Elnora_alila
Elit Üye
“Sadakat bazen bir değer değil, bir savunma mekanizmasıdır.”
İlk bakışta çelişkili gibi görünse de, modern psikoloji ve spiritüel yaklaşımlar bu fikri farklı açılardan destekler. Sadakat, çoğu zaman sevginin, bağlılığın ve karakterin simgesi olarak görülür. Ancak bazı durumlarda bireyin sadık kalma nedeni derinlerdeki bir korkudan, özellikle de terk edilme korkusundan kaynaklanabilir.
Bu tür bir sadakat, aslında kişinin bilinçaltındaki “yalnız kalırsam yok olurum” düşüncesine karşı geliştirdiği bir savunmadır. Karşısındaki kişiyi elinde tutmak, varlığını sürdürmenin bir garantisi gibi algılanır. Bu bağlamda sadakat, sevgiyle değil ; kayıp korkusuyla ve öz-yetersizlik hissiyle örülmüştür. Birey burada sadakat göstermiyor, aslında güvence arıyor ; bağ kurmuyor, bağa tutunuyor. Bu tutunma hali ise, kişiyi öz değerinden uzaklaştırır.
Psikoloji literatüründe özellikle kaygılı bağlanma stilleri, bu durumla sıkça ilişkilendirilir. Bireyler için sadakat, sevgi dolu bir bağlılıktan çok, terk edilmemek için öne sürülen bir kanıt gibidir. “Ben sadığım, beni bırakma” alt metniyle örülmüş bir sadakat, bağımlılık halini alır. Zamanla birey, kendi duygularını değil, karşısındakinin tepkilerini merkeze alan bir sadakat modeli geliştirir. Bu ise sevgiye değil ; kontrole, manipülasyona ve özgürlüğün kaybına yol açabilir.
Felsefi ve spiritüel geleneklerde ise gerçek sadakatin ancak özgürlük ve içsel güven temelli olduğunda anlamlı olacağı belirtilir. Zorla değil, seçerek kalmak. Korkudan değil, gönülden bağlanmak. Sadakat, böyle bir durumda gerçekten bir değer haline gelir. Aksi takdirde, görünürde sadakat olan şey, aslında bir tür duygusal esaret olabilir.
Mevlana Celaleddin Rumi, Divan-ı Kebir'inde şu şekilde ifade eder:
“Kendinde olursan gam ve keder bulutları seni kaplar, karanlıklar içinde kalırsın. Kendinden geçersen, senin kucağına ay doğar da her tarafı aydınlatırsın.”
Kısacası, sadakat tek başına erdem değildir. Onu erdemli kılan, hangi frekanstan beslendiğidir. Korkudan doğan sadakat, zincirdir ; sevgiden doğan sadakat ise bir kanattır.
Kaynak,
J. Bowlby, “Bağlanma ve Kayıp”
Rumi, ''Divan-ı Kebir''
İlk bakışta çelişkili gibi görünse de, modern psikoloji ve spiritüel yaklaşımlar bu fikri farklı açılardan destekler. Sadakat, çoğu zaman sevginin, bağlılığın ve karakterin simgesi olarak görülür. Ancak bazı durumlarda bireyin sadık kalma nedeni derinlerdeki bir korkudan, özellikle de terk edilme korkusundan kaynaklanabilir.
Bu tür bir sadakat, aslında kişinin bilinçaltındaki “yalnız kalırsam yok olurum” düşüncesine karşı geliştirdiği bir savunmadır. Karşısındaki kişiyi elinde tutmak, varlığını sürdürmenin bir garantisi gibi algılanır. Bu bağlamda sadakat, sevgiyle değil ; kayıp korkusuyla ve öz-yetersizlik hissiyle örülmüştür. Birey burada sadakat göstermiyor, aslında güvence arıyor ; bağ kurmuyor, bağa tutunuyor. Bu tutunma hali ise, kişiyi öz değerinden uzaklaştırır.
Psikoloji literatüründe özellikle kaygılı bağlanma stilleri, bu durumla sıkça ilişkilendirilir. Bireyler için sadakat, sevgi dolu bir bağlılıktan çok, terk edilmemek için öne sürülen bir kanıt gibidir. “Ben sadığım, beni bırakma” alt metniyle örülmüş bir sadakat, bağımlılık halini alır. Zamanla birey, kendi duygularını değil, karşısındakinin tepkilerini merkeze alan bir sadakat modeli geliştirir. Bu ise sevgiye değil ; kontrole, manipülasyona ve özgürlüğün kaybına yol açabilir.
Felsefi ve spiritüel geleneklerde ise gerçek sadakatin ancak özgürlük ve içsel güven temelli olduğunda anlamlı olacağı belirtilir. Zorla değil, seçerek kalmak. Korkudan değil, gönülden bağlanmak. Sadakat, böyle bir durumda gerçekten bir değer haline gelir. Aksi takdirde, görünürde sadakat olan şey, aslında bir tür duygusal esaret olabilir.
Mevlana Celaleddin Rumi, Divan-ı Kebir'inde şu şekilde ifade eder:
“Kendinde olursan gam ve keder bulutları seni kaplar, karanlıklar içinde kalırsın. Kendinden geçersen, senin kucağına ay doğar da her tarafı aydınlatırsın.”
Kısacası, sadakat tek başına erdem değildir. Onu erdemli kılan, hangi frekanstan beslendiğidir. Korkudan doğan sadakat, zincirdir ; sevgiden doğan sadakat ise bir kanattır.
Kaynak,
J. Bowlby, “Bağlanma ve Kayıp”
Rumi, ''Divan-ı Kebir''