Farkındalık

cagan1014

Banlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2011
Mesajlar
253
Tepkime puanı
89
Konum
Çanakkale
Farkındalık Uygulamaları

a)Kendini İzlemek
- Nefesini İzlemek
- Bedenini İzlemek
- Doğayı ve Çevreyi İzlemek
- İnsanları İzlemek

b)Düşünceleri İzlemek
- Geçmişten Gelen Düşünceleri İzlemek
- Geleceğe Dair Hayalleri İzlemek

c)Duyguları İzlemek
- Öfkeyi İzlemek
- Kıskançlığı İzlemek
- Korkuyu İzlemek
- Sevgiyi İzlemek[/B]

Farkındalık nereden çıktı?
Bir an durun.Ve ben ne yapıyorum deyin.Cevap veremeyeceksiniz.Çünkü şimdiki zamanda sorulan soruların cevabı yoktur.Anda kalınca insan tepkisiz ve dingindir.İnsanoğlunun %98 i bir hastalık yaşamaktadır ve hiçbiri bunu fark etmez.Bu hastalığın adı “düşünmek” tedavisi ise "Farkındalık” tır.
Kendinizi tanımlayın dersem size bana nasıl bir cevap verirsiniz?.. özelliklerinde.. yı seven.. şeklinde başlarsınız.Hepsi yalan.Siz aslında tahmin ettiğiniz kişi değilsiniz.Bu anlattıklarınız ego.Ego nedir peki.Bunca sıklıkta duyduğunuz bir kelime.Ego,düşünebilme kabilitenin merkezidir.beynimizde bir merkezdir bir çiptir.onu yöneten bir varlık vardır bir güç bir enerji (şeytan). dolayısıyle bizim yönetimimizden çıkmış başka bir varlık tarafından yönetilen bir olgu olur yani nefistir,şeytandır,bilinaçltıdır.Kısaca sizi yöneten ikinci bir varlıktır.Evet o bir varlıktır.O bir canlıdır.O canlı ruhsal boyutta yaşar.Artık ego denilince "şeytan tarafından yönetilen ego" yu anlamak gerekir.
En başa dönelim.Dünyanın yaratılışına kadar başa.Allah (Varlık,tao,sınırsız güç,öz,bilinç..) melekleriyle birlikte insanoğlundan önce yarattığı başka varlıklarıyla ilgilenmekteydi.Bir gün insanı yarattı.

İblis(Şeytan), lanetlenmeden önce, meleklerin hocası mıydı?

Evet, meleklerin hocası ve reisi idi. İslam âlimleri
Allah’ın emri ile, bütün melekler, Ademe doğru secde etti. Meleklerin hocası olan İblis, emri dinlemedi, secde etmedi. İblis, meleklerle beraber idi. Ateşten yaratılan cinler taifesinden idi. Melekler ise, nurdan yaratıldı. İblis’in önceki adı Azazil idi. Cennetin bekçilerindendi. Dünya seması meleklerinin reisi idi. Dünya, semasının ve yerin sultanıydı. Meleklerden ilimde üstün idi. Gök ile yeryüzü arasını idare ediyordu, bunun için kendini büyük gördü. Bu hâli onu Allah’a isyana sürükledi. Allah da onu, rahmetinden uzaklaştırdı.
Bu cevap tüm dinlerde aynıdır.incilde kuranda tevratta da aynen anlatılmaktadır.

Peki Şeytan neden secde etmedi?

Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." Dedi.Bu meleklerin arasında şeytanda vardır.Melekler sadece söyleneni yapabilen hatasız robotlar gibidirler.Düşünemezler.Yorum kabiliyetleri yok denecek kadar azdır.Fakat melekler dışındaki varlıklar düşünebilme kabiliyetine sahiptir.Cinlerden olan Şeytan da düşünebilmektedir.Tıpkı bizim gibi.Fakat onun zekası ve üstünlükleri sıradan bir insana göre çok fazladır.Ama şöyle bir gerçeklik var.Kuranda da belirtildiği gibi “insanlar yaratılanların en üstünüdür” bunun sebebi ise insanlara Yaratıcı kendi nefesinden üflemiş kendinden bir tezahür koymuştur.Yani Hallacı Mansur(bir evliyadır) “Ben Hakkım“ dediğinde idam edilmeden önce bu gerçeği anladığını ve gözüm açık gitmeyecek ben artık sırrı çözdüm diyerek ölmüştür.Peki bu sır nedir.Varlığın ta kendisidir.İçimizdeki özümüzdür.Adem yaratıldığında düşünebilme ve seçim yapabilme kabiliyetine sahipti.Düşündü ve artık tedavisi yalnızca “farkındalık” olan hastalığa yakalandı.

Bu hastalık nerden geliyor.Kim bu ego.Cevabı basit Şeytanın ta kendisi.Çünkü o görevini yapıyor.Kurandada anlatıldığı gibi şeytan lanetlendi ve “bende senin (benden daha üstün olarak) yarattığın bu insanlığı senin yolundan çıkaracağım kıyamete kadar vakit ver dedi.Ve Allah’ta izin verdi ama insanoğluna kefil oldu.Aslında tüm dinler bu gerçeği anlatmaktadır.Fakat birçok din zamanla değiştirilip farklı yerlere çekildiği için günümüze kadar tam olarak ulaşamamıştır.İslamiyet bile bugün bir çok değişiklikle karşıkarışaydır.Bunun en basiti kapanmaktır.Peygamber zamanında insanlar kapalı değildi.Sıradan geleneksel örtülerindeydi.Bir başka örnek olarak eskiden kadınlar ve erkekler camide birlikte namaz kılardı bugün kılmıyor gibi..Ama elimizde orijinal bir kitap var.Değişmemiş.Diğer dinlere mensup insanlar içinde incilden bazı örnekler verdim.İncildede birçok yerde farkındalığa işaretler vardır.Hatta genel olarak bakıldığında İncil farkındalığa daha çok yer vermiştir.Tevrattada bir çok ayet vardır.Bugun Siyonistlerin farkındalığı keşfettiği için dünyaya Yahudilerin hükmettiği söylenir.

Bu şeytan bir tane değimlidir bunca insanın içine girmeye nasıl yetişiyor?

Şeytan bir tane değildir.Onun çocukları vardır.çocuklarınında çocukları.Bu zincire göre peygamberin anlattığı bilgiler ışığında yüzbinlerce şeytan olduğu bilinmektedir.Ayrıca şeytan girdiği bir insanı diğer insanı da yoldan çıkarmak için kullanır.Şeytan damarlarımızda dolaşan kan gibidir.Elektrik kablolarının içindeki elektrik gibidir.Kendimiz gibi düşünmeyelim.Bir çeşit enerjidir.Peygamber efendimiz;

"Şeytan damarlarınızda dolaşır, ondan kurtulmak için oruç tutun" demiştir.

Peki şeytan (ego) ne zaman içimize girer?

Yeni doğan bir bebek ne kadar saf ve temizdir.farketmişsinizdir.Düşünmez.özgürdür.bir bardağı yere atıp kırar sonrada güler.Şeytan insanlara ergenlik çağına girmeye başladıklarında girer.10 yaşındaki erkek çocukları sürekli olarak “anne kafamdan düşünceler geçiyor” şeklinde tepkiler vermiştir.

Artık bir kişi değil iki kişi olduğunuzun farkındasınız.Peki gerçekte siz kimsiniz?

Siz gerçekte Allah’ın size nefesinden üflediği özüsünüz.İnsan bedenini düşünürseniz Ruh ve beden olarak iki kısımdan oluşur.beden sadece et parçasıdır.Hiçbir işlevi yoktur.Her şeyi ruh yapar.Çünkü ruh gerekli olan enerjinin kaynağıdır.Bu enerji kalkanı olan ruh bedenimize çakralardan çivi gibi çakılmıştır.7 büyük çarka ve yardımcı çakralar sayesinde sinir sistemi gerekli olan enerjiyi sağlar ve hormonlarla birlikte duyular oluşur.
Bedenimizin içinde karnımızın göbek deliğimizin olduğu hizada(2 parmak üstü) özümüz varlığımız temel çakraya bağlıdır.Ama ego tüm enerjiyi emerek özün faaliyetlerini devre dışı bırakır ve kontrolü ele geçirir.Ego sanki sizmişsiniz gibi hareket eder ve siz bunu fark etmezsiniz.Sizin yerinize düşünür notlar alır geçmişi ve geleceği hafızanıza kaydeder ilerde size acı olarar geri döndürür.Size hayaller kurdurur.Ve onlar gerçek olmayınca sizi üzer.
Ruh burada değildir.İnsanların ruhları dünyadan önce yaratılmıştır.Ruhlar başka bir boyuttan buraya enerjiyi projekte eder.Astral projeksiyondada astral beden kullanılır.Ruh zaten burada değildir.

Nedir egonun(şeytanın) amacı peki?Bunları neden yapar?
Yukarıda da ifade edildiği gibi amacı sizi mutsuz edip yoldan çıkarmaktır.Çünkü o bu iddaayla yaratıcının huzurundan ayrılmıştır ve kıyamete kadar vakit almıştır.

Farkındalık Sahibi Nasıl olunur?
Kısaca değinecek olursak , farkındalık yapılan her işi atılan her adımı “farkında” olarak yapmaktır.Yani anda kalmaktır.Mesela çay içiyorsunuz.Sadece çay için.Eylemle bütünleşin.Çay bardağına dokunuyorsunuz elinizle alıyorsunuz yudumluyorsunuz midenize iniyor.İşte farkında olarak çay içtiniz.Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz.Sadece anı yaşarsınız.Çay içme anını.İçtiğiniz en güzel çayı içtiniz.

Yürüyorsunuz yolda.Farkında değilsiniz ne yaptığınızın.Çünkü farkında olmanız için durmanız gerekir.Ancak durduğunuz zaman yürüdüğünüzü fark edebilirsiniz.Bunu deneyin.Yolda yürürken birden 15 saniye kadar durun ve bekleyin sonra yürümeye devam edin.bilinciniz tazelenecektir.

Bakınız, insanların yüzde 98’i hastadır demiştik.Bunu bir örnekle açıklayalım.
“Bir gün trendeydim.Tıklım tıklım doluydu tren ve arka tarafta 3-4 boş koltuk vardı ama kimse oturmuyordu merak ettim.Gittiğimde orada yaşlı bir kadın vardı ve 3 sıra etrafına kimse oturmamıştı.Sebebi ise kadın bağıra bağıra yanındaki boş koltukla konuşuyordu.Onunla tartışır gibiydi.Kadın dikkatimi çekti.Tesadüfen aynı durakta indik ve kadını izledim sonra kaybettim.Yolda yürürken de konuşuyordu.Sonra lavaboya girdim ve aynaya baktım.Dedim yazık kadına delirmiş.Sonra yan lavabodaki adam bana dönüp buyur bana mı delirmiş dedin dedi.O anda gülümsedim.Meğer farkında olmadan sesli düşünmüşüm.Anladım ki aslında benim o kadından bir farkım yok.Hepimiz o kadın gibiyiz.Tek fark biz içimizden düşünüyoruz o sesli düşünüyor.” (Eckhart Tolle – Var olmanın Gücü)

Aslında sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor.Hepsi gereksiz hepsi boş.Ve bütün enerjimizi bu gereksiz düşünce emiyor.Zihnimizin neredeyse yüzde 80 i bu düşüncelerle dolu.Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor.Sınavlarda başarılı olamıyoruz. Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz vs.. Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün.Tertemiz bir zihniniz var artık.Bomboş.Bir kez okuduğunuzu anlıyorsunuz .Dikkatiniz dağılmıyor.Neye elinizi atsanız başarıyorsunuz.İşte hastalık ve tedavisi bundan ibaret. Tedavi sürecinde yapmanız gereken şeyleri ele alırsak;

1) Düşünceleri izlemek
2) Bedenimizi İzlemek
3) Duygularımızı izlemek


Evet, Hep izlemek ile bitiyor.Neden izlemek.Bir aynaya baktığınızı düşünün arkada bir hırsız var evinize girmiş.Eğer hırsız sizin onu aynadan gördüğünüzü fark ederse kaçacaktır yakalanmamak için

TESLİMİYET
yorum egonun işidir.sana doğru kelimeyi söyleyeyim.kitapların hepsini okuduğunda son konuda anlatılıyor bu sordukların.doğru kelimiye TESLİMİYET.teslim olman gerekiyor.her eyleme her duyguya.sen sanki ölmüşsün orda yoksun ruhunla ordasın sadece.manzara için cevap buydu.teslimiyet dinginliktir.ağaçlar dingindir.osho'nun örneğiyle cevap vereyim bir ağaç o kadar dingin ve tepkisizdirki sararn bir yaprağın bir ağaçtan düşüşünü izlerken ağacın ne kadar tepkisiz olduğunu görebilirsiniz.bir ağaç gibi orada varolman gerekiyor.tepkisiz ama orada olmalısın tam olarak.

nefesini izlemek sürekli uygulayabileceğin bir aktivite fakat neden takıldığını sana söyleyeyim.merkezlenemedin henüz.en üstte ilk mesajda içimizde bütün psişik güçlerimizi kontrol eden bir güç olduğunu ve onun hep bizimle varolduğunu söyledim.eğer merkezlenebilirsen o karnındaki çekilmeyi keşfedersen nefesini izlemek yerine artık 2. aşama olan kendini izlemeye geçeceksin.kendini izlemek şudur.bazı arkadaşların psiball diye anlattığı gerçekte bizim özümüz yani saf benlik , varlık olan enerjiyle bir bağlantı kurarsınız.bu bağlantıyı kurmak için sadece farkındalığın ne olduğunu bilmek yeterlidir.zaten farkındalık başarılacak birşey değildir.Herkes zaten farkında aslında sadece unutmuş ve egodan düşüne düşüne unutmuş oradan düşünmeyi.oradan düşünmek istediğinizde yani özünüzden (ilham,yaratıcılık) göbeğinizde bir gıdıklanma olur 10 saniye sonra.o gıdıklanma özünüzün devreye girdiğinin habercisidir.artık düşünürken egodan değil özünüzden düşünüyorsunuzdur.ve özünüzden düşündüğünüzde tanrısal yaratıcılık devreye girer ve kafanızdaki sorunun doğru cevabı verilir size.

kendimden bir örnek vereyim.farkındalığa ilk başladığımda sürekli nefesimi izledim ve hareketlerimi izledim.kulağım kaşınıyor elimi kaldırdım kulağıma götürdüm saçımı düzelttim ayağımı bir adım öne attım oturdum .... gibi . delirecek gibi oluyor insan ilk başta.fakat bir süre bir kez izlediğin bir şeyi bir kez daha izlemenize gerek kalmıyor.bilgisayar programı gibi düşünün sadece bir kez tanıtıyorsunuz o izlediğinizi sonra otomatik tanınıyor.otomatik olarak izliyorsunuz zaten.

hareketlerimi ve nefesimi sürekli izledikten sonra düşüncelerimi izlemeye başladım.tabi nefesimi izlemeyi henüz o zaman otomatikleştirememiştim. düşüncelerimi izlerken heh işte yakaldım seni diyordum egoya ve aynen senin dediğin gibi bir anda yokoluyordu.bu doğru birşey gibi görünüyor aslında.ama tam olarak doğru değilmiş bende ilerde anladım.doğru olan tepkisizlik.bakın ne oldu.

inat ettim hiç müdahele etmeden düşüncelerimi izledim.4 saat sürdü.ardı arkası kesilmedi.o kadar komiktiki size anlatamam 4 saat boyunca onu çaktırmadan izledim müdahele etmeden.ilkokulda hoşlandığım kızdan ünviersitede çektiğim kopyaya taksimde içip kustuğum günlere kadar ne kadar alakasız şey varsa hepsini arka arkadaya sıraladı sıraladı acı çektirmeye çalıştı bana.kız arkadaşımın beni aldattığını düşündürdü onu kanıtlamaya çalıştı ailemle ilgili şeyler ... binlerce.tam 4 saat.ve en sonunda gülme krizine girdim artık bu komediye dayanamadım.


bakın ne oldu =)

orda bana saatlerce gösterdiği şeyler artık aklıma gelmedi.halen de gelmiyor ve kıyamete kadar o acılar silindi.çünkü benim onun numarasını yemediğimi anladı ve artık onları düşündüremiyor bana.

demek istediğim aslında düşüncelerinizi izlemek BİR ZİHİNSEL TEMİZLİKTİR.zihnim temizlendi.

size tüm samimi kalbimle söylüyorum.6 ay önce kız arkadaşımın benimleyken (ki yakında evlenmeyi düşünüyoruz 2 yıl oldu) bir ara tartıştığımız dönemde bir başkasıyla mesajlaşmaya başladığını öğrendim.tamam onu hipnoz edip öğrendim.sonra ağladı beni aldattınmı dedim.ama daha sonradan öğrendimki mesajlaşmışlar sonra benle tekrar barışınca onunla bir daha görüşmek istemediğini söylemiş.

siz olsanız nasıl bir tepki verirdiniz =)

bakın farkında birisi nasıl tepki veriyor =)

ben o dönemde onu üzdüğümü düşündüm ve hatanın bende olduğunu ona gereken ilgiyi göstermediğim için böyle birşey olduğuna inandım.anında ego devreye girdi =) seni aldattı saçmalama ayrılmalısın ondan dedi.inanın sözlerimden yaş geldi o kadar kötü oldumki telefon açtım küfür edicektim tam nefesimi izledim ve dedimki bana mesaj atma özür dileme şu an iyi değilim sonra seni arayacağım dedim.ama kendimi zor tuttum.sonra düşüncelerimi izledim sırf o aptal düşünceler temizlensin diye.ve başardım.bakın şu an size bunları yazarken bile gülüyorum.en ufak acı duymuyorum.çünkü hafızamdan o acı silindi.çünkü ego beni burdan avlamayı denedi ama başaramadı.sonra onu aradım ve senden ayrılmayacağım seni çok seviyorum dedim.ve hatalarımı düşündüm.anladımki gerçektende onu ihmal etmişim bir süre haftada 2 kez aradığım oldu bazen bir kez.şimdi her gün arıyorum 10 dakikada olsa.haftada bir kez yanına gidiyorum ve çok mutluyuz.

demek istediğim hatayı bir insanın kendinde araması teslimiyetin işaretidir. Eğer siz başınıza gelen her kötü olayın , aslında ileride başınıza gelecek iyi bir olaya işaret ettiğine inanırsanız farkındalığı büyük çapta başlamışsınız demektir.


Teslimiyet nedir derseniz,teslimiyet hayatın akışına teslim olmaktır.Başınıza gelen herşeyin aslında ileride gelecek bir şeyle bağlantısı olduğuna inanmalısınız.Basit bir örnekle açıklayacak olursak koştunuz ama otobüsü kaçırdınız.Sakın sinirlenmeyin.Öyle olması gerekiyordur.Belkide o otobüse binseydiniz otobüsten indiğinizde karşıya geçerken size araba çarpacaktı.Bir sonraki otobüse bindiniz ve gideceğiniz yere gittiniz.Teslmiyet ANI KABULETMEKTİR.

Anı kabul ettiğinizde varlık size destek olur.Yaratıcılığınız (ilham) devreye girer.İstedğiniz (quantum olumlama kurallarına uygun olarak) herşey size bir süreç içerisinde verilir.Ama siz bu süreci anlayamazsınız.Birde bakmışınız olmuş.Ben kendimden örnek vereyim.Geçen yıl 11 ayımı kpss a sınavına hazırlanarak gerçirdim.herşeyi çok iyi öğrendim denemelere girdim dershaneye gittim.bir önceki yıl 80 yapmıştım bu yıl hedefim 90 yapmaktı ve kesin diyordum artık.Sonra sınava girdim ve sınav çok iyi geçti gibi geldi bana.Sonuçlar bir geldi 73 almışım.daha önceki yıl kitabı bile açmadan 80 almıştım.Ailem çok üzüldü tepki verdi bana nasıl olur dedi.Ben gülümsedim.Eğer dedim bu sınavı kazanamadıysam başıma ilerde daha güzel ve olumlama ile istediğim birşey gelecek dedim.Ve geldide.İnanın kaymakam olsam bu kadar sevinmezdim.çok başarılı bir ithalat işi kurdum.Bir anda aklıma geliverdi.ve inanın kimsenin göeremeyeceği ve düşünemeyeceği yüksek kar bırakan bir iş.

Sonra gülümsedim dedimki evet.Ben ne istemiştim?

Kpss yi kazanıp kaymakam olmakmı , yoksa güzel bir gelirimin olmasını ve iyi bir evliliğimin olmasını mı.

ikinciyi istemiştim.demekki sınavı kazanarak mutlu olmayacaktım.bu yol benim yolumdu.Ama Gaybı yani geleceği Allah'tan (varlık,tao,rab,öz,bilinç,sınırsız güç neye inanıyorsanız onu söyleyin) başkası bilemez.Bu yüzden düşünmek ne işe yararki.

Belkide yolda ayağınız takılıp düşüceksiniz size birisi yardım edecek iyimisiniz diye ve sonra onunla bir iş yapacaksınız ve hayatınız değişecek.Eğer herşeyin mümkün olduğuna inanıyorsanız TESLMİYETEDE inanın.[/FONT][/FONT][/COLOR]

Farkındalık Uygulamaları

İzlemek aslında tanık olmaktır.Aslında herşey bir mücizedir..Fakat siz yaşamın bu döngüsüne sıradan olaylarmış gibi bakıp farketmediğiniz için bu mucizeleri göremezsinizYuarıda kendimden örnekler vererek teslimiyetin tam olarak ne olduğunu izah etmeye çalıştım.Hiçbirşey düşünmemekten kastımızı,düşünceleri izlemenin ne olduğunu.Peki düzenli bir şekilde neler yapabilirizi yazmak istersek..

1)Düşünceleri İzlemek: Düşüncelerimizi izlerken dikkat etmemiz gereken nokta teslimiyettir.Düşüncelerimizin bize ait olmadığını etrafımızı çevreleyen bir varlık tarafından bize fısıldandığını izlemektir.İzleyince onlar silinir ve bir kez daha o düşünceler aklımızdna geçmez.

Nasıl izleriz? Sessizce oturun.dik bir şekilde.gözlerinizi kapatın (isterseniz uzanabilirsinizde)nefesinize odaklanın.tıpkı meditasyondaki gibi.burnunuzdan mavi hava giriyor bir ışık hüzmesi gibi bedeninize doluyor sonra çıkıyor.bunu bir dakika kadar yaptığınızda ego hemen devreye girecektir.birden saçma sapan bir düşünce gelecektir etrafınıza.o düşünce inanamayacağınız kadar alakasız bir düşünce olacaktır.nefesinizi izlemeye devam edin.o düşünceyi ego süze yolladığında görecektirki siz acı çekmediniz tepkisiz kaldınız,hemen bir sonrakini yollayacktır bir anda düşünce değişecektir.bir sonraki ... böyle gidercektir.bu.o anda aklınızdan geçenleri sildiniz.bir daha aklınıza siz istemediğiniz sürece gelmeyecek.Çünkü artık kontrol sizde.geçmişi düşünmeyi sadece siz istediğinizde başaracaksınız.Silinen düşünceler değil onların size hissettirdiği duygular olacaktır.Mesela o anda eski sevgilinizle ayrılmanız geliyorsa aklınıza ilk etapta ego sizi haklı çıkarmaya çalışan şeyler gösterir.baktınız siz tepki vermiyorsunuz onunla yaşadığınız güzel günleri gösterirki canınız yansın gözleriniz dolsun.hala tepki vermezseniz konuyu değiştirir.

Bir boks maçı düşünün.Bir taraf diğerine sürekli vuruyor.Rakibi ise heykel gibi duruyor.Vuran taraf ne yapar.Vurmayı keser ve durur.Hey kardeşim vursana bana manyakmısın der.Baktı hala vurmuyor sinirlenir saçma sapan hareketler yapar ve maç biter.İşte size ego her vurduğunda tepkisizce durmalısınız.Bunu tüm hayatınıze uyarlayın.

Eve geldiniz.Dışarıda bir sürü şey oldu moraliniz bozuk diyelim.Yada yorgunsunuz sinirlisiniz.Anneniz babanız geldi nerdesin sen saat kaç manyakmısın diye başladı.Size vurmaya başladı.Hemen pozisyonunuzu alın sakın cevap vermeyin .Tepkisizlik.

Bakın sonra ne olacak =)

Bağıracaklar size bağıracaklar alakasız yerlere konuyu getirecekler sonra gidecekler.Tam 10 dakika sonra anneniz gelip size güzel şeyler söylemeye başlayacak.Pişmanlık çektirecek egosu ona.Karnın açmı bari diyecek.ne yaptın anlat bari diyecek ve size sarılacak.

ONLAR BİLMİYORLAR.BİLSELER YAPARLARMIYDI!

Siz farkında olun yeter.Onlar bilmiyorlar.Böyle düşünmelisiniz.Hata yaptıklarının farkında değiller.Bu bir hastalık onlar hastalar.Onları tedavi etmeye çalışmayın.Onlara sen hastasın demeyin.SAKIN AMA SAKIN AİLENİZE VEYA HOCANIZA VEYA EGOSU YILLARCA DOLUP TAŞMIŞ SİZDEN YAŞÇA BÜYÜK BİRİNE bunları anlatmayın.Birşey söylemek zorunda değilsiniz.Bu bireysel bir ibadettir.

Farkındalığın hiçbir dinle alakası yoktur.Tamamen psikolojik birşeydir.Ama bütün dinler ve inanışlar farkındalık hakkında bilgi vermişlerdir.

Sevgilinizle olan ilişkilerinize gelelim.Onunla konuşmalarınızı izleyin.Evet o hatalı davranıyor size göre.Çünkü egonuz her zaman sizi haklı çıkartır.Aslında kimin hatalı davrandığı önemli değil.Önemli olan tepkisizlik.Sevgilinizi aradınız telefonu açmadı.2 sat oldu.Haber de vermedi.Hemen ego dereye girecektir.Nerde acaba yoksa geçen gün gördüğüm çocukta varmıki yanında .. şeklinde darbeler geliyor suratınıza.Tepkisizlik.

Bakın tepkisiz olmazsanız size neler olacağını anlatayım =)

telefonu açınca sizi arayacak ve arkadaşlarlaydım bilmemnerdeydim filan falan diycek.sizde diyeceksiniki insan bi haber verir kim arkadaşların ... sonra o diyecekki işte arkadaşlar..sonra siz bağıracaksınız..sonra oda aynen şu cümleyi kuracak;

"sende geçenlerde ... yapmıştın sende yapıyorsun ...."

sonra siz sende zaten ... yapmıştın asıl sen yapıyorsun...

...

böyle gidecek bu.sonra kazanan kim olucak ? Ego.

Kıskançlık egonun en büyük silahıdır.Kıskanırsınız.Ama farkında bile olmadan.Kimdi o telefondaki,dün yanında biri vardı... gider.. sonra egonun en öldürücü darbesi gelir ve hayatınızı mahveder ;

"benden önce birlikte olduğun çocuk kimdi? , o mu geldi onunla neler yaşadın..."

bu cümleyi duyduysanız ilişki bitmiş ego kazanmış demektir.İlişkinizi bitirin.artık yapabilcek birşey yok.sadece acı çekiceksiniz.

bitirmezseniz kendini şöyle savunacaksınız.ben seni çok sevdiğim için oldu bunlar.bırak baştan adam gibi başlayalım filan falan.hepsi hikaye.egonuz size onun eski sevgilisiyle birlilkte olduğunu eski sevgilisini sizden daha çok sevdiğine inandırdı bile.yılalrda geçse eninde sonunda ayrılırsınız.

iş buralara kadar gelmeden önce TEPKİSİZLİĞİ uygulamanız gerekirdi.

Olduğu gibi kabul etmek

mevlana dönerken herşeyi olduğu gibi kabul etmiştir.isa peygamberde klasik çarmaha gerilme pozisyonunda teslimiyeti gösterir.Herşey duarağan ve dingin.bir uyum içinde olduğu gibi kabul ettiğinizde kuşların cıvıltısını havanın temiz kokusunu hatta ışıkların gülümsemesini görürsünüz.daha önce hiç dikkatinzi çekmeyen bir tabelaya bakıp gülümseyebilirsiniz.yaşlı bir teyzeye küçük bir çocuğa bir kediye bakıp huzur hissedersiniz.Ana teslim oldunuz işte.

İlişkilerde olduğu gibi kabul etmek çok önemlidir.Duygusal ilişkilerde başarısızlığın temel sebebi olduğu gibi kabul edememektir.Bazen sohbet ederken birisi gelip anlatıyor.Kız arkadaşım böyle böyle yaptı kavga ettik diyor.Birincisi özel hayatınız olmalı ve kimseye ilişkilerinizi anlatmamalısınız.Siz varlığın bir parçasısınız.Birilerine birşeyler anlatmak zorunda değilsiniz.Birilerine birşey kanıtlama egosunun altında gizlidir bunlar.

Bir erkekle birlikte bir kızı ele alalım.Erkek ona diyorki saçını şöyle yapsana , konuşurken şöyle konuşmasana , biraz kısa giyinmişsin ne gerek vardı..gibi sıralamaya başlar.Erkeğin egosu kızı yumruklamaya başlamıştır.Evet o erkek o kızı sevmiyor.Hepsi yalan =)

Birini sevmeniz için onu o olduğu için sevmeniz gerekir.Olduğu gibi kabul etmeniz.Bir cep telefonu almaya gidiyorsunuz özelliklerine bakıp alıyorsunuz.Sonra o cep telefonuna diyebilirmisiniz kameran daha iyi çeksin ? O telefonu o özelliklerde olduğu için aldınız.

Kız arkadaşınızı değiştirmeye çalışıyorsanız siz aslında onu değil hayalinizdeki kızı seviyorsunuz demektir.Çünkü sizin hayalinizdeki kız sarışın düz saçlı vucudu güzel bir kızdır.Eğer siz kız arkadaşınıza spora git zayıfla diyorsanız onu sevemezsinizki.O zaten öyle.Madem onu beğenmiyorsunuz onun eksikleri var neden onunlasınız.

Olduğu gibi kabul etmelisiniz.Ve o size bu tepkiyi verirse bunların bilincinde olup "sen olduğun gibi güzelsin seni böyle olduğun için seviyorum" demelisiniz.o sizin sevgilinizdir.ne eksik ne fazla.tam olması gerektiği gibidir.eğer olduğu gibi kabul ederseniz ego yenilir.çünkü elinde kozu kalmaz.Eğer siz birine saçını söyle yap diyorsanız siz saçı öyle olan birini hayalinizde istiyorsunuzdur.Eğer siz ona zayıfla diyorsanız onu değil zayıf birini beğeniyorsunuz demektir.

Her insanı olduğu gibi kabul edin.O öyledir.Ne eksik ne fazla.Tam olması gerektiği gibi.

kimse agresif değildir.ego onları öyle yapar.

yeni doğan bir çocuk agresifmidir?

Hepimiz özgürce doğuyoruz.Ben oğuzhan olarak doğuyorum.Ben kimim peki? doğduğumda kişiliğimmi vardı? ben varlığın yansımasıydım.Sonra ne oldu ailem ve çevrem bana kendi özelliklerini öğretip yüklediler ve ben özgürlükten çıkıp başkalarının bana öğrettiği şeylerin karışımı oldum.Ben artık ben değilim.Çevremdekilerin hepsinden birazım artık.

Farkındalık başa dönmektir.Ego sana bu sonradan öğretilen kriterlerin salt toplamıdır.Ego bir kişiliktir.Herkes kendini egonun öğrettiği kişilik sanır.Ben agresifim diyorsa birisi onun egosu onu öyle yönetiyodur.O da egosunun farkında olmadığı için kendini öyle birisi olarak tanımlıyordur.

Ama ego sizin göz renginizi değiştiremez.Sizin fiziksel özellikleriniz sizin özünüzdür.bebekkende aynısınızdır.ölene kadar aynı olacaktır.siz şu anda bebekliğinizden sonra değişen herşeyi temizleyip yoketmelisiniz.geçmiş ve geleceği.

ego çatışır.kendini hatalı görmek istemez.ego sahiplenmek ister.ego hep kendini haklı çıkartır karşısındakini ise haksız.

gerçek ilişkiler kabullenme ile gerçekleşir.birilerini öyle kabul etmelisiniz.ben dış görünüşten bahsettim.sen bana egodan bahsediyorsun.

sen telefonu alırken dış özelliklerini görüyorsun.ben de zaten karşındakinin saçından fiziğinden bahsettim.onları gözünle görmüyormusun birlikte olurken?

ben karşındakinin yardım severliğinden duygusallığından bahsetmedim.

sen hafif dalgalı saçlı mavi gözlüsün diyelim.bu değişmeyecek.doğduğundan beri öylesin.seninle birlikte olan birisi sana lens taksan gözlerin daha güzel görünür diyorsa o seni sevmiyordur.eğer sen lens takıyorsan sen kendini sevmiyorsundur.

toparlamak gerekirse insanın dış görünüşlerini değiştirmeye çalışan birinin karşısındakini değil hayalindekini sevdiğini anlattım.Eğer sen yeşil gözlü birini hayal ediyorsan neden kahverengi gözlü biriyle olursunki? evet olabilirsin ama bunu belirtiyorsan saçların şöyle olsa daha güzel olurdu diyorsan sen onunla egon için birliktesin demektir.

senin derdin birlikte bir ortama girdiğinde yanında güzel birini gösterip bak ben bununlayım görün millet demektir.bu sevgi değildir.

2)Kendinizi İzlemek , Bedeninizi İzlemek , Hareketlerinizi İzlemek

Aynaya bakın.Sinirlendiğiniz zaman yada içinizde bir üzüntü olduğu zaman hemen koşup aynaya bakın.Baktığınızda yüzünüzde pis bir gülüş pis bir ifade göreceksiniz.O gülüş size ait değil.Şeytan içinizde ve sizi kontrol ediyor.Bunu kesinlikle göreceksiniz.Aynadaki görüntünüzden korkacaksınız.Sizi ego ne hale getiriyor daha net göreceksiniz.

Nedir kendini izlemek? Kendini izlemek yunus emrenin deyimiyle kendini bilmektir.Kendinizi bilmeniz için önce kendinizi tanımalısınız.Yazının en üstünde ilk mesajlarımda bu başlıkta yaratılış sürecini ve hastalığın ne olduğunu anlattım.Hastalığı biliyorsanız artık kendinizi bilmeye başlamışsınız demektir.Çünkü bir kez çukura düştünüz zaten bir daha aynı çukura düşmezsiniz.Düşüncelerinizin size ait olmadığını biliyorsanız büyük ilerleme katetmişsinizdir.

Kendinizi izleme egzersizlerini toparlayacak olursak.Uyandığınız anda kendinizi izleme başlar.Uyandınız.Dikkat edin bırakın bakalım ne yapacaksınız?Bir uyur gezer gibi rutin olarak gündelik faaliyetleri yapacaksınız.yüzünüzü yıkayıp kahvaltı edeceksiniz.sonra ya okula yada işe gideceksiniz.peki bu yaptığınız eylemleri neden yaptığınızı biliyormusunuz? Daha doğrusu ne yapmaya çalıştığınızın farkındamısınız?

Ben söyleyeyim.Farkında olmadan SÜRÜYE KATILDINIZ bile.Sürü egosuna yenilen insanlar topluluğudur.Sürünün ortak bir amacı vardır.Bu amaç kapitalizm de kendini bulur.Amaç biliçsiz olarak içinizdedir.İlerde... olmak.

Birşey olmak istiyorsanız artık özgür değilsinizdir.Siz zaten aratılanların en şereflisisiniz.Nasıl bir kalıba girmek istediğinizi seçiyorsunuz şu anda.

Ben doktor olacağım.Okula gidiyorum.Derslerime çalışıyorum.Sonra öss yi kazanacağım sonra üniversiteyi okuyacağım sonra doktor olacağım.

sonra?

para kazanacağım...evleneceğim zengin olacağım..

sonra?

ÖLECEKSİNİZ.

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur diyor Drucker.Kendisini tanımam ama farkındalığı bildiği apaçık ortada.

Artık nereye gittiğinizi biliyormusunuz?

ÖLÜME gidiyorsunuz.Farkında olun.Ölüm tıpkı doğum gibi bir gerçektir.Fakat siz sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarsınız.Kısacık ömrünüzü mahvedersiniz.Size birisi bir ay sonra öleceğinizi çok hasta olduğunuz söyleseydi ne yapardınız?

hala liseye gidip derse girermiydiniz?

elbette hayır.ne yapardınız? bir düşünün?

yapamadığınız şeyleri yapmaya çalışırdınız.belki korkudan dua ederdiniz.belki ağlardınız.ego hala devrede.öleceğinizi bilmenize rağmen.demekki egodan ölümlede kurtulamazsınız.

"Olup biten şimdidir ve olması gereken zaten oluyor" (incil , ecclesiastes , 3:15)

Şimdiye dönmelisiniz.Anın tadını çıkarmalısınız.Kaçırdığınız her anın suçlusu egodur.Pişman olmayın üzülmeyin.Sizin bir kabahatiniz yokki.Ego sizi üzmek için pişman eder.Keşke..ile başlayan bir cümle kurduğunuzda bilinki ego devreye girmiştir bile.

Neden keşke dersinizki?

Keşke biraz daha çalışsaydım.. boğaziçini kazansaydım.

Pişmanlığın sebebine bakın.Ego sizi ilk önce boğaziçine gitmelisin diye doldurdu şimdide başaramadığınız için aynı yerden sizi bir kez daha vuruyor.Başaramamak?

neyi başaramadınız?

Okula gitmek nedirki.Size kitapalr verirler onları okursunuz sonrada sınavda onları sorarlar.Bu kadar basit ve saçma birşeyimi kafanıza takıyorsunuz.Kendinizi izleyin.

Kendini izlemek TEPKİLERİ İZLEMEKTİR.

Olaylara nasıl tepkiler veriyorsunuz?

Bankada kuyruk var sıraya girdiniz.Hemen yüzünüz asılır.Neden içinizde bir sııntı oluştu sizce.Hemen izleyin içinizi.Sebebi yokki sıkılmanızın saçmalık bu.Sıra varsa var size ne.Siz anı yaşamaktan kaçtınız.O an sırada bekleme anınız.Etraftaki insanlara bakın banka kuyruğunda hepsinin yüzü asık hepsi stresli . ne için stres yapıyorlar? onlar ölümü unutmuşlar bile.Onlar yolun sonunu bilmiyorlar gittikleri.Siz biliyorsanız yolun sonunu üzülmek için hiçbir sebep olmadığınıda bilin.

İçtiğiniz çayı izleyin,oturduğunuz sandalyeyi tuşlarına bastığınız kılavyeyi.baktığınız monitörü.herşeyi izleyin.yaptığınız olaylarla bütünleşin.sadece yaptığınızı yapın.foruma bir yazı yazın sadece.başka hiçbirşey düşünmeden.hiçbir kritere takılmadan insanlara birşey kanıtlama çabası gütmeden.

Şuan benim yaptığım gibi kelimeler dökülüvericektir özünüzden.Bu yazdıklarımın hepsini sizde yazabilirsiniz.Yeterki farkında olun.Benim hiçbir insandan farkım yok.eksikliğimde yok.Hepimiz aynıyız ve eşitiz...


DURMAYIN.ODANIZDA SAKLADIĞINIZ SİZE HEDİYE GELEN KIRMIZI KALP ŞEKLİNDEKİ KOKULU KÜÇÜK MUMLARI YAKIN.BEKLEMEYİN.

neden sana bağıranlara cevap vermek zorunda hissedyorsun kendini? çünkü sana öyle öğrettiler.senin programına çocukken ailen ve çevrendekiler ekledi bunu.sana sana bağırana çiçek ver diye öğretselerdi öyle yapacaktın.çünkü o program egonun kendisi.egoyu ancak bu programa karşı gelerek , tam tersini yaparak yenebilrsin.

ego olmadan yaşayamazsın.

bizim burdaki amacımız ego şu an zihninizin yüzde 80 ini ele geçirmiş durumda ve sizi o yönetiyor.sadece bilinçle yaşanmaz.egonun bu yüzde 80 ini yüzde 10 lara indirirsen yani kontrolü sen ele geçirirsen o zaman egoyu sen yönetirsin.amacımız yönetimi ele geçirmek.egoyu sen yönettiğinde onunla faydalı şeylerde yapabilirsin.

bakın insanlar FARKINDALIĞI başarınca cami imamı filan gibi olucağını sanıyorlar.alakası yok.bana bakın ne kadarda ukalayım =) hiçbirşey olmuyor siz yine aynı siz oluyorsunuz.sadece birşey mi düşünceksiniz önünüze windows penceresi çıkıyor aynen şöyle;

"Annene cevap vermek ve ona bağırmak istediğinden emin misin"
Evet Hayır

birini tıklıyor ve devam ediyorsun.

Hadi ama farketmedinizmi artık sinirleneceğinizi yanlış yapacağını önceden görebiliyorsunuz.Eskiden göremiyordunuz yaptıktan sonra iş işten geçtikten sonra özür diliyerek tedavi edeceğinizi sanıyordunuz.

Sen istediğin herşeyi yapmakta özgürsün.İstersen tepki verirsin kızarsın.Ama bu tepkiyi ego istediği için değil SEN istediğin için verirsin.

Ben diyorumki "kendinizi bilin" kendiniz olun.İsterseniz yine küfür edin yine kızın.Ama siz yapın.Bir başkası sizi yönetmesin.

Eminim yukarıdaki windows penceresi gözünüzün önüne geldiğinde hayırı seçeceksiniz.Çünkü onlar bilmiyorlar,bilseler yaparlarmıydı diyeceksiniz.

Hasta olan insanların size tepki vermesine aldırış etmeyin.Bir ağaç gibi dimdik ve dingin olun.Boksör gibi tepkisizce durun.Rakibinizi dövdüğünüzde değil tepki vermediğinizde yenersiniz.

Merkezlenme
Çok önemli bir kavrama geldik.Şimdiye kadarki yeri özetlemek istedim.

İnsan iki çeşit kalkana sahiptir.birisi içimizdeki bilinçtir.Bu bilinç bizim enerjimizdir.Bu sınırsız gücün yani yaratıcının bize nefesinden üflediği parçasıdır.Biz o enerjiyi kullanarak istersek telekinezi yaparız istersek astral seyahat yaparız istersek reiki yaparız.o enerji sonsuzdur ve saftır.Ama o enerjiyi kullanmanın bir kuralı vardır.Önce o enerjiye ulaşmak gerekir.Bu enerjinin etrafında bir engel vardır.O engel egodur.Ego kötü birşey değildir aslında.İki kısımdan meydana geliriz.Bilgisayar gibi düşünün.Özümüz harddisk tir.Ego ise ram dir.ram olmadan bilgisayar çalışmaz.ram in içinde önbellek kayıtlıdır.önbelleğimizin yani egomuzun içinde bir program kayıtlıdır.programla dili bilen arkadaşlar anlayacaklardır if ve echo komutlarıyla yazılmış bir programdır.bu ram biz doğduğumuzda boştur.çok kısıtlıdır.sadece ağlamayı ve gülmeyi bilir.0 ve 1 dir.sonra bizim ram imize ailemiz ve çevremizdekiler kendi doğrularını yüklerler.sana şeker verirler sen susarsın.artık if birisi sana şeker verirse = gülümse komutu egoya yüklenmiştir.sonra if okula gitmezsen = kötü bir çocuk olursun yüklenir ... bu böyle devam eder.sonra çevremiz okullar öğretmenler kendi doğrularıyla egoyu doldurur.taki ergenlik çağına kadar bir sorun yoktur.

ergenlik çağına geldiğimizde egomuz şeytan tarafından ele geçirilir.artık kontrol bizde değildir.şeytan bir virüs gibi egomuzu kafasına göre değiştirmeye başlar.artık ailemize asi gelen cevap veren tepki veren küfür eden sinirlenen bireyler oluruz.siz 3 yaşında bir çocuğun ciddi bir şekilde kızdığını göremezsiniz.ama 10 yaşında bir çocuk çok cidid şekilde size tepki verir.çünkü o artık hastalığa yakalanmıştır.

farkındalık ise egomuzun şeytan tarafından ele geçirildiğini farketmemizdir.farkındalık aslında kelime anlamı olarak "herşeyi farkında olarak yapmaktır".eğer egomuzu bizim değilde şeytanın yönettiğini anlarsak şeytan bize tepkiler vericektir.hemen komut yazmaya başlar.bu komutlar geçmişten gelir yada gelecek üzerine hayallerdir.

if arkadşlarınla taksime gitmezsen = rezil olursun
if ailene karşı gelmezsen=rezil olursun

=== taksime git - ailene karşı gel ===

işte şeytanın bize yaptığı.

biz bu olayı farkettiğimiz anda yani bu yazıyı okuduğunuz anda if komutları yoğunlaşır. şeytan artık bir müdahelenin farkındadır ve özünüzden beslenerek emdiği gücünüzü kaybetmemek için hayatınızda hiç yaşamadığınız kadar sizi sinirli ve tepkili biri yapar.bu onun son savunmalarıdır.artık 2 aylık ömrü kalmıştır.özümüze ulaştığımızda varlığın gücü onu yakacak ve egomuzun tekrardan çocukluğumuzdaki gibi sahibi biz olacağız.

peki bu okadar kolaymı?

değil.bize şeytanın if le yazdırdığı ne kadar komut varsa onları yani düşünceleri izleyip şeytanın gözünün için baka baka onları izlememiz sonrada onların yokolmasını beklememiz gerekir.bu yola yükseliş yolu denilmektedir.yükseliş yoluna giren birisi yalnız kalma eğlimine girer.insanlardan uzaklaşmak ister.çenesi düşebilir çünkü.saçmalayabilir. bunları güzel şeyler herşeyin yolunda olduğunu gösteriyor.yüzümüzde sivilceler çıkabilir . o çıkan sivilceler içimizdeki gereksiz düşüncelerin dışa atıldığının bedensel göstergesidir.bedenimiz ruhumuz tüm varlığımız hızlı bir seferberliğe girmiştir.egonun bize sonradan eklediği tüm komutları temizlemeye çalışır.bilinç yani yaratıcı artık yanımızdadır.çünkü onu bulmuşuzdur.zaten amaç budur.bütün dinlerin amacı budur.kuranda anlatılan din günü budur.artık kendi harddiskimizi kullanmaya hafiften başlarız.zekamız açılır.derslerimiz düzelmeye başlar.yaratcılığımız artmaya başlar.bu süreç devam ettiği sürece hiç pişman olmamamız gerekir.unutmayın şeytan en ağır darbeleri sona saklamıştır.

düşüncelerimizi izleriz.eğer müdahele ederek düşünce yokolur.şeytan o düşünceyi saklar sonra tekrar koz olarak kullanır.bu yüzden izlememiz gerekir.günde 2-3 saat izleyin.temizlenin temizlenin.temizlendikçe gülümseyeceksiniz.kendinizdeki değişimi farkedeceksiniz.

işte "Merkezlenme" bu noktada çok işimize yarayacak.Merkezlenme içimizdeki özümüzden temizlenme aşamasında yardım almaktır.

Baknız size insanın 2 mekanizmadan oluştuğunu anlattım.birincisi ego ikincisi varlık.ego olmadan yaşayamayız dedim.rami olmayan bir bilgisayar gibi oluruz.peki ego tamamen yokolabilirmi?

evet.sadece ölüm tehditi,korku panik ve aşırı heyecan durumlarında varlık bize destek olmak için egoyu tamamen saf dışı bırakır düşünce kabiliyetimizi 0 a indirir ve bizim yerimize düşünür.bu geçici bir durumdur.tehlike geçince eski haline döner.peki nasıl bir tehlike?örnek vereyim.

birisi sizi öldürmek için kovalıyor elinde bıçak var sizi yakaladı.bıçağı boğazınıza dayadı.artık ego yokolur.siz eski sevgilinizi düşünemezsiniz o anda.yada yarın yatıracağınız kredi kartı faturanızı.o anda varlık devreye girer ve size en mantıklı hamleyi sizin yerinize yaptırır ve en gerekli cümleleri kurar.

lunaparka gitmişsinizdir.gondol vardır kamikaze yada.adrenalin dolu şeyler.adrenalin egoyu yokeder.bu yüzden bağımlılık yapar.uyuşturucu kullanan insanların bağımlı olma sebebi budur.direk harddiskten düşünürler.ego yok olur.

bir çok ünlü bestekarın en iyi bestelerini uyşturucu kullanrak yaptığı bilinmektedir.tabiki uyuşturucu kullanmak geçici bir farkındalık yaratır.kontrolsüz bir farkındalık ve düşüşünde ego geri dönünce acısını sizden fena çıkartır.

gondola bindiğinizde çığlık atmak istersiniz.o anda yine eski sevgilinizi düşünemezsiniz.sadece korkarsınız heyecanlanırsınız.birden karnınızda bir gıdıklanma hissedersiniz.göbek deliğinizin orda.karnınız tuhaflaşır.işte o tuhaflaşma sizin enerjiniz.size burdayım diyor.o enerji sonsuza kadar sizinle olacak .o gerçek sizsiniz.o sizin harddiskiniz.onun içinde tüm bilgiler kayıtlıdır.siz sadece hatırlarsınız.kimse yenibirşey öğrenmez sadece hatırlar.çünkü içimizdeki yaratıcının parçası herşeyi bilmektedir zaten.

bazen arabayla giderken yokuştan inerkende karnınız bir tuhaf olur.heyecan sebebiyle ego yok edilip geçici olarak varlık devreye girer ve karnınızdaki çakradan size sinyal gönderir.sinir sisteminizi kullanarak yönetimi ele geçirir.sonra normale döner.

eğer varlık yönetimi devralmazsa ne olur?

akli dengenizi kaybedersiniz.çünkü komutu yazılmamıştır egoda o olayın.ego if komutuyla yazmadığı şeyleri yapamaz.gondola 5. 6. kez bindiğinizde artık korkmazsınız.varlık egoya sizin yerinize if le başlayan komut yazarak o hareketi tanıtır.bugün hastanede yatanların büyük bir kısmının delirme sebebi budur.bu delirme türüne otizm denilmektedir.sinir sistemi enerji desteği alamadığı için felç geçirir.

merkezlenme işte bu karnınızdaki gıdıklanmayı sürekli olarak yapmanız ve o enerjiyle yaşamaya alışmanızdır.o enerji siz istemediğinizde sadece belli durumlarda devreye girer.

peki bir düşünün siz bir ressamsınız diyelim.ya o enerjiyi resim çizerken devreye sokarsanız ne olur?

van gogh olursunuz =)

ya müzikle uğraşırken devreye sokarsanız?

bethooven olursunuz

ya fizile uğraşırken?

einstein yada edison

merkezlenme nasıl olucak peki?

o kadar kolayki bumuydu diyeceksiniz.nefesinizi bir süre izleyin.yavaşlatın.sonra nefes alın mavi hava doluyor içimize sonra verdikten sonra nefesi tekrar almadan bekleyin 2-3 saniye hava tamamen boşalsın.karnınız gıdıklandı bile =) bunu sürekli yapın.

birde kendinize farklı kamera açılarından bakmaya çalışın yukardan aşağıdan arkadan.hissetmeniz yeterli.astral seyahatteki ters düşünme gibi.

İRADE

Allah'ın sıfatları vardır.Zati ve subuti sıfatlar olarak ikiye ayrılır.

Zati sıfatlar ; Sadece Allah Teala’nın zatına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi caiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Zatî sıfatlar şunlardır:

vucud,kıdem,beka,vahdaniyet, Muhalefetün li'l-havadis,Kıyam bi-nefsihî

Subuti Sıfatlar ise; Allah'ın hangi nitelik ve özelliklere sahip olduğunu anlatan sıfatlardır. Bunlar; hayat, ilim, semî', basar, irade, kudret, kelam ve tekvîn olmak üzere sekiz tanedir.

Zati sıfatlar Allah'ın insanlara üflediği ruhunda bulunmaz.Yani içimizdeki yaratıcının parçasından bize vermediği sıfatlardır.Sadece yaratıcıya aittir.Ama subuti sıfatlar bize verilmiştir.

Sorunuza gelelim.İrade.

İrade, Allah'ın sübûtî sıfatlarından biridir, Allah'ın dilemesi demektir. İrade, bir şeyin olup olmamasını, şöyle veya böyle olmasını dilemek ve dilediği gibi yapmaktır. Dünyada var olan her şey Allah'ın dilemesi ile var olmuştur, O'nun dilediği zaman da yok olacaktır. O'nun dilediği olur dilemediği olmaz.
İnsanların da iradeleri vardır. Ancak Allah'ın iradesi ile insanların iradeleri tamamen farklıdır. İnsan her istediğini ve dilediğini yapamaz. Allah ise her istediğini ve dilediğini yapar. İnsanlara irade gücünü veren Allah'tır, Allah'ın iradesi ise kendindendir. İnsanın istediği şeyin olması için çalışıp ve çaba sarf etmesi, aynı zamanda insanın istediğinin olmasına Allah'ın izin vermesi ve yardım etmesi de gerekir. Allah istemedikçe insanların istedikleri olmaz.
Allah'ın iradesi tekvini ve teşrii olmak üzere iki kısma ayrılır.
Tekvini irade. Bu irade, Allah'ın yaratması ile ilgilidir. Bu iradeyi hiçbir sebep ve şart geçemez, yani bu irade bir sebep ve şarta bağlı değildir. Allah neyi dilerse o olur, O'nun dilemediği bir şeyin olması mümkün değildir. Kainatta olup biten olayların hepsi Allah'ın dilemesi ile olmaktadır. Allah dilemeden, izin vermeden hiçbir şey meydana gelmez; sözgelimi Allah izin vermeden peygamber mucize gösteremez, kimse ölemez, kimse başarı elde edemez, kimse kimseye zarar vermez, bitkiler bitemez, ağaçlar meyve veremez, kainatın düzeni devam edemez.

Teşrii irade. Allah'ın bu iradesi sebep ve şarta bağlı olup insanların iradeleri ile birlikte cereyan eder. Bu irade, insanların işlerini yürütmeleri ve fiillerini yapmaları için onlara güç ve izin verme anlamındadır. İnsan bir iş yapmak, bir davranışta bulunmak isterse Allah o insana izin ve güç verir. İstek insandan olduğu için sorumluluk insana aittir. Allah'ın bu iradesi Allah'ın rızasını gerektirmez. İnsanın istediği şeye Allah izin verir fakat insanın bu yaptığından razı olmayabilir. Bu anlamda Allah'ın teşrîî iradesinin meydana gelmesi zorunlu değildir. Allah insanlardan bir şey yapmalarını, bir şeyden kaçınmalarını ister, yani insana bir şeyi emreder veya yasak eder, fakat insanların, bu emir ve yasaklara uyup uymamaları kendi isteklerine bırakılmıştır.

Kuran-ı Kerim'de Allah'ın bu sıfatını ifade eden pek çok âyet vardır. Bunlardan bir kaçının meali şöyledir:
"Allah, dilediğine hesapsız rızık verir" (Bakara, 2/212),
"Allah, mülkü dilediğine verir" (Bakara, 2/247)
"Allah dilediğini bağışlar" (Bakara, 2/284)
"Hikmeti dilediğine verir" (Bakara, 2/269),
"Dilediğini yaratır" ( Mâide, 5/17),
"Dilediğini hidayete erdirir" (Yunus, 10/25),



Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın? (Yusuf Suresi , 99)

Hidayette olmak ve insanları hidayete davetin önemi büyüktür. Emr-i ma’ruf ve nehy-i münker farzdır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(İman edip iyi işler yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, insanlar zarardadır.) [Asr 2,3]


(Sizin içinizde, insanları hayra, [edillei şer’iyeye=dört delile uymaya] davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [Dört delile muhalefetten] men eden bir cemaat bulunsun. İşte Onlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Al-i İmran 104]


Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, boş şeylerden yüz çevirsin!) [İ. Gazali]

(İbadetlerini ihlas ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidayet yıldızlarıdır.) [Ebu Nuaym]

O zaman farkındalık nedir ?

Hidayete erme yoludur.Hidayete ermenin yolu nedir biliyormusun?

"Ölmeden önce ölmektir" Hz.Muhammed

Farkındalık ölmeden önce ölmektir.

Farkındalık nedir bilirmisin?

"Kendini Bilmektir"

Sen kendini bilmezsen okuman bir işe yaramaz.Önce farkındalık olmalı.Vakit kaybetmek demişsin.Bak sana sadece bir cümle kuracağım sadece bu cümleyi yap yeter.



Alıntı
 

Katarina

Kayıtlı Üye
Katılım
24 Ağu 2010
Mesajlar
322
Tepkime puanı
74
Harika bir paylaşım ellerinize sağlık.
 

tatlımelek**

Kayıtlı Üye
Katılım
13 Ağu 2011
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Güzel paylaşımınız için çok teşekkürler, emeğinize sağlık..
 

joseffb06

Kayıtlı Üye
Katılım
9 Kas 2010
Mesajlar
130
Tepkime puanı
22
Yazı çok güzel ama sahibinden izin aldınız mı ?
Çünkü noter onaylı bir konu bu yasal işlem yapılabilir benden söylemesi
 
Üst