç sahibi varlık elementi doğrudan kullanabilme yeteneklerine sahipse bunu yapar. İkinci boyut ise ruhsal çalışmalarla ortaya çıkmaktadır. İkinci boyutta kişi elementlerin fizik dünyada yer alış şekillerine çok fazla bağlı kalmaksızın ruhunun ve zihninin özgücüyle kullanılacak elementin ruhunu çağırarak olaylara, kişilere ya da dünyaya ruhsal etkilerde bulunabilir. (Elementin ruhu sözüyle bilinçli bir element ruhundan söz etmiyorum. Zaten bedenli varlıklarda yapı itibariyle hem söz konusu elementler fiziki anlamda bulunurlar hem de bunların bedenlinin vücudunda yer alan ruhunda izdüşümleri vardır. Bu izdüşümler elementlerin ruhu kabul edilebilir. Yani yine öz ve farkındalık gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.)
Demon, Cin vs. varlıklar da kişiye belirli anlaşmalara dayanarak ya da kişinin inisiye durumuna bağlı olarak yardımda bulunabilir. Ancak bu onları ruhsal enerjinin ve 'kudret'in kaynağı kılmaz. Varlıklar bu tip anlaşmalar ya da özel durumlar nedeniyle bilinç sahibi bedenli varlığa yardım ettiklerinde ya o bedenlinin fiziksel ve ruhani gücünü bir süreliğine arttırırlar ya da bedenlinin işini onun adına kendileri yaparlar.
Evren gücün devasa kaynaklarından birisidir elbette. Bu noktada söylenebilecek çok fazla bir şey yok. Bildiğimiz ve kullandığımız bir çok enerji, neredeyse tümüne yakını evrene aittir. Önemli olan bu gücü ve enerjiyi evrenin hangi noktalarından alacağımızdır.
Özellikle belli ruhsal merkezlerde 'karanlık boşluğun gücü', 'kara deliklerin gücü' gibi kavramlar üstüne yoğunlaşılarak güç bu tip belirli noktalarından çekilmeye çalışılmaktadır evrenin.
Gücün bir diğer kaynağı olarak özel boyutlardan söz etmek de gereklidir. Bu özel boyutlar. Astral boyut vs. bize yabancı gelmeyen boyutlar olabildiği gibi 'Kara örtü', 'Kristal ülke' gibi isimlerle adlandırılan ve görece az bilinen boyutlar da olabilir. Bu özel boyutlarla ilgili çalışmalar özellikle 1928-1945 yıllarında yoğunlaşmış ve sonrasında unutulmaya yüz tutmuştur. Günümüzde ise az sayıda insan halen bu boyutlarla alşverişini sürdürmektedir. Bu boyutlardan bazıları tamamiyle belirli karakteristik özelliklere sahip güçlerden meydana gelmekte gibi görünmektedir. Örnek olarak sadece nefretten kurulu bir boyut ya da sadece sevgiden kurulu bir boyut düşünebilirsiniz. Haliyle bu boyutlar da bahsi geçen duygulara ait güçler açısından mükemmel kaynaklardır. Ancak bu gücü kullanmak için de yine farkındalık gerekmektedir.
Bunları yazmaya devam etsem de bu konu altında bir süre sonra yazılanlar birbirine benzemeye başlayacaktır. Bu yüzden fazla uzatmamaya çalışıyorum.
Özetle her insanın bir Tanrı olduğunu bilmesi ve bu farkındalıkla hareket etmesi onu en büyük kaynağı bulmaya yöneltecektir. Bu kaynak insanın kendi özgücünün geldiği yerdir. Yani kendisi. İnsan öyle mükemmel bir yapıyla varolmuştur ki bu onu gücün kaynaklarından kılar. Evrenden ve ötesinden, maddeden ve ötesiden, varlıklardan ve tanrı-tanrıçalardan, çeşitli boyutlardan ve varlığın her yönünden akan güç kişi 'güce uygunsa' yani farkındaysa onu doldurur. İnsan ruhu ve bedniyle tüm ırmakların döküldüğü bir denize benzer evrende varlık yönüyle benzediği tanrılar gibi. Bu deniz sonsuz sayıda ırmaktan beslenerek sonsuzluğa ulaşma potansiyelini her daim içinde taşır.
Irmak sözcüğü de çok önemli. Çift yönlü akan bu ırmaklar evrendeki tüm şeyleri birbirine bağlar doğrudan ya da dolaylı olarak. Doğrudan bağlantılar öz gücü doğururken dolaylı bağlantılar bu güçleri hissetmemize olanak veirr ama kullanmamızı zorlaştırır. Denizler arasında çift yönlü olarak su taşıyan bu ırmaklara ulaşmanın yolu da bilinçten, farkındalıktan, disiplinden ve adanmışlıktan geçer.
Elimden geldiğince açık anlatmaya çalıştım. Umarım fikrim faydanıza olur. Bu fikri tamamiyle bana aitmiş gibi lanse etmek de hata olur. Bu fikre hayatımın bir döneminde öncelikle kendi bilgilerimle ulaşmış olsam da bu fikri benimseyen yaşamış ve halen yaşayan birçok değerli ruhçu vardır. Aynı şekilde ezoterizmden, tümtanrıcılık felsefesine sahip gruplara kadar geniş yelpazede bir çok grup inançlarının temelinde bu bağlı ırmakları bulundurmaktadırlar. Bağlı ımaklar sadce güçle ve kaynakla değil; 'kader', 'tektanrı', 'enel hak', her insan bir tanrıdır', 'aydınlık-karanlık güçler ve denge' gibi konularla da ilintilidir.