logii
Kayıtlı Üye
- Katılım
- 17 May 2009
- Mesajlar
- 1,044
- Tepkime puanı
- 270
FINDHORN CELSELERİ
Eileen Caddy
(26.Ağustos.1917 – 13.Aralık.2006)
Sevgililer,
Kararmış bir dünyada O’nun ışığını ve O’nun sevgisini meşaleler gibi aksettirin.
O’nun ortaya çıkması için siz hazır olduğunuz zaman hiçbir şey saklı kalmayacak. Bir tohumun ekilebilmesi için nasıl önceden toprağın kazılması ve hazır edilmesi gerekirse, sizin de, devirler boyunca gizli kalmış, fakat ŞİMDİ, Yeni Çağ’a doğru ilerleyen insana açıklanması gereken gerçekleri alabilecek duruma gelmeden önce, şuur ve idrakinizin hazırlanması, genişlemesi icap ediyor.
Bu, bir çok hayatlarda sarsıntı ve değişiklikler yaratacak. Bu rahat bir şey olmayacak, çünkü bu elenip ayıklanma sürüp giderken çok kargaşalıklar olacak. Yeni Çağ’a rahatlıkla, zahmetsiz girivereceklerini umanlar görecekler ki iş öyle değil. Siz olacak şeylere uymakla ve onlara karşı direnmemek suretiyle yardımcı olabilir ve onları hızlandırabilirsiniz. Nasıl ki bir doğum esnasında da insan direnmezse, cereyan eden olayın mutlaka olacağını, kestirme yolun mevcut olmadığını ve YENİ’nin gün ışığına çıkmasından önce geçilmesi gereken bütün safhalardan mutlaka geçileceğini BİLDİĞİNDEN, hadiseyi huzur ve sükun içinde kabul ettiği zaman her şey daha kolay ve basit şekilde oluyorsa.
İşte böylece Kozmik Güç halen serbest bırakılmış bulunuyor, ve o her gün daha da kuvvetlenip artıyor. Bu Kozmik Güç tanındığı ve kabul edildiği zaman büyük huzur getirecek, yükseltecek, aydınlatacak ve ilham verecek. Karşı konulduğunda ise, hem fertlerin hayatında, hem dünyanın durumunda kargaşalıklara sebep olacak. Etrafınıza bakın. Her şey tam bir kavga içinde, her memleket şiddetli değişmeler geçirmede… Açıkgözlülük, kıskançlık, nefret ve her çeşit huzursuzluk her yerde şahlanmış halde. İhtiraslar şiddetlenmede.
Kendinizi büyük bir dikkatle gözaltında tutmanız hayati ehemmiyeti haizdir. Reaksiyonlarınıza dikkat edin ve onların sevgi ifade edici, müspet davranışlar olmasını sağlayın. Işık taşıyıcılar olarak yaptığınız işin (hizmetin) farkına varın. Onun önemini idrak edin. Her gün bir araya geldiğiniz, birlikte ışık neşrettiğiniz zaman hayati bir iş yapılmaktadır. Hele siz bunu şuurla yaparsanız, o zaman daha da etkili olur. İyi dileklerle tesirler yayarak geçirdiğiniz zamanı asla boşa harcanmış olarak düşünmeyin. Siz bu işi tek başınıza da her zaman yapabilirsiniz, gündüz veya gece, bu suretle geçirdiğiniz zamanın bir saniyesi bile ziyan olmaz. Gönlünüzden, şuurlu olarak, daima daha çok IŞIK, daima daha çok SEVGİ gönderin. Fertlere, gruplara, memleketlere, dünyaya. Buna İHTİYAÇ büyüktür, öyle ise bu İHTİYACI karşılamak lazım. İşiniz ne olursa olsun, siz bir ferdi, bir memleketi … şuurla düşünebilir, ondan haberdar olabilir ve ona Işık ve Sevgi ileten bir kanal olabilirsiniz. O anda ister patates soymakta olun, ister bahçe kazmakta veya yapılması gerekli bin bir işten birini yapmakta olun, siz bir taraftan yine kanal olarak kullanılabilirsiniz. Unutmayın: SİZ günün yirmi dört saatinde vazife başındasınız, şu halde etrafınızdaki bütün ihtiyaçlara karşı hassas ve uyanık olmalısınız. Bir İHTİYAÇ gördüğünüzde ONU CEVAPLANDIRIN!..
O’nun uğrunda, O’nun hatırı için her şeyi yapın ve her şey olun. Karanlık bir dünyada parlayan meşaleler gibi, birçoklarına ümit ve teselli getirmek üzere O’nun ışığını ve O’nun sevgisini aksettirin.
Meş’ale Taşıyanlar
Dünyanın her tarafında kendilerini bulmakta olan bu Işık Kaleleri’ni siz göreceksiniz. Bu Işık Merkezleri’nin kurulması ve onların ilerideki günler için hazır edilmeleri için neden dolayı bu kadar uzun hazırlık devreleri geçirildiğini anlayacaksınız. Onların içine konulan ışınlar derin ve sarsılmaz temellere sahiptir.
Bu ışık Merkezleri daima korunacaktır. Hazır olun. Bu yerler pek çok kimseyi kendilerine çekecekler ve onlar uzaklardan gelecekler. Kapılar onlara kapanmamalıdır. Onlar, sadece sığınmak için değil, fakat vermek için de gelecekler. Her birisinin yapacağı bir katkı var ve onlara da, kendi paylarına düşeni oynamaları için imkan verilmelidir, ne kadar küçük ve dünyevi görünürse görünsün.
Size ne söylediğimi hatırlayın – Işık, Işığı çekecek – öyleyse, bileceksiniz ki, Işığa doğru koşanlar kendileri de Işıktadırlar. Hiç kimse hakkında hüküm vermeyin.
“Meyvelerinden onları tanıyacaksınız.” Işığın çocukları bir araya toplanacaklar, onların sevinci büyük olacak, çünkü hepsi O’nun iradesini yerine getirecekler ve hepsi O’nun yolunda yürüyecekler. Kalplerinde ve zihinlerinde huzuru bulacaklar.
Yeniye Yer Açın
O’nun önüne sermekten utanacağınız herhangi bir şey var mı? Eğer varsa, onu, derin bir tevazu içinde, Gerçeğin Işığı önüne getirin ve bırakın o değişsin, yücelsin.
Köhneyi atın, Yeni’ye yer açın. Gözlerinizi açın ve etrafınızdaki bütün tabiatı görün. Bir ağaç, yeni sürgünlerin ve yaprakların gelişmesinden önce bütün kuru yapraklarını dökmek zorundadır. Bir tohum büyüyüp serpilmek için önce eski kabuğunu kırıp çıkmak zorundadır. Bir civciv, kabuğundan çıktığı zaman o kabuklara sarılıp kalmaz, onları ebediyen terk eder, kabuklarını geride bırakır, değişir ve yeni bir hayata yükselir.
Siz de, her biriniz, Eski’yi geride bırakın ve Yeni’ye doğru yol alın.
Bazı zamanlar size elastiki olmanızı, sabit fikirler taşımamanızı ve büsbütün değişik yeni şeylere yer açmanızı söylediğim oluyor. Bu mühimdir. Açık olun, değişikliği, isteksizlik göstermeden kabul etmeye hazır olun. Şu gerçeği kabul edin ki her şey için uygun bir zaman vardır ve onu Yaradan’ın ellerine bırakın.
GENÇLERE ÇAĞRI
Sevgililer,
Gençlik bir cevap arıyor, cevap ise her birinin içinde, derinlerde mevcut. Cevap çok basit, onlar onu kabul etmekten korkuyorlar. Cevap, Tanrı’nın ufak, fısıltı halindeki sesini dinlemek ve ona itaat etmektir. İtaat esastır. Çalışmaktan korkmayın, çünkü çalışma, hareket halindeki Sevgi’dir ve hareket halindeki Sevgi, sizin içinizde faaliyet gösteren Allah’tır. Öyle ise, sevgi ile, sevgi için ve sevgi içinde çalışın ve her şeyin gerçek mükemmeliyet içinde yapıldığını görün ve her şeyde O’nu görün.
Şu sözler üzerinde düşünün: “Çalışma hareket halindeki Sevgi’dir”. Sevgi hakkında konuşmak faydasızdır, onu yaşayınız. Hiçbir şey yapmadan sadece oturarak yaşayamazsınız. Her varlığın disipline ihtiyacı vardır. Disiplinsiz bir hayat sürmek demek, düzensiz bir gemiye benzemek demektir. Her çocuk, ana-babasından disiplin öğrenmek ihtiyacındadır. Çünkü disiplin ona bir güvenlik duygusu verir ve böylece duracağı yeri ve hakkının hududunu tam olarak bilebilir. Büyüdükçe, kendi kendisini terbiye etmek zorundadır, çünkü her zaman yanında onu terbiye edecek ana-babası olmayacak. Pek çok sayıda genç, bugün disiplinden mahrum ve bu yüzden yollarını kaybetmiş haldedirler. Kendi isteklerine “hayır!” demesini bilmiyorlar. Onlar zannediyorlar ki disiplin onları kısıtlar, hürriyet arama yolundaki o çaresiz çabalarını engeller. Halbuki ruhun yolu her an kendini kontrol etmeyi gerektirir; O, hakkından vazgeçmeyi gerektirir, bu da yine gençliğin kabul etmekte zorluk çektiği bir şey. Gençliklerinde ana-baba otoritesini reddettikleri ve bu da yanlarına bırakıldığı için, şimdi onlar her türlü otoriteyi reddediyorlar. Bu sebeple, Allah’ın otoritesini kabul etmek ve tanımak onlara en zor geliyor. Onlar sadece var olmak üzerinde derin düşüncelere dalarak saatler geçirdiklerine göre, O’nun fısıltı halindeki sesini işitebilirler, fakat onu işitmek başka, O’na sorgusuz sualsiz itaat etmek ise büsbütün başka bir şeydir.
İçteki Ses’e uygun yaşamak, küçük benliğin ve o bencil arzu ve emellerin tam teslimiyetini gerektirir. Bu hayatta yarım ölçüler yoktur, Allah, tam teslimiyet ister, ve siz her şeyi çekinmeden verdiğiniz zaman, o zaman ve ancak o zaman sizin içinizde ve sizin vasıtanızla harikalarını, mucizelerini gösterebilir. Ancak o zaman siz; – herkes her şeyde O’nun elini görebilsin diye – O’nun kanunlarını kendi hayatınız ve yaşayışınız içinde belli edecek şekilde yaşamayı öğrenebilirsiniz.
O’nun Işık Merkezi’nde yapılan budur. Çevrenizde her yerde, görmesini bilen gözleri olanlar, O’nun kanunlarını görebilirler. Buraya gözleri açık olarak gelenler, gördükleri her şeyde O’nun elini tanıyacaklar ve yüceliği görecekler. Hayatlarınız O’na tam teslim edildiği zaman vaki olanlar pratik bir gösteridir: Şöyle ki, siz, kendi başınıza hiçbir şey değilsiniz, fakat O, sizin içinizde ve sizin vasıtanızla faaliyet halinde iken imkansız bir şey yoktur sizin için. Ruhani bir hayat yaşamanın çok pratik bir hayat olduğunu göstermeniz icap ediyor. Çünkü o zaman her yaptığınız işi O’nunla yapıyorsunuz. Bu demektir ki her zaman durmadan duada’sınız, çünkü hayat o zaman sürekli bir duadır. Şu halde, dünyadan büsbütün el çekmeye ihtiyaç yoktur, siz dünyanın içinde olabilir, fakat dünyadan olmayabilirsiniz. Dünyada bazı şeyler vermeniz gerekiyor, dünyayı terk etmenin, ondan uzaklaşmanın hiçbir faydası olmaz. Hayattan kaçmaya asla kalkışmayın, onu sevinçle, korkusuz karşılayın ve her yaptığınız işte elinizden gelenin en iyisini ortaya koyun.
EN KATI YÜREKLER YUMUŞAYACAK
Sevgililer,
İnancınız ne ise ona göre muamele göreceksiniz. Ulaşacaklarınız inancınız kadar olacak. Size söylendi: İnsan nasıl düşünüyorsa öyledir. Gönlünüzü Yaratan’la doldurduğunuz zaman her şeyi yapabilirsiniz. Zira O’nun adına olabileceklere sınır yoktur.
Gelecek günlerde, önceden ruhlara ekilmiş ve şimdi karanlıkta uyuyan tohumlar artık filizlenmeye başlayacak ve siz, karanlıktan muhteşem ışığa çıkacak nice ışık tohumları bulacaksınız. Bir çok gönüllerde büyük değişmeler olacak, çok beklenmedik değişiklikler. En katı yürekler yumuşayacak, ve Sevgi yeniden serbestçe akacak.
Işık güçlerinin büyük ölçüde birleşmesi, birbiri ile kenetlenmesi meydana gelecek. Bir çok eski gruplar parçalanıp dağılırken, bir taraftan yeniden teşekkül eden yeni gruplar olacak ve oralarda gerçeğin ruhu, ışığa mensup olanları kendinde toplayıp, ışık taşıyıcılardan meydana gelen parçalanmaz bir kuşak teşkil edecek.
Eski geçip gidecek, ve siz, bütün harikaları ve ihtişamı içinde Yeni’yi göreceksiniz. Bileceksiniz, zafer çok yakın ve kat’i. Sevinçle seslenin ve kalpleriniz şükürle terennüm etsin.
O’nun sevgilileri!.. Bütün kalbiniz, aklınız ve ruhunuzla inanıyor musunuz ki O sizde ve siz gerçekten O’ndasınız. Öyle ise siz hakikaten gerçeği biliyorsunuz ve gerçek yolda yürüyorsunuz.
Gerçeği tam bir çocuk inancı içinde kabul edin. O zaman o sizi öyle bir sevinçle doldurur da siz Yaradan’ın sevgisinin hudutsuzluğunu duyarsınız.
Dikkatli olun ve kendinizi tetkik edin. Boş sözler sarf etmeyin fakat sadece hikmet ve gerçek olanı söyleyin. Allah’a duyulan sevgi ile dolu olduğunuz zaman sükut altındır.
Tembelce düşünceler ve hayallerle zaman harcamayın, fark edin ki siz kendi içinizde bütün kuvvete, bütün zekaya, bütün hikmete, bütün anlayışa sahipsiniz, siz evrensel zihnin ve evrensel şuurun ta kaynağından durmadan alabilirsiniz.
Arayın, bulacaksınız ve sizden hiçbir şey gizlenmeyecek.
VERDİĞİNİZ Mİ FAZLA, ALDIĞINIZ MI?!.
Sevgililer;
Şimdi yeryüzünde bu mevsimin iyi niyet ve barış mevsimi olması gerekirdi, halbuki dünyada iyi niyet ve barış değil, sadece büyük bir kargaşalık, şaşkınlık ve tatminsizlik var. İnsan hayattan mümkün olduğu kadar çok şey almak ve mümkün olduğu kadar az vermek istiyor ve sonra da, her şeyin neden dolayı yolunda gitmediğine şaşıyor. Kendinize dürüstçe ve iyi bakın; siz hayattan mümkün olduğu kadar çok almak ve mümkün olduğu kadar az vermek mi istiyor musunuz? Siz, hayatın öz gücünü boğan ve yeryüzünde bu kargaşalığa sebep olan hastalığın bir parçasını mı teşkil ediyorsunuz, yoksa siz şifa veren kuvvetin safında mısınız? Gerçekten, siz veren mi yoksa alan mısınız? Bunu ancak siz bilebilirsiniz. O, sizin bu suali kendi kendinize sormanızı istiyor, birbiriniz hakkında sormanızı değil. Bu konuda her biriniz kendi kararınızı kendi başınıza vermelisiniz ve bir başkasının size yardım etmesini beklememelisiniz. Kendi içinize derinlemesine bakın ve maksatlarınızın ne olduğunu tam doğru olarak görün. Siz hayata ne veriyorsunuz?
Siz hayata sizde olanın en iyisini vermedikçe, ondan en iyiyi almayı beklemeyin. Toprak da böyledir; siz en iyiyi koymadıkça, onu besleyip ona sevgi ile bakmadıkça, ondan harikulade neticeler bekleyemezsiniz. Verdiğinizce alırsınız. Siz sadece en asgariyi verirseniz, ancak en asgariyi alırsınız, ama siz verebileceğinizin azamisini verirseniz, o zaman sadece azamiyi almakla kalmaz, gelen bereketin dolup taştığını görürsünüz. Bu, hayatta her şey için böyledir.
Yirmi dört saat içinde vaktinizin ne kadarını Yaradan ile birlikte geçiriyorsunuz? Yaptığınız işlere O’nu ne ölçüde dahil ediyorsunuz? Her şeyiniz O’nunla ne derece paylaşıyorsunuz? Bu soruları ancak siz doğru şekilde cevaplandırabilirsiniz. Neden kendinize bir zaman ayırıp, bu soruları dürüst bir şekilde cevaplandırmaya çalışmayasınız ve alacağınız cevapları görmeyesiniz? Çünkü ancak cevapları bildiğiniz zaman siz ne yapmanız gerektiğini bilebilirsiniz.
Siz bütün için mi yaşıyor, bütün için mi çalışıyor ve bütüne mi veriyorsunuz, yoksa sadece kendiniz için mi yaşıyorsunuz? Hayatınız mutluluk ve tatmin içinde midir, yoksa, hakkınızı alamadığınız, hayatın size gerçekten bazı şeyler borçlu olduğu gibi bir duygu içinde misiniz? Ara sıra insanın kendi içine bakması ve hayatta tutmuş olduğu istikameti görmesi hiç kimseye zarar vermez.
Hatırlayın, çalışıp didinmek, mutlaka, sizde olanın en iyisini vermek demek değildir, fakat asıl mühim olan, sizin davranışlarınızın bütünüdür. Çalışma, bazen hayattan bir nevi kaçış olur, işleriniz bazen sizin hayatı ve kendi doğru ve gerçek yerinizi görmenize engel olabilir. Öyle ise kendinizi iş-güç ardına gizlemeye kalkışmayın, fakat ışığın sizin içinize girmesine, içinizden geçmesine, her yanınızı aydınlatmasına imkan verin ki, hiçbir şey saklayamayasınız. Şeffaf olmaktan korkmayın, çünkü hayatta gerçek hürriyeti ve sevinci ancak bu suretle bulabilirsiniz.
O’nun sevgisi ve huzuru her birinizi doldursun ve kucaklasın. O’nun emrini yaparken, O’nun yolunda giderken, O’nu yüceltirken, gönülleriniz derin sevgi, övgü ve şükürle dolu olsun ve siz tam huzur içinde olun.
SİZ SADECE SPİRİTUAL BİR TOPLULUKTAN İBARET DEĞİLSİNİZ
Sevgililer;
Bu merkez, daha iç ve üst planlarda cereyan edenlerle kıyaslandığında, ancak ufak bir kısmı meydanda gözüken bir aysberge benzetilebilir. İşte onun için, aranızdan bazıları, bu merkezin neyi temsil ettiğini henüz tam takdir edememektesiniz, çünkü siz, yüzeyde cereyan edenlerin ötesinde nelerin olduğunu göremiyorsunuz. Siz onu sadece, benzer düşüncelere sahip bazı kimselerin bir araya toplandığı, aheste fakat sürekli şekilde genişleyip büyüyen bir spiritual topluluktan ibaret görüyorsunuz. Siz, yapılmakta olan muazzam, dünya çapında bir işi göremiyorsunuz. Siz, düşünce birliği içinde olduğunuz, fertlere ve dünyaya sevgi ve ışık neşrettiğiniz zaman, buradan her gün yayılan vibrasyonların gücünü fark edemiyorsunuz. Bu yerin yeni arz ve sema’nın giriş kapısı olarak nasıl hayret verici şekilde kullanıldığını göremiyorsunuz.
Siz kendi küçük şahsi dertlerinize ve sıkıntılarınıza, kendi bencil, egosantrik hayatlarınıza ve olayların sizin şahsınızı nasıl etkilediği kaygısına öylesine dalmışsınız ki, kendinizden ötesini göremiyorsunuz. Artık her birinizin bu ruh halinden sıyrılmanız, yapılmakta olan gerçekten harikulade yüce işi fark etmeye başlamanız ve bu işte size de en çok hayati bir rolün düştüğünü anlamanızın zamanı gelmiştir. Sizlerin buraya sevk edilmiş olmanız tesadüf değildir. O’nun size ihtiyacı var ve O’nun size şimdi, bu anda ihtiyacı var, öyleyse, küçük, değersiz düşünceleri terk edin ve varlığınızın genişlemesine imkan verin, varlığınız açılsın, genişlesin ki olayların o harikulade şeması içinde o sizleri gitgide daha çok kullanabilsin. İşte o zaman siz gerçekten kendinizi bütün’ün bir parçası olarak hissedebileceksiniz, artık kendinizle değil, fakat bütün’ün kurtuluşu ile ilgilenecek, onu düşüneceksiniz.
Olmakta olanların farkına varmanız, kullanıldığınızı hissetmeniz ve yapılması gereken işi bu idrak içinde yapmanız çok mühimdir. Siz şuurunuzu yükselttikçe bu idrake mutlaka ulaşırsınız. Bunu yapmak için asla kendinizi zorlamayın, yoksa bir engel yaratmış olursunuz. Sadece uymayı ve olmayı öğrenin ki o sizi dilediğince kullanabilsin. Sizler O’nun kanallarısınız ve o sizin kanalınızdan ve sizin vasıtanızla iş görecektir. Bunu ne kadar erken öğrenir ve kabul ederseniz, O’nun sizi kullanması ve harikalarını herkesin gözleri önüne sermesi ve gönüllerde yer etmesi o kadar kolay olacaktır.
O’nun sevgisi ve O’nun huzuru her birinizi doldursun ve sarsın. Gönüllerinizi O’na açın ve ebedi şükrünüzü yapın. O’nun yüce lütufları için sevinç ve sevgi ile terennüm edin. O’nun yolunda yürür, O’nun iradesini yerine getirirken, O’nu överken tam bir huzur içinde olun. O’na hamdolsun.
ŞİMDİ
Sevgililer;
Şimdi birleşmenin, bir olmanın, birbiri ile anlaşmayı öğrenmenin, birbirini anlamanın, tanımanın vaktidir. Bu da öyle kendi kendine oluvermez. Bu size bağlıdır, birbirinizi o kadar çok sevmelisiniz ki, iç aleminizde neler olup bittiğini ve zahiri olanın altında, gerçekten mühim olanı bulmayı ve anlamayı gerçekten isteyesiniz.
Sizi birleştiren işler ve bütün şeyler üzerinde konsantre olmayı ayrılığa ve ahenksizliğe yol açan her şeyden kaçmayı öğrenin, bir ruhun içindeki en iyiyi görebilmeyi gerçekten özlerseniz, onu elbette bulacaksınız. Oraya varmak sabır, sebat ve gayreti gerektirebilir, fakat bulunmaya değer olan herhangi şey zaten sabır ve zaman gerektirir, öyle ise onu bulabilmeniz için kendinizi bir kenara koyun, bunu yapabilmek için, alıştığınız yolun dışına çıkın. Bu hiçbirinizin pek o kadar kolay bulamayacağınız bir şeydir. Alışkın olduğunuz rutin’in dışına çıkmak ve bir başkası uğruna gerçek bir gayret sarf etmeye mecbur olmak hoşunuza gitmez, ama işte O’nun sizden istediği şey budur.
Birbirinize karşı çok daha büyük bir hassasiyet geliştirmeniz ve birbirinizi asla “Olsa da olur, olmasa da” tarzında düşünmemeniz lazım. Böyle bir düşünceye kapılmak çok kolaydır ve bu, bir ruhtaki bütün sevinci ve spontaneliği öldürür. Sevilmediğiniz, övülmediğiniz ve öylesine önemsenmezlik gördüğünüz zaman, içinizi nasıl ölü gibi hissettiğinizi hepiniz bilirsiniz. Bir bitki büyüyebilmek, güzelliğini ve mükemmelliğini ortaya koyabilmek için sevgiye muhtaçtır. Her biriniz, yaptığınız iş her ne olursa olsun, yapabileceğinizin en iyisini ortaya koyabilmenize yardım edecek sevgiye ve takdire muhtaçsınız. Bu demek, durmadan birbirinizin sırtını sıvazlayarak, birbirinizin en iyi kişiler olduğunuzu birbirinize söyleyip durmanız demek değildir. Övgü, kalbin derinliklerinden gelmelidir. Ancak o zaman gerçekten hissedilebilir ve hedefini bulur ve harikalar yaratabilir.
Sevgililer; birlikte geçirdiğiniz bu zamanların, belirli bir sebep ve maksat için size verildiğini hatırlayarak, bundan azami istifade etmeye çalışın ki, birbirinizi gerçekten tanıyabilesiniz ve hiçbir sonuca varmadan boşuna gün geçirmeyesiniz. Çoğunuz işte bunu yapıyorsunuz. Siz, sadece durumu idare etmek istiyorsunuz, bir kilometre fazladan yol kat edip, kendinizi şu veya bu şekilde ortaya koymakta isteksiz gösteriyorsunuz. Kendinizi ele alın ve bunu hemen şimdi yapın. Birliğe ulaşmak, ahenkleşmek ve birbirinizi anlamak için size verilmiş bu kıymetli zamanı kullanın ki ilerde, sizden sevgi ve ihtimam bekleyecek pek çok kişi yüzünden birbirinize ayıracak zaman bulamayacağınız gelecek günlerde pişmanlık duymayasınız. Şimdi bunun zamanıdır. Şimdi.
SÖZ’ÜN YARATICI GÜCÜ
Sevgililer;
Söylenen, ağızdan çıkan söz’ün gücü, sizlerin hiçbirinizin tam farkına varamadığınız kadar büyüktür. Bu gücü neden denemiyorsunuz? Bir daha, bir kimseye kızdığınız veya ona karşı menfi bir his duyduğunuz zaman, bir tarafa çekilin ve o kişiyi gerçekten sevdiğinizi yüksek ve otoriter bir sesle söyleyin, siz bunu yaparken, sizden çıkan sevginin o varlığa doğru aktığını hissedeceksiniz ve bütün kızgınlığınız ve menfi duygularınız kayboluverecek, fakat bunu kat’i ve emin bir sesle yapmayı unutmayın.
Yaptığınız şeyi ve gittiğiniz yeri iyi bilin ve herhangi bir konuda belirsiz ve kararsız olmaktan vazgeçin. Bir şeyi tam, kat’i ve otoriter bir dille söyleyemeyecekseniz, hiçbir şey söylemeyin. Öğreneceğiniz daha pek çok şey var ve siz Yeni Çağ’a girdikçe bu dersler gitgide daha hızlı bir şekilde öğrenilecek, hatalar ve başarısızlıklar gitgide azalacak. Bununla beraber, unutmayın ki bu derslerin mutlaka öğrenilmesi lazım. Onlar öğrenilmeden geçilip gidilemez. Şimdi nefis terbiyesi ve itaat gibi temel derslerden bahsediyoruz. Bir çoğunuz bunları atlamak istersiniz, hatta o muhteşem Yeni Çağ’a girerken bunlara artık ihtiyacınız olmayacağını hayal edersiniz. Halbuki bu spirituel hayat içinde siz hiçbir hedefe onlarsız ulaşamazsınız ve ne kendinize, ne de başkasına hiçbir yardımda bulunamazsınız.
Ağzımızdan çıkan, söz’ün yaratıcı gücü vardır ve insan onu, asla kendi menfaati için değil, fakat bütün’ün hayrına kullanmayı öğrendikçe, muhtaç olduğu her şeyi, bu muazzam kuvvetle yaratabilecektir. Ancak bu temel ruhi dersleri öğrenmiş olanlar ve bütünleri ile O’na teslim olmuş olanlar ve sadece O’nun iradesini yapmak isteyenler, bu zamanda serbest bırakılmaya başlanmış olan bu kuvvetleri kullanabilecekler. Yanlış ellere verildiğinde bu kuvvetler sadece yöneltildikleri kişiler için değil, aynı zamanda, o gücü rehbersiz, ulu orta ve bencil maksatlar için kullanmakta olan kişinin kendisi için de mahvedici olacak. Bu kuvvetleri yanlış yolda kullanmaya kalkışanlar olacak: Onlar kendi kendilerini mahvedecekler. Ateşle oynamaya kalkarsanız, yanarsınız.
O’nun ilahi kanunları ile ahenk içinde çalışın. Yaptığınız her işte maksatlarınızın saf ve diğerkamca olmasına dikkat edin. Asla unutmayın ki dış hayat, iç hayatın aksetmiş şeklidir. İçte mücadele, tatminsizlik, ahenksizlik olunca, bu dışa da aksedecektir. İnsan, işler kendisi için yoluna gitmediği ve ters gittiği zaman, kabahati başkalarında bulmayı sever; dış olayları, şartları ve insanları suçlamayı sever, Yaradan’ın ilahi kanunları ile ahenksizlik ve uyuşmazlık içinde bulunduğunu ve kendi dileğini yapmakta olduğunu görmek için kendi içine bakmak üzere zaman ayırmak istemez. İçteki olan’ı düzeltmedikçe o, gönül ve zihin huzuru bulmayacaktır ve dış şartlar ise iyileşecek yerde daha da kötüye gidecektir.
Cevabı içte arayın, ahengi içte bulun. Barış, sevgi iç sükuneti ve huzuru neşredin. Çünkü O’nunla hem ahenkseniz, dışta meydana gelen hiçbir şey sizi üzemez veya ürkütemez.
İNANÇ VE TESLİMİYET YOLU
Sevgililer;
Bütün inancınızı, bütün güveninizi O’na bağladığınız zaman, sizin için korkacağınız ne kalır? İnanç ve güven sizin hayatınıza girince, korku pencereden uçup gider, çünkü onlar bir arada kalamazlar. Siz dünyada olabilirsiniz, görünüşte normal, alelade, pratik bir hayat yaşayabilirsiniz ama siz dünyaya ait olmak mecburiyetinde değilsiniz. İçte olup geçenler kendi özel işinizdir. Bu, hayatın en önemli kısmıdır, çünkü içte olup geçenler dışa akseder. Dünyada yaşamak ama dünyaya ait olmamak nefis terbiyesi ister, tam itaat ister ve O’na ve O’nun hizmetine tam adanmışlığı gerektirir.
Birçokları zannedeler ki hayatlarının ufak bir kısmını O’na adayarak ve geri kalan zamanlarını diledikleri gibi geçirerek yaşayabilirler. Sevgililer, böylesi, bu hayat şeklini yaşamak ve göstermek demek olmaz. Size derim ki bu hayat, nefsin O’na ve O’nun hizmetine tam bir teslimiyetini ve hayatlarınızı O’nun işlerine adamanızı gerektirir. Bu demek, nefsinizi bütünü ile, hiçbir kayıt ve şart koşmaksızın, hiçbir şeyi alıkoymaksızın, O’nun dilediğince kullanması için, O’na vermek demektir.
Dünyada çok, pek çok iyi insan var ama kendisini O’na tam adamış, bütün hayatını O’na hasretmiş, Onunla direkt bağı kurmuş ve bütün bütüne o direkt bağ ile yaşayan, ruhun yolunda yürüyen kişiler öyle az ki. Bir çok defalar size hatırlattım ki ancak her şeyi vermekle her şeyi alabilirsiniz. Siz dinlediniz ve hatta anladınız, fakat bu hususta bir şey yapmak büsbütün başka bir mesele.
Gerçekten her şeyi vermek size çok ağır geldi. Siz bir kısmını alıkoydunuz, çünkü ferdiyetinizi kaybetmekten, bağımsızlığınızı, kişiliğinizi kaybetmekten, bu hayat ile bütün bütüne bağlanmış hale gelmekten korktunuz. Ama ne var ki siz O’nun kanunlarını belli etmeyi ve hayatlarınızda harikaların harikaları takip etmesini bekliyorsunuz. Siz bütününüzü O’na tam manasıyla ve sevinçle teslim etmedikçe, bu harikalı hayatın güçlü etkilerine şahit olmayı ümit edemezsiniz. Fakat hatırınızda olsun, her şeyi verdiğiniz zaman, bunu asla bazı ipliklerle bağlı kalarak yapmayın.
Sizin yaşayacağınız kendi iç hayatınız var. Siz bir ailenin, bir cemaatin parçası olabilirsiniz. Nasıl yaşayacağınız, kendinize kalmış bir şeydir. Kendi hayat yolunuzu, kendi yönünüzü seçmekte hepiniz hürsünüz. Hiç kimse sizi, belirli bir yolu veya belirli bir hayat tarzını seçmeye zorlayamaz. Bu, her ferdin kendisinin yapması gereken bir şeydir, çünkü hatırlayın ki, bir yolun bir varlık için doğru olması, o yolun bütün varlıklar içinde doğru olmasını gerektirmez. O’na götüren bir çok yollar vardır. Direkt yolu seçmek elinizdedir, ama eğer sapa olanı tercih ediyorsanız, onu da seçmekte serbestsiniz. Hayat alabildiğine sadedir, ama siz onu kendiniz için zor ve komplike hale getirmek istiyorsanız, bu sizin bileceğiniz bir şeydir. İnsanın hür iradesi vardır ve hiçbir şey ve hiçbir kimse buna müdahale edemeyecektir.
BU ZAMANLAR YÜCEDİR
Sevgililer,
Hiçbir insan, O’ndan gelen hikmetten daha büyük hikmete sahip değildir. Sadelik, O’nun işaretidir ve sevgi öylesine büyüktür ki, her şerri hayra ve bütün karanlığı aydınlığa çevirir. Sevgi asla ezmeye, tahrip etmeye kalkışmaz. Sevgi yükseltir, değiştirir ve hayra vardırır. Sevgi verir, verir ve asla bedelini hesap etmez. Sevgi kördür, çünkü sadece en iyiyi görür; o herkeste ve her şey de O’nu görür.
Siz herkeste O’nu görebiliyor musunuz? Siz gerçekten gönüllerinizi açıp O’nun ilahi sevgisi ile sevebiliyor musunuz, O’nun her birinizden yapmanızı istediği şey budur ve siz, hemen bulunduğunuz yerden itibaren bunu yapmaya başlayabilirsiniz. O sizi, bulunduğunuz o yere koydu; siz size düşen belirli bir işi yapasınız, size mahsus dersleri öğrenesiniz ve belirli zaafları yenebilesiniz diye, çünkü sizdeki en zayıf noktalar sizin en kuvvetli tarafınız haline gelebilir. Bundan dolayı, bir başka yerde daha iyi çalışabileceğinizi veya daha mühim dersler öğrenebileceğinizi asla zannetmeyin. Elbette her biriniz dilediğiniz yola gitmekte tam manasıyla serbestsiniz, fakat er veya geç, bu hayati dersleri öğrenmek mecburiyetinde kalacaksınız, öyleyse neden şimdi öğrenip de ruhi yolda ileri doğru devam etmeyesiniz? Çünkü öğrendiğiniz her ders sizi bu manevi yolda bir o kadar ileri doğru götürür.
Spiritual dersler – ebedi ve kaybolmaz olduklarından – diğer derslerden daha önemlidirler. Ruhun yolları ezelden ebedidir ve sizi daima hedefe yaklaştırır. Ruhun yollarında yürüyün ve gerçek gönül ve zihin huzurunu bulun. Siz, O’nun iradesini yaparken içinizde huzur ve sükun olur ve kendinizi ikiye parçalanır gibi hissetmezsiniz, çünkü içinizde çatışma olmaz. Bütün o çatışan, dövüş halinde olan unsurların yerini, O’nunla direkt kontakt halinde olduğunuz ve O’nun sizi kullanmasına imkan verdiğiniz zaman size gelen o her türlü anlayışın ötesinde olan huzur hali alır. Böylece, O, harikalarını herkesin görebileceği şekilde açıklar.
O’nun saltanatını yere indirmenizi söylerken, O’nun kastettiği, işte budur. O, herkesin görmesi için, yeryüzünde belli edilmelidir, çünkü hatırlayın ki geçmişte gizli duran bütün o şeylerin açıklanması, ortaya çıkarılması gerekli. Bu büyük vahiy çağıdır ki, görmek için gözleri olanlar her şeyi görecekler. Bazıları, açıklananlardan dolayı alabildiğine sevinecek, diğerleri korkacaklar. Hatta öyleleri olacak ki o haşmet ve harikalardan kaçıp saklanmaya çalışacaklar ve bunların ne olduğunu dahi tanımayacaklar. Işık ve daha çok ışık olsun, sevgi ve daha çok sevgi olsun ki, siz, gelecek olan şeylerin hepsine hazırlanmış olasınız ve her şeyi anlayabilesiniz, her şeyi şükür dolu kalplerle kabul edebilesiniz. Bu zamanlar yücedir.
SEVGİNİN SALTANATI YAKIN
Sevgililer,
Karanlığın içinden yükselip çıkın ve muhteşem ışığa girin. Sezgi, ilham, inanç, övgü ve hakimiyet sizin olsun. Bilin ki sizi aşağıda, sizi geride tutacak ve sizi gerçek kaderinize ulaşmaktan alıkoyacak her şeyi yenmeye gücünüz var. Kuruntu etmeyin, fakat bırakın, O’nun nuru sizi aydınlatsın. Bilin ki siz her şeyi yapabilirsiniz, çünkü o sizinledir. Denenmeler ve sınanmalarla yüz yüze geldiğiniz zaman korkmayın. Sadece şuurunuzu yükseltin ve yüzünüzü ışığa dönün, O’nun gerçeği sizi aydınlatsın ve o denenme ve sınanmaların hiçbirisi sizi hiçbir şekilde etkilemeyecek.
Daniel aslanların ininde iken ve aslanlar onun etrafında kükrüyor iken, o, yüzünü ışığa döndü. Işığın onu doldurmasına imkan verdi ve bütün korkusu geçti. Bir yerde korku yoksa ve mükemmel sevgi hüküm sürüyorsa, size hiçbir zarar yaklaşamaz ve dokunamaz. Sizin düşmanlarınız sayılanlara, size ters muamele edenlere, sizi parça parça etmeye can atanlara karşı kalplerinizi sevgi ile doldurun. Kötülüğe karşı direnmeyin, fakat kötülüğü iyilik ile mağlup edin. Bu asla zaaf işareti değildir; bu iç kuvvetidir. Bu O’nun ilahi gücüdür. O güce sarılın. Bir efor, bir zorlama içinde olmayın, çünkü bunun tamamen zorlanmasız olması lazım.
Sakin, –mutlak şekilde sakin– olun ve ışığın sizin varlığınıza nüfuz etmesine imkan verin. Mesuliyetlerinizi sevinçle karşılayın ve bilin ki, tek başınıza hiçbir şey olmadığınızı, fakat O’nunla olunca her şeyi yapabileceğinizi fark ederek, bunları zahmetsizce yüklenebilirsiniz. O size ilham versin, o sizi aydınlatsın. Daha sonraki adımınızı o size açıklasın. Ne söyleyeceğinizi veya ne yapacağınızı düşünmeyin. Bırakın o size an be an ilham versin ve rehber olsun. İlham ve sezgi ile yaşayın, her şeyi -kılı kırk yararcasına- mantık ve muhakeme ile halletmeye çalışarak değil. Kendinizi bırakın, bütün hayatınızı o yönetsin. O’nun ruhu içinizde yer tutsun.
Her şeyi verin ve her şeyi alın. O her şeyi istiyor. O, nefsin tam teslimiyetini istiyor ve bu olduğu zaman O’nun olan her şey sizindir ve her şey mümkündür, çünkü o zaman siz O’ndan, O’nun yardımından, O’nun kudretinden, O’nun sevgisinden, O’nun ışığından, O’nun her şeyinden şuurla haberdarsınız demektir. Ve siz, yolunuzda hiçbir şeyin karşı duramayacağını ve O’nun adına her şeyi yapabileceğinizi bilirsiniz.
O, evrensel zihindir. O, kozmik şuurdur. O, O’dur (Varolandır). O’nun sevgisi her şeyi birleştirir, her şeyi yaratır, her şey’dir. Sevgi daima bir yol bulur. Sevgi bütün yaraları iyileştirir. Bırakın, sevgi bütün zorlukları, bütün engelleri yensin. Öyleyse kalplerinizi sevgi ile doldurun, öyle ki arada Sevgi’den gayri hiçbir şeye yer kalmasın. O sevgidir. O, her birinizin içindedir. İçinizde olanı dışa çıkartın ve dünyaya serbestçe akmaya bırakın, ki sevgi hüküm sürsün, çünkü sevginin saltanatı yakın!..
GÜNE ŞÜKÜRLE GİRİN
Sevgililer,
Sevinin ki dün geçti ve bugün, elinizde; bütün ayrıntıları ile, bozulmamış, zedelenmemiş, muhteşem bir gün. Sevinç ve şükür dolu kalplerle ona girin. Ondan ancak en büyük hayırlar geleceğini bilerek güne girin, ve onun içinde her gittiğiniz yere sevgi ve ışık neşrederek yürüyüp ilerleyin.
Size daima söylüyorum ki, güne nasıl başladığınız, hayati derecede önem taşır. Uyandığınız andaki ilk düşünceniz şükran ve teşekkür olsun. Bunun ne kadar doğru olduğunu teorik olarak bilirsiniz, öyle ise neden tatbik etmeyesiniz? Bir hayatı yaşamaya başlayacaksınız, şimdi yaşamaya başlayın ve asla yarına veya değişmek için vakit ayırabileceğiniz bir başka zamana bırakmayın. Siz, bütün tavır ve davranışlarınızı, daha fazla gecikmeden, hemen şimdi değiştirebilirsiniz. Asla ertelemeyin; şimdi’den daha uygun zaman yoktur. Derhal alınması gerekli neticeler için derhal aksiyona geçmek lazımdır. Öyle ise, bunun için şimdi bir şey yapın.
Gün boyunca O’nunla temasta kalın, ki her yaptığınız şey, O’nun rehberliği altında, ve O’nun rızası ile olmuş olsun. Bu da ancak O’ndan şuurla haberdar olmak, yaptığınız her işe O’nu dahil etmek, her şeyi O’nunla paylaşmak olabilir –ama bunu şuurla yapmanız lazım.– O’nunla irtibata geçmek için zaman ayırmanız ve bu işi asla oluruna bırakmamanız lazım. Gerçekten, sizin düğmeyi açmayı ve O’na ayarlamayı öğrenmeniz lazım, ayarlama işi çok ince, hassas bir iştir, öyle ki tam ışın’ı bulabilmeniz, ona ayarlı kalabilmeniz ve O’ndan gelecek olan her şeyi almaya hazır olmanız lazım; bu gelenler ne olursa olsun ve her ne kadar garip gözükürse gözüksün.
Siz O’ndan bir şey, bir direktif alınca, onu rafa koymaya veya onun sorumluluğunu bir başkasının üstüne aktarmaya kalkışmayın. Sizin yapacağınız, size has olan bir işiniz vardır. Onu yapmaya ve onu sevgi ile yapmaya dikkat edin. O’ndan gelmesi muhtemel olanlardan asla korkmayın. Sadece bilin ki mükemmel sevgi bütün korkuları defeder ve siz O’nu gerçekten sevdiğiniz zaman kalplerinizde korku olamaz, çünkü sevgi ve korku el ele yürüyemezler. O’nun sizden yapmanızı istediği şeyi yapmaya istekli olacaksınız. O’na olan sevginizden dolayı içinizde direnme olmasın, çünkü zorlanışa ve ıstıraba sebep olan şey dirençtir. O’nun sevgisine kendinizi rahatça bırakın ve bilin ki, her şey çok, çok iyidir. Hayat çok sade ve apakçıktır, siz onunla birlikte akmayı, ona karşı dövüşmekten vazgeçmeyi öğrendiğiniz zaman.
Olduğunuz yerde bulunmaktan, yapmakta olduğunuz işi yapmaktan hoşnut olun ve bilin ki hazineniz nerede ise, gönlünüz orada olacaktır. Siz O’na ve O’nun hizmetine kendinizi tam adamış mısınız? İşte o zaman, her nerde ve her ne yapmakta olursanız olunuz, huzur içinde olduğunuzu bileceksiniz.
İNANCINIZI YAŞAYINIZ
Sevgililer,
İnanç ile yaşamadıkça ve onun manasını hayatlarınızda ve yaşayış tarzınızda göstermedikçe, inanç hakkında konuşmanız faydasızdır. O’na itaat etmeyi, O’nun ufak sesini dinlemek ve sessiz kalmak için vakit ayırmayı öğrenmek için gerçekten bir şeyler yapmadıkça ve O’nun talimatını adım adım takip etmek için istekli olmadıkça, O’nu sevdiğinizden, O’nun iradesini yerine getirmek istediğinizden bahsetmeniz boşunadır.
Kendinizi O’na tamamen terk etmeyi öğrenmedikçe ve O’nun sevgisini ve bu sevgideki güvenliği hissetmedikçe siz O’nun hudutsuz sevgisinin manasını bilemezsiniz. Siz bu hayat şeklini yaşamadıkça ve göstermedikçe, bunun ne demek olduğunu bilebilmeniz mümkün değildir. Bu demek, nefsinizi teslim etmeniz, her şeyi fedaya amade olmanız, sadece kendinizi bırakmanız ve her şeyi O’nun ele almasına imkan vermeniz demektir. Ve bu, birçok kimsenin, üzerinde konuştuğu fakat yapmaya yanaşmadığı bir şeydir. Bu, derin suya atlamak ve yüzmeye başlamak demektir ama, onlar kıyıda durdukları zaman, bunu yapmak için beklerken, zihin çalışmaya başlar ve o hal, atılımı yapmaya karşı türlü türlü itirazlar sökün eder. Korku büyük rol oynar, emniyetsizlik, güven noksanı, en mühim olanı öne almayı reddetmek, bilinmeyenden korkmak gibi. İşte bu en son adımın inanç içinde atılması gerek ve bu adımı hiç kimse bir başkası adına atamaz.
Her varlık yol üzerinde buraya kadar getirilir, fakat sonra, onun hiçbir dış destek olmadan, tek başına durması gerekir ve son adımı atmak ise kendi bileceği şeydir. Bunu hepiniz biliyorsunuz, ama kaçınız en son adımı atmaya ve her şeyi O’na havale etmeye isteklisiniz? İşte O’nun her birinizden sorduğu budur. Çünkü ne zaman ki her şeyi verirsiniz, ancak o zaman her şeyi alırsınız. Yarım ölçüler olamaz. Size bu daima söyleniyor, çünkü öylesine hayati önem taşıyor. Gerçekte, bu hayat yolunun sırrı budur. Ancak herkes bunu beceremez. Dünyada bir çok, bir çok iyi insan var ki, iyi hayat süren, komşularına yardım eden, kendilerinden feda eden, ölesiye çalışan, hatta hayatlarının büyük bir kısmını vermeye amade olan o iyi insanlar, her şeyin terk edilmesini gerektiren o en son adımı atma noktasına geldiklerinde, bunu yapamıyorlar. Onlar herhangi bir zorlukla yüzleşme ihtimali karşısında belirli bir hayat tarzına tutunma mecburiyeti hissediyorlar. Ama, bu hayatta bel bağlanabilecek bir hayat tarzı bulunamaz. Çünkü, bütün inancınızı ve güvenliğinizi sadece O’na, Rabbiniz olan Yaradan’a bağlamanız gerekir.
O her şeyi istiyor, her şeyden daha azı O’nu tatmin etmez. Bir varlık herhangi bir şeye tutunduğu sürece yüzmeyi öğrenemez, tamamen O’na güvenmiş olamaz. Bundan dolayı O, harikalarını göstermek üzere, o kimsenin içinde ve o kimse vasıtasıyla iş göremez. Halbuki bu O’nun özlediği bir şeydir. Bu hayat herkesin göreceği şekilde yaşanıp gösterilmelidir. Ta ki O’nun şanı yüceltilmiş olsun. Yoksa sadece O’nun hakkında konuşmak değil.